Amerika’nın arka kapısı ardına kadar açık ve hırsız evi çoktan boşalttı.
Geçtiğimiz 6-7 yıl boyunca Amerika Birleşik Devletleri’nde faaliyet göstermekte olan neredeyse tüm önemli özel şirketlerin ve devlet kurumlarının kasaları yavaşça boşaltıldı. Ancak çalınan şey para değildi. Geçenlerde 52 milyon Türk vatandaşının kimlik bilgilerinin Rusya kaynaklı saldırganlar tarafından çalındığını yazmıştık, belki hatırlarsınız. Amerika’da da çalınan şey bilgiydi. Ama vatandaşların kimlik bilgileri değil, yani en azından sadece bunlar değil.
Amerika’dan yıllar boyunca ağır ağır, kimseye sezdirmeden çalınan bilgiler, yaklaşık olarak Amerikan teknolojisinin tamamı denebilir. Savaş uçağı tasarımları, çok gizli biyo-kimya deneylerinin sonuçları, ilaç formülleri, aklınıza gelebilecek ne var, ne yoksa çalındı. Üstelik bu süreç içinde Amerika’nın efsanevi gizli servislerinin ruhu bile duymadı. Hırsızlığın ortaya çıkmasının tek sebebi var, o da hırsızlığı yapanların iş bittikten sonra geride adeta meydan okurcasına izler bırakmış olmaları.
Hırsız kim? Kim olduğunu herkes biliyor, çünkü artık gizlenecek pek bir tarafı kalmadı. Uzak Doğu kökenli bir ya da daha fazla istihbarat teşkilatının, ABD’nin stratejik önem taşıyan bilgi birikiminin büyük kısmını ele geçirdiği biliniyor. Yapılan soruşturmalar ve ortaya konan raporlar, bu işin 2006-2011 yılları arasında gerçekleştiğini ortaya çıkarıyor. Ancak tehdit halen geçmiş değil. Bu casusluktan tek etkilenen ABD değil, başta Almanya olmak üzere pek çok Avrupa Birliği üyesi ülkenin, hatta Japonya ve Güney Kore gibi yüksek teknoloji üreten Uzak Doğu ülkelerinin de bu saldırılardan payına düşeni aldığı biliniyor.
Açıktan açığa olmasa da, parmakların işaret ettiği ülke tabii ki Çin, Rusya’nın da bu konuda pek masum olmadığı ima ediliyor. Ancak bu durum gerçekte hiç şaşırtıcı değil, çünkü uzun zamandır özellikle bilgisayar teknolojisindeki üretimin büyük kısmı Çin’e kaydırılmış durumda. Çin istihbaratının bundan faydalanmış olması kimseyi şaşırtmamalı. Çin sadece ucuz iş gücüyle gezegenin yükünü çeken bir ülke olarak kalmak istemiyor, zaten nüfusunun yoğunluğu sebebiyle böyle bir seçeneği de pek yok. Soğuk Savaş döneminde yaşanan ve onmilyonlarca vatandaşın ölümüne sebep olana benzer bir kıtlık bugün yaşansa, zaten iç güvenliğini sağlamakta zorlanan ülkenin bir iç savaşa sürüklenmesi çok kolay olabilirdi.
Teknolojide İleri, Üretimde Geri
Bu hırsızlığa imkan veren unsur, işlemciler başta olmak üzere hemen her türden elektronik donanıma daha üretim aşamasında yerleştirilebilen “arka kapılar”, yani sadece tasarımcıların bildiği gizli girişler. Yazılımdaki arka kapıları tespit etmek nispeten kolay, ancak donanımdakileri bulmak pek kolay değil. Mikroskobik boyutlarda üretilen ve milyarlarca transistör içeren bir işlemciyi kesip biçmek ve içindeki gizli komut setlerini tespit etmek çoğu zaman neredeyse imkansız. Ama üretim için gönderilen bir işlemcinin planlarında küçük değişiklikler yaparak bu arka kapıları yerleştirmek ve üretim bandından bu şekilde değiştirilmiş milyonlarca işlemci çıkmasını sağlamak hiç zor değil.
Bu olası sabotaj teorik olarak Çin’de üretilmiş herhangi bir elektronik parçanın başına gelmiş olabilir. Ancak tabii ki Çinli firmalar bunu kabul etmiyorlar. Teorik olarak hepimizin kullandığı bilgisayar, tablet ve telefon gibi cihazlar potansiyel bir casusluk aracı. Amerika bu durumdan en çok rahatsız olan ülkelerden biri, çünkü Çin’i en tehlikeli rakibi olarak görüyor. Günün birinde işler bozulur ve ortam ısınırsa, Çin malı işlemcilerin uçurduğu uçaklar ve füzelerle Çin’e karşı savaşa girme olasılığı Pentagon’un en büyük kabuslarından biri.
Bunun tek çaresi var, on yıllardır Uzak Doğu’ya yıktıkları elektronik üretim işini tekrar Amerika topraklarına getirmek. En azından askeri ve bilimsel amaçlı sistemlerde kullanılacak bilgisayarları, güvenilir tesislerde üretebilmek. Ne var ki bunu yapabilmek söylendiği kadar kolay değil. Amerikan şirketleri her ne kadar teknolojiyi geliştirseler de, üretim konusunda Çin’in çok gerisinde bulunuyorlar. Hassas elektronik donanım üretebilecek tesisler yok, bu tesisleri kurmak için gereken tesisler ve makineler yok, bunların hepsini yapabilecek tecrübeli mühendisler ise hiç yok! Güvenilir üretim yapabilmek için tüm altyapıyı da güvenilir olarak kurmak zorundalar ve bu konuda çok geride kalmış durumdalar. Yıllarca sırf ticaretle yetinip, üretime hiç yatırım yapmamanın bedeli, şimdi gözlerine girmeye başladı!



