Anasayfa Oyun İnceleme: Ubisoft, Assassin’s Creed 3 ile Yine Başardı

İnceleme: Ubisoft, Assassin’s Creed 3 ile Yine Başardı

Geliştirici: Ubisoft Montreal | Yayımcı: Ubisoft | Platform: PC, PlayStation 3, Xbox 360, Wii U | Tür: Aksiyon, Macera | Çoklu Oyuncu: Var | İnternet Sitesi: assassinscreed.ubi.com

“Güç, yanlış ellerde tehlikelidir. Assassin’s Creed 3 bunu öğretiyor.”

Assassin’s Creed serisi boyunca kontrol ettiğimiz karakterler ve yaptıkları her zaman bizleri büyüledi. Bu sefer de büyüleyecek. 1753 ve 1783 tarihleri arasında Yeni Dünya’nın arka planındaki kaosu durduracağız.

Öyle sanıyorum ki, bazı arkadaşlar “Böyle bir spot ile neden bu başlığı bağdaştırdı?” diye soruyorlardır. Hemen açıklayayım. Oyuna ilk başladığımızda oynadığımız karakter Connor değil. Zaten, olayın gidişatı da, durumu anladıktan sonra beni bayağı bir şaşırttı. Yeni Dünya’daki düzeni koruyacak diye beklerken, altından neler çeviriyorlarmış da haberimiz yokmuş. Haytham Kenway oyunda kontrol ettiğimiz ilk karakter ve bu karakterin başlarda bu kadar masum olduğuna bakmayın. Yine de oyunu henüz satın almamış oyuncular için burada Kenway ile ilgili bir spoiler vermeyeceğim, ama onun doğru yolda olduğunu düşünmeyin. Nasıl, çok kötülüyor muşum gibi oldu, değil mi? Bu zatın hikâyede kendisine ayrılan kısımda aslında kim olduğunu göreceksiniz. Kenway ile ilgili kısmı şimdilik burada kesiyorum, gelelim Connor’a. Asıl adı, Ratonhnhaké:ton, marka ismi gibi. Altair ve Ezio gibi bu da yakında marka olur ama. Ben en iyisi Connor diye devam edeyim. Connor, küçükken yaşadığı bir tramvadan (sağlık anlamında bir olay yok, bunu kötü durum diye nitelendirin) dolayı, bazı kötü amcaların canını almaya yemin etmiş. Saklambaç oynarken (şaka değil) bu kötü amcaların eline düşüyor ve ona birkaç çift lafları oluyor. Bu konuşma sırasında biraz hırpalanıyor Connor tabii ki. Kötü (!) –bir zamanlar öyle düşünmediğim- adamlar Connor’ı serbest bırakınca, doğruca annesine koşuyor durumu anlatmak için. Ama  köye vardığında, alevler içinde olduğunu görüyor, annesinin yanına koşsa da, onu kurtaramıyor.

Connor’ın hikâyesi uzun, biz biraz oyuna girelim

Olaylar böyle süregelirken, oyun içinde avlanma teknikleri ve hoplayıp zıplarken nelere dikkat edeceğiniz gösteriliyor. Oyuna tam anlamıyla başlamadan önce, eğitici kısmın bu şekilde oyunda yer alması çok akıllıca olmuş. Hiç değilse o anı yaşatmayı başarabiliyor. Oyundaki karakterimizi Ratonhnhaké:ton olarak teslim alıp, Connor olarak yetiştiriyoruz. Zira, Amerikan Yerlileri’nin o dönemlerde pek sevilmediği aşikâr. Soykırımlar falan… Bu süreçte, karakterimiz çok şey öğreniyor, zira ileride tıpkı ataları gibi iyi bir suikastçı olmak için çok çalışması gerekecek. Connor’ın bu süreçte pek çok yardımı dokunacak olan ve bir suikastçı olmasında önemli bir ara role sahip Achilles Davenport’la tanışması biraz uzun sürecek. Başlarda inatçı keçi gibi davranan bu adam, Ratonhnhaké:ton’un kendisini eğitmesi çağrısını dikkate almıyor. Kim olduğunu başlarda bilmemesi bunda önemli etken tabii ki. Connor’ın da bu yola başvurması beklenmedik bir olayla  gerçekleşiyor. Yaşlı bir kam (köyün kamı olsa gerek) karakterimize bir cisim veriyor ve bu cisim sayesinde aslında damarlarında nasıl bir kanın aktığını öğreniyor Connor. Tabii ki o bunları görürken biz de eşlik ediyoruz ve bu serüveni yaşıyoruz.

Sonrası malûm, intikam ateşiyle yanıp tutuşan Connor yollara düşüyor.

Ek detaylarla tatlanmış Assassin’s Creed 3

Ormanda dolaşırken, çeşitli vahşi (aralarında uysalları da var, ama onlar da sizden kaçıyor) hayvanları avlayıp, onların derisini, tırnaklarını ya da kalbini alabiliyorsunuz. Bunlar tabii ki iyi bir role play için gerekli şeyler, ama bu geri planda kalıyor. Çünkü, bunları toplasanız da, çeşitli crafting durumları hariç, çoğunlukla satıyorsunuz. Bir de ilerleyen zamanlarda şehre vardığınızda, sizden bu hayvanların dersini, tırnağını ya da herhangi bir şeyini isteyen NPC’ler bulacaksınız. Bunlar da para olarak geri dönecek. Dilerseniz bunları şehirlerde karşılaştığınız tüccarlara da satabilirsiniz. Bu da karlı bir iş oluyor. İleride size lâzım olacak olan diğer donanımları satın almak için gerekli parayı bu şekilde toplayabiliyorsunuz. Bunu sık sık yapmanızı öneririm. Ormanlık alanlara giderek, oradaki hayvanları sahip olduğunuz çeşitli tuzak teknikleriyle ele geçirip, yukarıda da bahsettiğim değer biçilmiş kısımları için öldürebilirsiniz. “Ben öldüremem hayvanları!” diyecek kadar doğa ve hayvan dostuysanız, ileride bunlara ihtiyaç duyunca bu lafınızı unutabilirsiniz.

Oyunun seyrinde karşınıza çıkacak olan çeşitli “collect” yani MMORPG’lerde de sıkça karşımıza çıkan “toplama” görevleri de var. Bunlar yan görev olarak hanede saklı duruyor, ama yaparsanız elinize üç beş ufak bir şey geçebilir.

Artık eskisi gibi şehirlerde öyle kolay kolay saklanamıyoruz. Özellikle adınıza çıkarılan yakalanma emri yüksek derecedeyse (oyundaki adıyla Notoriety -yani kötü şöhret-), çok riskli hareketlerle bu durumu lehinize çevirebilirsiniz. Yolda karşılaşacağınız Town Crier, yani kasaba tellalları, sizin bu yakalanma önceliğinizi bastırmakta yardımcı olabilir. Zaten adı üstünde tellal. Bu kişiler, siz düşman tarafına kaos yarattıysanız, aleyhinizde duyuru yapıyorlar. Ama yanlarına gidip rüşvet verdiğiniz takdirde durumu lehinize çevirip, yakalanma önceliğinizi düşürebiliyorsunuz. Bunu sadece bu tellallar sayesinde değil, Printer’s Shop’lara girerek, basımlardan sorumlu kişilere rüşvet teklif ederek de yapabiliyorsunuz.

Bu arada Ubisoft’un oyuna eklediği bir özellik de beni güldürmedi değil hani. Şehirlerde gördüğünüz hayvanları sevebiliyorsunuz. Bunu gerek önüne yem atarak, gerekse de elinizle okşayarak yapabiliyorsunuz. Bu hayvanlar inek, kedi, köpek, hindi, domuz, keçi olabiliyor. Komik değil mi? En azından oyundaki farklılığı artırmak istemiş olmaları, kötü olduğu anlamına gelmez. Fuzuli bir şey değil mi? Bilmiyorum. Size bırakıyorum orasını.

Şehirlerde, tavernalarda ve diğer özel mekanlarda çeşitli oyunlar oynarak para kazanabiliyoruz. Gelir elde etmek için zor bir yol, ama en azından oyunda biraz vakit geçirmek için güzel olabilir.

Unutmadan ekleyeyim, sokaklarda çatışma hâlindeyken bazı evlerin kapıları ve pencereleri açık oluyor. Mesela bir kadın penceresini açarak, şöyle güzel bir nefes alıyor ve diyor ki; “Bugün de ne güzelmiş hava.” Tam o sırada, düşmanlardan kaçmak için ikinci bir yol olarak o pencereden içeri dalıp, açık olan diğer pencereden çıkabiliyorsunuz. Bu sahneler otomatik olarak işliyor. Siz sadece oraya girmeyi başarın yeter. Güzel bir kamera açısıyla o aksiyonu otomatik yaşıyorsunuz. Hedefe ulaşmak için tünelleri de kullanmanız gerekecek ve bu tüneller gayet iyi tasarlanmış. Oyundaki karakterlerin ağzından, buraların Masonlar tarafından yapıldığını duydum. Bir süre sonra halkı galeyana getirip, isyana teşvik edebiliyorsunuz ve İngiliz askerlerine karşı düşmanca bir tutum sergilemelerine sebebiyet verebiliyorsunuz.

Dövüş sistemindeki yenilikler tatmin edici sayılır

Oyunda suikastçı bir karakteri kontrol ettiğimizden, bu karakterin pek çok teknik bildiğini ve düşmanlarını aslında en acılı şekilde öldürebileceğini düşünüyor olabilirsiniz. Zamanında ben de böyle düşündüm. Aslında oyunun serisinde bu zamana kadar bu yönleri pek göremedik. Belki dönemlerden dolayıdır, ama böyle bir değişikliğin olması gerekliydi. Sürekli aynı yöntemlerle düşmanları saf dışı bırakmak sıkabiliyor. Assassin’s Creed 3 ile birlikte oyuna yeni kombolar eklenmiş. Bu kombolar öyle ki, bir ara bir düşmanın arkasından sırtına balta ile zıplarken korkmuştum. Yazık, onun yerinde olmak istemezdim.

Oyundaki karşı karşıya mücadeleler birçok yenilik geçirmiş ve karşınızda size saldıran iki düşmanı bile püskürtebileceğiniz dövüş sistemi bulunuyor. Bir ara üç olur mu diye zorladım, ama pek olmadı. Bu savurma sahneleri pek tabii ki, çok acılı son buluyor düşman için ve son darbeyi yemeden önce bir şey de diyemiyorlar. Bu sırada serbest kalan kamera açısı size oradaymışsınız gibi bir his veriyor. Kafa derisi yüzme gibi bir şey yok ama. Heveslenmeyin.

Ama mücadele ederken yumruklarınızı kullanırsanız, kendinizi Amerikan Güreşi oyunu oynarken bulabilirsiniz. Yeri de uygun zaten.

Gölgelerde kırılma ya da benzeri hatalar olmuyor

Oyunun grafikleri fevkalâde ve belirttiğim gibi çoğu oyunda karşılaştığımız gölge kırılmaları Assassin’s Creed 3’te yok. Tabii ki, bunun dışında çevre detayları da çok iyi olmuş. Assassin’s Creed 3’ün resimleri ilk gün yüzüne çıktığında çoğunlukla oynadığımız bölümlerin karlar içerisinde olduğunu gördük. Bir bakıma öyle, ama burada bir şey gözünüze çarpacak. Ormanda ya da dağda, bayırda dolaşırken yüksek karlar nedeniyle yürüdüğünüzde yavaşlamalar oluyor ve arkanızda iz bırakıyorsunuz. Diğerleri de bırakıyor bu izleri tabii ki. Tamam burası hoş, iyi düşünülmüş, ama karlar biraz azalmaya başladığında, bırakın o geniş izleri, ayak izi bile kalmıyor. Bu çamurlu yollar için de geçerli. Bu unutulmuş mu, yoksa gereksiz mi görülmüş bilmiyorum, ama bence olması güzel olabilirdi. Ha, diyeceksiniz ki, “O kadar şeyden buna mı dikkat ettin?” Evet, buna dikkat ettim. Göz gidiyor oraya bir kere. Ama tabii ki her şeyin dörtdörtlük olması beklenemez. Var mı ki öyle bir oyun? Her neyse, oyunun grafiklerinin yerinde olması göz zevkinize yarayacak. Ara sıra Desmond’ı da kontrol etme imkânı oluyor ve bazı yerlerde bu detaylara ne kadar öne verildiğini göreceksiniz. Özellikle inşaat hâlinde binalara çıktığınızda… Bir de, gece gündüz döngüsünün bulunması, oyundaki gerçekçiliği arttıran öğeler arasında yer alıyor.

Seslendirmeler ve müzikler çok başarılı

Oyundaki konu Yeni Dünya, yani Amerika kıtası olunca ve dönem de yerlilerin oralarda ikâmet ettiği dönemler olunca, herkes gibi ben de böyle bir yerde bu yerlilerin geleneksel dillerini duymayı yeğliyordum. Öyle de oldu zaten. İrokua Konfederasyonu’na mensup olan karakterimiz de bu dili konuşurken dinlemek biraz sinir bozucu geldi başta. Çünkü, pek bir aksak dilleri varmış, diye düşünüyorsunuz. Yine de, bu kötü bir şey değil ve oyuna bunun da unutulmadan (her seride olduğu gibi) eklenmesi çok yerinde olmuş.

Oyundaki bir güzel unsur da müzikler oluyor. Her yerde çalmıyor bu müzikler, sadece doğada dolaşırken ve çeşitli yerlerde bir iş peşindeyken arkadan sesi geliyor müziğin. Düşmanlarla mücadele ederken de, arka planda müzikleri duyuyorsunuz, bu da atmosfere büyük katkıda bulunuyor.

Multiplayer yine iyi!

Brotherhood ve Revelations için geliştirilen multiplayer, Assassin’s Creed 3 ile birlikte, oyuncuların az oyunculu sunucularda neler yapabileceğini yine ortaya koyuyor. Yeni oyundaki karakterler ve onların kullandığı teknikler hâliyle değişmiş. Yeni karakterler ve avatarlarla süslenen multiplayer kısmı biraz daha kullanışlı hâle mi gelmiş ne? Ubisoft, oyuna genel anlamda verdiği önemi, multiplayer kısmında da ortaya koymuş.

Multiplayer’da 16 oynanabilir karakter mevcut. Ek olarak diğer 3 karakter de daha sonradan indirilebilir içerik olarak çıkmış karakterlerden oluşuyor. Bu karakterlerin mücadele edeceği 7 yeni bölgede oyunun multiplayer bölümüne eklenmiş.

Son… Ama muhteşemdi!

Dilerdik ki, son hiçbir oyunda gelmesin, sürekli devam edelim o oyuna, ama bir son olmazsa, devam da olmaz. Çelişkili olmadı bu cümle aslında. Assassin’s Creed 3’ü oynadığınız zaman, oyunun atmosferi ve özellikle dövüşlerde kullanacağınız kombolar, oyundan kopmanızı engelleyecek. Oyunu çabucak bitiremeyeceksiniz belki, ama sıkılmayacağınızı temin edebilirim.

 

[box type=”tick”]

Technopat.net Notu:

Grafik: 95

Ses: 90

Multiplayer: 90

Oynanış: 95

Genel: 95

 [/box]

Assassin’s Creed 3 Ekran Görüntüleri