Komplo teorilerini seviyorsanız, Deus Ex serilerini gözden kaçırmayın.
“Deus ex machina” gerçekte antik Roma tiyatrosunda doğmuş, Latince bir tanımdır. “Makineden çıkan tanrı” anlamına gelen bu tanım, antik çağın özel efektlerini özetliyor diyebiliriz. Antik Roma tiyatro oyunlarında genellikle sık sık tanrılara da yer verilirdi, böylece en karmaşık senaryolar bile “tanrısal irade” ile izleyicilere açıklanabilir hale getirilirdi. Ama tabii bir tanrıyı canlandıran aktörün sahneye diğerleri gibi girmesi uygun olmayacağından, bu giriş genellikle iptidai bir vinç kullanılarak “yukarıdan” yapılırdı. Söz konusu tanrı hangisiyse vincin kolunda “göklerden” iner, sahneye öyle girerdi. Bu girişe de “deus ex machina” denirdi, yani “makineden çıkan tanrı” ya da “makineyle gelen tanrı”.
İlki 2000 yılında piyasaya çıkan Deus Ex serisinde ise bu adın kullanılmasının sebebi biraz daha farklıdır. Teknolojinin gelişimiyle birlikte insanlığın makine ve organizma karışımı bir siber-varlığa doğru gidişatı konu alınır. Daha da derinlerde, çokuluslu şirketlerden tutun da, kuruluşu asırlarca geriye dayanan gizli örgütlerin, bu yeni teknolojileri kullanarak nasıl insanlığı kontrol etmeye çalıştığının hikayesini buluruz.
Karanlık bir dünya
Deus Ex’in geçtiği dünya ciddi biçimde Blade Runner ve Johnny Mnemonic gibi filmlerden esinlenmiştir, ağır bir siber-punk atmosferine sahiptir. Dünya aşırı teknolojik ve bir o kadar da karanlıktır, zaten oyunların tamamı da gece geçmektedir. Şehirler bizimkilere benzemektedir ama bir yandan da ruhen çok farklıdırlar. Modern komplo teorilerinde devamlı adı geçen Illuminati gibi örgütler, bu dünyada gayet gerçek ve aktiftir.
Ne var ki gerçekte Deus Ex evreni ve tarihsel olayların akışı, bizimkinden hayli farklıdır. Deus Ex dünyasında geçen olaylar belirli tarihlerde bizimkinden farklı gelişmiş, bu kırılmalar sonucunda ortaya çok farklı bir dünya tarihi çıkmıştır. Yani Deus Ex evreni gerçekte bizimkine çok büyük benzerlik gösterse de, farklı bir paralel tarihin yaşandığı bir evrendir. Bu tarihi kırılmaların ilki 1215 yılında yaşanmış, yön değiştiren olayların akışı en sonunda 1996 yılında büyük bir kırılmayla birlikte çok farklı bir gelecek oluşturmuştur. Bu gelecekte siber teknolojiler aşırı gelişmiş ve hatta yirmibirinci yüzyılın başı itibariyle halkın tüketimine sunulmaya başlanmıştır.
Üçleme
Serinin ilk oyunu olan Deus Ex 2000 yılında piyasaya sürülmüştü, bir sene sonra da Game Of The Year Edition sürümü piyasaya çıktı. Bu oyun 2052 yılında geçiyordu ve siber teknolojilerin tavan yaptığı bir dünyayı anlatıyordu. Arkasından 2003 yılında serinin ikinci oyunu olan Deus Ex: Invisible War geldi. Bu oyun ilkinden 20 yıl sonra geçiyordu ve farklı bir kahramanı konu alıyordu, ancak ilk oyunun senaryosuyla çok yakından bağlantılıydı. 2011 yılında piyasaya sürülen Deus Ex: Human Revolution ise bu olayların öncesini konu alıyordu. 2012 yılında Ultimate Edition ve 2013 yılında ise Director’s Cut olmak üzere iki yeni sürümü daha çıkarılmıştı.
Deus Ex serileri pek eşi benzeri olmayan oyunlardır, çünkü gerçek dünyada adı sıkça anılan komplo teorilerini bolca kullanırlar. Bunun da ötesinde, bu oyunlar her ne kadar belirli bir hikayeyi takip etseler de, oyuncuya içinde dolaşabilecekleri geniş bir oyun dünyası, karakter geliştirme imkanı ve farklı ilerleme seçenekleri sunarlar. Hikayenin sonunda da buna bağlı olarak bazı değişiklikler olabilmektedir. Bu seri oyun dünyasında klasikler arasına girmiştir, yani oynanması şart oyunlardandır. Playstore üzerinde her üç oyunu da rahatlıkla bulabilir ve edinebilirsiniz, tavsiyem çıkış sırasına göre oynamanız yolunda olacaktır.