Anasayfa Makale Yüz Tanıma Teknolojisi Nasıl Çalışır?

Yüz Tanıma Teknolojisi Nasıl Çalışır?

Biyometri çağının en önemli tanımlama yöntemlerinden biri olan yüz tanıma teknolojisi nasıl çalışır?

Yeni nesil teknolojilerdeki insan faktörünün artması ile birlikte yüzümüz artık sanal kimliğimiz olmaya başladı veya başlayacak. Peki modern teknolojinin en gözde güvenlik seçeneklerinden biri olan yüz tanıma teknolojisinin nasıl çalıştığını merak ettiniz mi?

İlk olarak yüz tanıma teknolojisinin kökenlerine inelim. Her ne kadar bu teknoloji yakın geçmiş itibariyle teknoloji başlıklarına misafir olmaya başladıysa da, yüz tanıma ile ilgili ilk araştırmalar 1960’lara kadar dayanıyor. Ancak o zamanlar bu alanda yapılan araştırmalar oldukça gizli tutulmuş.

Günümüzde kullanılan yüz tanıma yazılımları, karmaşık algoritmalar ve bilgisayar donanımlarından güç alıyor. Ancak 1960’larda yürütülen araştırmalar çok daha yüksek seviyelerde insan girdisi gerektiriyordu. Bu sebeple herhangi bir otomatik sistemden bahsetmek mümkün değildi.

Elbette geçmişte yürütülen araştırmalar, günümüzde kullanılan seviyede bir kullanım çapı amaçlamıyordu. Yüz tanımanın günümüzde bu kadar yaygınlaşacağı ilk araştırmacılar tarafından tahmin bile edilemezdi.

Sürekli gelişme

Yüz tanıma teknolojisi, 1960’lara kıyasla çok daha gelişmiş. Ancak bu durum gelişmenin durduğu anlamına gelmiyor. Örnek olarak Microsoft, bir süredir Windows 10’da yüz tanıma teknolojisi ile oturum açma seçeneğini sunuyor. Ayrıca Facebook ve Google gibi devler de uzun süredir yüz tanıma teknolojisi ile fotoğraflar üzerinden kişi ve kullanıcı tespiti yapmayı sürdürüyor.

Çinliler geçtiğimiz yıllarda yüz tanıma teknolojisine sahip ilk ATM’yi tasarladılar. Öte yandan dünya üzerindeki 30’dan fazla kilise, Churchix adlı bir yazılım ile kimlerin kiliseye katıldığını tespit edebiliyor. Alman bilim insanları ise geçtiğimiz birkaç yılı karanlıkta çalışabilen yüz tanıma yazılımları geliştirerek geçirdi.

Yüz tanıma teknolojisinin günümüzdeki durumu

Son birkaç yıldır yüz tanıma teknolojisi, yoğun bir şekilde hava alanlarında, önemli meydanlarda ve halka açık alanlarda kullanılıyor. Bu teknoloji bu tip alanlarda görece basit bir şekilde çalışıyor.

İlk olarak video kamera çeşitli görüntüleri topluyor ve bu görüntüleri bir izleme merkezine gönderiyor. İzleme merkezi çalışanları ise tespit edilecek kişinin video görüntüsünü, bir veri tabanı içinde aratıyor. Kullanılan sistem daha sonra bir algoritma ile veri tabanındaki yüzleri, elde edilen görüntüdeki yüz ile karşılaştırıyor. Gözler arasındaki mesafe, burun uzunluğu, dudak genişliği, çene yapısı gibi dikkat çeken yüz özellikleri sayesinde kullanılan algoritma, sonuçlar arasında aranan kişiyi bulmaya çalışıyor.

Bu yöntem görünürde oldukça standart olmasına rağmen, bugün bile bazı önemli engeller ile karşı karşıya. Yüz tanıma için kullanılan kameraların hala önemli bir çoğunluğu düşük çözünürlük ile kayıt yapıyor. Ayrıca kullanılan algoritmalar çoğu zaman ışık ve mimik değişimlerini istenen bir şekilde işleyemediği için, kişi tespiti hala ideal seviyede değil.

2D/3D

Neyse ki yüz tanıma alanında olumlu gelişmeler de mevcut. Özellikle 2D görüntü işlemeden 3D işlemeye geçiş, tanımlama işlemine büyük bir katkı sağlamış. 3D işlenen görseller artık mikrodalga seviyesinde çok daha fazla ek bilgi depolayabiliyor ve bu sayede kemik yapısından göz soketi etrafındaki eğimlere kadar çok geniş çapta tanımlama yönteminin önünü açıyor.

3D işleme ayrıca farklı ışıklandırma ve açı altında daha etkili tanımlama yapmaya olanak sağlıyor. Ayrıca yakalanan görseller, herhangi bir veri kaybı olmadan 2D görsellere dönüştürülebiliyor.

Yüz tanımanın çalışmadığı durumlar için de alternatif bir yöntem geliştirilmiş. Birden fazla geliştirici, son yıllarda ten biyometrisi konusunda uğraşıyor. Bu yöntem ile fotoğraftaki ten parçası daha küçük parçalara ayrılabiliyor ve her parçadaki çizgiler ve gözenekler analiz edilip karşılaştırma için kullanılabiliyor. İddialara göre bu yeni yöntem, ikizleri dahi ayırt edebilecek.

Gelecek

Yüz tanıma, henüz istenilen seviyede değil. Geliştiriciler bu konu üzerindeki araştırmalara devam ettiği sürece, karşılaşılan teknik engellerin yavaş yavaş ortadan kalkması bekleniyor. Bu teknolojinin karşılaştığı tek engel teknik yetersizlikler değil. Zira yüz tanıma konusundaki en önemli tartışmalardan birkaçı gizlilik, güvenlik ve şeffaflık üzerine dönüyor.

Pek çok uzman tarafından yüz tanıma teknolojisine sahip giyilebilir cihazlar, gizliliğin ihlali olarak görülüyor. Ayrıca Google, Facebook ve Twitter gibi sosyal ağ devlerinin bu teknolojiyi kullanarak kullanıcılar hakkında bilgi depoladığı da çoğu kişi tarafından tahmin ediliyor.

First Insight tarafından yapılan bir araştırmaya göre ABD vatandaşlarının %75’i, yüz tanıma teknolojisine sahip marketlerden alış veriş yapmayı tercih etmiyor. Birleşik Krallık’ta yapılan bir ankete göreyse vatandaşlar benzer bir konsepti rahatsız edici buluyor.

Gizlilik hakları grubu Electronic Frontier Foundation için çalışan avukat Jennifer Lynch, yüz tanıma verilerinin kişinin isteği olmadan depolanabileceğini, benzer bir tehdidin parmak izi gizliliği için var olmadığını belirtmişti. Sonuç olarak yüz tanıma teknolojisinin yaygınlaşması kaçınılmaz gibi görünse de, hala açıklığa kavuşturulması gereken gizlilik ve güvenlik sorunları mevcut.