Assassin’s Creed 4 : Black Flag İncelemesi

Altair onuru için savaştı. Ezio intikam, adalet ve cevaplar için. John Connor ise özgürlüğü için. Peki; Haytam Kenway’in babası olan (evet John Connor’un dedesi) Edward Kenway ne için savaştı?

Para mı? Hangi para? Para nerede?

Başlarda derdi, onu hasta etmeyen yemekler yemek ve rüzgar geçirmeyen duvarlara sahip bir ev olan ana karakterimiz Edward, açgözlülüğü ve para hırsı ile alışagelmiş olduğumuz dava adamı portresinden çok çok uzak. Oyunun büyük bir kısmında Edward sadece para ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden bir karakter olmakla birlikte iyilikten ve adaletten bi-haber.

‘’Kardeşim beni öldürmek için adam tuttu, evleneceği kadın bir Templar. Söyle bana Edward yaşamak için ne gibi bir sebebim kaldı?’’

‘’Yaşamak için sebebin; benim ele geçireceğim anahtar!’’

Hal böyle olunca oyuncuda ister istemez bir yabancılaşma, garipseme durumu oluşuyor. İnsanlar için hayatını gözünü kırpmadan feda eden, sadece onur ve adalet için savaşan karakterlerden bir anda çıkıp Korsan Edward karakterini karşımızda görünce, bunu yaşamamakta elde değil. Bu bağlamda, oyunun başlarında hikaye, beni hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. Hatta bu hayal kırıklığını bir ben yaşamamış olmalıyım ki Ubisoft kısa bir süre sonra ‘’Freedom Cry’’ adlı ek paketini oyuncular önüne sundu.

Bakalım Cebinde Ne Varmış?

Assassin’s Creed 4 : Black Flag serüvenimize bir gemi baskını ile başlıyoruz. Edward Kenway ve mürettabatı Walpoe denilen yozlaşmış bir Asassin tarafından saldırıya uğrar.

İki gemininde batması sonucunda Wolpoe ve Edward bir adaya düşerler. Edward, Wolpoe’yu soymak için öldürür ve kıyafetlerini çalar. Ayrıca cebinde bir mektup bulur. Bu mektupta Asassin’lerin sırları için kendisinin cömertçe ödüllendirileceği yazar.

Edward para kokusu alınca hiç düşünmeden soluğu Templar’ların yanında alır. Onlara kendi dövüş tekniklerini gösterip onları ikna eder ve Assassin olmadan önce Templar yemini edip Templar yüzüğü takar.

Tüm bu emeklerinin sonucunda Edward’a bin rube verilir. Edward bunu hazmedemeyip tüm Templar’ları soyar ve ‘’Observatory’’ ile ilgili olan çok gizli bilgileri çalar. Bu sırada korsanlar arası yeni bir topluluk oluşmaktadır. Öyle ki bu toplulukta din, dil ve ırk ayrımı yoktur. Lakin bu topluluk demokrasi ve eşitlik vaat ettiği için kontrol ve güç düşkünü Templarlar tarafından sürekli rahatsız edilmektedir. Edward korsan birliğinin bir üyesi olarak arkadaşlarıyla birlikte bir yandan bu topluluğu koruyup bir yandan da ‘’Observatory’’ gizemini çözmeye çalışır.

Jackdaw!

İsmini küçük bir karga çeşidinden almış olan gemimiz oyunun bize sunduğu Open World sistemi sayesinde bizim en önemli aracımız. Oyunun yüzde kırkı denizlerde geçince Jacdaw’a düşen görev haliyle çok. Seyahat etmenin yanı sıra savaşlarda, balina yada köpek balığı avlamada ve gizli hazineleri bulmak için denizin en derinlerine yaptığımız dalışlarda kullanacağımız Jackdaw’ın ayrıca fiziksel gücünü ve görünümünü değiştirmek bizim elimizde.

Gemi savaşlarından bahsedecek olursak bir önceki oyuna göre bir çok önemli gelişme var diyebiliriz. “Korsan” temalı bir oyundan daha azıda beklenemezdi zaten. Menzilleme ve hedef şekilleri oldukça geliştirilmiş buna ek olarak uzun menzilli havan topları gemiye eklenmiş. Bunun yanı sıra artık gemileri batırdıktan sonra dilersek gemi güvertesine çıkıp daha verimli bir yağmalama için mürettabata saldırıp onları esir alabiliyoruz.

Jacdaw’a ana hikaye ve yan hikayeler dahilinde bir çok rol verilmiş öyle ki; geminizi güçlendirmeden ana hikayeye devam etmeniz çok zor. Seyahat esnasında ise üç vitesli bir geminiz var diyebiliriz. Yarım hız, tam hız ve yelkenler fora! Üçüncü hız çeşidimizi savaşta ve rüzgarlı havalarda kullanamıyoruz.

Denizde bir çok doğa olayı görmemizde mümkün. Hortumlar, fırtınalar ve dev dalgalar denizde geçirilen zamanı daha gerçekçi ve doğal hale getirmiş. Etrafta uçuşan kuşları takla atan balinaları ve avlanan köpek balıklarını da unutmamak gerek tabi. Mücadelemiz sadece deniz üzerinde de kalmıyor. Oyunun ilerleyen bölümlerinde alacağımız dalış tüpü savaşı denizin altına da taşıyor. Denizin diplerinde saklanmış hazineleri ararken köpek balıklarından, mürenlerden ve zehirli deniz analarından uzak durmamız gerekiyor. Edward nefesini git gide tüketirken heyecanlanmamak mümkün değil!

Çift Kılıç ve Dört Tabanca

Açıkçası sormadan edemeyeceğim. Neden daha önce yapılmadı? Çift kılıçla birlikte bizi görsellik ve serilik anlamında, diğer oyunlara göre çok daha eğlenceli bir dövüş sistemi beklemekte. Çift kılıç yardımı ile düşmanlarımızı çifter çifter devirmek mümkün ama bunun arkadan saldırmalı dövüş temeline değilde kalabalık ve yüz yüzü dövüşlere yedirilmesini tercih ederdim.

Hatta öyle ki John Connorla dövüş esnasında yaptığımız ikili öldürmeleri bu oyunda yapmamız mümkün değil. Bunlara rağmen yeni bir dövüş sisteminin ortaya atıldığını ve bunun geliştirileceğini söyleyebiliriz. Gelelim tabancalara. Edward dört tabanca taşıyabiliyor. Yani kılıç kullanmadan dört adamı rahat bir şekilde devirebiliyor. Tabancalar aynı şekilde kılıçla yapılan seri öldürmelere de dahil olabiliyor. Bunun yanında ekstra silahlarımızda mevcut. Yeni silahlarımızdan olan üflemeli çubuk çok kullanışlı bir silah. Stratejik noktalardan geçmek için zehirli ok atan bu çubuğu kullanıp düşmanlarımızı bayıltabilir yada birbirlerine saldırmalarını sağlayabiliriz.

Hazineler

Oyunda bir çok yan görev bulunmakta. Ölmüş korsanlardan topladığımız hazine haritaları bunlardan yalnızca biri. Bulduğumuz bu haritalarda koordinatlar ve kaba taslak bir çizim karşımıza çıkıyor.

Koordinatlara gidip haritadaki gizemi çözmek açıkçası bana çok zevk verdi. Güç bela bulduğumuz bu hazinelerin içinden para ve gemimizi geliştirmek için bazı çizimler çıkmakta.

Yeni bir diğer yan görev ise denizde belli bölgeleri kontrol eden kaleleri gemimiz ile işgal etmek. Bu kaleleri işgal ettikten sonra kaleler korsan birliğinin eline geçiyor ve bir gemiden kaçarken bu kaleye sığınabiliyorsunuz. Alışık olduğumuz suikastçı sözleşmeleri ise bize para kazandırıyor. Aynı sözleşmeler denizde gemiler için de yapılıyor. Tüm bu sözleşmeleri tamamladığımız zaman oyun içinde yeni silahlar ve giysiler bize hediye ediliyor.

Assassin’s Creed 4’de yan görevler oldukça önem verilmiş. Eğer bir Assassin’s Creed tutkunuysanız yan görevleri oynamadan kesinlikle oyunu bitirmeyin. Bunlara ek olarak Edward sağlığını arttırmak için yeni zırhlar üretebiliyor. Tabi bunu yapması için avlanması şart. Ada ada gezip egzotik bir çok hayvanı avlayıp yeni zırhlar ve çantalar üretebiliyoruz.

Görsel Öğeler

Karayipler’de masmavi sularla, yer yer gök kuşaklarıyla, ağaçlarla, çiçeklerle ve ada manzaralarıyla Assasin’s Creed 4 gören gözlere tam bir görsel şölen sunuyor.

Etraftaki çalı çırpıdan tutun karakter dizaynlarına kadar her şey incelikle işlenmiş. Gemimizin dalgaları yararak ilerlemesini ve gün batımının o güzel ışıklarının yavaş yavaş süzülmesini seyrederken, etkilenmemek elde değil.

İyi Güzel Ama Desmond Ölmemiş miydi?

Oyunu oynamadan önce kafamdaki en büyük soru işareti buydu diyebilirim. Desmond öldü yerine babası mı geçecek? Yada bilmediğimiz gayrı meşru bir çocuğumu var? Bunu nasıl bağlayacaklar? Sonunda oyunu oynadıktan sonra öğrendim ki; Templar kontrolünde olan Abstergo eğlence şirketi Desmond’un cesedini ele geçirip onun DNA’larını kullanarak bir sistem geliştirmiş ve bu sistemi kullanarak herhangi birinin Desmond’un DNA haritasını vasıtasıyla onun atalarına bağlanmasını sağlamış. Bunu da eğlence şirketi adı altında bir güzel maskelemiş. Gerçek hayatta adını yada yüzünü bilmediğimiz bir karakteri oynuyoruz. Tam bir muamma. Lakin gelişen olaylara baktığımız zaman serinin devam edeceğini tahmin etmek zor değil.

Sonuç

Hikaye kısmı biraz hayal kırıklığına uğratsa da, getirdiği yeniliklerle ve görsel ögeleriyle Assassin’s Creed 4 raflarınızda bulunması gereken oyunlardan biri. Open World sistemi ile RPG öglerini harmanlayıp karşımıza çıkan bu oyun sizler için kesinlikle vakit kaybı olmayacak. Sizlere bu oyunu tavsiye edip Assasin’lerin bir sözüyle veda etmek istiyorum. Yeni incelemelerde görüşmek üzere…

‘’Hiç bir şey gerçek değil, yaptığın sadece sana izin verilen kadarı.’’