Amerika Birleşik Devletleri de nükleer silah stoklarını yenilemek için harekete geçiyor.
1968 yılında ABD ve Sovyetler arasında imzalanan karşılıklı nükleer silahsızlanma anlaşmaları ile başlayan süreç, Obama ve Putin arasındaki siyasi çekişme nedeniyle rafa kalkmak üzere gibi görünüyor. Rusya’nın yeniden güçlenmesini hedefleyen Putin, yeni nesil nükleer balistik füzelerin tasarımına onay verdiğinden beri, ABD’nin yaklaşımındaki değişim de büyük ölçüde değişmiş bulunuyor. Rusya nükleer silahların geliştirilmesine yaklaşık 540 milyar dolar ayırmayı planlıyor. Çin’in de bu konuda ciddi çalışmaları olduğu bir sır değil.
Obama yönetimi tarafından Amerikan Senatosu’na getirilen öneriler, Amerika’nın tüm nükleer silah stoğunu yeniden yapılandırmasını öngörüyor. ABD halen 4,800 adet civarında nükleer silah ile dünyada en büyük nükleer cephaneliğe sahip. Bu silahların gücü ise birkaç kilotonluk taktik nükleer mayınlardan tutun da, megaton sınıfı stratejik hidrojen bombalarına kadar değişiyor.
Ne var ki ABD’nin envanterindeki nükleer başlıklar ve bunları taşıyacak platformların büyük kısmı hayli eskimiş durumda. Pentagon bu silahların elden geçirilmesini değil, tamamen yeni teknolojiye dayanan yeni sistemlerin sıfırdan üretilmesini istiyor. Bunun ABD halkına maliyeti ise sonraki 30 yılda 1 trilyon doların üzerinde olacak. Amerikan kamuoyunda yeni bir Nükleer Silah Yarışı’nın başlamak üzere olmasından duyulan huzursuzluk ise az değil. Bunun en önemli sebeplerinden biri de, Obama’nın yakın zaman kadar nükleer silahlara karşı bir politik duruş sergilemiş olmasına rağmen, şimdi tam ters yönde harekete geçmiş olması.
Çoğu uzmana göre nükleer silahlar dünyanın politik sorunlarını çözmekte tamamen faydasız bir unsur ve caydırıcılık için eldeki silahların küçük bir kısmı bile fazlasıyla yeterli. Obama yönetiminin nükleer silahlanmaya yönelik tavrının ise bu yüzyılda çok ciddi sonuçlar doğuracağından korkuluyor. 1950’li yılların teknolojisiyle tasarlanmış olan nükleer silahlar bile gezegeni rahatlıkla defalarca yok etmeye yeter. Daha yeni teknolojilerle tasarlanacak olan silahların bu duruma olumlu katkı yapmayacağı da gayet açık.




4800 adet nükleer füze dünyayı ekseninden kaydırır bence :(
Hocam ne ekseni ne kaydırması dünyayı yok edecek kadar nükleer füze var sadece amerika ve rusya tüm füzeleri kullansa dünya uzaydan siyah bir top haline gelir
Dunya yok olmaz atmosfer yok olur
ABD’de 4.800 deil 9 bin küsür nükleer silah mevcut Rusyada 4.830
İngiltere’de 200
Fransa 350
Çin 333
İsrail 75-200
Hindistan 40-50
Pakistan 30-52
Kuzey kore 1-10
Kaynak Vikipedi
Sanırım Wikipedia’daki makale güncellenmemiş, emin olmamakla birlikte ABD ile Rusya azaltma anlaşması sonucunda ciddi sayı indirimine gitmişti. Şu an ABD’deki nükleer silahların kaçının bozuk, kaçının işler durumda olduğu da belli değil bu bilgi açıklanmıyor.
Obama ilk geldiğinde azaltma üzerine bir anlaşma yapmışlardı ama sembolik denecek küçük bir rakamdı. Olumlu olarak göründü buna rağmen zira bu anlaşmaların devamı gelir düşüncesi oluşmuştu. Devamı gelmediği gibi şimdide modernizasyon sürecine girdiler.
Aslında teknolojik açıdan bakınca bu da elzem. Bu bombalar kullanılmak veya imha edilmek istense bile teknolojileri eski olduğu için kullanılamayacak. Yenisini üretmek de muhtemelen daha pahalıdır.
Ne diyelim büyük başın derdi de büyük olur.
bence tüm nükleer silahları biyere toplanıp geri gelmemek üzere bi uzay aracıyla çook uzaklara gönderilmeli
(sanırım fazla iyimserim)
O nükleer silahlar uzaylıların mekanına düşerse ve orada patlarsa al sana Crysis 4 için senaryo :D
İçerikle İlgisi Olmayan Konu Başlığı nedeniyle 1 ay ceza yemişim. Fakat ben yakın bir zamanda konu açmadım. Moderatörlerin tutumu çok ağır. Böyle giderse forumda insan kalmaz.
Zamanında abd aya nükleer bomba ile bir oyuk açmayı düşünmüş…ama nükleer bombayı aya itecek bir güç bulamamışlar..ayrıca ayda bile oyuk açacak nükleer bombanın 150 megatronluk bir enerji yayması lazım ki çıplak gözle görebileceğimiz bir oyuk açabilsin..bu da ancak dünyadaki 1000 ne yakın bombanın uzaya taşınması. Demek.
Bu işin sonu yok..
japonya abd’nin attığı atom bombasını unuttuğunu zannetmeyin japonlar kincidir bunun acısını eninde sonunda çıkaracak abd’den,japonların gizliden bir b planı yaptıklarına eminim,birde abd’yi seven kaç tane ülke varki çok az ondan korkusuna böyle nükleer silahlara yatırım yapıyor.
Demekki yanlışlıkla, kaza sonucu o bombalardan biri patlasa ve zincirleme reaksiyon ile diğerleride patlasa ayak üstü dünya yok olacak. Bu adamlara nasıl baş kaldırabilirsin ki. Adamlardaki güce bak.
Nükleer bomba bu barut değil kardeş bunlar fisyon enerji kullanıyor biri patlayınca diğeri patlamaz
Stanley kubrick’in “dr. strangelove” filminde de Rus bloku kendilerine saldırılması durumunda otomatikman devreye girecek ve tüm dünyayı yok edecek nükleer savunma sistemi kuruyorlardı. gerçekte böyle bir savunma sistemine gerek kalmayacak çünkü taraflardan biri nükleer hamle yaptığında ortalık yangın yerine dönecek büyük ihtimalle. Sonunda kaçınılmaz son gelecek, bu son ya nükleer savaş, ya biyolojik savaş. ola ki bunlar insan türünün soyunu bitirmedi o zaman üçüncü ve en önemlisi Yapay Zeka ortaya çıkacak. insanların geliştirdiği yapay zeka formları kendilerini geliştirerek bir virüs gibi dünyadaki (dünya ile sınırlı kalacaklarını sanmıyorum uzaya da yayılacaktır) kaynakları kullanarak sınırsızca çoğalıp evreni ele geçireceklerdir. bir virüs bir organizmaya girer ve onun biyolojik kaynaklarını kendini çoğaltmak için kullanır şimdi aynı şeyi organik olmayan yapay zeka formları için düşünün. bu makinelerin üremesi ve çoğalması için biyolojik organizmalara ihtiyacı yok, onların kendilerini kopyalamaları için evrende sınırsız şekilde inorganik elementler mevcut. bu konuyu bir düşünün, stephen hawking, elon musk gibi günümüz bilim insanlarının nükleer tehditten çok neden yapay zekadan korktuklarını anlayabilirsiniz.
yapay zeka gelince kendi zekaları önemsiz olacağından korkuyor onlar :) zamanında bilgisayarın kasparov’u yenip sükse yapması gibi
söylediğim bilim adamlarının ömrü muhtemelen ciddi anlamda bir “yapay zeka”nın ortaya çıkışına yetişmeyecek. onların korkusu kendileri için değil insan türü için. henüz bilmedikleri ama az çok tahmin edebildikleri bir gelecekten korkuyorlar. bu gelecekte kendileri olmayacaklarına rağmen insanları şimdiden bir uyarmaya çalışıyorlar. elon musk’ın, yapay zeka geliştirme kuruluşuna “yapay zekanın insanlığın hizmetinde kalması koşuluyla” 10 milyon dolar bağışta bulunmasının sebebinin de kendisiyle alakasının olduğunu sanmıyorum ( https://www.technopat.net/2015/01/15/elon-musk-skynet-karsi/ .)
espriydi o :) yapay zeka konusuna çok fazla bilim-kurgu havasında yaklaşıyoruz. mesela geleceğe dönüş filminde uçan arabalar var ama manuel kullanılıyor ya da blade runner filminde klon olduğunu fark edemeyen insan klonları yapmışız ama hala tüplü televizyon kullanılıyor. bizim düşünce yapımız genelde sınırları zorlamak üzerine işliyor ama reelde işler pek öyle yürümüyor :)
“Ruh” dediğimiz ve tüm insanların sahip olduğunu düşündüğümüz şey beynimizdeki milyonlarca sinir hücresinin etkileşiminden oluşan gözle göremediğimiz fakat tıpkı elektrik gibi maddesel, soyut olduğunu sandığımız ancak tıpkı bilgisayarların işletim sistemi gibi bir yapı. nasıl ki elektriğini kestiğimizde bilgisayarın mikro işlemcisinde ve ram belleklerde yüklü olan işletim sistemi siliniyorsa insan canlılığını kaybettiğinde de “ruh” silinecek diye tahmin ediyorum. bilgisayarın “bios” denen sistemi sayesinde hard diskte kaynağı bulunan işletim sistemi yeniden mikroişlemcide hayat bulabiliyor ancak insanlarda henüz böyle bir sistem yok malesef. Konu nereden nereye geldi :) biz insanlar nasıl ki evrim sürecinde bilinç kazanarak diğer hayvanlardan ayrıldıysak, yapay zekalı makineler de kendi bilinçlerine ve ruhlarına sahip olacaklar ve gelecek biz insanların değil yapay zeka formlarının olacak. biz olsak da olmasak da evrim devam edecek. daha bildiğimiz haliyle aklımızın almayacağı kadar büyük evrende sayısız galakside sayısız yıldız sistemleri arasında bir toz taneceği güneş sistemimizde ve dünyamızda kendimizi o kadar önemli görüyoruz ki tüm evrenin bizim için var olduğunu hatta tanrı dediğimiz bir kavramın evreni bizi sınamak için yarattığını düşünecek kadar ben merkezciyiz. halbu ki dünyadan kafamızı uzatıp bakabilsek belki farkına varabileceğiz bir hiç olduğumuzun, hiçlikten geldiğimizin ve hiçliğe gideceğimizi. bilim bu sırrı çözene kadar bu gerçekle yaşamalı ve ölmeliyiz malesef. kavrayabileceğimiz en uç nokta bu ve bu konuda şuan yapabilecek bir şey yok. anlamı bulana kadar kendi anlam’larımızla yetineceğiz ancak gerçeği bulmamıza engel olacak “din” dediğimiz anlamlara kendimizi fazla kaptırmamak dileğiyle.
milletin aklınını sulandırma
mantıktan kaçış yolu olan “inanç”a o kadar sığınmışız ki ve bu “inanç”larımız ne kadar pamuk ipliğine bağlıysa artık fikirlerden bile korkar olmuşuz değil mi. akıllarda soru işareti oldukça insanlık ilerleyebilir, düşüncelerden korkarak değil.
kimsenin fikirlerden kotktuğu yok, İslam soru işaretlerine karşı değil hatta Kuran ı Kerim bu soru işaretlerini aydınlatmak insanlığa rehber olmak için indirilmiş.
Kağan De get !
Deniz De get !
Tam okumadım ama ” “din” dediğimiz anlamlara kendimizi fazla kaptırmamak dileğiyle.” kısmın’dan çıkardığım git biraz kuran oku hadisleri oku bunları anlayacak kapasite yoksa hiç okuma o zaman raydan çıkar daha beter sapıtırsın bu konuda yüksek ilim yapmış insanlar ile konuş hepsiyle değil şia ve hariciler denen lanetlere bulaşma sana son dönemler’de önemli ilimler doğu şekil’de paylaşan bir insanı önereyim Ahmet Mahmut Ünlü araştır din iman konusu öğren. Sonra ölünce kendini cehenem’de işlemci fırının’da filan sanma. Allah beyin vermiş hayvan gibi yaşamaktan ayılmanız dileğiyle. Allah hepimize ölmeden uyanmayı nasip etsin önce kendime. İlla inanmak zorunluluğunuz yok inanmıyorsanız’da bu sizde kalsın böyle her fırsatta kendi ezikliğinizi kendinize yandaş arama işlerini böyle konulara yazarak atmaya çalışmayın siz inansanız’da olacak inanmasanız’da önemli olan bu süreç için’de nerede yer alacağın bu dünyada seçim hakkınız var lakin ahirete intikal ettiğimiz’de böyle bir seçim hakkı olmayacak!