Anasayfa Makale M1 Pro İşlemcili MacBook Pro İncelemesi

M1 Pro İşlemcili MacBook Pro İncelemesi

m1 pro macbook

M1 Pro ve M1 Max işlemcileriyle dikkat çeken MacBook Pro gerçekten de bahsedildiği kadar var mı? Böyle bir cihaz satın aldığınızda neler yapabilirsiniz? Sizler için hazırladığımız deneyim odaklı inceleme videosunda MacBook Pro 14 inç modelini değerlendirdik.

Apple’ın geçtiğimiz yıl piyasaya sürdüğü MacBook M1 modelleri her ne kadar çok başarılı olsalar da belli belli sınırlamalara sahiptiler. Özellikle profesyonel iş yükünü kaldırmak için daha fazlasına ihtiyaç vardı. Eğer Apple masaüstü iş gücünü bir mobil cihaza taşımak istiyorsa, yeni cihazlarında daha iyi seçimler yapmalıydı.

Önemli gördüğüm eksikler şunlardı:

  • Daha fazla port desteği
  • Daha fazla ekran desteği
  • Daha fazla bellek desteği

İşte M1 Pro ve M1 Max işlemcili yeni Macbook Pro’lar bu alanlarda oldukça güçlü cihazlar. Ben Macbook Pro’nun sade, minik ve şık yapısını seviyorum ama Macbook Pro’nun daha fazlasını yapabilmek için bazı şeyleri geliştirmesi gerekiyordu.

M1 Pro MacBook Pro Portlar

Kullandığım M1 Pro modelinde 3 Tip-C bağlantı noktası, bir adet 3.5 mm jak girişi, bir HDMI girişi, bir de SD kart yuvası bulunuyor. 2016’da Macbook’larda port sayılarını iki ile sınırlayan Apple, bu kararından vaz geçmiş gibi görünüyor.

3.5 mm jak girişi ise yüksek empedanslı kulaklıklara destek veriyor. Özellikle Logic X Pro üzerinde veya video kurgu işlerinde çalışan kişiler için çıkış gücünün yüksek olması önemli. Yüksek empedanslı kulaklıklar çok daha fazla güce ihtiyaç duydukları için kaynağın da bu kapasiteye sahip olması gerekiyor. MacBook Pro’nun bu detayı es geçmemiş olması pek çok kişi için satın alma kararına direkt etki edecektir.

Ek donanımlara sunulan desteğin yanı sıra cihaz hoparlörlerinin de temiz, yüksek ses verebiliyor olması MacBook Pro için önemli artılar arasında yer alıyor.

Yapılan bu değişikliklerin farklı bir strateji olduğunu düşünüyorum. MacBook Pro’nun 14 ve 16 inç modelleri daha çok masaüstü iş istasyonlarıyla başabaş gitmeyi amaçlıyor. Bu bilgisayarlar sağladıkları geniş port desteği ile MacBook’un her zaman birkaç adım önündeler. Böylece şirketin bir denge sağladığını söyleyebiliriz. Bunu sağlarken en önemli özelliği ise bir güç kaynağına bağlı olmanıza gerek olmaması. Bu yönüyle yeni MacBook’lar özellikle sinema/dizi setleri gibi ortamlarda veya ağır iş gücü gerektiren mobil ortamlarda önemli avantajlar sağlayacaktır.

Peki bir MacBook Pro ne işe yarar? Kimler almalı?

Apple Silicon işlemci tıpkı mobil cihazlarımızda olduğu gibi SoC (System of Chip) tasarımı ile geliyor. Böylece İşlemci, RAM ve grafik ünitesi birbiriyle çok hızlı iletişim kurabiliyor. M1 ile geçtiğimiz yıl önemli bir atılım yapan Apple, şimdi de bu tasarımı profesyonel alanda daha cazip kılmış.

Geçtiğimiz yıl tek bir çip modeli ve iki ayrı RAM seçeneği sunulurken, bu yıl isteğinize ve ihtiyacınıza göre bir MacBook Pro toplayabiliyorsunuz. Seçimler 8 çekirdekli CPU, 14 çekirdekli GPU, 16 çekirdek Neural Engine M1 Pro ile başlarken, en yüksek seviyede 10 çekirdekli CPU, 23 çekirdekli GPU ve 16 çekirdekli Neural Engine barındıran M1 Max’e kadar gidiyor. M1 Pro’da bellek 32 GB’ye kadar artırılabilirken, M1 Max’e 64 GB’a kadar çıkabiliyorsunuz.

Tears of Steel : 02:48
Geekbench: T: 1.770 / Ç: 10.006
Geekbench Compute: M: 39.133 OpenCL: 34.536
Pudgetbench: 660 puan

Elbette artık SoC bir makine olduğu için burada yapacağınız seçimler çok önemli. Bir M1 Pro Macbook aldığınızda ileride RAM ve depolama birimi arttırma gibi bir seçeneğiniz bulunmuyor. Zaten MacBook Pro’yu özelleştirirken en büyük fiyat farklarının işlemci yapısında değil, depolama ve RAM tarafında olduğunu görüyoruz.

RAM seçimi düşündüğünüzden daha önemli çünkü MacBook Pro bu belleği paylaşımlı olarak kullanıyor. Yani 64 GB RAM’li bir model aldığınızda çalışma ortamınıza göre GPU da bu belleği kullanıyor. GPU biriminin kendine özel belleği bulunmuyor.

Başlangıç seviyesinden en yüksek işlemciye geçmenin farkı şu an için 9.100 TL iken, RAM ve depolama tarafında bu fiyat 10 bin TL’nin üzerine çıkıyor. Her şeyi en yüksek seviyede 14 inç bir MacBook Pro almak isterseniz de 80 bin TL ödemeniz gerekiyor.

Öncelikle bir MacBook Pro’yu neden almak istediğiniz önemli. Çünkü bu cihazlar webde gezmek veya yazı yazmak için üretilen makineler değiller. Video kurgu, Photoshop ve görsel düzenleme, FX gibi alanlarda parlayan bir cihaz. Kullandığınız programlar birincil önceliğiniz olmalı.

Çünkü kullandığınız programlar dışında bu programların ARM veya Metal desteği sunması çok önemli. Evet Rosetta 2 ile beraber Intel bazlı x86 programaları rahatça kullanabiliyorsunuz ama bu kadar parayı bu kadar yatırımı daha fazla hız, daha iyi iş yönetimi için verecekseniz Rosetta ile çalışmak kulağınızı başınızın üstünden tutmaya çalışmaya benziyor.

Diyelim ki Blender kullanıyorsunuz ve M1 Pro veya M1 Max ilginizi çekiyor. Yapmanız gereken ilk şey ARM uyumu ve Metal desteğini sorgulamak olmalı. Eğer bunları size sunamıyorsa M1 Pro sadece pahalı bir oyuncak olacaktır. Ki Blender CEO’su Ton Roosendaal hatırlarsanız geçtiğimiz Ekim ayında attığı bir tweet ile Blender 3.1’in MacOS’ta metal desteği aldığını açıklamıştı.

Aynı şey Adobe yazılımları için de geçerli. Eğer bir Adobe Creative hesabı kullanıyorsanız burada Photoshop, After Effect, Premire, Audition ve Illustrator gibi önemli uygulamalar bulunuyor. Geçtiğimiz yıl ben 13 inç MacBook Pro’yu incelerken M1 versiyonlar beta aşamasındaydı. Ama 2022 versiyonları ile beraber Adobe de M1 dönüşümünü tamamlamış durumda.

Burada da eklentiler tarafında önce bir düşünmeniz gerekiyor. Çünkü Photoshop için kullanılan pek çok otomasyon eklentisi şu an M1 versiyonunda çalışmıyor. FX Box ve bağlı eklentileri Photoshop’ta kullanmak istyorsanız Adobe Creative üzerinden Intel versiyonlarını seçerek uygulamayı Rosetta üzerinde çalıştırmanız gerekiyor.

Yani anlatmak istediğim her ne kadar aldığımız performans inanılmaz olsa da günün sonunda oluşturulan geliştirici ekosistemi ve meslek grupları henüz tam dönüşümü sağlamış değiller. Ben burada MacBook Pro’nun performansını size övüyor olabilirim ama günün sonunda bunlar spesifik cihazlar.

Kullandığınız uygulama, uygulama topluluğunun desteği ve cihaz seçimi birbiriyle direkt bağlantılı. Eğer ne için aldığınızı net bilmeden gidip böyle bir cihazı alırsanız kendinizi iMovie’de akıllı telefondan çektiğiniz videoları editlerken bulabilirseniz.

Apple’ın kendi profesyonel uygulamaları olan Logic X Pro ve FinalCut ise M1 Pro/Max işlemcilerle tam uyumluluk sağlıyor.

Özellikle kendi iş alanım da olduğu için genellikle Mac incelemelerimde video edit performanslarına özellikle eğiliyorum. Burada da kullandığınız çekim formatı, kullandığınız efektler yine çok önemli. Mesela benim ofisteki kurgu cihazım Windows PC ve çekimlerimizi genellikle ProRes formatında yapıyoruz. ProRes bize daha fazla bilgi barındıran videolar sunarken, aynı zamanda sıkıştırılmamış bir format olduğu için çoğu bilgisayarda çok rahat edit yapabiliyorsunuz. Bu mesela MacBook Pro için bir ölçüm sayılmayabilir. Ama kameraların SD kartlarına keydettiğimiz sıkıştırılmış formatlar her zaman güzel bir sınav. Kullandığınız kamera ve çekim formatlarınız önemli etkenler.

Eğer günlük işler için hafif, güçlü ve pili uzun giden bir Mac arıyorsanız bizce tercihiniz M1 Macbook Air olmalı. Çünkü hem port açısından daha zengin olan hem de daha geniş bir ekranla gelen MacBook Pro 1.6 kliogramlık ağırlıyla sırt çantasında taşımanızı gerektiriyor. Ayrıca seçtiğiniz modele göre bu ağırlık değişebiliyor. Eğer 16 inçlik MacBook Pro’ya yönelirseniz de ağırlık 2.2 kilograma kadar çıkıyor.

Mesela ProRes formatta istediğim çözünürlükte istediğim hızda MacBook Pro attığım bulanıklaştırma ve diğer efektlere rağmen bana mısın demezken, yeni kameramızın SD karta kaydettiği sıkıştırılmış formatta artık timeline üzerinde iki kat hızlanmaya bile geçsem M1 Pro zorlanmaya başladı. Bu noktada M1 Pro giriş seviyesi bir cihazın Premiere için yetersiz kalabildiğini gördüm.

Ekran tarafındaysa avantajınız gerçekten çok büyük. Yüksek çözünürlüklü XDR ekran ProMotion desteği sunuyor ve farklı renk profilleri arasında hızlıca geçiş yapabiliyorsunuz. Ayrıca birden fazla monitör bağlayabiliyor olmak bir önceki yılın MacBook Pro’larına oranla büyük bir yenilik. Yine de kasa üzerindeki HDMI çıkışı 2.0 olduğu için 4K 120 Hz yenileme avantajından bu port üzerinde yararlanamıyorsunuz. Eğer bu desteği istiyorsanız kasa üzerindeki Thunderbolt 4 portlarına uyumlu bir monitöre görüntü vermeniz gerekiyor.

M1 Pro MacBook Pro Ekran Özellikleri

Ekran üzerindeki en büyük sürpriz ise iPhone çentiğinin Mac’e taşınmış olması. İlk başlarda insanın gözü takılıyor kısa sürenin ardından çentiğin varlığını fark etmemeye başlıyorsunuz. Tıplı akıllı telefonlarda ilk çentik, kamera deliği gibi kullanımlar ilk başta tuhaf gelse de, artık hepimizin alıştığı bir tasarım. Ayrıca çentik içerisinde yenilenen 1080p web kamerası bulunuyor. Uzun süre çok düşük çözünürlüklü kameralar kulanan Apple, yeni MacBook Pro’larda yapay zeka işlem birimiyle güçlendirilen bir kamera kullanıyor. Yine bu çentik alanında farklı sensör yapıları bulunsa da Face ID desteklenmiyor. Bilgisayarın güç tuşu yine parmak izi okuyucu ile birleşik olarak geliyor.

Aslında RAM ve depolama dışında fiyat üzerinde en büyük etkiye sahip alanlardan biri de Apple’ın XDR ekranı. Mini LED panele sahip bu ekran çok yüksek nit seviyelerine çıkabiliyor. Elle ayarladığınızda 1000 nite kadar çıkabilirken, otomatik parlaklıkta HDR içeriklerin yapısına ve ortam ışığına göre 1600 nit parlaklık sunabiliyor.

MacBook Pro’nun bu yıl klavyesi önceki yıla göre önemli bir farka sahip. Yine 2018’de bu cihazlara Touchbar gelmişti. Artık Touchbar yok ve fonksiyon tuşları geri gelmiş. Özellikle yazı yazarken ve Photoshop’ta ayarlamalar yaparken Touchbar kullanmayı seviyordum ve bence MacBook’a güzel bir kimlik katıyordu. Yine de genel kullanımda faydayı o kadar görülememiş olacak ki fonksiyon tuşlarına geri dönülmüş.

Magsafe ise kesinlikle en çok sevindiğim özellikler arasında yer alıyor. Standart USB C kablo ile şarj edebilirsiniz ama kutudan 87 W güç adaptörü çıkıyor ve örgülü kablosuyla magsafe şarjı destekliyor. Mac’i bu şekilde şarj etmek hem daha güvenli hem de bilgi ışığı sayesinde pilin dolup dolmadığını kolayca anlayabiliyorsunuz.

Bu makine için yapacağım en büyük eleştiri ise ethernet girişi olabilir. Profesyonel iş yükünü destekleyen bir makinenin ethernet girişinin olmaması büyük bir eksi. Elbette bu giriş kasada çok büyük yer kaplıyor ve kasayı kalınlaştırıyor. Ama M1 iMac’lerde bu sorun adaptör üzerine konulan Ethernet girişi ile çözülmüşken, Apple’ın böyle bir yeniliği MacBook Pro için düşünmemiş olması çok üzücü. 802.11ax ile Wifi 6 desteği sunuluyor ama ethernet halen benim gibi pek çok kişi için önemli bir özellik.

M1 MacBook Pro Teknik Özellikler

İşlemci: Apple M1 Pro çip (8 çekirdek işlemci, 14 çekirdek GPU ve 16 çekirdek Neural Engine)
Bellek Bant Genişliği: 200 GBps
Ekran: 14.2 inç Liquid Retina XDR ekran, 3024 x 1964, 254ppi, 1000.000:1 kontrast oranı
Yenileme hızı: Adaptif 120Hz
Bellek: 16 GB RAM
Batarya: 70 watt-saatlik lityum polimer pil
Depolama: 512 GB
Portlar: SDXC kart yuvası, HDMI bağlantı noktası, 3.5 mm kulaklık jakı, MagSafe 3 bağlantı noktası, Üç adet Thunderbolt 4 (USB-C)
Ağ: 802.11ax Wi-Fi 6 desteği
Kamera: 1080p FaceTime HD
Yükseklik: 1,55 cm
Genişlik: 31,26 cm
Derinlik: 22,12 cm
Ağırlık: 1,61 kg