Anasayfa Makale Dünyayı Değiştiren 10 İcat

Dünyayı Değiştiren 10 İcat

Teknoloji çok geniş bir konu ve her geçen gün yeni icatlara sahne oluyor. İnsanlık tarihi boyunca inşa edilmiş, gelecek nesillere ilham kaynağı olmuş 10 icadı burada bir  araya getirdik.

Öncelikle basit bir şekilde teknoloji kelimesinin ne anlama geldiğine bakalım. Yunan kökenli techne ve logia sözcüklerinin birleşimi ile Technology terimini elde ediyoruz. Techne, sanat, el zanaatları ve özellik anlamına geliyor, logia ise bilgi ekini veriyor. Türk Dil Kurumu ise teknoloji kelimesi için “Bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri, bunların kullanım biçimlerini kapsayan uygulama bilgisi, bilimi” açıklamasını uygun görmüş.

Teknoloji hayatımızın her alanında var. Basit mekanik özelliklere sahip bir kaldıraç bile teknolojinin ilgi alanına giriyor. İnsanlık tarihi boyunca, hayatlarımızı daha kolay bir hale getirmek için teknolojiden faydalanılmış. Bizler de insan hayatını etkileyen ve gelecek nesillere ilham kaynağı olan 10 teknolojik icadı bir araya getirdik.

Mikrodalga Fırın

mikrodalga-firin

Mikrodalga fırın fikrinin ortaya çıkışı 1940’lı yıllara dayanıyor. Yemek endüstrisini baştan aşağıya değiştiren bu teknolojinin atası radarlara dayanmaktadır. Percy Spencer isimli bir mühendis, radar dalgaları üzerinde deney yaparken, yakında bulunan bir çikolatanın erimesi sonucunda, mikrodalga enerjisi ile yiyeceklerin ısıtılabileceğini fark etti. 1947 yılında patentini aldı ve Radarange adıyla ilk mikrodalga fırınlar pazara sunuldu. Ancak bu fırınlar çok büyüktü ve hantaldı. Fiyatları ise çok uçuktu. Tüketici elektroniği pazarının o yıllarda gelişmemesinden ötürü pek fazla ilgi duyulmadı.

Ancak 1955 yılında ABD merkezli Tappan şirketinin girişimiyle bugün evlerde kullanılan ilk mikrodalga fırınlar pazara sunuldu. Mikrodalga fırın artık bütün evlerde bulunuyordu. Bolluk yılları olarak adlandırılan bu dönemde, ABD halkının en çok ilgi gösterdiği teknolojik cihazlardan biri haline geldi. Kısa sürede patlamış mısır yapabiliyor, çorba ısıtabiliyor hatta lezzetli et yemekleri yapabiliyordunuz.

Yemek pişirmek artık çocuk oyuncağıydı. Gıda endüstrisi bile sadece mikrodalga fırınlarda pişirilmek üzere hazır yemekler üretmeye başladı. İlerleyen yıllarda altyapının gelişmesi ile birlikte mikrodalga fırınlara olan ilgi tüm dünya çapında arttı.

mikrodalga-firin-2

Bu fırınların çalışma prensibi ise oldukça basit. Genel bir kanı olarak bu fırınların içten dışa pişirdiği söylenmekte. Ancak bu önerme yanlıştır. Geleneksel fırınlarda dıştan içe doğru pişirme işlemi yapıldığı doğrudur. Ancak mikrodalga fırın, yaydığı radyo dalgaları ile yemeğin her tarafını eşit olarak ısıtmaktadır. Yemeğin içindeki moleküllerin hepsi aynı anda ısındığı için enerji de verimli kullanılmış olur.

Düşük enerji tüketimine sahip mikrodalga fırınlar neredeyse 70 yıldır, hızlıca yemek pişirmek, vakitten ve enerjiden tasarruf etmek isteyen kullanıcıların vazgeçilmezi haline gelmiştir. Mikrodalga fırın ile yapılması eğlenceli ama evde denenmemesi gereken şeyler de var. Neyse ki, bizim yerimize yapmış olanların videoları bulunuyor.

Buharla Çalışan Motorlar

buhar-motorlu-lokomotif

İlk buhar makinesi ya da buhar motoru, 1712 yılında Thomas Newcomen tarafından inşa edilmişti. Endsütri Devrimi için çok önemli bir mihenk taşı olan buhar motoru, gelecek yüzyıllara da ilham kaynağı oldu. Buharlı motorlar sayesinde ısı enerjisi, mekanik enerjiye dönüştü. Böylece lokomotifler ve buharlı gemiler insan hayatına girdi. Sanayi alanında dev bir sıçrama yaratan buharlı motorların tarihi sandığımızdan da eski.

İlk buharlı motorun Mısırlı Heron tarafından birinci yüzyılda yapıldığı biliniyor. Bu örnek bir icat olarak görülmemektedir, çünkü tam olarak bir motor ya da türbin mekanizmasına sahip değildi. İskenderiye’de geliştirilen bu örnekte, uçları birbirlerine göre zıt yönlerde bulunan, iki eğik tüp vardı. Ortaya çıkan buhardan dolayı bir türbin oluşmaktaydı. Günümüzde tepki kanunu olarak bilinen bu fizik olayı, ortadaki kürenin dönmesini sağlıyordu. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi Heron’un bu icadı pek büyük değildi.

heron-buhar-tupu

Buharlı motorlar büyük bir çağın başlamasına ön ayak oldu. Avrupa halkı, buharlı trenler ile Hindistan’a kadar ulaşabiliyordu. O dönemde tren rayları önem kazanarak, ulaşımın bel kemiğini oluşturdu. Turizm ve ticaret konusunda büyük atılımlar yaşandı. Tren yollarının geçtiği şehirlere haliyle endüstri devriminin tohumları ekildi. Buharlı motorlar, dıştan yanmalıydı. Bu da gelecek yıllarda tasarımın değiştirilip, yakıt olarak benzine geçilmesine olanak sağladı. Yani içten yanmalı motorlar için de bir altyapı sunulmuş oldu.

Bilgisayar Faresi

Douglas-Engelbart-fare

İlk bilgisayarlar ev büyüklüğündeydi ve bugünkü gibi hızlı bir gelişim göstermiyordu. Bu dönemde Douglas Engelbart isimli bir mühendis çağımızı değiştirecek önemli bir adım attı. Engelbart, 2. Dünya Savaşı sırasında radar teknisyenliği yapmıştı. Savaşın bitmesiyle, ABD’ye geri dönen bu mucit, 1964 yılında x-y position indicator adını koyduğu bir icat geliştirdi. Bu icat sayesinde, bilgisayar ekranında bir imleç ortaya çıkartılacak böylece klavyeye olan gereksinim azaltılarak işlemler daha hızlı yapılacaktı.

Engelbart’ın döneminde bu fikir akla çok çılgınca gelmişti. İlerleyen yıllarda cihazın ismi malum hayvana benzerliğinden dolayı mouse (fare) olarak değiştirildi. Fare ilerleyen yıllarda çok ilgi gördü ve 90’lı yıllar ile birlikte masaüstü bilgisayarların vazgeçilmezi haline geldi. Mekanik aksama sahip olan fareler, teknoloji ile birlikte evrim geçirdi. Artık optik ve lazer fareler standart hale geldiler.

Mekanik bir farenin çalışma prensibi oldukça basittir. Farenin içerisinde bir top vardır. Top hareket ettiğinde yatay ve dikey düzlemdeki X ve Y koordinatlarına sahip olan silindirler hareketi yakalar. Bu hareket optik kodlama ile 0 ve 1’lere dönüştürülerek aktarılır. Bugün kablolu ve kablosuz olmak üzere iki farklı fare tipi var. Hangisi olursa olsun, fare hareketleri sensörler ile algılanıp bluetooth ya da kablo vasıtası ile bilgisayara aktarılır.

Ampul

ampul

Bilinenin aksine Thomas Alva Edison, ampulün mucidi değildir. Edison, ampulün kullanımını daha iyi hale getirmiş ve patent altına almıştır. İlk elektrikli ampul, İngiltere’de Humphry Davis tarafından icat edilmişti. Ancak bu ampullerin kullanım ömrü oldukça kısaydı. Asıl hikaye ise Edison ve Tesla’nın karşılaşmasıyla başlar.

Nikola Tesla, Sırp asıllı bir ABD vatandaşıdır. Yıllar boyunca elektrik mühendisliği üzerinde çalışmış, binlerce teori üzerinden fikirler üretmiştir. New York şehrinde karşılaşan bu ikilinin hikayesi, halen yıllardır tartışılmaktadır. Hikayeye göre Edison, Tesla’nın fikirlerinden etkilenir. Bu yüzden ona bir iş teklif eder. O dönemde ampuller, elektrik santrallerine metrelerce uzakta olsa bile çok az ışık yaymakta ve kısa sürede patlamaktaydı. Doğru akım konusunda çözüm bulamayan Edison, bunu çözmesi için Tesla’yı görevlendirir. İş tamamlandığında ise 50.000 dolar ödeyeceğini söyler.

Tesla, Edison ile çalışmak istemese de cebinde parası kalmadığı için işi kabul eder ve kısa sürede ampullerin alternatif akım fikriyle çözer. Sonuçta bugün kullandığımız ampuller ortaya çıkmıştır. Ancak Edison vaatte bulunduğu parayı vermez.

Ampulün icadı, elektriğin kullanımı konusunda çok önemliydi. O yıllara kadar sokaklar, evler hatta büyük iş yerleri gaz lambaları ya da mumlarla aydınlatılmaktaydı. Alternatif akıma sahip ampullerin üretilmeye başlanmasıyla, insan hayatında da büyük değişiklikler yaşandı. Elektrik mühendisliğindeki atılımlar daha da büyük olmaya başladı. Çalışma saatleri uzadı; bu da üretime yansıdı.

Matbaa

matbaa

Matbaa, küreselleşmenin en büyük etkenlerinden biriydi. İnsanlık tarihini değiştiren matbaa, aydınlanmalara, ayaklanmalara ve hatta devrimlere sebebiyet vermiştir. İlk matbaa çalışmalarının milattan önce 200 yıllarında Çin’de yapıldığı düşünülmektedir. Ancak yazılı kaynakların yetersizliğinden ötürü, resmen kabul edilen çıkış tarihi ve yeri 593 yılı ve yine Çin’dir.

O dönemde tahta oymalar ve tahta mühürler ile yapılan matbaa işleminin, çok da hızlı olmadığını belirtmek gerek. Çin ve Japonya’da sıklıkla karşılaşılan matbaa, saray ve soylu yönetimin elindeydi. Kral tarafından yapılan açıklamalar ya da tarihi kayıtlar bu tahta oymalar ile yapılmaktaydı. Edebi yazıların çoğaltılması gibi bir çalışma çok az vardı.

Gerçek anlamda Matbaa’nın kullanılmaya başlanması, 15. yy’a dayanır.  Johannes Gutenberg ve ortağı, Almanya’nın Mainz şehrinde ilk metal harfle basım tekniğini geliştirir. Böylece İncil başta olmak üzere birçok kitabın toplu halde, hızlı bir şekilde basılmasına da olanak sağlanır. Edebi eserlerin yanı sıra gazetelerin yaygınlaşmasıyla bir aydınlanma çağı başlar. Rönesans olarak adlandırılan bu dönemde, birçok önemli eser verilmiş ve yaygınlaşmıştır.

Anadolu topraklarında ise İbrahim Müteferrika ile matbaa çalışmaları başlanıldı. 1719 yılında çalışmalarına başlayan Müteferrika’nın hayalleri ancak 8 yıl sonra gerçeklik kazandı. İlk olarak din ile alakalı içerikler basan Müteferrika, kendisinden sonra gelecek olan yayıncılara da ön ayak oldu. Avrupa’da başlayan aydınlanma hareketi, biraz geç de olsa bu topraklarda kıvılcım kazanarak birçok edebiyat yazarının ortaya çıkmasına olanak sağladı.

Telefon

telefon

Bütün gün boyunca evden çıkmadığınızı düşünün. Bu süre boyunca telefonunuzu da kapattınız. Ne kadar dayanabilirsiniz? Ev telefonundan farklı olarak akıllı telefonlar artık insan hayatının vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Telefon görüşmesi ve mesajlaşmanın yanı sıra günlük bütün işlemlerimizi bu cihazlar üzerinden halledebiliyoruz. Bunu Alexander Graham Bell‘e borçluyuz.

İskoç mucit Graham Bell, ilk telefonu 1876 yılında geliştirdi. Türünün ilk ve tek örneği olan telefon sayesinde, uzaktaki bir kişi ile görüşebiliyordunuz. İlk zamanlarda telefonlar kent merkezlerinde bulunuyordu. Yıllar geçtikçe telefonlar evlere girmeye başladı. Şimdilerde ise herkesin cebinde bir telefon bulunuyor. Bunun için Graham Bell’e ne kadar teşekkür etsek azdır.

Telefon, ses dalgalarının elektrik sinyallerine çevrilmesiyle çalışıyor. Kişi ahizeden konuşmaya başladığı zaman ses, elektrik sinyaline dönüştürülüyor. Bu sinyal karşı tarafa ulaştığında elektrik sinyalinden ses dalgasına dönüş yaparak, insan kulağıyla duyulabilecek bir frekans haline getiriliyor. Böylece uzaktaki bir kişi ile görüşebiliyorsunuz.

Zaten Telephone kelimesinin kökeni antik Yunanca’ya dayanmaktadır. Telos (Uzak) ve Phone (Ses) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşur. Ülkemizde Nurullah Ataç, Fransızca’dan çevrilen telephone kelimesi için uzaklaşarak konuşur sözcüğünü türetmiş, ama halk tarafından benimsenmemiştir.

Pusula

pusula

Balta girmemiş ormanlarda yol bulmak ya da denizleri fethetmek istiyorsanız yanınızda mutlaka bir pusula olmalı. İlk olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmese de, tarihi kayıtlar pusulanın 12. yy’da kullanıldığını gösteriyor. Bir teoriye göre Pusula, Çinliler tarafından keşfedilip Arap tüccarlar tarafından Avrupa kıtasına getirildi. Ancak son bulgular pusulanın aynı dönemlerde Avrupalı ve Asyalı denizciler tarafından aynı anda kullanılmakta olduğuna işaret ediyor.

Pusula, dünyanın manyetik alanından yararlanarak yön gösterir. Manyetik pusulanın merkezinde bir iğne bulunur. Bu iğne serbestçe hareket edebilecek şekilde merkeze yerleştirilmiştir. İğnenin ucu, dünyanın manyetik alanı yüzünden sürekli olarak kuzeyi gösterir. Diğer ucu ise güneye sabitlenmiştir. Bu sayede yer-yön bulma konusunda en eski yardımcı araçlardan biridir.

Pusulanın icadı Avrupalı gezginlerin açık denizlere açılmasına olanak sağlamıştır. Bu sayede yeni yerleşim yerleri ve yeni ülkeler kurulmuştur. Dünyanın yuvarlak olduğu kanıtlanmış ve insanlara daha fazla keşif ruhu aşılamıştır. Bugün birçok farklı pusula çeşidi, birçok farklı alanda kullanılmaktadır.

Havacılık ve denizcilik için oldukça önem teşkil eden pusula, coğrafi çalışmalarda da kullanılıyor. Dünya yörüngesi üzerinde yüzlerce navigasyon uydusu bulunmasına rağmen, pusula halen kullanımdadır.

Nükleer Teknoloji

nukleer-santral

Nükleer kelimesi insanlar üzerinde iyi bir itibar bırakmıyor. Bugüne kadar sadece 2 adet nükleer bomba savaş için kullanıldı. Ama etkileri halen unutulmadı. 2. Dünya Savaşı’nı bitiren bombalar 1945 yılında, Japonya’nın Hiroshima ve Nagasaki şehirlerinde patlatıldı. Robert Oppenheimer tarafından 6 yıllık bir çalışma sonucunda üretilen nükleer bombalar, en büyük toplu imha silahlarından biri olarak anılıyor. Soğuk Savaş dönemine damgasını vuran bu bombalar, tekrar savaş için kullanılmadı.

Ancak unutulmaması gereken bir gerçek nükleer teknoloji sadece yok etmek için oluşturulmadı. Nükleer teknoloji ile dünyanın enerji sorununa bir çözüm üretilebilir. Radyasyon konusunda kat edilmesi gereken çok uzun bir yol var. Nükleer santraller, bir ülkenin ihtiyacı olan enerjinin fazlasını üretseler de tehlikeli oldukları unutulmamalıdır.

Nükleer enerji, atom çekirdeğinin parçalanmasıyla elde edilir. Henüz elimizdeki teknoloji ile güvenli şekilde nükleer enerji üretmek oldukça zor. Ancak yıllar içerisinde bu konuda birçok gelişme de yaşandı. Nükleer enerji ile bağlantılı olarak nükleer teknolojide de gelişmeler var.

ABD Ordusu, 1954 yılında Jules Verne’e atıf olarak adını Nautilus verdiği ilk nükleer denizaltısını denize indirdi. Bugün evlerde, ofislerde ve büyük sanayi alanlarında kullanılan duman detektörleri de nükleer teknoloji sayesinde geliştirilmiştir. Tıp alanında ise radyasyon ile kanserli hücreler tedavi edilmektedir. Ayrıca X ışınları ile insan yapısını oluşturan kemiklerin tam görüntüsü ortaya çıkarılıyor. Uzaya gönderilen birçok uydu, sonda ve gezgin, nükleer enerji ile çalışıyor.

Uzun süre boyunca ayakta kalabilen nükleer teknoloji, kulağa korkutucu gelse de, altyapının ve olanakların geliştirilmesiyle insan hayatına fazlasıyla katkıda bulunuyor.

İnternet

internet-dunya

Bulunduğumuz bin yılın belki de en önemli icatlarından biri internet olabilir. Dünyadaki tüm bilgisayarları ve mobil cihazları birbirine bağlayan internet ile bilmek istediğiniz her şeyi bulabilirsiniz. Yeni bir ev satın alabilir, kitap arşivi dizebilir, film izleyebilir, banka işlemlerinizi gözden geçirebilir, iki kurum arasında yazışma gerçekleştirebilirsiniz. İnternet ile yapılabilecek o kadar çok şey var ki, hepsini buraya sığdıramayız.

İnternet fikri ilk olarak ABD tarafından ortaya atıldı. 1960’lı yıllarda ABD Ordusu yönetiminde, internet üzerindeki ilk çalışmalar başladı. 1980’li yıllara gelindiğinde dünya daha küresel bir hal almıştı. ABD vatandaşlarından alınan destek fonları ve dünya çapındaki diğer kurumlardan gelen yardımlar ile internet yavaştan yaygınlaşmaya başladı. 90’lı yıllar itibariyle de, evlere girmeyi başardı.

İlk çıktığı günden bu yana internet, teknoloji takipçilerinin vazgeçilmezi haline geldi. İnternet bir noktadan sonra suçluların da cirit attığı bir platform haline geldi. Bugün en çok korkulan suçlar arasında siber hırsızlık bulunuyor. Çünkü suçluları bulmak oldukça zor. Ayrıca kişisel bilgilerin güvenliği konusunda da son yıllarda bir tartışma sürüyor. Bu tartışmalar, herkesi memnun edecek bir düzenleme yapılana kadar devam edecek gibi görünüyor.

Bu arada güzel bir anekdot düşmeden geçmeyelim. Türkiye’deki ilk internet bağlantısı 1993 yılında ODTÜ öğrencileri ve öğretim görevlileri tarafından yapıldı. 12 Nisan 1993 tarihinde kiralık bir hat ile Ankara – Washington üzerinden ilk internet bağlantısı gerçekleşti. Bugün engellemeler ve kısıtlamalar olmasına karşın, Türkiye’den tüm internete ulaşabiliyoruz.

Tekerlek

ljubljana-bataklik-tekeri

Tüm teknolojik gelişmelerin başlangıcına dönersek bulacağımız ilk icat tekerlek olacaktır. Tekerleğin icadı ile ilk toplumlar kalkınmaya başladı. İlk tekerleğin ne zaman ortaya çıktığı bilinmiyor. Ancak arkeoloji çalışmalarına göre ilk tekerlek kullanımı Geç Neolitik (Cilalı Taş Devri, M.Ö. 9500) döneme kadar uzanıyor.

Yapılan çalışmalara göre tekerlek kullanımına dair ilk izler M.Ö. 3500 yılına kadar dayanıyor. Mezopotamya kültürü üzerinde araştırma yapanlar, bu topraklarda birçok eski tekerleğe rastladı. Bilinen en eski teker, 2002 yılında Slovenya’da keşfedildi. Ljubljana Bataklık Tekeri (Ljubljana Marshes Wheel) olarak adlandırılan bu antik tekerleğin, 5.150 yaşında olduğu düşünülüyor.

Tekerlek sayesinde çiftçilik alanında büyük gelişmeler sağlandı. Yakınlarda bulunan kaynaklardan su getirildi. Toprağın sürülmesine yardımcı oldu. Ayrıca buğdayların öğütülmesi için de kullanıldı. Bir yerden bir yere yolculuk ederken ağır eşyalar daha kolay taşınıyordu. Böylece kasabalar arasındaki iletişim arttı ve daha büyük uygarlıklar için ilk adımlar atıldı.

Aradan geçen bin yıllara rağmen, tekerleğin ana tasarımında hiç bir değişiklik yapılmadı. Tüm teknolojik gelişmeler tekerlek baz alınarak gerçekleştirildi. Gün içerisinde kullandığımız otomobillerden, Mars yüzeyine gönderilen gezginlere kadar taşımacılık ve seyahat için tekerlekler tercih ediliyor.