Square Enix’in son birkaç yıldır gündemde olan oyunlarından Forspoken, aynı zamanda 2023’ün en çok tartışılan yapımlarından biri oldu. Oyunun iyi ya da kötü olmasının dışında, alınan kararlar ve tercihler de tartışıldı. Gelin bu çok konuşulan oyunun iyi yaptığı ve kötü yaptığı şeyleri tek bir potada eritelim, elimizde nasıl bir oyun kalıyor bakalım.

Her ne kadar fantastik temalı bir oyun olsa da, Forspoken oldukça ilginç bir başlangıca sahip. Henüz daha bebekken terk edilen ve bir çöplükte bulunduktan sonra New York şehrinin sokaklarında yapayalnız büyüyen Frey Holland’ın hikayesi anlatılıyor.
Frey kendi iç dünyası gibi dağınık bir apartman dairesinde yaşıyor ve tek düşünebildiği şey farklı bir gelecek. New York’tan kurtulmak ve hayatına temiz bir sayfa açmak istiyor. Şehirden kaçmak için birikim yaparken kızdırılmaması gereken insanları kızdırır ve yaşanan olaylar zinciri sonunda tüm birikimini dairesinde çıkan yangında kaybeder.
Umutsuzluk halindeyken terk edilmiş bir tefeci dükkanında altın bir kolye bulur. Belki satma umuduyla belki de yeni bir başlangıç hayali ile bu bilezik (Cuff) alır. İşte oyunun hikayesi de tam bu noktada başlar. Bilinç sahibi olduğu anlaşılan ve son derece geveze olan bilezik, Frey’i çorak topraklardan oluşan Athia diyarına ışınlar.

Her ne kadar yeni bir evrende olma fikri Frey’i hiç etkilemiyor gibi görünse de yavaş yavaş bu yeni başlangıcı sahiplenecek ve New York’a dönme umudunu diri tutmaya çalışırken, bir yandan da insanların dertlerine ortak olacaktır.
Oyunda geçirdiğiniz süre boyunca, Frey ve onun bilek bağlı arkadaşı Cuff ile deyim yerindeyse oradan oraya koşturup duruyorsunuz. Başlarda birbirlerinden pek hoşlanmıyorlar ve neredeyse her konuda farklı fikirleri savunuyorlar. Bu da doğal olarak sürekli bir çatışma yaratıyor.

Ancak ne yazık ki Forspoken güzel yazılmış bir oyun olmadığı için, bu diyaloglar genelde havada kalıyor ve arada sarf edilen güzel cümleler de kötü seslendirmenin kurbanı oluyor.
Bölge halkının yardım çağrılarına bir noktada kulak asmak zorunda kalan Frey’in oyundaki ana amacı Athia’nın tanrılaştırılmış dört figürünü bulmak ve onları durdurmak. Aynı zamanda da bu büyük görevin peşinden koştururken Frey, eve dönmek için gereken gücü ve bilgiyi bulmayı umuyor.

Ana boss konseptleri olan Tanta’ların her biri kendi temel büyü setine sahip. Daha da güzeli, onları yendikten sonra bu büyü özelliklerini siz kazanıyorsunuz. Doğal olarak farklı düşman tipleri belirli saldırılardan daha fazla hasar alıyor. Bu nedenle büyü klasları arasında geçiş yapmanız gerekiyor. Son derece sağlam ve güzel yetenekler kazandığımız için bu büyük düşmanların peşinden gitmek kesinlikle tatmin edici. Her birini yendiğinizde hem büyü repertuarın genişliyor, hem de güçlendiğinizi oyun hissettiriyor.
Gerçi Ateş elementi dışında, yaptığınız büyü saldırılarında çok fazla çeşitlilik bulunmuyor. Kazandığınız becerilerin hepsi farklı olsa da ancak dört büyü klasmanın üçü yalnızca menzilli saldırılardan oluşuyor.
Ama ateş elementinde işler değişiyor. Düşmanları yenmek için yumruk, kılıç veya magma kullanabiliyorsunuz. Etrafta koşturmak ve savaşmak son derece etkili ve güçlendiğinizi net hissediyorsunuz.
Düşmanlar ise çeşitlilik açısından tatmin edici. Yaratıklar dışında, oyunun kötücül gücü olan Break tarafından yozlaştırılan gerçek hayvanları görmek çoğu kez etkileyici bir his bırakıyor. Yine de oyunun düşman ile savaşında iki büyük problem var.
Bunlardan ilki attığınız büyünün etkisini düşmanda görememeniz. Düşmanlar mermi süngeri ve sizin hareketlerinize yeterince doğru tepki veremiyor. ikincisi ise pek çok düşmanın harita dokusu ile aynı renk olması. Bu yüzden düşmanları kolaylıkla gözden kaçırabiliyorsunuz.

Hazır dünyanın dokusu demişken haritaya da değinelim. Forspoken’ın haritası dev gibi ve şöyle ufuk çizgisine baktığınızda kolay kolay sonu gelecekmiş gibi görünmüyor. Yüzen kayaların arasından atlayarak bir dağ geçidini geçmek gibi havalı durumlarda parkur yapma fırsatı da veriliyor.. Parkur inanılmaz keyifli, hatta oyunun açık ara en iyi mekaniği.
Ama içerik yerlerde sürünüyor. Bir kere konsept gereği oyun dünyası bomboş. Görev alacağınız NPC’ler filan hep tek bir şehre toplanmış. Oyun size bunu “dışarısı yaşanmaz” durumda şeklinde yedirmeye çalışsa da, aslında durum çok bariz. Haritayı doldurmaya üşenmişler. Doğru dürüst yerleşim yeri bile olmayan birbirinin aynı etkinlikleri, defalarca yaptığımız standart bir açık dünya haritası ile karşı karşıyayız. İşin kötü yanıysa haritanın kendisinin de dikkat çekici özelliklere sahip olmaması. Kısaca, sıkıcı.

Genel olarak tamamen kötü bir oyun diyemiyorum Forspoken için. İyi yaptığı tonla şey var. Karakter özelleştirme, parkur mekanikleri ve bazı büyüler gerçekten de etkileyici anlar sunuyor. Ama genel olarak kötü tasarlandığı için beklentileri karşılamaktan uzak olduğunu söyleyebilirim.



