Anasayfa Yazar Köşeleri Modern Zamanlar Parasını Vermek Yetmez!

Parasını Vermek Yetmez!

Antik_Mısır

Teknolojiyi kendi üretmeyen halkların kölelikten kaçışı olabilir mi?

Milattan önce 600’lerin başında Mısır ve Babil orduları karşı karşıya geldiler. Mısır bu savaşa müttefiği olan Asur’u desteklemek için girmişti, ancak sonuç tam bir felaket oldu. Aldıkları yenilgi Asur adını tarihten sildi, Mısır ise bir daha asla tam olarak belini doğrultamadı. Söylenene göre Mısır’ın bu savaşı kaybetmesinin farklı sebepleri vardı, ancak en önemlisi teknoloji farkında yatıyordu. Mısır birlikleri bronz ve benzeri nispeten ilkel metallerden mamul silahlarla donanmıştı. Babil ordusu ise demir silahlar kullanıyordu.

Bu gerçek çağlar boyunca hiç değişmedi ve gerçekte Mısır’ın yenilgisi tarihteki benzer örneklerden sadece bir tanesidir. Peki ama sırf teknolojiye sahip olmak tek başına savaşı kazanmaya yeter mi? Tabii ki hayır, bir de teknolojiyi kullanarak üretim yapabilme yeteneğine sahip olmanız gerekir. Demiri işlemeyi bilmek, tek başına yeterli değildir. Elinizde yeterince demir çıkaracak maden ve madenci olmalıdır. Bu demiri taşıyabilecek bir ulaştırma sistemine ihtiyacınız olacaktır. Demiri işlemek için gereken kömürü çıkarmanız da gereklidir. Ayrıca bu demiri işleyebilecek kadar fırına ve demirciye ihtiyacınız olacaktır. Hepsinden öte, tüm bir orduyu demir kılıçlarla donatabilecek öngörüye sahip devlet adamlarına ve bunun önünü kesmeyecek bir bürokratik altyapıya ihtiyacınız olacaktır. Bulmacanın tüm parçaları yerine oturmuyorsa, bulmacayı çözmüş sayılmazsınız.

Günümüzde buna benzer bir bulmacayı, hem de küresel çapta bulmak çok kolay, tüm yapmanız gereken süper güçlerin çekişmesine bir göz atmaktır. Bunu yaptığınızda, küresel güçlerin iki kutupta yoğunlaştığını görebilirsiniz; teknolojisi olanlar ve üretim yeteneği olanlar. Mesela Amerika Birleşik Devletleri’ni ele alalım, teknoloji icat etmek ve patent almak konusunda pek fazla sıkıntıları yok. Ancak onyıllardır üretimi Asya kökenli ülkelere kaydırmanın bedelini, güvenlik açığı vererek ödüyorlar. Başka ülkelerde üretilen bilgisayarlara pek güvenilemeyeceğini deneyerek öğrendiler.

Öte tarafta Çin var, yıllardır gelen yabancı parayla dev bir üretim alt yapısı kurmayı başardılar. Farklı kaynaklardan elde ettikleri teknolojileri de kullanarak Ay’a robot göndermeyi bile başardılar. Ne var ki, bu “farklı kaynaklardan gelen” teknolojik bilgileri işleyecek ve üzerine yenilerini icat edecek insani alt yapıyı henüz oturtabilmiş değiller. Misal, uçak gemileri var, hatta uçak gemisi üretebilecek alt yapıya ve teknolojiye de sahipler. Ancak bu gemileri tasarlayabilecek, üretebilecek, kullanabilecek tecrübeli personele sahip değiller. Hatta henüz bu tür bir gemiye inip kalkacak uçaklara ya da tecrübeli pilotlara da sahip değiller. Yetiştirmeye çalışıyorlar, ancak bu da çok para ve zaman alıyor.

Görüyorsunuz ya, “parasını bastırıp nimetlerinden faydalanmak ve gerisini fazla kurcalamamak” çıkar yol değil. Bilgisayarlarınıza tamamen hakim değilseniz, hiç bir şeye hakim değilsiniz demektir. Ve eğer bilgisayarlarınızı üretecek fabrikalarınız yoksa, bilgisayarlarınıza hakim olamazsınız. Aslında burada karşımıza çıkan soru, uzun süredir dillerden düşmeyen “küreselleşme” idealinin çöküp çökmediği sorusudur. Küreselleşme için bayraklarınızdan ve sınırlarınızdan vaz geçmeye hazır mısınız?