İsveçli bir fiber internet sağlayıcısının hazırladığı reklam filmi, gerçek hayatta lag olsaydı ne olurdu sorusunu cevaplıyor.
Lag kelimesinin anlamını özellikle bizim ülkemizdeki oyuncular ve internet kullanıcıları çok iyi bileceklerdir. Genel bir tabir ile Lag kelimesini açıklamaya çalışırsak, sunucu ile kullandığınız cihaz arasındaki bağlantı süresinin uzaması ve bunun sonucunda gecikme yaşamanızdır. Son yıllarda özellikle online oyunların etkisiyle Lag’a Girmek gibi bir deyim Türkçemize de oturmuştur.
Lag sorunu elbette ülkemize has bir sorun değil. Yurtdışında da bu sorundan muzdarip kullanıcılar var. İsveçli, ume.net isimli fiber internet sağlayıcısı, gerçek hayatta lag olsaydı nasıl olurdu sorusunu bir reklam filmiyle cevaplamış.
Reklam filmi için 4 gönüllü seçilmiş. Bu kişilere Oculus Rift gözlüğü takılıyor. Gözlüğün üzerindeki Raspberry Pi mini bilgisayar ve üzerindeki webcam sayesinde, kişiye gönderilecek görüntü 3 saniye gecikmeli olarak gidiyor. Daha sonra bu gözlüğü takan kişilerden günlük işleri yapmaları isteniyor. Dans etmek, bowling oynamak, yumurta kırmak, masa tenisi oynamak gibi oldukça basit işler 3 saniyelik gecikme ile gönüllülere zulm haline geliyor.
Gönüllünün Oculus Rift aracılığıyla gördüğü gecikmeli görüntü algısını karıştırıyor. Ancak fiziksel yaşantıda, olağan hareketlerine devam ediyor. Bu reklam filmi hem Lag konusuna başarılı bir şekilde değiniyor, hem de algı üzerinde başarılı bir deney gerçekleştirmiş oluyor.
Bahsedilen reklam filmini de aşağıdan izleyebilirsiniz:




bu lag dedikleri geçikme süresi dedikleri şey mi yani hani şu pink oranı falan derler ya omu yani
Aynı şey olarak düşünebiliriz. Ama Ping, bilgisayarınız internete bağlı olup olmadığını öğrenmenize yarayan bir iletişim yoludur. Ping Atmak, tepki süresini ölçmektir. Ping seviyesi yüksekse, o makinede lag var demektir.
Fiber internetin olduğu bir yerde lag sorunu oluyorsa ve bu yer İsveç oluyorsa vay bizim halimize.!