Ultrabook olmak isteyen tabletin maceraları!
Intel’in Clover Trail adını verdiği yeni nesil Atom platformunun piyasaya çıkmasıyla beraber, pek çok firma bunu temel alan ve Windows 8 çalıştırabilen tabletler üretmeye başladı. Asus bu yarışta biraz geride kaldı, ancak ortaya çıkardıkları ürün doğrusu benzerlerine pek o kadar da benzemiyor. Vivo Tab TF810C her ne kadar bir tablet olarak tanıtılsa da, pek çok tasarım özelliği nedeniyle daha çok Ultrabook denilen sınıfa yaklaşıyor. İşin doğrusu Vivo Tab’ı klavyesine oturtulmuş olarak çalışırken görseniz, siz de ilk bakışta bunu bir Ultrabook sanabilirsiniz.
Asus bu cihazı farklı ülkelerde, farklı donanımlarla sunuyor, bazı ülkelerde klavyeyi ayrıca satın alabiliyorsunuz, ancak Türkiye’de böyle değil. Burada satılan modeller klavyesi, Wacom üretimi stylus kalemi, deri taşıma kılıfıyla birlikte sunuluyor. Ancak zaten bu cihazı diğerlerinden ayıran tüm özellikler de tüm aksesuarlarıyla birlikte kullandığınız zaman ortaya çıkıyor. Şimdi gelin birlikte bu cihazı yakından inceleyelim.
[tab name=”Tasarım”]Asus Vivo Tab TF810C piyasadaki benzerlerinin aksine 10.1 inç ekran formatını kullanmıyor, aksine daha büyük bir 11.6 inç ekran çevresine tasarlanmış. Asus bu ekranı LG’den almış, IPS teknolojisine sahip olan ekran piyasadaki tabletler içinde şimdilik en iyi görüntü verenlerden biri diyebiliriz. Tabii 1366×768 çözünürlüğe sahip olan bu ekran gerçekten Apple’ın kullandığı Retina ekranlardan daha düşük çözünürlüğe sahip, ancak parlaklık ve kontrast açısından çoğu rakibinden çok daha başarılı.
Tabii tabletin 11.6 inç formatında olması, cihazın genel boyutlarını da etkiliyor, mesela bu ebatlara uygun olarak tasarlanmış olan klavye benzerlerinden çok daha geniş ve rahat. Tuşların konumlanması ve kullanımı açısından dizüstülere çok yakın olduğu söylenebilir. Klavyenin tek özelliği bu değil, gayet başarılı bir kilit mekanizmasına sahip olan tasarımıyla ekranı çok farklı açılarda kullanabilmek ve cihaz katlanmış haldeyken de söküp alabilmek mümkün oluyor. Bunun da ötesinde klavyenin cihaza yaptığı en büyük katkı, içindeki ek batarya sayesinde Vivo’nun çalışma süresini doğrudan ikiye katlayabilmesi, buna ayrıca değineceğiz. Ve tabii bir de klavyenin üzerindeki fazladan iki adet USB 2.0 portunu da unutmayalım, tabletin üzerinde olmayan bu portları klavye sayesinde kullanabiliyorsunuz.
Asus bu cihazı tasarlarken alüminyuma acımamış, klavyenin ve tabletin büyük kısmı bu malzemeden mamul. Tabletin arkasındaki bir bölüm plastik, çünkü burada kablosuz erişim antenleri bulunuyor. Klavyenin alt kapağı da plastikten, ancak üst taraf tamamen alüminyum. Ekranın ön tarafı ise Corning Fit denilen özel bir cam panelle korunmuş. Bu kesinlikle Gorilla Glass değil, ciddi bir darbeye karşı fazla dayanıklı olmayacaktır. Ancak çizilmeye ve hafif darbelere karşı ekranı bir miktar koruyor.
Vivo’nun dokunmatik ekranı gayet sorunsuz çalışıyor, ayrıca klavyenin altında konumlanmış touchpad çift parmakla yapılan hareketleri de algılayabiliyor. Ancak herşeye rağmen Asus bu pakete bir de Wacom tasarımı bir stylus eklemiş. Tablet üzerinde bir kalem yuvası bulunmuyor, yani kullanmadığınızda cebinizde ya da çantada tutmanız gerekiyor. Kalemin işlevselliğine gelince, belirli programlarda gayet işe yarıyor, ayrıca Windows masaüstünde de parmağınızı kullanmaktan daha hassas çalışıyor. Ne var ki kalemin ekranla etkileşiminde genel bir gecikme açıkça dikkat çekiyor. Doğrusu bunun donanımdan çok, sürücü kaynaklı olduğunu düşünüyorum, fakat can sıkıcı olduğu da bir gerçek.
Vivo’nun kameralarına gelince, ön yüzdeki 2 MP kamera kullanıcıya görüntülü konuşma gibi konularda yardımcı olmak üzere tasarlanmış ve pek sıra dışı bir tarafı yok. Ancak arka yüzdeki LED flaşlı 8 MP kameranın genel performansının benzerlerinden çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Ses düzenine gelince, Vivo burada biraz vasat kalıyor. Hoparlörler tabletin arkasında ve kullanıcıdan uzağa doğru yönlendirilmiş, ayrıca pek güçlü de sayılmazlar. Ancak bu durum tabletler için genel bir sorun zaten. Sol üst yanda bulunan 3,5 mm kulaklık jakı sayesinde kulaklıkla kullanım daha iyi sonuçlar veriyor.
Vivo’nun bağlantı özelliklerine gelince, cihaz Bluetooth, n standardı kablosuz erişim ve NFC özellikleriyle donatılmış. Bunun dışında klavye üzerinden iki adet USB girişi var. Tablet klavyeye bağlı değilken, alt kısmında bulunan özel bağlantı portuna cihazla beraber verilen özel adaptörü kullanarak USB 2.0 bir cihaz bağlayabilirsiniz. Bunun haricinde tabletin sağ üst köşesinde bir adet micro-HDMI portu mevcut, 1.3 standardını destekleyen bu port sayesinde televizyon gibi cihazlara görüntü çıkışı verilebiliyor. Tabletin veri depolama kapasitesini artırmak için ise kulaklık jakının hemen yanında bulunan porta MicroSDXC hafıza kartlarını takabilirsiniz, 64 GB kapasiteye kadar destek veriliyor. Asus burada klavye dokuna bir kart okuyucu yerleştirmemekle büyük bir hata yapmış diye düşünüyorum, özellikle saha çalışmalarında çok işe yarayabilen bir özellik olurdu.
Tabletin tek başına ağırlığı yaklaşık olarak 650 gram civarında ki, bu da bu ekran ebadındaki bir tablet için gayet iyi bir ağırlık. Klavye ise içindeki batarya nedeniyle bir bu kadar daha ağırlık ekliyor ve ikisini beraber taşımak istediğinizde yaklaşık 1,2 kilogramlık bir ağırlığa erişiyor. Ancak beraberinde gelen şarj cihazı çoğu telefondakinden daha büyük değil, bu da çantanızdaki toplam ağırlığın bir dizüstüne kıyasla çok daha hafif olmasını sağlıyor.
Vivo Tab’ın henüz 3G/4G modemli modeli bulunmuyor, ileride çıkar mı, orası da pek belli değil. Şahsen en azından seçenek olarak sunulması gerekirdi diye düşünüyorum. Rakiplerinde pek bulunmayan bir başka özelliği ise, cihazın kendi GPS yongasının bulunması, bu sayede tablet herhangi bir kablosuz ağ ya da internete bağlanmadan da rahatlıkla yerinizi tespit edebiliyor. Şüphesiz saha çalışması yapacak kullanıcılar için gayet faydalı bir özellik.
[/tab]
[tab name=”Performans”]
Vivo Tab’ın performansını yargılamadan önce üzerine kurulduğu Clover Trail platformunun özelliklerini ve genel donanımı gözden geçirmek gerekiyor. Clover Trail, Intel’in uzun yıllardır üzerinde çalıştığı Atom ailesinin son ferdi ve en sonunda Intel’in hayal ettiği kadar düşük enerji tüketen bir seri. Ne var ki performans olarak henüz rakibi olan işlemcilerden daha üstün performans gösterdiği söylenemez. Bununla beraber, Atom işlemciler Windows 8 işletim sistemini çalıştırabiliyorlar ve bu da Microsoft’un eko-sisteminde kalmak isteyen kullanıcılar için iyi bir seçenek olmalarını sağlıyor.
Vivo Tab’ın kalbindeki işlemci Atom Z2760, iki çekirdekli olan bu işlemci 1,8 GHz hızında çalışıyor ve DirectX 9.3 destekli kendi tümleşik grafik yongasına sahip. Vivo’nun çalışma hafızası 2 GB RAM ve 64 GB kapasiteli bir SSD ile donatılmış. Tüm bu konfigürasyon Windows 8’in 32 bitlik bir sürümünü çalıştırıyor. İşin doğrusu bu noktada özellikle kullanılan SSD’nin kapasitesini ve süratini pek tatmin edici bulmadığımı söylemem lazım. Biraz daha büyük ve hızlı bir SSD, Vivo’nun performansını rahatlıkla katlayabilirdi. Kullanılan RAM’in 2 GB olması ve grafikle ortaklaşa kullanılması zaten hayli kısıtlayıcı bir etkiye sahip, biraz daha güçlü bir SSD burada çok faydalı olabilirdi.
Tüm bu etkenleri dikkate aldığımızda, Vivo Tab’ın performansı tam olarak hangi noktadadır? İşin doğrusu, Atom işlemcinin rakiplerine kıyasla, mesela bir Snapdragon S4 işlemcisiyle yan yana konduğunda, bariz bir şekilde geride kaldığını açıkça görebiliyoruz. Ne var ki bu, Vivo’nun kullanılamayacak kadar yavaş çalıştığı anlamına kesinlikle gelmiyor. Cihaz her ne kadar Core i5 işlemcili bir dizüstüyle yarışabilecek güçte olmasa da, günlük kullanımda ihtiyaç duyulan yazılımları rahatlıkla çalıştırabilecek kadar güçlü. Microsoft’un uygulama pazarından indirebileceğiniz Windows 8 uygulamaları zaten belirli bir standarda uygun olarak geliyor, o yüzden onlarda sorun yok. Windows 8 üzerinde kullandığınız çoğu üçüncü parti yazılım ise genel uyumluluktan ötürü bu tablet üzerinde sorunsuz çalışıyor.
Ancak tabii ki cihazın gücü kullanıma bağlı olarak değişebiliyor. Eğer arka arkaya pek çok uygulama açarsanız, web tarayıcısında çok fazla pencere üst üste açık durursa ya da Photoshop gibi ağır yazılımları tam güçle kullanmaya çalışırsanız, o vakit cihazın üzerine binen yüke göre durma noktasına gelene dek yavaşladığını görebilirsiniz. Yine aynı sebeplerden dolayı Vivo Tab oyun oynamaya pek uygun değil. Zaten DX 9 destekli olması yeni nesil oyunları çalıştırmanıza kesinlikle izin vermeyecektir. Fakat daha eski PC oyunlarında bile pek verim almayı beklemeyin. Tabii burada gerçek anlamdaki PC oyunlarından bahsediyoruz, uygulama pazarında bulabileceğiniz tabletler için yazılmış yeni nesil oyunlar bambaşka bir sınıfa giriyor.
Vivo Tab, günlük ve nispeten fazla beygir gücü istemeyen yazılımlarla kullanıldığında ise tatmin edici bir performans sergiliyor. Ofis belgeleriyle uğraşmak, hafif resim ve video işleme ya da görüntüleme, internette dolaşma, e-posta alıp gönderme gibi günlük angarya işlerde kullanıldığında, rakiplerinden daha büyük ekranının da yardımıyla hayli rahat bir çalışma sağlayabiliyor. İşin güzel tarafı, bunu herhangi bir soğutucu sesi duymadan yapmanıza imkan tanıyor olması, Clover Trail platformu az enerji çektiği gibi çok da az ısı üretiyor. Elimde olduğu sürece tabletin ısındığına pek şahit olmadım, tabii bunda alüminyum kasanın da büyük payı var şüphesiz.
Vivo Tab’ı diğer tüm rakiplerinden ayıran ana özellik ise, Asus’un gayet kurnazca bir şekilde klavyenin içine yerleştirdiği ek batarya. Tableti ya da klavyeyi ayrı ayrı şarj etmek mümkün, tablet tek başına yaklaşık on saatlik batarya ömrüne sahip, klavyedeki batarya ise buna fazladan dokuz saat daha katıyor. Asus’a göre toplamda ondokuz saat çalışma süresi sunan Vivo Tab, kullandığımız süre içinde gerçekten de bu iddiaları doğrulayan bir performans sergiledi. Özellikle sık seyahat eden ya da saha çalışmalarına çıkanlar için bu performans gerçekten de paha biçilmez olacaktır.
Öte yandan, Vivo Tab’ın tamamen sorunsuz çalıştığını söylemek maalesef pek mümkün değil. Öncelikle bize gelen test ürünündeki klavyenin bazı tuşları çalışmıyordu. Bunu cihazın çok fazla elden geçmiş olmasına bağlıyorum, arada birilerinin klavyenin üzerine sıvı dökmüş olması bile muhtemel. Kaldı ki test cihazındaki klavye Türkçe desteğine sahip değildi, oysa piyasadaki ürünlerin klavyesi Türkçe destekliyor. Fakat bundan daha ciddi olan bir sorun, Asus’un bu cihaz için sürücü güncellemekte çok yavaş davranıyor olmasıdır. Windows güncellemelerin almak bir sorun değil, fakat Asus Live Update yazılımının bile ısrarla çökmesi hiç hoş değildi, üstelik güncellendikten sonra! Asus’un bu cihaz için gereken sürücü ve yazılım güncelleme işini çok daha hızlı yapması gerekiyor.
[/tab]
[tab name=”Sonuç”]
Asus Vivo Tab TF810C piyasada 2,000 TL’nin biraz altında fiyatlarla satılıyor. İşin doğrusu Vivo Tab’ın yurt dışı fiyatları çok daha makul, ancak tabii ki vergilere yapılabilecek bir şey yok. Ne var ki bu fiyat, bu tableti ciddi performans veren dizüstüler ve hatta Ultrabook sınıfı cihazlarla aynı fiyat aralığına sokuyor ki, bu da çoğu kullanıcının iki kere düşünmesine sebep olacak bir unsur. Asus’un cihazı gayet güzel ve kaliteli tasarladığı şüphe götürmez, genel olarak performansı da günlük angarya kullanımda tüketiciyi yormayacak seviyede. Özellikle rakipsiz seviyedeki batarya ömrü kullanıcıya büyük özgürlük sağlıyor. Ancak işte gelip takıldığımız nokta fiyat oluyor. Burada karar şüphesiz kullanıcının ihtiyaçlarına ve kesesine kalıyor.
Teknik Özellikler:
- Ekran: 11.6 inç IPS panel, 5 noktadan dokunmatik, Corning Fit korumalı, 1366×768 çözünürlük
- İşlemci: Atom Z2760 çift çekirdek 1,8 GHz
- RAM: 2 GB
- Veri Depolama: 64 GB SSD, MicroSDXC hafıza yuvası
- Kameralar: 8 MP Led flaşlı arka kamera, 2 MP ön kamera
- Batarya ömrü: 10 saat ana batarya, 9 saat dok bataryası
- Girişler: Micro-HDMI, 2 x USB 2.0 (dok üzerinde)
- Bağlantı: 802.11 n wireless, NFC, Bluetooth, GPS
- İşletim Sistemi: Windows 8 32 bit
- Beraberinde gelenler: Klavye doku, stylus kalemi, deri çantası, USB adaptörü, yazılım CD’si
[/tab]
[end_tabset]
