Anasayfa İş Teknoloji Dünyasında Kullanılan Yaygın Terimler ve Anlamları

Teknoloji Dünyasında Kullanılan Yaygın Terimler ve Anlamları

Yazılımdan donanıma, çip teknolojilerinden internet ortamına ve oyunlara kadar teknoloji dünyasında kullanılan sayısız terim, söylem ve kelime var. Bugün her zaman karşınıza çıkabilecek önemli terimleri açıklamalarıyla birlikte bir araya getirmeye çalışacağız.

Bunları bilmek tüm hayatınız boyunca size kolaylık sağlayacak, birçok konuya aşina olmanıza yardımcı olacak. “Teknoloji” diyoruz, kapsamında ucu bucağı olmayan kavramlar olabilir. Hepsini bir araya getirmek mümkün değil lakin biz en sık karşılaşabileceğiniz önemli terimleri dahil etmeye çalışacağız. Çoğu terimle birlikte bağlantılar da ekleyeceğiz. Dikkatinizi çeken bir şey varsa bağlantının üzerine tıklayarak daha detaylı bilgiler edinebilirsiniz.

Teknik Terimler

  • Hardware (Donanım): Bir bilgisayarın donanımı, dahili parçaları ve bağlı harici aygıtlar dahil olmak üzere fiziksel parçalarından oluşur. Donanım bileşenleri bilgisayarın veri hesaplama, bilgi depolama, girdi işleme ve çıktı sağlama gibi görevlerini yerine getirir. Bilgisayarın fiziksel olarak dokunabileceğiniz her parçası donanımdır.
  • Software (Yazılım): Yazılım, bir bilgisayarda çalışan programlar ve uygulamalar için kullanılan genel bir terimdir. Programlar, bir cihazın donanım olarak bilinen fiziksel bileşenlerine ne yapmaları gerektiğini söyleyen talimatlar olarak işlev görür. Yazılım, bilgisayarın anlayabileceği çalıştırılabilir dosyalar halinde derlenmeden önce temel kaynak kodunu birçok programlama dilinden birinde yazan yazılım geliştiriciler tarafından yapılır.
  • Moore Law (Moore Yasası): İlk olarak 1965’te kaleme alınan Moore Yasası, bir entegre devre üzerindeki transistör sayısının her yıl ikiye katlanacağını belirtiyordu. Bu yasa, yarı iletken endüstrisini sürekli olarak ileri taşımak üzere bir kılavuz rolü oynadı. 1975’te Moore, transistörlerin her iki yılda bir ikiye katlanacağını öngörerek bu yasayı revize etti. Pek çok tartışmaya ve bazı aksaklıklara rağmen, Moore Yasası büyük ölçüde geçerliliğini korudu. Diğer yandan bu yasa, bilgisayarlarımızın hızının ve kapasitesinin her iki yılda bir artmasını bekleyebileceğimizi, ancak teknolojik aletler için daha az para ödeyeceğimizi söylüyor. Moore Yasası’nın bir başka ilkesi de bu büyümenin üstel olduğunu ileri sürmekte.
  • CPU (Central Processing Unit): İşlemci, sahip olduğunuz hemen hemen çoğu elektronik cihaz için temel bir birimdir. İşlemciler ya da Merkezi İşlem Birimi (Central Processing Unit), verilen komutların işlenmesinden ve yerine getirilmesinden sorumlu bileşendir.
  • Cache (Önbellek): CPU tasarımına yerleştirilmiş aşırı derecede hızlı bellekler. Farklı önbellek seviyeleri farklı hızlar ve boyutlar sunabilir, bekleme sürelerini iyileştirmek için bir CPU, yalnızca sistem belleğine güvenmek yerine talimat kuyruklarını ve verileri işlemci üzerinde depolar.
  • Socket (Soket): Bir CPU’nun anakarta ve daha sonra bir bilgisayar içindeki diğer bileşenlere bağlandığı yapı. Çip ve anakart arasında çoklu temas noktaları oluşturmak için genellikle LGA (land grid array), PGA (pin grid array) veya BGA (ball grid array) tasarımları kullanılır.
  • PGA, LGA ve BGA: PGA CPU üzerindeki pinleri kullanır, LGA türünde anakart üzerinde pinler yer aldığı için işlemcideki pinler ortadan kalkar. BGA ise sisteme bağlanmak üzere lehimli toplar kullanır.
  • Core (Çekirdek): Çekirdekler bir CPU içindeki gerçek işlem birimleridir ve işlemciler çok sayıda çekirdeğe sahip olabilir. Ayrıca bazen GPU’nun içindeki daha küçük işlem birimleri için de çekirdek tabiri kullanılabiliyor.
  • Thread (İş Parçacığı): Çekirdekler, Intel CPU’larda Hyper-Threading ve AMD çiplerinde Simultaneous Multi Threading (SMT) adı verilen bir teknoloji sayesinde aynı anda birden fazla işlem gerçekleştirebilir.
  • Hyper-Threading: Intel’in çoklu iş parçacığı teknolojisi.
  • Simultaneous Multi Threading (SMT): AMD’nin çoklu iş parçacığı teknolojisi.
  • Delid: Delid, en basit tabirle CPU üzerindeki IHS’yi (entegre ısı yayıcı) herhangi bir yöntemle yerinden ayırma işlemine deniyor. Eğer sökme işleminde dikkatli olmazsanız silikona zarar verebilirsiniz ki bu da işlemcinin hayata gözlerini yumması demek.
  • 3D V-Cache: AMD tarafından kullanılan, CPU çekirdeklerinin üzerine bir önbellek katmanı ekleyerek performansı artıran 3D bellek istifleme teknolojisi.
  • QPU: Kuantum işlemci olarak da bilinen QPU, belirli hesaplama türlerini günümüz bilgisayarlarındaki işlemcilerden çok daha hızlı yapmak için elektronlar veya fotonlar gibi parçacıkların davranışını kullanan bir kuantum bilgisayarın beynidir.
  • Kuantum Bilgisayar: Kuantum bilgisayarlar, verileri depolamak ve hesaplamalar yapmak için kuantum fiziğinin özelliklerini kullanan makinelerdir.
  • GPU (Graphics Processing Unit): Grafik İşlem Birimi ya da kısaca GPU, teknolojik cihazlarda grafikleri üretmekten sorumlu birim. Ekran kartlarında yer alan GPU’lar, işlemcilerde (CPU) olduğu gibi silisyum bazlı yarı iletken trasistörlerden meydana gelir ve çalışmaları için elektrik akımı gerekir.
  • eGPU (External Graphics Processing Unit, Harici Grafik İşleme Birimi): eGPU, normal bir dizüstü bilgisayarı tek bir kablo aracılığıyla harici bir ekran kartına bağlamak üzere benimsenen bir yöntem. Yapısı gereği dizüstü bilgisayarlarımız daha çabuk ısınır, içerisindeki donanımlar da soğutma kapasitesine uygun olacak şekilde tasarlanır. eGPU olarak bilinen harici GPU’lar, dizüstü bilgisayarlardaki bu engelleri aşmak üzere geliştirilen farklı bir çözüm.
  • VRAM (Video Belleği): Ekran kartınızın içinde yer alan, grafiklere özel video belleği. Yüksek grafik ayarları ve yüksek çözünürlükler aktif edildiğinde VRAM kullanımı artar. Bu da takılmalara ve düşük performansa neden olabilir.
  • Memory Size (Bellek Boyutu): Video RAM boyutu, ekran kartının içinde bulunan belleğin kapasitesini belirtir. Bazı tüketiciler ekran kartı alırken doğrudan 4 GB, 8 GB gibi bellek boyutlarına bakar, bu performans için tek kriter değildir. Gerçekte RAM miktarının saat hızı ve bellek arayüzü gibi diğer hususlarla karşılaştırıldığında performans üzerinde küçük bir etkisi vardır.
  • Memory Bus (Bellek Veri Yolu): Bellek veri yolu, bellek performansının en önemli yönlerinden biridir. Ekran kartlarının bellek veri yolu 64 bit ile 384 bit arasında değişebilir ve bazı üst sınıf modellerde 512 bit genişliğinde olabilir. Veri yolu genişliği arttıkça, döngü başına taşıyabileceği veri miktarı da artar ve bu performans için çok önemlidir. Örneğin, aynı saat frekansında çalışan iki veri yolunuz varsa, 128 bitlik bir veri yolu teorik olarak saat döngüsü başına 64 bitlik veri yolunun iki katı kadar veri taşıyabilir ve 256 bitlik bir veri yolu dört katı kadar veri taşıyabilir.
  • Memory Bandwidth (Bellek Bant Genişliği): Oldukça önemli olan bellek bant genişliği, kartınız yük altındayken yerleşik video RAM’ini verimli bir şekilde kullanma yeteneğini belirler. Bunu bir otoyoldaki şeritler gibi düşünün. Bant genişliği ne kadar yüksekse veri akışı da o kadar hızlı gerçekleşiyor demektir. Bellek türüne (yani GDDR5, GDDR4, vb.), bellek saatine ve veri yoluna göre hesaplanır.
  • Memory Clock (Bellek Saati): Basitçe söylemek gerekirse, bu ekran kartının yerleşik belleğinin (VRAM) hızıdır. Bellek saati bellek bant genişliğinin hesaplanmasına yardımcı olur; daha yüksek bir bellek bant genişliği, kenar yumuşatma ve diğer bellek yoğun görevler için daha iyi performans anlamına gelir.
  • Transistör: Transistör, modern teknolojinin üzerine inşa edildiği yapı taşıdır. Bilgisayar programlamasının omurgasını oluşturan ikili elektrik açma/kapama işlemini sağlayan küçük anahtarlardır.
  • Nanometre (nm): Silikon üretim teknolojisinde transistörler artık o kadar küçük ki nanometre cinsinden ölçüm yapılıyor. Genel anlamda nm cinsinden ölçülen üretim ölçeği, belirli bir çipin üretiminde kullanılan en küçük transistörü ifade eder; transistör ne kadar küçükse verimlilik de o kadar artar, güç tüketimi düşer.
  • Manufacturing Process (Üretim Süreci veya Üretim Teknolojisi): Bu terim, entegre bir devre oluşturmak için kullanılan üretim sürecinin yapısal boyutunu ve hassasiyetini ifade eder. Boyut ne kadar küçükse, üretim süreci o kadar küçük ve gelişmiş olur. Örneğin 0,18 µm süreciyle 0,13 µm süreci kadar verimli olmayan ve daha büyük işlemciler üretilir. Çünkü daha küçük transistörler genellikle düzgün çalışmak için daha az voltaj gerektirir. Daha az voltaj, daha az ısıl direnç anlamına gelir ve bu da daha az ısı dağılımına neden olur. Daha küçük süreç ayrıca operasyonel birimler arasındaki mesafelerin de daha kısa olması ve veri iletimlerinin daha az zaman alması anlamına gelir. Mesafelerin bu şekilde kısaltılması, düşürülen voltajlar ve diğer avantajlar, daha küçük süreç ürünlerinin daha yüksek saat frekansı hızlarına sahip olmasını sağlar.
  • Die Sie (Kalıp Boyutu): Die Size boyutlarını GPU-Z gibi sistem tanımlama araçlarında göreceksiniz. Genellikle ekran kartlarında yer alan GPU’nun içindeki çipin toplam boyutunu tanımlar. Bazen CPU’ların içindeki işlem birimlerinin kapladığı toplam alanı tanımlamak için de kullanılabilir.
  • Chip (Çip): Teknik olarak bir bilgisayar çipi, içine elektronik devre yerleştirilmiş bir silikon parçasıdır. Bununla birlikte, “çip” kelimesi genellikle bir bilgisayarın içindeki çeşitli bileşenleri ifade eden bir terim olarak da kullanılıyor. Genellikle merkezi işlemci veya grafik yongası gibi entegre bir devreyi veya IC’yi tanımlar, ancak bellek modülü gibi diğer bileşenleri de ifade edebilir.
  • Integrated Circuit (IC, Entegre Devre): Çip olarak da adlandırılan entegre devreler, transistör adı verilen küçük elektronik bileşenlerden oluşur, çok küçük ve çok karmaşık yapıdadır.
  • Silicon (Silikon): Önemli bir yarı iletken olan silikon, iletkenliği ve ulaşılabilirliği nedeniyle teknoloji sektörünün vazgeçilmez bir parçası. Silisyum bolluk açısından yeryüzünde en çok bulunan ikinci element. Yaygın silikon içeren maddeler arasında ise plaj kumu, kuvars ve çakmaktaşı bulunuyor. Günümüzde silikon, kumun (SiO2) karbonla birlikte 2200°C’ye yaklaşan sıcaklıklara ısıtılmasıyla üretilmekte. Entegre devrelerin üretiminde temel olarak silikon olduğu için, bazen çipler genel anlamda silikon olarak da anılabiliyor.
  • Wafer (Silikon Disk Plaka): Wafer olarak bilinen silikon disk plakalar, teknoloji endüstrisinde mikroelektronik cihazlar için alt tabaka malzemesi olarak hizmet veren temel bir bileşen. Entegre devreler ve mikroçipler gibi mikroelektronik ürünler wafer’lardan kesilerek yapılıyor. İnce yarı iletken tabaka, sayısız teknolojik üründe kullanılan entegre devrelerin temelini oluşturmakta. Tipik olarak wafer’lar daire şeklinde ve genellikle çok incedir.
  • Chip Binning (Çip Gruplandırma): Çip üretim süreci kusursuz değildir. Bilgisayarınızda (örneğin CPU veya GPU), telefonunuzda veya arabanızda kullanılan her çip bir seçim sürecinden geçer. Bunun nedeni, üretimden sonra bazı çiplerin diğerlerinden daha iyi performans gösterecek olmasıdır. Intel, AMD ve NVIDIA gibi tüm çip üreticileri, yüksek performanslı yongaları (daha yüksek saat hızları, daha fazla çekirdek kapasitesine sahip vb.) pahalı modellerde kullanmak üzere bir kenara ayırır. Kalite açısından biraz daha zayıf olan çipler elbette çöpe gitmiyor. Çekirdekleri devre dışı bırakılan, düşük güç seviyelerine yatkın ve düşük performanslı işlemciler de satışa çıkıyor.
  • Silicon Lottery (Silikon Piyangosu): Başta CPU’lar olmak üzere, üretilen işlemci türlerinin kalitesi birbirinden farklıdır; modelleri aynı olsa bile. Basitçe ifade etmek gerekirse, silikon piyangosu söylemiyle “aynı ürün serisindeki iki işlemci arasındaki doğal farklılıklardan” bahsediliyor. Bu farklılıklar çip hızını ve hız aşırtma performansını doğrudan etkileyebiliyor. Yüksek potansiyele sahip işlemcileri özellikle overclock ustaları için “altın ürün” olarak kabul edilir. Bu tür işlemciler, mükemmel performans potansiyeli nedeniyle gerçekten değerlidir.
  • System on Chip (SoC, Çip Üzerinde Sistem): Birden fazla elektronik sistemi tek bir çipe entegre etmek için tek bir çipte çözüm sağlayan SoC, modern elektroniğin önemli bir etkeni. Çip üzerinde sistem dediğimizde aslında tek bir parça halindeki yonga bütününden, diğer bir tabirle işlemciden bahsediyoruz. Ancak bu entegre devrenin içerisinde işlemci (CPU), grafik işleme birimi (entegre GPU), mikrokontrolcü, çevresel kontrolcüler (USB, depolama için), bellek, giriş/çıkış (I/O) bağlantı noktaları, özel sinir ağı devresi ve radyo modemleri (Bluetooth veya Wi-Fi için) gibi birçok ayrı bileşen yer alabilir. Başka bir deyişle, SoC dediğimiz yöntemle bunların hepsi tek bir tabakada tutuluyor.
  • Chiplet (Çiplet): Bir çiplet, işlemcinin içinde yer alan ve belirli bir işlevi yerine getiren küçük, bağımsız bir entegre devre bloğudur. Çip tasarımcıları farklı kullanımlara sahip birden fazla çipi tek bir çip paketinde birleştirir. Bu tür bir çip paketi, birkaç farklı bileşeni tek bir çipte birleştiren Çip Üzerinde Sistem (SoC) işlemcisine benzer. Bir SoC tek parça olarak üretilirken, çipler ayrı ayrı üretilir ve daha sonra birleştirilir. Birden fazla entegre devre bloğundan meydana gelen işlemciler “chiplet tasarım” olarak tanımlanır.
  • Architecture (Mimari): Mimari, CPU ve GPU gibi donanımların üzerine inşa edilmiş olduğu platformu, yerleşimi ve teknolojiler bütününü tanımlar. Şirketler mimari geliştirmeler yaptıkça çiplerin güç tüketimi azalabilir, verimliliği artabilir, işlevi ve yetenekleri artabilir ve performansı yükselebilir. Bilgi işlemdeki mimari gelişmeler inanılmaz derecede önemlidir: Teknolojinin toplam boyutunu küçültmemizi sağlar, YANİ tek bir kalıba daha fazla özellik ve transistör sığdırılabilir.
  • PCB (Printed Circuit Board): Baskılı Devre Kartı şeklinde çevirdiğimiz PCB, fiberglas, kompozit epoksi veya diğer laminat malzemeden yapılmış ince bir karttır. İletken yollar, PCB üzerindeki transistörler, dirençler ve entegre devreler gibi farklı bileşenleri birbirine bağlayarak kart üzerine kazınır veya basılır. PCB üzerine çok sayıda bileşen entegre edilebilir ve aralarında PCB sayesinde iletişim kurarlar.
  • Motherboard (Anakart): Üzerine bağlanan diğer temel bileşenlerin düzenlenmesi, aralarında iletişimin sağlanması ve donanımlara gereken gücün aktarılması gibi işlerin tamamı anakartlar üzerinden gerçekleşir.
  • Anakart Türleri: ATX, MicroATX ve Mini-ITX: Diğer pek çok bileşen gibi anakartlar da farklı form faktörlerine sahiptir. ATX, Micro-ATX veya Mini-ITX gibi farklı boyutlarda satışa sunulan anakartların hepsi de temelde aynı işlevlere sahip. Ancak sunulan ekstra özelliklerle birlikte aradaki fiyat farkı inanılmaz derecede açılabiliyor. Burada önemli olan ise ne istediğimizi bilmemiz.
  • VRM: Anakartlarda voltaj seviyesini korumak için kullanılan bileşenler. Voltaj regüratörlerinin görevi basit olsa bile sistemin istikrarını sağlama konusunda anahtar rol oynayabilir.
  • BIOS: Bilgisayarınızın en önemli başlangıç ​​programı olan BIOS (Basic Input/Output System-Temel Giriş/Çıkış Sistemi), sisteminizi başlatmaktan sorumlu yerleşik çekirdek işlemci yazılımıdır. Tipik olarak bilgisayarınıza bir anakart yongası ile yerleştirilmiş olan bu yazılım, PC işlevselliği için bir aracı işlevi görür. Yani işletim sistemi ile donanım arasındaki katmanlardan biridir. Silinebilir, programlanabilir, salt okunur bir bellek (EPROM) yongası üzerinde programlanan BIOS, güç kaynağı kapatıldığında verileri tutan bu bellek yongasında depolanır. Bilgisayar yeniden açıldığında ise BIOS aynı saklanan verilerle yoluna devam eder.
  • UEFI (Unified Extensible Firmware Interface): UEFI temelde zaten bir BIOS türüdür ve aynı işi yapar. Bu nedenle UEFI BIOS şeklinde de söylendiğini sıkça görürüz. Klasik BIOS ile UEFI BIOS’u ayıran en temel fark, bilgisayarın başlaması ile ilgili verileri “.EFI” dosyasında saklamasıdır. Bu “.EFI” dosyası depolama biriminde ESP (EFI System Partition) adı verilen bölümde bulunur. Bu bölüm aynı zamanda bootloader yani önyükleyiciyi de depolar.
  • Boot (Önyükleme): Booting, en basit haliyle önyükleme işlemi, bir sistemi başlatmaktır. Bilgisayarların kullanılabilir hale gelmeden önce güç açıldıktan sonra gerçekleşen bir önyükleme dizisi vardır. Önyükleme gerçekleştirdikten sonra sistem açılır ve herhangi bir sorun yoksa kullanıma hazır hale gelir.
  • Dual Boot (Çift Önyükleme): Çift önyükleme sistemi, iki farklı işletim sistemine önyükleme yapabilen bir bilgisayardır. Çoğu bilgisayar başlangıçta belirli bir işletim sistemini (OS) otomatik olarak yüklerken, çift önyükleme sistemi hangi işletim sistemini yüklemek istediğinizi seçmenize olanak tanır. Örneğin, çift önyüklemeli bir Windows sistemi başlangıçta Windows 7 veya Windows 8’i yükleme seçeneği sunabilir. Linux ve mac OS X kullanıcıları, Linux/Windows veya Mac/Windows çift önyükleme yapılandırması oluşturmak için Windows yükleyebilir.
  • CMOS: CMOS (Tamamlayıcı Metal Oksit Yarı İletken) pili, bilgisayarın anakartında bulunan küçük, madeni para şeklinde bir pildir. CMOS belleğinde tarih, saat ve donanım ayarları gibi önemli sistem bilgilerini depolayan CMOS çipine güç sağlar. Kullanıma bağlı olarak 2 ila 10 yıl arasında dayanır. Bilgisayar kapalıyken BIOS ayarlarını korumak için güç sağlar. Ayrıca hem masaüstü bilgisayarlarda hem de dizüstü bilgisayarlarda bulunduğunu belirtelim.
  • POST: “Power On Self Test (Açılışta Kendi Kendine Test)”, bilgisayarlar ve diğer elektronik cihazlar açıldığında çalıştırılan bir dizi sistem kontrolüdür. Testin sonuçları bir ekranda görüntülenebilir, yanıp sönen LED’ler aracılığıyla çıktı olarak alınabilir veya basitçe dahili olarak kaydedilebilir. Bilgisayar sistemlerinde POST işlemi önyükleme dizisinin başında çalışır. Tüm testler geçerse, başlatma işleminin geri kalanı otomatik olarak devam eder.
  • Accelerator (Hızlandırıcı): CPU veya GPU’nun üzerinden belirli görevleri almak üzere tasarlanmış mikro işlemcilere verilen isim.
  • Hardware Acceleration (Donanım Hızladırma): Donanım hızlandırma, uygulamaların belirli görevleri, özellikle o görevi hızlandırmak için sisteminizdeki donanıma yüklediği bir süreç. GPU gibi donanımlar, yapılacak işlemleri sadece genel amaçlı CPU’da çalıştırmaktansa üzerine devralabilir, daha iyi ve daha verimli şekilde gerçekleştirebilir.
  • FPGA: FPGA adındaki mantık birimleri (diğer adıyla kapı dizileri), herhangi bir zamanda yeniden yapılandırılabilecek şekilde (yani field-programmable) tasarlanır. “Alanda (veya sahada) programlanabilir” kelimeleri de buradan geliyor. Peki anlamı ne? Algoritmalar güncellenebiliyor veya FPGA tamamen farklı uygulamalar için hızla yeniden tasarlanabiliyor. Sağlanan programlama imkanı, kablolu bir ASIC’e kıyasla pazara çıkış süresini de önemli ölçüde kısaltıyor.
  • ASIC: Uygulamaya özel entegre devreler, yani ASIC’ler, belirli bir işlevi veya işlevler kümesini gerçekleştirmek için tasarlanmış özel yarı iletken devrelerdir. CPU’lar ve GPU’lar gibi genel amaçlı işlemcilerin aksine, ASIC’ler belirli bir uygulamanın gereksinimlerini karşılayacak şekilde uyarlanır. Belirli bir işe yönelik olduğu için özel optimize edilir, böylelikle performans ve güç verimliliği sağlanabilir. Genel olarak özel tasarım maliyetinin gelişmiş performans, daha düşük güç tüketimi ve azaltılmış form faktörü avantajlarıyla gerekçelendirilebildiği yüksek hacimli ürünlerde ASIC denilen devreler kullanılmakta.
  • FPU (Floating Point Unit): Kayan Nokta Birimi anlamına gelen FPU, kayan nokta hesaplamaları yapan bir işlemci veya işlemcinin bir parçasıdır. İlk FPU’lar bağımsız işlemcilerken, çoğu artık bir bilgisayarın CPU’sunun içine entegre edilmiştir.
  • IHS-Integrated Heat Spreader (Entegre Isı Yayıcı): Entegre ısı yayıcı, çiplerin bütünlüğünü sağlamak ve üretilen ısıyı soğutucuya aktarmak için tasarlanan metal parçalardır. Çipin üzerine sıkıca yerleştirilir, çok hassas olan işlemci kalıbının zarar görmesini engeller.
  • PCIe Lane (PCIe Şeridi): Peripheral component interconnect express, ekran kartı ve SSD gibi çevre birimlerini CPU’ya bağlayan en yeni yüksek hızlı veri yoludur. Şerit başına eş zamanlı gönderme ve alma sinyallerine izin veren birden fazla şeritten oluşurlar. Ekran kartları genellikle daha fazla bant genişliği için 16 şeritten yararlanan PCIe bağlantılarını kullanmakta.
  • Clock Speed (Saat Hızı, Frekans): Bir işlemcinin tüm bir döngüyü tamamlama hızı. İşlemciler genellikle saniyede 1.000.000.000 döngü olan gigahertz (GHz) cinsinden ölçülür. Farklı mimariler arasındaki saat hızları, IPC veya saat başına talimatlar anlaşılmadan karşılaştırılamaz.
  • IPC-Instructions Per Clock (Saat Başına Talimat): Saat başına talimat, bir işlemcinin döngü başına işleyebileceği ortalama talimat miktarıdır. Farklı uygulamalar ve süreçler farklı IPC değerlerine sahiptir. Saat hızı size bir CPU’nun bir saniyede kaç döngü tamamlayabileceğini gösterirken, IPC (döngü/saat başına komut sayısı) bir CPU’nun her döngüde kaç görev gerçekleştirebileceğini tanımlamakta.
  • TDP-Thermal Design Power (Termal Tasarım Gücü): TDP, bir soğutucunun dağıtması gereken bir bileşen tarafından üretilen ısıyı yansıtır. Watt cinsinden ölçülür, ancak güç tüketimiyle doğrudan ilişkili değildir.
  • Boost/Turbo Clock: Boost/turbo saat hızı, üreticinin belirlediği saat hızları için maksimum değerini temsil eder. Ancak bu saat hızları overclock ile aşılabilir. Turbo frekans, belirli çekirdeklerin üst düzey performans göstermesini ve nominal TDP içinde kalmasını sağlar.
  • Memory Channel (Bellek Kanalı): Çift kanal, en az iki bellek modülünün daha fazla bant genişliği için ayrı kanalları kullanmasını sağlar. Her bir kanal aynı zamanda bir iletişim kanalını, yani bir yolu temsil ediyor. Dört kanal desteği, en az dört bellek modülünün ayrı kanallarda iletişim kurmasını sağlamakta. Böylelikle bant genişliği artıyor.
  • Resizable (Re-Size) Bar: Anakartınızın BIOS’unda CPU’nun GPU’nun VRAM’ine tam erişimini sağlayan ve birçok oyunda performansı artıran bir özellik. Nispeten yeni nesil işlemciler ve anakartlarla çalışmakta. Sisteminizin destekleyip desteklemediğini kontrol etmelisiniz.
  • SAM (AMD Smart Access Memory): AMD GPU ve CPU kombinasyonu ile performansı artıran, Re-Size Bar tekniğinin AMD tarafından özel olarak isimlendirilmiş versiyonu.
  • Chipset (Çipset, Yonga Seti): Yonga seti, anakart üzerindeki entegre devreler topluluğudur. Çipset, CPU ile giriş/çıkışlar, LAN, depolama ve ses gibi birçok bağlantıyı yönetir, ancak bu bağlantıların çoğu artık işlemcilerin içine yerleştirilmekte. Yonga seti ayrıca CPU’ya entegre edilenlerin üzerine daha fazla PCIe şeridi sunar.
  • Power Connector (Güç Konnektörü): PSU’dan gelen güç konektörleri anakarta, ekran kartına ve depolama birimlerine bağlanır. Böylelikle donanımlara gerekli güç sağlanmakta. Modern anakartların çoğu 24 pinli EATX, 4 pinli ATX ya da 8 pinli EATX CPU güç konnektörüne, bazen de aşırı hız aşırtma için her ikisine birden ihtiyaç duyar.
  • Form Factor (Form Faktörü): Herhangi bir donanımın boyutunu ve sınıfını tanımlar. Örneğin anakartlar E-ATX, ATX, Micro ATX ve Mini ITX şeklinde büyükten küçüğe sıralanmıştır. SSD’ler 2230, 2280 ve 22110 gibi boyutlarda, yani farklı form faktörlerinde sunulmakta.
  • Fan Header (Fan Başlığı): PWM ve DC olmak üzere iki fan başlığı türü var. PWM fanlar darbe genişlik modülasyonu sunarak DC fanlara göre daha hassas hız kontrolü sağlar, ancak fan başlığında ekstra bir bağlantı gerektirir. PWM fanlar 4 pinli fan başlıkları gerektirirken, DC (açık veya kapalı) 3 pin gerektirir. DC fanlar da 4 pinli fan başlıklarına bağlanabilir ve bir yedek pin kullanılmaz.
  • SATA: Depolama sürücüleri için  uzun zamandır kullanılan bağlantı arayüzü. Şu anda SATA arayüzü giriş ve çıkışlarda 600 MB/sn’lik sabit bant genişliği sınırına sahip AHCI protokolünü kullanmakta.
  • M.2: M.2 yuvaları çeşitli boyutlarda M.2 sürücülere izin verir. M.2 sürücüler, daha yavaş SATA ya da daha hızlı PCIe arayüzlerinde AHCI ya da NVMe protokollerini kullanan daha küçük form faktörlü SSD sürücülerdir.
  • NVMe: NVMe, PCI-Express veri yolu üzerinden yüksek hızlarda veri aktarımı yapmayı sağlayan bir protokoldür. AHCI’nin yerini alan NVMe, günümüzde SSD’lerde yüksek performansı nedeniyle tercih ediliyor. SATA SSD’lere nazaran çok daha hızlı olan NVMe SSD’ler artık yavaş yavaş piyasanın hakimi olmaya başladı.
  • TRIM: TRIM, sürücü performansını iyileştirmeye yardımcı olan modern solid state sürücüler (SSD’ler) tarafından desteklenen bir özellik. “TRIM” kelimesi genellikle büyük harfle yazılır, ancak bir kısaltma değildir. Bunun yerine, TRIM işletim sisteminin bir SSD’de boş alan ayırmak için kullandığı bir komuttur.
  • RAID (Redundant Array of Independent Disks): Sabit sürücülerde veri okuma ve yazma için birden fazla sabit sürücüyü aynı anda farklı şekillerde kullanarak yapılan veri depolama yapılandırması. Güvenilirliği artırmak, daha hızlı erişime izin vermek veya her ikisini birden yapmak amacıyla verileri birden fazla sabit disk sürücüsü arasında bölebiliyor veya çoğaltabiliyoruz.
  • PCIe (PCI Express): PCI Express, onlarca yıldır bilgisayarlardaki genişleme kartları için ana standart olmuştur. Artan bant genişliği miktarı, yeni CPU mimarileri ve RAM nesilleri ile birlikte nesilsel olarak ilerleme devam ediyor. Her nesilde veri aktarım hızları yukarı taşınırken beraberinde farklı sinyal iletme teknikleri de sunuluyor. En iyi yanı şu ki, her ne kadar yeni bir sürüm çıkarsa çıksın geriye dönük olarak uyumluluk sağlanıyor; yuvalar ve şerit sistemi aynı kalıyor.
  • FLOPS: Saniye başına kayan nokta işlemlerinin miktarı. Bir cihazın hesaplama performansını ölçmek için kullanılır. Bir teraflop saniyede bir milyon milyon işlem anlamına geliyor. Bir işlemcinin saat hızını ölçen gigahertz’in (GHz) aksine, TFLOP bir bilgisayarın performansının doğrudan matematiksel bir ölçümüdür. Uzun zamandır FLOPS (floating-point operations per second-saniye başına kayan nokta işlemi) tabiri kullanılıyordu lakin donanımlar güçlendikçe TFLOPS’a geçmeye başladık.
  • GDDR: Grafik çift veri hızı (GDDR), ekran kartlarında kullanılan belleklerin türüdür. Tüketici sınıfı kartların hepsinde GDDR bellekler kullanılmakta. Daha geniş bir veri yolu yerine yüksek saat hızlarından yararlanıyor.
  • HBM: Yüksek bant genişlikli bellek (HBM), daha düşük saat hızlarına rağmen GDDR bellekten çok daha büyük veri yoluna sahip. Alandan ve gecikmeden tasarruf etmek için istiflenebilir ve doğrudan grafik işlemcinin üzerine inşa edilir.
  • 0db Mode (0db Modu): Bazı ekran kartlarında ve güç kaynağında gördüğümüz 0db modunda belirli bir yüke veya sıcaklığa ulaşılana fanlar kadar dönmeye başlamaz. Gürültüyü ve fan kullanımını azaltır.
  • Stream Processor (Akış İşlemcisi): Kabaca bir işlemcinin çekirdeklerine benzeyen Akış İşlemcisi GPU’nun temel parçasıdır. Bir GPU’da binlerce çekirdek yer alabilir, paralel hesaplama becerisi sayesinde büyük hesaplama gücü ortaya çıkar. AMD tarafında Stream Processor (SP), NVIDIA tarafında ise CUDA Çekirdeği şeklinde adlandırılıyor.
  • CUDA Çekirdeği: Akış İşlemcisine benzeyen CUDA Çekirdekleri, en basit tabirle NVIDIA GPU’larda bulunan paralel işlem birimleridir. Bu çekirdekler, hesaplamalar yaparak ve görevleri CPU ile paralel olarak yürüterek GPU’ların render uygulamaları ile birlikte işlemeye katkıda bulunmasını sağlar. Dahası, CUDA Çekirdekleri CUDA programlama için özel olarak tasarlanmakta. Bu da geliştiricilerin GPU’ların gücünü yalnızca işleme dışında genel amaçlı bilgi işlem görevleri için kullanmasına olanak tanıyor.
  • Compute Unit (Hesaplama Birimi): Akış İşlemcileri ve CUDA çekirdekleri gruplandırılarak Hesaplama Birimlerini oluşturur. Yani GPU’ları meydana getiren daha büyük gruplardır diyebiliriz.
  • GCN: AMD’nin Graphics Core Next mimarisi.
  • Shader (Gölgelendirici): Birleşik gölgelendiricilerin sayısı, oyun oynarken veya kıyaslama yaparken farklı gölgelendirme ve gölgelendirme tekniklerini ele alma yeteneğinizi etkiler. Pixel Shader, Vertex Shader ve Geometry Shader olarak üç temel gölgelendirici türü var.
  • ROP (Render Output Unit veya Raster Operations Pipeline): Bir ROP, piksel çıktısını işler ve ekranınızdaki pikselleri düzenler, ayrıca temel işleme görevlerini gerçekleştirir. ROP’lar, daha önce işlenmiş geometrinin önemli ölçüde daha iyi görünmesini sağlayacak şekilde piksel rengini işleyerek çoklu örneklemli kenar yumuşatma ile yoğun bir şekilde ilgilenir. Raster işlem işlemcileri piksel verilerini belleğe yazmaktan sorumludur. Bunun yapıldığı hıza dolgu oranı denir. ROP’lar ve dolgu oranları 3D grafik kartlarının ilk zamanlarında çok daha önemli bir ölçüttü, artık performans göstergesi olarak pek de kullanılmıyor.
  • TMU (Texture Mapping Unit): Dokuların ele alınması ve filtrelenmesi gerekir. Bu iş, piksel ve tepe gölgelendirici birimleriyle birlikte çalışan TMU’lar tarafından yapılır. Doku işlemlerini piksellere uygulamak TMU’nun işidir. Bir grafik işlemcisindeki doku birimi sayısı, iki farklı kartı doku performansı açısından karşılaştırırken kullanılır. Daha fazla TMU’ya sahip kartın doku bilgilerini işlemede daha hızlı olacağı varsayılır.
  • Pipeline (İşlem Hattı):İşlem hattı, ekran kartının mimarisini tanımlamak için kullanılan bir terimdir ve bir grafik işlemcisinin işlem gücü hakkında genel olarak doğru bir fikir verir. Pipeline teknik bir terim olarak resmen kabul edilmez. Bir grafik işlemcisi içinde farklı işlem hatları vardır çünkü belirli bir zamanda ayrı işlevler gerçekleştirilir. Tarihsel olarak, özel bir TMU’ya bağlı bir piksel işlemcisi olarak adlandırılmıştır. Radeon 9700 gibi ekran kartlarının her biri tek bir TMU’ya bağlı sekiz piksel işlemcisi vardı ve bu nedenle sekiz işlem hattı kullanan bir kart olarak kabul edildi.
  • PCIe Slot (PCIe Yuvası): Biraz önce de bahsettiğimiz Peripheral component interconnect express, başta ekran kartları olmak üzere çevre birimlerinin kullandığı bağlantı teknolojisidir. PCIe yuvası ise donanımların takıldığı yuva. Bu yuvalar, içlerine takılan bir cihazın erişebileceği şerit miktarına göre derecelendirilir. x2, x4, x8 ve x16 olmak üzere çeşitli yuva uzunlukları vardır.
  • SLI (Scalable Link Interface): Ölçeklenebilir Bağlantı Arayüz teknolojisi, NVIDIA tarafından geliştirilen ve birden fazla ekran kartının tek bir bilgisayar sisteminde birlikte çalışmasını sağlamakta. Böylelikle tek bir sistemde daha fazla grafik performansı alınabilir, ancak beklenildiği gibi performans ikiye katlanmaz ve pek de verimli bir yöntem değil.
  • NVLink: Hızlandırılmış sistemlerde kullanılan NVLink, GPU’lar ve CPU’lar için gelişmiş bir yazılım protokolü tarafından oluşturulmuş, tipik olarak bir bilgisayar kartına basılmış birden fazla kablo çifti üzerinde çalışan yüksek hızlı bir bağlantı teknolojisidir. İşlemciler, bu teknoloji sayesinde paylaşılan bellek havuzlarından çok hızlı şekilde veri gönderip alabilir.
  • GPU Encoder (GPU Kodlayıcı): NVIDIA NVENC, AMD VCE ve Intel Quick Sync gibi örnekler H.264 kodlayıcılar ve H.264/MPEG-4 kodekini kodlamak için CPU çekirdekleri yerine grafik donanımını kullanırlar.
  • Cooler (Soğutucu): Fanlar, soğutma blokları ve ısı borularıdan oluşan soğutma tasarımları, GPU ve CPU gibi çiplerdeki sıcak havayı alarak dışarı atmaya yarıyor. Hava soğutmanın yanında sıvı soğutma da mümkün ve genellikle daha iyi soğutma performansı sağlanır.
  • TJunction: Bu değer CPU veya GPU’nuzun çekirdek sıcaklığıdır. Sıcaklıklar önceden tanımlanmış en yüksek değere (TJunction Max) ulaştığında donanım hasarı önlemek için kapanacaktır. Kapanmadan önce, bir CPU TJunction sıcaklığını düşürmek amacıyla performansı sınırlayacaktır.
  • Thermal Interface Material-TIM (Termal Arayüz Malzemesi): Termal macun, sıvı metal ve termal ped dahil olmak üzere, bilgisayar donanımlarında soğutma sağlamak için kullanılan bileşenlere verilen genel isim. Bir çip ile soğutucu arasındaki ısı transferine yardımcı olmak için kullanılır. İstisnalar hariç olmak üzere bileşenlerin kısa devre yapmasını önlemek için genellikle iletken olmayan malzemelerden yapılır.
  • Heat Sink (Isı Emici): CPU ve GPU soğutucularında yer alan ısı emiciler, çipten gelen ısıyı emer ve etrafa dağıtır. Isı emici, çinko veya bakır alaşımı gibi metalden yapılır ve işlemciye, ısıyı işlemciden uzaklaştırıp ısı emiciye doğru çeken termal bir malzeme ile bağlanır.
  • Overclock (Hız Aşırtma): Çip saat hızlarının fabrika çıkışlı olarak belirtilen değerin ötesine yükseltilmesi. Ekran kartları, işlemciler ve belleklerle hız aşırtma yapılabilir. Hız aşırtmalı sistemler daha iyi performans gösterir, ancak buna karşılık daha fazla güç kullanır ve daha fazla ısı üretir.
  • Underclock (Hız Düşürme): Underclocking, isminden de anlaşılabileceği gibi işlemcinizin saat hızını düşürmek demek. Bu işlem genellikle düşük sıcaklıklar ve düşük güç tüketimi sağlasa da, bilgisayarın performansı için olumlu bir işlem değil. Saat hızını düşürdüğünüzde, CPU’nuz performansını kısmak zorunda kalacak ve belirli iş yüklerinde farkı hissedeceksiniz.
  • Undervolt (Voltaj Düşürme): Voltajı kasıtlı olarak düşürerek, çipinizi aktif olarak aşınma ve yıpranmaya karşı koruyabilirsiniz. Bunun yanında, olası termal kısıtlamalara (thermal throttling) karşı önlem almış olursunuz. Sistem verimliliğini optimize ederek sıcaklıkları kontrol altına alabilir, donanımın uzun vadede sağlıklı daha sağlıklı kalmasını sağlayabilirsiniz. Düşük voltaj, CPU’nuz yüksek sıcaklıklarda çalışmaya zorlandığında, güç kaynağı gerekenden daha az güce sahip olduğunda veya CPU’nun fabrika varsayılanı çok yüksek olduğunda uygulanabilecek çok kullanışlı bir yöntem.
  • Overheating (Aşırı Isınma): Aşırı ısınma bir donanım veya elektrik devresindeki sıcaklıkların yükselmesi olayıdır.
  • bir elektrik devresindeki sıcaklıkların yükselmesi olayıdır. Overheating, devre bileşenlerine zarar verebilir ve yangına, patlamaya ve yaralanmaya neden olabilir. Aşırı ısınmanın neden olduğu hasar genellikle kalıcıdır.
  • Thermal Throttling (Termal Kısıtlama): CPU veya GPU’nuz bazen gerektiğinden fazla ısınır. CPU ve GPU, yüksek ısıyı dışarı atamadığında hızını düşürür ve böylelikle kullanıcı deneyimi de sekteye uğrar. Yani özetle performans düşüşü yaşanır.
  • RAM (Random Access Memory): Rastgele Erişimli Bellek, bilgisayarınızdaki geçici depolama alanıdır, işlemciye kısa vadede çok hızlı şekilde veri depolama ve erişim sağlar. SSD ve HDD’de olduğu gibi veriler kalıcı olarak tutulmaz, uçucudur.
  • DDR (Double Data Rate): Saat başına iki kez veri aktararak daha fazla verinin aktarılmasını sağlar. Şu andaki en yeni ve hızlı bellek standardı DDR5. DDR5, DDR4 modüllere göre daha yüksek frekanslar, daha fazla bant genişliği ve daha düşük güç tüketimi sunuyor.
  • XMP (Extreme Memory Profile): Yüksek frekans hızlarıyla pazarlanan bellekler genelde varsayılan olarak daha düşük hızlarda, JEDEC tarafından belirlenen standartlarda çalışır. Bu varsayılan ayarları değiştirmediğiniz sürece kullandığınız bellekler kararlılığı sağlamak için sabit hızda çalışmaya devam edecektir. Intel, RAM hızlarını ve zamanlama değerlerini basit ve pratik bir şekilde ayarlamamız için Extreme Memory Profile teknolojisini geliştirdi. XMP profilleri üreticiler tarafından önceden ayarlanır, profilleri aktifleştirdiğimizde önceden yapılan ayarlar geçerli olur.
  • EXPO (Extended Profiles for Overclocking): AMD’nin geliştirmiş olduğu Intel XMP alternatifi bellek profil teknolojisi. Bilgisayar kullanıcılarının yeni bir sistem topladıktan sonra ilk yaptığı işlerden birisi de XMP’yi aktif etmektir. Az önce bahsettiğimiz XMP, Intel tarafından geliştirildi. AM5 platformu ve Ryzen 7000 serisiyle birlikte EXPO adında alternatif bir teknoloji sunuldu. EXPO tarafından sunulan hazır overclock profilleri önceden test ediliyor ve onaydan geçiyor.
  • Capacity (Kapasite): RAM, VRAM, SSD veya HDD gibi içerisinde veri tutan ürünlerin hepsinin bir kapasitesi vardır. Genellikle megabayt (MB) ve gigabayt (GB) cinsinden ölçülür.
  • ECC: Hata düzeltme kodlu (ECC) bellek, iş istasyonlarında ve sunucularda bulunan bir RAM bellek türüdür. Bellek hatalarını otomatik olarak algılayıp düzelterek veri bozulmasıyla mücadele eden ECC teknolojisi, kritik verilere sahip profesyoneller ve işletmeler tarafından büyük önem taşımaktadır. Elektronik ve manyetik parazitler veya kozmik ışınlar bellekteki verilerin bozulmasına sebep olabilir. ECC’nin amacı bozulan veriyi düzeltmek, düzeltemediği durumda da sisteme raporlamaktır.
  • Bellek Paketleme-Üretim Formatları (DIMM): PC’ler için en yaygın format DIMM’dir. Dizüstü bilgisayarlar ve küçük form faktörlü sistemler bunun yerine DIMM kadar uzun olmayan SODIMM bellekler kullanır.
  • CUDIMM: Geleneksel UDIMM’lerin (Unbuffered DIMM, Tamponsuz DIMM) bir varyasyonu olan Clocked UDIMM ve Clocked SODIMM’ler, DDR5 belleklerdeki sinyal bütünlüğü sorunlarına bir başka çözüm olarak yaratıldı. Kolayca takıp çıkardığımız DDR5 bellekler, üzerindeki dahili PMIC’lerin de (güç yönetim entegre devreleri) yardımıyla oldukça hızlı veri aktarım hızları sağlayabiliyor.
  • RAM Latency (RAM Gecikmesi): Bellek gecikme değerleri dört basamaklı formatla ve farklı zamanlama tipleriyle ölçülür: 16-18-18-38 gibi. Rakamların düşük olması iyidir, ne kadar düşükse gecikme de o kadar az demek. Zamanlamalar bir RAM çipi üzerindeki çeşitli ortak işlemler arasındaki gecikmeyi ölçmekte. Bilgi işlem dünyasında gecikmeleri asla istemeyiz. Bu gecikmeler, işlemler arasında meydana gelen aksaklıkları, gecikme sürelerini ifade ediyor ki belirli bir sınırın ötesine geçerse RAM’in performansı ciddi şekilde olumsuz etkilenebilir.
  • ROM (Read-Only Memory): ROM, elektronik cihazlarda bulunan ve cihazın çalışması için ihtiyaç duyduğu temel talimatları depolayan yaygın bir donanım bileşeni. Güç kapatıldığında silinen geçici bellek olan RAM’in aksine, ROM verilerin çipe yazıldığı ve güç kesildiğinde bile orada kaldığı geçici olmayan bir bellek. ROM çipleri, bilgisayarlardan ve akıllı telefonlardan arabalara, mikrodalga fırınlara ve elektronik çocuk oyuncaklarına kadar bir görevi yerine getirmek için yazılım talimatlarına ihtiyaç duyan tüm elektronik cihazlarda bulunabilir.
  • DRAM (Dynamic Random-access Memory, Dinamik Rastgele Erişimli Bellek): DRAM bugün kullandığımız en yaygın RAM türü diyebiliriz. Bilgisayarlarımıza taktığımız RAM DIMM’ler (çift sıralı bellek modülleri) aslında DRAM belleklerdir. Windows PC’ler ve Apple Macintosh aygıtları da dahil olmak üzere masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda bir tür DRAM kullanılmakta. Ayrıca iş istasyonları ve sunucularda da bellekler bulunmak zorunda. Buna ek olarak, DRAM yongaları genellikle üst düzey modeller olmak üzere HDD ve SSD’nin içinde ayrı bir bileşen olarak da bulunabilir.
  • SRAM (Static Random Access Memory): Statik Rastgele Erişimli Bellek, verileri statik yöntem kullanarak depolayan bir RAM türüdür. Bu yöntemde veriler, bellek çipine elektrik gücü sağlandığı sürece sabit kalır. Bu, verileri dinamik olarak depolayan ve bellekte depolanan verileri sürekli olarak yenilemesi gereken DRAM’den (dinamik RAM) farklıdır. SRAM, verileri statik olarak depoladığı için DRAM’den daha hızlıdır ve daha az güç gerektirir.
  • HDD (Hard Disk Drive, Sabit Disk): Sabit disk sürücüleri onlarca yıldır bilgisayarlarda geleneksel depolama ortamıydı. Dönen plakalar, bilgileri çıkarmak için yüzeyi tarayan bir okuma kolu ile verileri depolamakta. Mekanik olarak çalışan sabit disklerin yerini SSD’ler almaya başladı.
  • SSD (Solid-state Drive, Katı Hal Sürücüsü): Katı hal sürücüsü, verileri depolamak için çok daha yüksek okuma ve yazma hızlarına sahip, ancak hareketli parça içermeyen uçucu olmayan flash yongalar kullanıyor. (SSD), verileri depolamak için disk sürücüleri yerine yarı iletken çipler kullanan bir veri depolama aygıtı. SSD’lerin en büyük avantajlarından biri, tamamen elektronik mimari üzerinde hareketli parçaları olmaması nedeniyle geleneksel sabit disklerden (HDD) çok daha hızlı çalışması.
  • Bad Sector (Ölü Sektör): Sürücünün belirli bir bölümü öldüyse buna bad sector deriz. Bahsi geçen ölü bölümler okuma ve yazma isteklerine yanıt vermez. İki tür bozuk sektör vardır: biri onarılamayan fiziksel hasarlardan, diğeri ise düzeltilebilen yazılım hatalarından kaynaklanır.
  • AHCI: HDD’ler ve SATA SSD’lere yönelik olarak tasarlanmış iletişim protokolü. Maksimum 600 MB/s’ye kadar veri aktarımı sunabilir.
  • NAND Flash: Veri depolamak için kullanılan, uçucu olmayan bellek hücresi türü. Piyasada birkaç farklı flash bellek türevi olsa da yaygın olarak NAND kullanılıyor, sonrasında ise eMMC geliyor. Düşük kapasiteli USB belleklerden MP3 çalarlar ve yüksek kapasite sunan gelişmiş SSD’lere kadar birçok üründe bahsettiğimiz bellekler yer alıyor. Flash bellek verileri bir dizi hücrede depolar ve her hücre en az bir bit veri tutar. Hücreler bloklar halinde düzenlenir; bir blok, tanımlanabilir bir veri birimi oluşturan bitişik bir bayt kümesi olarak tanımlanır.
  • eMMC Bellek: Gömülü Multimedya Kartı (Embedded Multimedia Card-eMMC), geçmişte kullanılan Multimedya Kartı MMC’nin yerini alan bir depolama teknolojisi. Multimedya kartları ilk olarak 1997 yılında raflardaki yerini aldı. İlk MP3 çalarlar ve dijital kameralar da dahil olmak üzere taşınabilir cihazlar için bir depolama ortamı olarak kullanıldı.
  • SLC (Single-layer Cell): Tek katmanlı bir hücre, hücre başına bir bit depolar ve doğru, hızlı ve uzun ömürlüdür; 90.000 ila 100.000 yaşam döngüsü. Daha geniş sıcaklık aralığında çalışır, ancak diğer alternatiflerden daha pahalıdır.
    SSD NAND Teknolojisi: SLC, MLC, TLC ve QLC Nedir?
  • eMLC (Enterprise Multi-level Cell): Kurumsal çok seviyeli hücre SLC’den daha ucuzdur, MLC’ye kıyasla daha iyi performans ve dayanıklılık sunar; 20.000 ila 30.000 yaşam döngüsü.
  • MLC (Multi-level Cell): Çok seviyeli hücre, birden fazla veri biti tek bir hücrede (genellikle iki) depolayabilir. SLC’den daha düşük üretim maliyeti var, ancak yaklaşık 10.000 yaşam döngüsü ile daha kısa bir yaşam döngüsüne sahiptir. Yine de TLC’den daha güvenilirdir.
  • TLC (Triple-level Cell): Üç seviyeli hücreye sahip bellekler, hücre başına üç bit veri depolar. MLC ve SLC’ye kıyasla üretimi en ucuz olanıdır, ancak MLC’ye kıyasla daha kısa bir kullanım ömrüne sahiptir; 3.000 ila 5.000 yaşam döngüsü.
  • QLC (Quad-level Cell): Dört seviyeli hücreler hücre başına dört bit veri depolar. Sonuç olarak üreticiler %33 daha yüksek kapasiteli sürücüler yaratabilir, ancak dayanıklılık ve performans kaçınılmaz olarak biraz sekteye uğrar.
  • 3D NAND: İstiflenmiş flaş bellek, bit başına daha düşük maliyetle 2D/düzlemsel NAND’dan daha yüksek yoğunluklara sahip, üst üste istiflenmiş yongalar kullanılabilir. Samsung bunu V-NAND (dikey NAND) ismiyle geliştirdi. Daha küçük bir alanda potansiyel olarak daha yüksek kapasite ve daha fazla güvenlik sunuluyor. Üretim maliyetleri de haliyle artıyor.
  • IOPS (Input/Output Operations Per Second): “Saniye Başına Giriş/Çıkış İşlemi anlamına gelen IOPS, bir depolama aygıtının veya depolama ağının performansını ölçmek için kullanılan bir ölçüttür. IOPS değeri, bir aygıtın veya aygıt grubunun bir saniyede kaç farklı giriş veya çıkış işlemi gerçekleştirebileceğini gösterir. Genel performansı ölçmek için gecikme ve verim gibi diğer ölçütlerle birlikte kullanılabilir.
  • NAS (Network Attached Storage, Ağa Bağlı Depolama): Standart bir bilgisayar, verileri dahili ve harici sabit diskler kullanarak depolar. Bilgisayar bir ağa bağlıysa, bağlı sabit disklerindeki verileri ağdaki diğer sistemlerle paylaşabilir. Bu, birden fazla bilgisayarın ileri geri veri göndermesine izin verirken, her bilgisayarın dosyalarını ayrı ayrı paylaşmasını gerektirir. Bu nedenle, bir bilgisayar kapatılırsa veya ağdan bağlantısı kesilirse, dosyaları diğer sistemler tarafından kullanılamaz. NAS ile bilgisayarlar merkezi bir depolama konumu kullanarak verileri depolayabilir ve bunlara erişebilir. Her bilgisayarın kendi dosyalarını paylaşması yerine, paylaşılan veriler tek bir NAS sunucusunda depolanır.
  • PSU (Power Supply Unit): Bilgisayarımızın her parçasına güç sağlayan güç kaynağı. PSU olmadan prizden güç alamayız, sistemimiz çalışmaz.
  • PSU Rails (PSU Kanalları, Rayları): 12V, 5V, 5VSB, 3.3V şeklinde sisteminizdeki bileşenlere güç sağlayan bağlantılar. Bazen PSU’lar tek bir kanaldan değil birden fazla kanaldan güç sağlar, bu PSU’lar multirail olarak tanımlanır. Eğer tek bir 12V kanalı varsa single rail olarak tanımlanır.
  • Watt Değeri: CPU, GPU ve RAM dahil olmak üzere tüm bileşenler belirli miktarda güç çeker, bu güç çekici watt cinsinden belirtilir. Güç kaynağınız da bileşenlerin toplam çektiği güce bağlı olarak yeterli gücü (W) sağlayabilmeli. Hız aşırtma için daha fazla watt gerekir ve yüksek kaliteli PSU’lar hız aşırtma için daha istikrarlı watt sağlar.
  • 80+ Verimlilik Dereceleri: 80+ derecesine sahip güç kaynakları %20, %50 ve %100 nominal yükte %80 enerji verimliliği sağlayabilir. Bronz, Gümüş, Altın, Platin ve Titanyum, verimliliği %80’den %94’e kadar artırır. 80+ (80 Plus) ismi 2004 yılından beri kullanılmakta ve endüstriyi daha verimli PSU’lar tasarlamaya yönlendirmek için gönüllü bir sertifika programı olarak başlatıldı. Sertifikayı elde etmek için PSU’ların %20, %50 ve %100 yükte %80’in üzerinde verimliliğe ulaşabilmesi gerekiyor. Ayrıca %100 yükte 0,9 veya daha iyi bir güç faktörüne sahip olması gerekli.
  • Modüler PSU: Modüler güç kaynaklarına bağlanan tüm kablolar gerektiğinde çıkarılabilir ve takılabilir. Böylece kablo yönetimi kolaylaşır ve sisteme daha fazla hava akışı sağlanır.
  • Yarı Modüler PSU: Düzenli kurulumlarda her zaman gerekli olan kablolar kalıcı olarak takılı şekilde gelir. Bazı ihtiyaca bağlı kablolar ise çıkarılabilir ve tekrar takılabilir şekilde sunulur.
  • APU (Accelerated Processing Unit, Hızlandırılmış İşlem Birimi): APU, tek bir sistem üzerinde hem CPU hem de GPU içeren bir işlemci türüdür. APU adı, Ocak 2011’de ilk APU’yu piyasaya süren AMD tarafından ortaya atıldı. Yani APU tabiri aslında AMD tarafından kullanılıyor, ancak işin temeline bakarsak Intel’in dahili grafiklere sahip işlemcileri için de bu tabiri kullanabiliriz. En basit haliyle APU, aynı kalıp üzerinde hem CPU hem de GPU içeren mikroişlemciler için kullanılan bir pazarlama terimi.
  • TPM (Trusted Platform Module): Güvenilir Platform Modülü, donanım tabanlı güvenlik sağlamak için genellikle bir bilgisayarda yerleşik olarak bulunan bir mikroçiptir. Bu çipler genellikle anakartların üzerinde tümleşik olarak geliyor ve bazı kullanıcılar daha sonradan ekleme yapabilir. Tüm anakartlar bir TPM konnektörü sunmuyor ve bu nedenle TPM modülü için önce bir araştırma yapmak önemli.
  • 3D Printer (3D Yazıcı): 3D yazıcı, üç boyutlu nesneler oluşturan bilgisayar destekli bir üretim (CAM) cihazıdır. Geleneksel bir yazıcı gibi, bir 3D yazıcı da bilgisayardan girdi olarak dijital veri alır. Ancak çıktıyı kağıda basmak yerine bir 3D yazıcı özel bir malzemeden üç boyutlu bir model oluşturur.
  • Apple Silicon: Apple Silicon, Apple tarafından geliştirilen ve Mac cihazlara yerleştirilmek üzere tasarlanan işlemci serisine verilen isim. Apple, Macintosh bilgisayarlarını onlarca yıl boyunca Motorola, IBM ve Intel gibi üçüncü taraf üreticilerin CPU’larıyla üretmiştir. 22 Haziran 2020’de ise Mac serisi tescilli bir işlemci teknolojisi olan Apple Silicon’a geçmeye başladı.
  • Macintosh (Mac): Mac, Apple tarafından 1984’ten beri tasarlanıp pazarlanan  kişisel bilgisayar ailesine verilen genel isim. Mac isimlendirmesi McIntosh adlı bir elma türüne atıf olan Macintosh’un (1999’a kadar resmi adı) kısaltılmış halinden geliyor. Mevcut ürün yelpazesinde MacBook Air ve MacBook Pro dizüstü bilgisayarlar ile iMac, Mac Mini, Mac Studio ve Mac Pro masaüstü bilgisayarlar yer almakta.
  • iGPU (Integrated GPU): APU olarak isimlendirilen işlemcilerin içinde yer alan dahili grafik işlem birimi.
  • ARM: ARM, Arm Ltd. tarafından tasarlanan, özelleştirmek ve üretmek için diğer şirketlere lisanslanan 32 ve 64 bit RISC işlemci mimarileri ailesidir. Üretimi x86 işlemcilere göre daha ucuzdur, daha az güç gerektirir ve daha az ısı üretir. Yani kompakt taşınabilir cihazlar için daha uygundur. Tarihsel olarak x86 işlemcilerden daha az güçlü olsalar da, bazı üst düzey ARM tasarımları artık diğer masaüstü bilgisayar işlemcilerine karşı rekabet edebiliyor.
  • x86: x86, Intel tarafından geliştirilen bir mimari. ARM mimarisi RISC (Reduced Instruction Set Computing, Azaltılmış Komut Seti Hesaplama) tabanlıyken, x86 ise CISC (Complex Instruction Set Computing, Karmaşık Komut Seti Hesaplama) tabanlı. ARM hem mimari (örneğin ARM-v8 veya ARM-v9) hem de ISA (komut seti mimarisi) satarken, Intel sadece ISA satmakta. Örneğin AMD, Intel’den x86 ISA’yı lisansladı ve bir miktar ücret ödüyor. Ancak tüm iç mimari AMD’ye özel.
  • RISC-V: RISC-V, esnekliği, modülerliği ve genişletilebilirliği nedeniyle son yıllarda büyük ilgi gören açık kaynaklı bir komut seti mimarisi (instruction set architecture, ISA). Açık kaynaklı demekle neyi kast ediyoruz? Tescilli mimarilerin aksine, planlara erişebileceğiniz ve uygun gördüğünüz şekilde özelleştirebileceğiniz bir platform: Çok çeşitli özelleştirme seçeneklerine izin vererek geliştiricilerin belirli uygulamalara ve kullanım durumlarına göre uyarlanmış işlemciler üretmesine olanak tanımakta.
  • MMX, SSE ve AVX: İşlemciler, birtakım komut setleri aracılığıyla yaptığımız işlemlerin elektriksel olarak karşılığını düzenleyen ve sistemin çalışmasını sağlayan en temel donanımdır. Bütün bu işlemler esnasında bazı komut setleri kullanılır: MMX, SSE ve AVX ise öne çıkan komut setlerinden bazıları.
  • Mekanik Klavye: Mekanik klavyeler, tuş başlıklarının altındaki daha hızlı ve daha hassas yazmanızı sağlayan mekanizmalar nedeniyle bu ismi alıyor. Buna mekanik anahtar (switch) de diyoruz. Mekanik anahtarlar söylediğimiz gibi mekanik klavyenin temelidir. Aslında yapısı oldukça basit, özünde bazı plastik parçalarve tek işi basıldığında sinyal göndermek olan bir yaydan başka bir şey yok. Mekanik anahtarlar daha dayanıklıdır, kullanımı tatmin edicidir, tepkiseldir ve tabiri caizse kullanıcının ağzında farklı bir tat bırakır. Temeldeki tek fark switch olarak bilinen mekanizmalarda yatıyor. Mekanik anahtarlar, yumuşak kauçuk anahtarlar kullanan standart klavyelere göre biraz daha farklı.
  • Membran Klavye: Uygun fiyatı ve düşük maliyeti ile membran klavyeler standart hale geldi. Çoğumuzun evde standart olarak kullandığı membran klavye, ismini tuş başlıklarının altındaki membran (zar) yapıdan alıyor. Bu yapı, üstteki membran, alttaki membran ve aradaki iletken katman olmak üzere üç katmanlı bir yapı ve alt-üst membranların birbiriyle iletişimi sonucu tuş aktivasyonu oluşması prensibiyle çalışmakta.
  • Makro: Klavye ve fare üzerindeki programlanabilir özel tuşlar aracılığıyla bazı işlevleri yerine getirme işlemi.
  • Blu-ray: Blu-ray, daha yüksek depolama kapasitesi ve yüksek çözünürlüklü video oynatma yeteneği sağlayarak DVD’lerin yerini almak üzere tasarlanmış bir optik medya formatıdır. Blu-ray diskler, HD filmlerin ve televizyon programlarının yanı sıra PlayStation 4/5 ve Xbox One/Series X konsolları için video oyunlarının dağıtımı için kullanılır. Bir Blu-ray disk, CD veya DVD ile aynı fiziksel boyuttadır (120 mm çapında ve 1,2 mm kalınlığında) ancak üç katmanlı bir diskte 100 GB’a kadar önemli ölçüde daha fazla veri depolayabilir.
  • CD: CD, dijital ses ve veri depolamak için kullanılan bir optik medya türüdür. CD’ler 120 mm (4,7 inç) çapında ve 1,2 mm (0,047 inç) kalınlığında dairesel disklerdir. Bir CD’nin alt tarafı, disk bir optik sürücüde dönerken bir lazer tarafından okunan bir dizi çukur ve toprak olarak kodlanmış dijital verileri içeren yansıtıcı bir katman üzerindeki koruyucu plastikten oluşur. Standart bir CD 700 MB veri veya 80 dakikaya kadar dijital ses depolayabilir.
  • DVD: DVD, dijital verileri depolamak için kullanılan bir tür optik ortamdır. CD ile aynı boyuttadır ancak daha büyük bir depolama kapasitesine sahiptir. Bazı DVD’ler özellikle video oynatma için biçimlendirilirken, diğerleri yazılım programları ve bilgisayar dosyaları gibi farklı veri türleri içerebilir.
  • Floppy Disk (Disket): Disket, 1980’lerde ve 1990’larda yaygın olarak kullanılan çıkarılabilir bir veri depolama diskiydi. 5,25 inç ve 3,5 inç sürümleri de dahil olmak üzere birden fazla boyutta ve kapasitede mevcuttu. Disketler, verileri sabit disk gibi manyetik olarak depolayan demir oksitle kaplanmış ince, esnek bir disk içeriyordu. O zamanki bilgisayarlar genellikle disketlerden veri okumak ve yazmak için en az bir disket sürücüsüne (FDD) sahipti.
  • USB (Universal Serial Bus): Evrensel Seri Veri Yolu, modern bilgisayarlarda bulunan en yaygın bağlantı noktası türüdür. Klavyeler, fareler, oyun kontrolcüleri, yazıcılar, tarayıcılar ve harici depolama aygıtları gibi çeşitli çevre birimlerini bağlamak için kullanılır.
    USB 3.0, 3.1, 3.2 ve 4.0 Arasındaki Fark Nedir?
  • USB-C: USB-C, 2015 yılında tanıtılan bir USB bağlantı türü. USB 3.1 sürümünü destekliyor. Bir USB-C bağlantısı 10 Gbps’ye kadar veri aktarabilir, 20 volt veya 100 watt’a kadar güç gönderebilir veya alabilir. Önceki USB Tip-A ve USB Tip-B bağlantı noktalarının aksine, USB-C bağlantı noktası simetrik ve bu sayede kabloyu yanlış takma şansı ortadan kalkıyor.
  • Thunderbolt: Thunderbolt, Intel ve Apple tarafından geliştirilen yüksek hızlı bir G/Ç arayüzü. PCI Express ve DisplayPort teknolojilerine dayanıyor ve hem veri aygıtlarını hem de ekranları destekliyor. Thunderbolt’un ilk iki nesli Mini DisplayPort konektörünü kullanırken, üçüncü ve dördüncü nesiller USB-C konektörünü kullanmakta.
  • External Drive (Harici Sürücü): Harici sürücü, veri depolamak ve aktarmak için bir bilgisayara bağlanabilen ayrı bir muhafaza içindeki depolama birimidir. Dahili sürücüler dolduğunda veya verilerimizi taşımak istediğimizde harici sürücülere yöneliriz.
  • Expansion Card (Genişletme Kartı): Genişletme kartı, yeni işlevler eklemek için bir bilgisayarın anakartındaki bir genişletme yuvasına takılabilen cihazlar bütününe verilen isim.
  • Input/Output (I/O): Giriş/çıkış anlamına gelen I/O, bir bilgi işleme sistemi (örneğin bir bilgisayar) ile dış dünya arasında kurulan iletişime verilen isim.
  • Bottleneck (Darboğaz): Birbiriyle bağlantılı olarak çalışan iki bileşende, birinin diğerini kısıtlaması, hızına yetişememesi durumu.
  • Adapter (Adaptör): Adaptör, belirli bir donanım türünün uyumsuz olan başka bir cihazla çalışmasını sağlayan bir cihazdır. Adaptörlere örnek olarak elektrik adaptörleri, video adaptörleri, ses adaptörleri ve ağ adaptörleri verilebilir.
  • Screen Bezel (Ekran Çerçevesi): Ekran çerçevesi derken bir akıllı telefon, tablet, dizüstü bilgisayar veya ekrana sahip her türlü cihazda ekranı çevreleyen çerçeve, yani kenarlıktan bahsediyoruz. Başka bir deyişle, ekranın gerçek görüntülenebilir alanını cihazın dış kenarlarından ayıran şey. Ürünün ön yüzünde ekran haricindeki her şey ekran çerçevesine dahil.
  • Multiprocessing (Çoklu İşlem): Uzun yıllar boyunca işlemcilerin mimarisi ve saat hızındaki gelişmeler sayesinde bilgisayar işlemcilerinin hızı arttı. Ancak son yıllarda çip üreticileri CPU’ların içindeki transistörleri aşırı ısınmadan ne kadar küçük yapabilecekleri konusunda bir sınıra ulaştılar. Bu nedenle, birden fazla işlemci veya çoklu işlem kullanmak, hesaplama performansını artırmanın bir sonraki adımı haline geldi.
  • IMEI (International Mobile Equipment Identity): Hücresel bir ağa bağlanan her mobil cihazın benzersiz bir IMEI (Uluslararası Mobil Ekipman Kimliği) numarası vardır. Buna cep telefonları, akıllı telefonlar, hücresel özellikli tabletler ve akıllı saatler ve hücresel veriyi destekleyen diğer cihazlar dahil.
  • eSIM (Embedded SIM): “Gömülü SIM“in kısaltması olan eSIM, bir mobil cihazın içine yerleştirilmiş SIM çipi veya ‘UICC ’dir. SIM kart ile aynı işlevselliği sağlar ancak çıkarılabilir değildir.
  • Repeater: Tekrarlayıcı yani repeater, iletilen bir sinyali ileten elektronik bir cihazdır. Belirli bir frekansta bir sinyal alır, sonra onu yükseltir ve yeniden yayınlar. Tekrarlayıcı, sinyali yükselterek orijinal sinyalin iletim aralığını artırır.
  • Joystick: Joystick, oyunlar kontrol etmek için yaygın olarak kullanılan bir giriş aygıtı. Joystick’ler herhangi bir yönde hareket ettirilebilen bir çubuktan oluşur. Çubuk yavaş veya hızlı bir şekilde ve farklı miktarlarda hareket ettirilebilir. Bazı joystick’lerin ayrıca sola veya sağa döndürülebilen yönlendiricileri vardır. Bir joystick’in sağladığı esnek hareketler nedeniyle, bir klavyedeki tuşlardan çok daha fazla kontrol sağlayabilir.
  • EOL (End Of Life): EOL, bilgi teknolojilerinde artık bakımı yapılmayan veya desteklenmeyen bir ürünü tanımlamak için kullanılır. Donanım veya yazılım fark etmeksizin her ürün için kullanılabilir.
  • Serial Number: Seri numarası, bir ürünü tanımlayan benzersiz bir sayı veya karakter dizisidir. Herhangi bir ürünün seri numarası olabilirken, özellikle bilgisayarlar, mobil cihazlar ve ses ve görüntü ekipmanları gibi elektronik cihazlar için yaygındır.
  • Virtual Reality (Sanal Gerçeklik): “VR” olarak kısaltılan sanal gerçeklik, sürükleyici, etkileşimli bir bilgisayar tarafından oluşturulmuş dünya yaratan bir teknolojidir. İzleyici, dış dünyaya ilişkin vizyonunu kaldıran ve onu sanal olanla değiştiren özel bir sanal gerçeklik gözlüğü takarken etrafa bakma ve simüle edilmiş ortamda hareket etme yanılsamasıyla başka bir dünyada gibi hisseder.
  • OEM: OEM, Original Equipment Manufacturer kelimelerinin kısaltmasıdır. Türkçeye Original Ekipman Üreticisi olarak geçen bu tabir, başka şirketlerin son kullanıcı ürünleri için donanım üreten firmaları ifade emtekte kullanılır. Örneğin bilgisayar markaları, genellikle işlemciler ve yazılımlar gibi OEM firmaların ürettiği ürünleri kullanabilir.
  • Mining (Madencilik): Kripto para birimleri veya diğer blok zinciri uygulamaları için işlem verilerinin ‘bloklarını’ doğrulayan hesaplamaları gerçekleştirmek için donanımların hesaplama gücünden yararlanma işlemi. Bir GPU doğru hesaplamayı başarıyla ayrıştırırsa, madenciler genellikle bir miktar parasal değeri olan bir jetonla (token) ödüllendirilir.
  • Cryptocurrency (Kripto Para Birimi): Bu sanal paralar herhangi bir kuruma veya merkez bankasına bağlı olmayan bir para birimi yaratmayı amaçlamakta. Güçlü şifreleme özelliğine sahiptirler, adı da buradan gelir. Blok zinciri aracılığıyla ağ üzerindeki transferlerin ve kayıtların doğrulanması sağlanır.
  • Blockchain (Blok Zinciri): Merkezi olmayan bir ağın güvenli şekilde çalışmasını sağlayan işlem tabanlı bir teknoloji. Kripto para birimleri ve diğer blok zinciri uygulamaları, işlemsel veya sözleşmeye dayalı bilgilerin tüm defterini saklamak için bir ağdaki her düğümü kullanır ve bu da güçlü dolandırıcılık korumasına olanak tanır.
  • Hashrate: Bir donanımın madencilik için gereken hesaplama görevlerini yerine getirme yeterliliği. Bu, kart başına veya belirli bir kripto para birimi veya blok zinciri uygulaması için bir madencilik teçhizatı havuzunun genel hashrate’i olabilir.

Yazılım

  • Binary: Binary (İkili), bilgisayarların komutları yürütmesine yardımcı olan bir dil oluşturmak için birler ve sıfırlar kullanan bir sayı sistemidir.
  • C: C, genel amaçlı, üst düzey bir programlama dilidir. 1970’lerde Bell Labs’ta yaratılan bu dili, geliştiricileri ilk olarak Unix işletim sistemi için programlar yazmak amacıyla kullandılar. C isimli programlama dili bir bilgisayarın belleğini kullanmada oldukça etkili. Ayrıca programcılara, diğer üst düzey dillere kıyasla bir bilgisayarın donanımına daha doğrudan erişim sağlamakta. Bu nedenlerden dolayı işletim sistemi çekirdekleri ve aygıt sürücüleri yazmak için yaygın olarak kullanılmakta.
  • C++: C++ (C Plus Plus), orijinal C dilinin bir uzantısı olarak oluşturulmuş genel amaçlı bir programlama dili. C ile neredeyse aynı sözdizimini kullanmakta ancak nesne yönelimli programlama için yeni özellikler taşıyor. Ayrıca dinamik bellek ayırma gibi daha gelişmiş bellek yönetimi özellikleri ve önceden yazılmış işlevlerden oluşan daha kapsamlı bir standart kitaplık içeriyor.
  • C#: C# (C Sharp), Microsoft tarafından geliştirilen bir programlama dili. 2002’de Microsoft’un .NET Framework’ünün 1.0 sürümüyle tanıtıldı. O zamandan beri C#, her .NET güncellemesine karşılık gelen çeşitli revizyonlardan geçti. Günümüzde Windows programları ve web uygulamaları oluşturmak için en popüler programlama dillerinden biri.
  • JAVA: Java, Sun Microsystems tarafından geliştirilen üst düzey bir programlama dili. Başlangıçta set üstü kutular ve taşınabilir cihazlar için programlar geliştirmek için tasarlanmıştı ancak daha sonra web uygulamaları oluşturmak için popüler bir tercih haline geldi.
  • Python: Python, nesne yönelimli, yorumlamalı, birimsel (modüler) ve etkileşimli yüksek seviyeli bir programlama dili. Girintilere dayalı basit söz dizimi, dilin öğrenilmesini ve akılda kalmasını kolaylaştırır. Bu da ona söz diziminin ayrıntıları ile vakit yitirmeden programlama yapılmaya başlanabilen bir dil olma özelliği kazandırıyor.
  • Bit, Byte, Kilobit, Kilobyte, Megabit, Megabyte, Gigabit, Gigabyte ve Daha Fazlası: Binary digit’in kısaltması olan bit, bilgisayar verilerini ölçmek için kullanılan en küçük ölçüm birimidir. 0 veya 1’lik tek bir ikili değer içerir. “Bit” ve “bayt” terimleri sıklıkla karıştırılır ve hatta kulağa benzer geldikleri ve her ikisi de “B” harfiyle kısaltıldıkları için birbirinin yerine kullanılırlar. Ancak doğru yazıldığında, bitler küçük “b” harfiyle, baytlar ise büyük “B” harfiyle kısaltılır. Bu iki terimi karıştırmamak önemlidir, çünkü bayt cinsinden yapılan herhangi bir ölçüm sekiz kat daha fazla bit içerir. Örneğin, 4 KB boyutundaki küçük bir metin dosyası 4.000 bayt veya 32.000 bit içerir. Özetle 1 byte 8 bite karşılık gelir. Aynı şey mega ve giga şeklindeki tabirler için de geçerli. Dosya boyutları 1024’lü basamaklar halinde katlanarak artar. 1 megabyte 1024 bayt, 1 gigabyte 1024 megabyte, 1024 gigabyte 1 terabyte, 1 terabyte ise 1 petabyte’a eşit. Sonrasında zettebyte ve yottabyte geliyor. Genellikle dosyalar, depolama aygıtları ve depolama kapasitesi bayt cinsinden ölçülürken, veri aktarım hızları bit cinsinden ölçülür. Örneğin, bir SSD’nin depolama kapasitesi 240 GB olabilirken, bir indirme 10 Mbps hızında aktarılabilir. Ek olarak, bitler 32 bit veya 64 bit işlemci gibi işlemci mimarisini tanımlamak için de kullanılır.
  • Driver (Sürücü): Aygıt sürücüsü, bir bilgisayara bağlı donanım bileşenlerini veya çevre birimlerini yöneten, bunların bilgisayarla sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlayan, kullanıcı arayüzü (UI) olmayan bir yazılım programıdır. Başka bir deyişle, PC’ye bağlı belirli bir aygıtı çalıştıran özel bir yazılımdır. Donanıma bir yazılım arayüzü sunarak işletim sistemlerinin ve diğer bilgisayar uygulamalarının donanım işlevlerine erişmesini sağlar.
  • WHQL: Windows Hardware Quality Labs (Windows Donanım Kalite Laboratuvarları) kelimelerinin kısaltması olan WHQL, işletim sistemleriyle uyumluluk için donanım ve sürücülere yönelik test hizmetleri sağlayan bir Microsoft platformu.
  • Algoritma: Bir algoritma, belirli bir görevi gerçekleştirmek için tasarlanmış bir dizi talimattan oluşur. Bu, iki sayıyı çarpmak gibi basit bir işlem veya sıkıştırılmış bir video dosyasını oynatmak gibi karmaşık bir işlem olabilir. Arama motorları, belirli sorgular için arama dizinlerinden en alakalı sonuçları görüntülemek için tescilli algoritmalar kullanır.
  • API (Application Programming Interface): API, programcıların yazılım oluşturmak veya harici bir sistemle etkileşim kurmak için kullanabilecekleri bir dizi komut, işlev, protokol ve nesnedir. Geliştiricilere, kodu sıfırdan yazmak zorunda kalmamaları için genel işlemleri gerçekleştirmeleri için standart komutlar sağlar. Web uygulaması, işletim sistemi, veri tabanı, donanımlar, grafikler ve yazılım kütüphanesi için kullanılabilir.
  • Troubleshooting (Sorun Giderme): Sorun giderme, bir sorunun kaynağını teşhis etme sürecidir. Donanım, yazılım ve diğer birçok ürünle ilgili sorunları gidermek için kullanılır. Sorun gidermenin temel teorisi, en genel olası sorunlarla başlamak ve ardından daha spesifik sorunlara doğru yaklaşımı daraltmaktır.
  • Bug: Hata olarak Türkçeleştirebileceğimiz bug, herhangi bir yazılımın düzgün çalışmasını engelleyen yazılım kodlamasındaki bir hatayı temsil eder.
  • Cross-platform (Çapraz Platform): Bir programın birden fazla cihazda ve yazılım platformunda çalışabilme yeteneğini ifade eder.
  • Safe Mode (Güvenli Mod): Güvenli Mod, bir işletim sistemini başlatmak için kullanılan özel bir tanılama modudur. Bilgisayarı yalnızca önyükleme için gereken en düşük sistem dosyalarıyla başlatır ve tüm üçüncü taraf sürücülerini ve yardımcı programlarını devre dışı bırakır. Sorunları gidermek ve çözmek için bilgisayarın normalde önyükleme yapmayacağı zamanlarda önyükleme yapmasına yardımcı olabilir.
  • Developer (Geliştirici): Developer kelimesi teknoloji dünyasında yazılım geliştiriciler için kullanılır. Yazılım geliştirme, tek olarak veya ekip olarak çalışan yazılım geliştiriciler tarafından gerçekleştirilir.
  • Backend (Arka Uç): Bilgisayar dünyasında backend, kullanıcıların görmediği bir web sitesinin veya yazılımın herhangi bir bölümünü ifade eder. Bir programın veya web sitesinin kullanıcı arayüzünü ifade eden frontend’in (ön uç) tam tersidir. Programlama terminolojisinde backend “veri erişim katmanı” iken, frontend “sunum katmanı”dır.
  • Frontend (Ön Uç): Bir yazılım programının veya web sitesinin ön yüzü, kullanıcının etkileşime girdiği her şeyi kapsar. Kullanıcı açısından frontend ve kullanıcı arayüzü eş anlamlıdır. Geliştirici açısından bakıldığında arayüzün işlevini sağlayan arayüz tasarımı ve programlamayı temsil eder.
  • Database (Veritabanı): Veritabanı, bilgisayar sisteminde depolanan yapılandırılmış, organize edilmiş bir veri koleksiyonunu ifade eder. Veritabanları genellikle bilgileri, her kayıt için ilgili verileri ayrılmış alanlarda tutan birden fazla bağlantılı tabloda depolar. Veritabanı yönetim sistemi (DBMS) yazılımı, tablolar arasındaki ilişkileri korur, kayıtları ekler ve günceller ve sorgulara yanıt olarak verileri görüntüler.
  • SQL (Structured Query Language): SQL, bir veritabanındaki bilgilere erişmek ve bunları değiştirmek için kullanılan bir sorgu dilidir. Web geliştiricileri, web sitelerini ve web uygulamalarını veritabanlarına bağlamak için SQL kullanır ve her yüklendiğinde güncel bilgileri görüntüleyebilen dinamik web sayfaları oluşturur. SQL, Oracle Database ve MySQL gibi birçok farklı veritabanı yönetim sistemi tarafından kullanılan veritabanı sorguları için standart bir dildir.
  • Debug (Hata Ayıklama): Hata ayıklama, yazılımdaki hataları (veya kusurları) bulma ve düzeltme görevidir. Hatalar, küçük eksiklerden bellek sızıntılarına veya çökmelere neden olabilecek önemli sorunlardan oluşabilir. Yazılım geliştiricileri, bir programdaki ha
  • Debugger (Hata Ayıklayıcı): En deneyimli programcılar bile genellikle ilk denemelerinde yukarıda bahsettiğimiz çeşitli hata ve kusurlarla karşılaşır. Genellikle bug olarak adlandırılan hatalar programlarda meydana gelebilir ve programcının beklediği gibi çalışmamasına neden olabilir.
  • Framework: Framework terimi yazılım dünyasında geliştirme yapacaklar için sağlanan bir platformu, yazılım iskeletini temsil etmekte. Yazılım geliştiricilerinin belirli bir platform için programlar inşa edebileceği bir temel sağlıyor. Örneğin bir framework, girdiyi işlemek, donanım aygıtlarını yönetmek ve sistem yazılımıyla etkileşim kurmak için kullanılabilen önceden tanımlanmış sınıflar ve işlevler içerebilir.
  • GUI (Graphical User Interface): Grafiksel Kullanıcı Arayüzü, pencereler, simgeler ve düğmeler gibi grafiksel öğeler içeren bir kullanıcı arayüzüdür. Bu terim, 1970’lerde grafiksel arayüzleri komut satırı arayüzleri gibi metin tabanlı arayüzlerden ayırmak için kullanılmaya başlandı. Ancak günümüzde neredeyse tüm dijital arayüzler GUI olarak anılıyor.
  • Root: Bir Android cihazını rootlamak, cihazın kullanıcısına root (veya yönetici) ayrıcalıkları verme sürecidir. Çoğu Android cihaz üreticisi kullanıcı ve uygulama izinlerini varsayılan olarak kısıtlar. Bir cihaz ile root yapıldığında kilitli olan komutlara, sistem dosyalarına ve klasörlere erişim sağlanır. Android cihazda root erişimi, Unix veya Linux sistemindeki süper kullanıcı izinlerine veya bir iOS cihazını jailbreak yapmaya benzer.
  • Jailbreak: Jailbreaking, bir yazılım hatasından yararlanarak üretici tarafından bir cihaza konulan kısıtlamaları kaldırma işlemidir. Genellikle bir iPhone veya iPad’de kök erişimi sağlamayı ifade eder, ancak oyun konsolları gibi diğer cihazlara da uygulanabilir. Kullanıcılar genellikle resmi uygulama mağazalarını atlayarak dış kaynaklardan uygulama yüklemek için cihazlarını jailbreak yaparlar.
  • DRM (Digital Rights Management, Dijital Haklar Yönetimi): DRM, dijital medyadaki telif haklarını korumak için kullanılan bir sistemler koleksiyonu. DRM araçları, korunan medyanın (müzik, video ve e-kitaplar) oynatılmasını ve kullanımını yalnızca geçerli bir lisansa sahip kişiler ve cihazlarla sınırlar. Bu araçlar ayrıca telif hakkıyla korunan dijital medyanın yetkisiz kopyalanmasını ve dağıtımını da sınırlayabilir. DRM, hem indirilen medya dosyalarını hem de akışlı içeriği korumak için kullanılır.
  • Machine Language (Makine Dili): Makine dili veya makine kodu, ikili rakamlardan (birler ve sıfırlar) oluşan düşük seviyeli bir dildir. Swift ve C++ gibi yüksek seviyeli diller, kod bir bilgisayarda çalıştırılmadan önce makine diline derlenmelidir.
  • Firmware (Donanım Yazılımı): Donanım yazılımı, bir teknoloji cihaza özel programlanmış bir yazılım programı veya talimat kümesidir. Aygıtın diğer donanımlarla iletişim kurması için gereken talimatları sağlar. Bir aygıt, donanım yazılımını bir ROM çipinde depolar. İrili ufaklı kullandığınız çoğu aygıtın özel bir donanım yazılımı vardır.
  • OpenCL (Open Computing Languag): Açık Hesaplama Dili olarak bilinen OpenCL, platformlar arası, paralel programlama için açık bir standarttır. Başlangıçta 2008’de Apple tarafından geliştirildi ve şu anda Khronos Group tarafından sürdürülüyor. OpenCL’yi destekleyen ilk büyük işletim sistemi, 2009’da yayınlanan Snow Leopard’dı (Mac OS X 10.6).
  • Factory Reset (Fabrika Ayarlarına Sıfırlama): Fabrika ayarlarına sıfırlama, elektronik bir cihazın yazılımını fabrikadan çıktığı zamanki gibi yeni bir duruma geri getirme işlemidir. Tüm kullanıcı verilerini kaldırır ve yazılım yeni bir cihaz gibi çalışır.
  • Encoding (Kodlama): Kodlama, verileri bir formdan diğerine dönüştürme sürecidir. “Kodlama” fiil olarak kullanılabilirken, genellikle bir isim olarak kullanılır ve belirli bir kodlanmış veri türünü ifade eder. Görüntü kodlama, ses ve video kodlama ve karakter kodlama dahil olmak üzere çeşitli kodlama türleri vardır.
  • DLC (Downloadable Content): İndirilebilir İçerik yani DLC, dijital ortamlarda indirilebilen ek içerik anlamına geliyor. PC, konsol ve mobil oyunlarda yaygın bir özellik haline geldi.
  • Multitasking (Çoklu Görev): Aynı anda birden fazla görevi yapma sürecine verilen isimlendirme.
  • Benchmark (Kıyaslama): Benchmark, bir bilgisayarın performansını diğer bilgisayarlara göre ölçen bir dizi test demek. Bir kıyaslama testi her seferinde tutarlı bir görev kümesi çalıştırır ve sonuçları sayısal bir puan olarak sunarak BT çalışanlarının ve ileri düzey kullanıcıların bir bilgisayarın performansını diğeriyle karşılaştırmasına yardımcı olur. Kıyaslama paketleri bir bilgisayarın genel performansını test edebilir veya CPU, GPU ve depolama diskleri gibi donanım bileşenlerine özel olarak odaklanabilir.
  • Beta: Beta yazılımı, test aşamasında olan ve henüz resmi olarak yayınlanmamış bilgisayar yazılımlarını ifade eder. Beta aşaması alfa aşamasını takip eder ancak nihai sürümden önce gelir. Bazı beta yazılımları yalnızca belirli sayıda kullanıcıya sunulurken, bazıları genel olarak tüm kullanıcılara sunulabilir.
  • Thumbnail: Thumbnail, daha büyük bir resmi temsil eden küçük bir resimdir. Küçük resimler genellikle tek bir alanda birkaç resmin anlık görüntülerini sağlamak için kullanılır. Genellikle dijital fotoğraf düzenleme programları ve görsel arama motorları tarafından kullanılırlar.
  • Launcher: Türkçeye doğrudan “başlatıcı” şeklinde çevrildiğinde tuhaf görünüyor. Launcher, farklı oyun ve uygulamaları kolay erişim için tek bir yerde toplayan uygulama veya platforma verilen isimdir. Biz oyuncuların oyun satın almasına, indirmesine, yüklemesine ve başlatmasına yardımcı olan birçok “launcher, yani başlatıcı” vardır.
  • BSOD (Blue Screen of Death): Hepimizin korkulu rüyası mavi ekran hatası, yabancı kaynaklarda BSOD olarak anılıyor. BSOD, kurtarılamaz bir hata oluştuğunda Windows tarafından görüntülenen bir hata mesajı. Mavi ekran söylemi ise hata mesajının arkasındaki tüm ekranı dolduran mavi arka plan renginden geliyor. Windows 11 ile renk siyaha dönse de BSOD terimi geçerliliğini koruyor.
  • Virtual Machine (VM, Sanal Makine): Sanal makine, yazılım kullanılarak oluşturulan emüle edilmiş bir bilgisayar sistemini temsil ediyor. CPU, RAM ve disk depolama gibi fiziksel sistem kaynakları aynı şekilde kullanmaya devam ediyor, ancak bilgisayardaki diğer yazılımlardan izole edilmiş halde çalışıyor. Ana bilgisayarı etkilemeden kolayca oluşturulabilir, değiştirilebilir veya kaldırılabilir.
  • Loop (Döngü): Döngü, bilgisayar ortamında belirli bir koşul karşılanana kadar bir dizi talimatı tekrarlayan bir programlama yapısıdır. Programcılar değerler arasında geçiş yapmak, sayıların toplamlarını eklemek, işlevleri tekrarlamak ve diğer birçok şey için döngüleri kullanır. Loop kelimesi birçok alanda kullanılabiliyor. Örneğin işletim sisteminiz açılmıyorsa ve sürekli başa dönüyorsa bu “yeniden başlatma döngüsü” yani “loop” olarak adlandırılabiliyor.
  • Open Source (Açık Kaynak): Açık kaynaklı yazılım, kaynak kodu herkese açık olarak sunulan yazılımdır. Herkes açık kaynaklı bir yazılım projesini indirip çalıştırabilir, nasıl çalıştığını görmek için kaynak kodunu görüntüleyebilir veya geliştirmek için değişiklikler yapabilir. Birçok açık kaynaklı yazılım projesi, tek bir geliştirici veya kuruluş yerine bir grup gönüllü yazılım geliştiricisi tarafından sürdürülen bir topluluk çabasıdır.
  • Patch (Yama): Yama, program geliştiricisi tarafından kullanıcıların ve testçilerin bir programda bulduğu sorunları düzeltmek için yayınlanan bir yazılım güncellemesidir. Bir yama genellikle hataları ve güvenlik açıklarını düzeltir, ancak bazı yamalar yeni özellikler ekleyebilir veya mevcut özellikleri değiştirebilir. Çoğu program, yaşam süreleri boyunca birden fazla yama ve diğer güncellemeler alır.
  • Windows: Windows, Microsoft tarafından geliştirilen bir masaüstü işletim sistemidir. Son otuz yıldır Windows, kişisel bilgisayarlar için en popüler işletim sistemi olmuştur.
  • Linux: Linus Torvalds tarafından yaratılan Unix benzeri açık kaynaklı bir işletim sistemi. Onlarca farklı Linux dağıtımı mevcut, bunların hepsi kendine has arayüzlere ve özelliklere sahip.
  • Android: Google tarafından geliştirilen bir mobil işletim sistemi. Birçok akıllı telefon, tablet ve TV tarafından kullanılmakta.
  • iOS: Apple tarafından geliştirilen bir mobil işletim sistemi. Şu anda sadece iPhone’larda kullanılıyor, daha öncesinde artık üretilmeyen iPod Touch’ta da çalışıyordu.
  • macOS: macOS, Apple tarafından geliştirilen ve Mac serisi kişisel bilgisayarlarda çalışan bir masaüstü işletim sistemi. Grafiksel kullanıcı arayüzü ve fare girişi sunan ilk ana akım işletim sistemiydi.
  • DOS (Disk Operating System): DOS, ilk IBM uyumlu bilgisayarlar tarafından kullanılan bir işletim sistemiydi. Komut satırı arayüzüne sahip tek kullanıcılı, metin tabanlı bir yazılım sistemi. IBM ve Microsoft arasındaki bir ortaklıkla geliştirildi ve bu da temelde aynı işletim sistemi olan ancak iki farklı markaya sahip iki sürümle sonuçlandı: Microsoft MS-DOS ve IBM PC DOS.
  • PowerShell: PowerShell, Microsoft tarafından geliştirilen bir yazılım otomasyon teknolojisi. Bir komut satırı ve buna karşılık gelen bir betik dili içermekte. Microsoft, DOS’un eksikliklerini gidermek için 2006 yılında Windows için PowerShell’i tanıtmıştı. 2016 yılında Microsoft, teknolojiyi açık kaynaklı ve çok platformlu hale getirerek Windows, Linux ve macOS için sürümler sağladı.
  • Widget: Widget, bir masaüstü veya ana ekranda uygulamayı başlatmadan bir uygulamadan bilgi ve işlevselliğe hızlı erişim sağlayan küçük bir kullanıcı arayüzü bölmesidir. İşletim sisteminin widget çerçevesi, uygulama çalışmıyorken bile widget’larda veri görüntülemelerine olanak tanımak için uygulamalarla birlikte çalışır. Widget desteği, Windows, macOS, iOS ve Android dahil olmak üzere çoğu masaüstü ve mobil işletim sisteminin bir parçası.
  • UWP (Universal Windows Platform): UWP, Microsoft tarafından oluşturulan bir uygulama geliştirme platformudur. Bir UWP uygulaması, Windows PC’ler, tabletler ve akıllı telefonlar dahil olmak üzere birden fazla cihazda çalışabilir. Bazı UWP uygulamaları, Xbox, HoloLens ve IoT cihazları dahil olmak üzere diğer Microsoft donanım türleriyle uyumlu olabilir.
  • Malware (Malicious Software): Kötü amaçlı yazılım, bir bilgisayar sistemine zarar vermek veya başka istenmeyen eylemlerde bulunmak için tasarlanmış bir yazılım programı kategorisidir.
  • Virüs: Virüs, bir bilgisayardan diğerine geçen bir betik veya kötü amaçlı yazılım parçasıdır. Bir kullanıcıyı enfekte olmuş bir dosyayı açmaya kandıran bir sosyal mühendislik saldırısıyla yayılabilir veya kullanıcı hiçbir şey yapmadan bir bilgisayarı enfekte etmek için yazılım güvenlik açıklarından yararlanabilir. Bir virüs, işleme ve bellek kaynaklarını tüketirken bilgisayarınızdaki dosyaları silebilir, değiştirebilir veya başka performans sorunlarına neden olabilir.
  • Trojan (Truva Atı): Truva atı genel olarak “masum zararlı yazılım” olarak anılsa da bu günümüzde yanlış bir tanımdır. Çünkü her zararlı yazılım kullanıcıya masum gibi gözükmeyi hedefler. Truva atları denilmesinin sebebi tarihi bir olay olan Odysseus’un tahtadan at maketi ile Truva surlarını geçmesidir. Truva atı yani trojan dediğimiz zararlıların temel özelliği sisteme bulaştıklarında kendisini üreten kimsenin emirlerini uygulamak üzere sistemi bir nevi içeriden ona teslim etmektedir.
  • Keylogger: Keylogger, bir bilgisayardaki tuş vuruşlarını kaydeden bir programdır. Bunu bir kullanıcının girdisini izleyerek ve basılan tüm tuşların bir kaydını tutarak yapar. Kayıt bir dosyaya kaydedilebilir veya hatta bir ağ veya İnternet üzerinden başka bir makineye gönderilebilir. Geçmiş yıllarda keylogger ile çok sayıda kullanıcı şifresi çalındı.
  • Rootkit: Rootkit, tespit edilmeden bir bilgisayara yönetici erişimi sağlamak için tasarlanmış yazılım programıdır. Rootkit’ler, uzak sistemlere yetkisiz erişim elde etmek ve kötü amaçlı işlemler gerçekleştirmek için kullanılabildiklerinden en ciddi kötü amaçlı yazılım türlerinden biri olarak kabul edilir.
  • Herhangi bir program DLL’deki koda erişebilir ve birden fazla program aynı anda tek DLL’ye erişebilir.
  • H.264 (Advanced Video Coding, AVC): H.264, yüksek çözünürlüklü videoyu sıkıştırmak için kullanılan çok yaygın bir kodek. H.264 kodlu video, film ve televizyon programlarını yayınlama, video konferans ve Blu-Ray disklerine video depolama gibi birden fazla uygulama için kullanılır. Aynı kalite seviyesinde MPEG-2 sıkıştırılmış bir videonun yaklaşık yarısı kadar bit hızı gerektirir ve 4 ila 8 Mbps’de HD (1920 x 1080) video sunar.
    HEVC (H.265) ve AVC (H.264) Nedir? Hangisi Tercih Edilmeli?
  • H.265 (High Efficiency Video Coding, HEVC): H.265, yüksek çözünürlüklü dijital videoyu sıkıştırmak için kullanılan bir başka video kodeği. Daha eski H.264 kodeğinin halefi olan bu format, etkili bit hızının yarısında benzer kalitede videoyla sonuçlanan daha iyi sıkıştırma sunabiliyor. Ayrıca 8K UHD’ye kadar çözünürlükleri ve HDR video için derin renk derinliklerini destekliyor.
  • AV1: AV1 (AOMedia Video 1), benzer şekilde video içeriğinin sıkıştırılması ve tekrar çözülmesi için kullanılan bir kodlama standardıdır. AV1; Prime Video, Apple TV+ , Disney Plus ve Netflix gibi platformlarda şu anda 4K HDR video için kullanılan HEVC (H.265) formatının halefi olarak planlanmakta. AV1 açık kaynaklı bir standart, yani telifsiz ve kullanmak için lisans gerektirmiyor. Bu da video platformlarının, cihaz üreticilerinin ve dolayısıyla kullanıcıların daha önce HEVC gibi kodeklerle ilişkilendirilen yüksek lisans masraflarından kurtulabileceği anlamına gelmekte.
  • Virtualization (Sanallaştırma): Donanım destekli sanallaştırma olarak da bilinen virtualization, işletim sistemlerinin ve bilgisayarların sanal sürümlerini oluşturma işlemine verilen isimdir. Bu teknoloji temelde AMD ve Intel tarafından sunucu platformları için geliştirildi. Amaçlanan ise işlemcinin performansını artırmak, ayrıca bellek adreslerini ve komut setlerini çevirme gibi sanallaştırma taraflı zorlukların üstesinden gelmek.
  • DLL (Dynamic Link Library): Dinamik Bağlantı Kütüphanesi, Windows’da çalışan programların kullanabileceği derlenmiş bir işlev, veri ve diğer kaynak kütüphanesidir.
  • Raw File (Ham Dosya): Ham dosya, işlenmemiş verilerin bir koleksiyonudur. Ham kavramı, dosyanın bilgisayar tarafından hiçbir şekilde değiştirilmediği, sıkıştırılmadığı veya işlenmediği anlamına geliyor. Ham dosyalar, genellikle verileri yükleyen ve işleyen yazılım programları tarafından veri dosyaları olarak kullanılır.
  • OCR (Optical Character Recognition): Optik Karakter Tanıma, dijital görüntülerdeki metni tanıyan bir teknolojidir. Genellikle taranmış belgelerdeki metni tanımak için kullanılır, ancak başka birçok amaca da hizmet etmekte.
  • Portable Software (Taşınabilir Yazılım): Taşınabilir yazılım, USB flash sürücü gibi çıkarılabilir bir depolama aygıtından çalışan yazılımdır. Çalışması için bir bilgisayara kurulması gerekmez ve ana sistemde veri depolamaz. Bunun yerine, tüm kullanıcı ayarları ve ilgili dosyalar çıkarılabilir sürücüde saklanır.
  • Remote Desktop (Uzak Masaüstü): Bir kullanıcının grafiksel kullanıcı arayüzünü kullanarak bir bilgisayara uzaktan giriş yapmasına ve onu kontrol etmesine olanak tanıyan bir işletim sistemi veya yazılım özelliği. Uzak kullanıcılar, sanki klavye ve farenin başında oturuyormuş gibi uzak bir bilgisayardaki dosyalara erişebilir ve programları çalıştırabilir. Windows, macOS, Unix ve Linux, farklı protokoller ve uygulamalar kullanmalarına rağmen uzak masaüstü bağlantılarını destekliyor.
  • ASCII: Bilgi Değişimi için Amerikan Standart Kodu anlamına gelen ASCII, karakterleri temsil etmek için sayısal kodlar kullanan bir karakter kodlaması. Büyük ve küçük İngilizce harflerin yanı sıra sayılar ve noktalama işaretlerini içeriyor.
  • End User: Son kullanıcı ya da son tüketici, üretilen bir yazılım, donanım veya hizmetin hedeflenen kullanıcısıdır.

Yapay Zeka

  • Artificial Intelligence (AI, Yapay Zeka): Yapay Zeka, özel yazılım çalıştıran bir bilgisayarın akıllıca hareket etme yeteneğidir. Yeni verileri algılama, öğrenme, çıkarımlar yapma ve sorunları çözme gibi beceriler sağlanabiliyor. Bilgisayarların  insan müdahalesi gerektiren işleri yapmasını sağlar. AI, müşteri hizmetleri sohbet robotları ve video oyunu rakipleri gibi basit olanlardan öneri motorları, borsa ticaret robotları ve görüntü oluşturucular gibi daha karmaşık olanlara kadar her türlü görevi halledebilir.
  • AI PC: Bu bilgisayarları yapay zeka ve makine öğrenimi görevlerini yerine getirmek üzere doğru donanım ve yazılım çözümleriyle desteklenen, bazı ekstra özellikler içeren kişisel bir bilgisayar olarak düşünün. Tüm mesele bazı durumlarda yoğun olan yapay zeka ve makine öğrenimi iş yüklerini hızlandırmak, gereksinimleri karşılayabilmek. Bir AI PC’yi tanımlamak için bir araya gelen Intel ve Microsoft, bir bilgisayarın CPU, GPU ve NPU’ya ihtiyaç duyduğunu, ayrıca bu PC’lerdeki klavyede fiziksel bir Microsoft Copilot tuşunun sahip olması gerektiğine karar verdi. Yani Windows 11’e entegre olarak gelen yapay zeka robotu Copilot hızlıca çalıştırılabilecek.
  • Machine Learning (Makine Öğrenimi): Makine öğrenimi, yaygın olarak “ML” olarak kısaltılır, zamanla “öğrenen” veya uyum sağlayan bir yapay zeka (AI) türüdür. Bir programda kodlanmış statik kuralları takip etmek yerine, ML teknolojisi giriş modellerini belirler ve zamanla gelişen algoritmalar içerir.
  • Large Language Model (LLM, Büyük Dil Modeli): Bir dil modeli, yapay zekadan yapmasını istediğiniz şeylere mantıklı ve insan benzeri yanıtlar sağlayan devasa bir metin veri tabanıdır. Çeşitli şirketler tarafından sunulan robotlar, bir istekte bulunduğumuzda yanıt bulabilmek için LLM dediğimiz büyük modellere başvuruyor. LLM, devasa veri kümelerinden elde edilen bilgilere dayanarak metin ve diğer içerik biçimlerini tanıyabilen, özetleyebilen, çevirebilen, tahmin edebilen ve üretebilen bir derin öğrenme algoritması.
  • Neural Network (Sinir Ağı): Sinir ağı, insan beyninin çalışma şekline göre modellenmiş bir yapay zeka hesaplama sistemidir. Verileri işlemek ve verilen bir problemi çözmek için yapay nöronlar olarak birbirine bağlı düğüm katmanlarını kullanır. Sistem, nöronlar arasındaki bağlantıları ve her birinin gerçekleştirdiği işlevleri ayarlayarak zamanla öğrenir.
  • NPU (Neural Processing Unit, Nöral İşlem Birimi): Özünde NPU, makine öğrenimi algoritmalarını yürütmek için tasarlanmış özel bir işlemcidir. Geleneksel CPU ve GPU’ların aksine, NPU’lar yapay sinir ağlarının ayrılmaz bir parçası olan karmaşık matematiksel hesaplamaları yürütmek için optimize ediliyor. Özel tasarlanan nöral işlemciler büyük miktarda veriyi paralel olarak işleme konusunda mükemmel işler çıkarabiliyor. Böylelikle görüntü tanıma, doğal dil işleme ve yapay zeka ile ilgili diğer işler çok daha kolay şekilde halledilebiliyor.
  • Apple Intelligence: Apple Intelligence, Apple’ın günümüzün yapay zeka bilişim trendine yönelik çok modlu, platformlar arası yaklaşımına verdiği isim. Hemen hemen her Apple platformuna ve çoğu yeni Apple aygıtına geliyor. Yeni platform, yazı yazma ve görüntü oluşturma gibi üretken yapay zeka özelliklerinin yanı sıra geliştirilmiş Siri asistanı dahil olmak üzere birçok özellik içeriyor.
  • Windows Intelligence: Microsoft’un yapay zeka özelliklerini kapsayacak şekilde bir araya getirdiği şemsiye terim, AI platformu.
  • Recall AI: Recall, birkaç saniyelik aralıklarla ekranınızın görüntülerini yakalıyor, bu içeriği analiz etmek ve önceliklendirmek için cihaz üzerindeki yerel yapay zekayı kullanıyor. Windows 11’de bulunan özellik, bilgisayarınızda yaptığınız her şeyi doğal dil kullanarak semantik bir şekilde arayabilmenizi sağlayarak Windows’a fotoğrafik bir hafıza kazandırıyor ve kullanıcının yalnızca tanımlayarak bir şeyler aramasına olanak tanıyor.
  • Copilot: Copilot (eski adıyla Bing Chat), Microsoft tarafından geliştirilen ve 7 Şubat 2023’te piyasaya sürülen bir sohbet robotu. Geniş bir dil yelpazesini esas alarak kaynak gösterme, şiir ve şarkı yazma gibi birçok şeyi yapabiliyor.
  • ChatGPT: İnsanlarla sohbet edebilen ve benzersiz, insan benzeri metin yanıtları üretebilen bir yapay zeka sohbet robotu. OpenAI tarafından geliştirilen ChatGPT, yapay zeka sohbet robotları arasında en çok bilineni. ChatGPT, Kasım 2022’deki lansmanından bu yana yapay zeka metin oluşturma fikrini ana akım haline getirdi. Bu artık bir araştırma projesi değil, viral bir hit haline geldi. Hızla tüm zamanların en hızlı büyüyen teknoloji uygulaması oldu ve sadece birkaç ay içinde 100 milyondan fazla kullanıcıya ulaşım sağlandı. Doğal dil sohbet robotunun gücü ve doğruluğu ana cazibe noktasıydı, ancak herkes için denemek için ücretsiz hale getirilmesi de önemliydi.
  • Gemini: Google’ın geliştirdiği Gemini, sadece metinleri değil, görüntüleri, videoları ve sesleri de anlayabilen yeni ve güçlü bir yapay zeka modeli. Çok modlu bir model olan Gemini’nin matematik, fizik ve diğer alanlardaki karmaşık görevleri tamamlayabildiği ve çeşitli programlama dillerinde yüksek kaliteli kodları anlayıp üretebildiği belirtiliyor.
  • Llama: Llama, muazzam metinler ve kod veri kümeleri üzerinde eğitilen, arkasında sosyal medya çatı şirketi Meta’nın olduğu bir yapay zeka modeli. Bu sayede dili kapsamlı bir şekilde anlayıp yanıt verebiliyor ve farklı türlerde yaratıcı içerik yazma, dil çevirisi yapma ve sorularınızı bilgilendirici bir şekilde yanıtlama gibi görevler için uygun hale geliyor.

Ekran/Görüntüleme Terimleri

  • Resolution (Çözünürlük): Bir görüntüyü monitörde görüntülemek için mevcut piksel miktarı. Geleneksel olarak yükseklik ve genişlik olarak ölçülür. Piksel, dijital bir görüntünün en temel, en küçük birimidir. Çözünürlük ise piksel satırlarının ve sütunlarının birleşmesiyle ortaya çıkan görüntü olarak tanımlanabilir. Günümüzde en çok kullanılan çözünürlük çeşitleri:
    • 1280×720 (720p), 1920×1080 (1080p), 2560×1440 (1440p), 3840×2160. (4K ya da ‘ultra-HD’).
  • V-Sync: Dikey senkronizasyon olarak da bilinen V-Sync, bir monitörün yenileme hızını ve kare hızını senkronize etmeye yarıyor. V-Sync bunu, ekran kartınızın saniyede oluşturduğu kare oranını monitörünüzün yenileme hızıyla sınırlayarak yapıyor. Örneğin 75 Hz bir monitörünüz varsa, VSync açtığınızda oyun en fazla 75 FPS görüntü veriyor. Bunun üstünde oluşturulan kareler çöpe atılıyor. Bu sayede ekran kartından gelen kare sayısı ile (Saniyede 75 kare) monitörün tazeleme hızı (Saniyede 75 kez, 75 Hz) senkronize ediliyor. Bu da monitörün kareleri art arda çizmesini sağlayarak yırtılmayı önlüyor.
    • Double Buffering (Çift Arabellekleme): Geçerli kare gösterilirken ve sonraki kare işlenirken çizilen bir kareyi arabellekte saklayan bir V-Sync tekniği. Bunun amacı ekran yırtılması ve titreme riskini azaltmaktır, ancak bazı ek gecikmelere neden olabilir.
    • Triple Buffering (Üçlü Arabellekleme): Çift tamponlamaya benzer şekilde, V-Sync’in iki arka tampon tutmasını bekler. Gecikme süresini de artırır.
  • FPS (Frame per Second, Saniye Başına Kare): Kare hızı, kare olarak bilinen tekli görüntülerin ekranda ne kadar hızlı göründüğünü gösteren bir ölçüdür. Sık sık duyduğunuz FPS terimi Frame per Second, yani saniye başına kare anlamına geliyor. Bu bağlamda, yüksek FPS rakamlarından bahsettiğimizde aslında bir saniyede ne kadar yüksek sayıda kare üretilebildiğini tanımlamış oluyoruz. Bildiğiniz gibi, tüm videolar, fotoğraflar ve oyun görselleri bir araya gelen bir dizi kareden meydana geliyor. Bu karelerin sayısı çok fazla olduğundan ve belirli bir uzaklıktan baktığımız için tek tek ayırt etmemiz mümkün değil. İnsan gözü kare dediğimiz bu küçük resimlerin hızla değiştiğini gördüğünde her şeyi bir hareket olarak yorumlamakta.
  • Refresh Rate (Yenileme Hızı): Ekranınızın yenilenme ve yeni görüntüyü/kareleri gösterme sıklığı. Yenileme hızınız kare hızınız değildir. Monitörünüz, kare hızınızın ne kadar yüksek veya düşük olduğuna bakmaksızın yenileme hızına bağlı olarak ekranı her saniye belirli sayıda yenileyecektir. Yenileme hızı yüksek olduğunda daha akıcı bir görsel deneyim yaşarsınız.
  • Response Time (Tepki Süresi): Milisaniyelerle ifade edilen tepki süresi yani Response Time ise ekrandaki piksellerin renk değiştirme hızıdır. Ekran yenileme hızı yükseldikçe, piksellerin de daha hızlı tepki verip renk değiştirmesi gerekir. Aksi takdirde ekranda ghosting denilen hayalet izi benzeri ya da çamurumsu görüntüler oluşur. Giriş gecikmesi, monitörünüzün ekran kartınızdan gelen veriyi veya klavye/farenizdeki bir düğmeye bastığınızı algılamasının ne kadar sürdüğünü gösterir. Yani oyuncular için önemlidir. 1 ms’lik tepki süresi artık standart haline geldi, maksimumda ise 5 ms’i geçmesini pek istemeyiz.
  • Input Lag (Giriş Gecikmesi): Oyun oynarken, çizim yaparken, özetle bilgisayarı etkileşimli bir şekilde kullanırken hissedilen bir hız vardır. Bilgisayarın tepkiselliğinden sonra burada bir de monitörün tepkiselliği devreye girer. Komutlarımızın sistemde hesaplanması, uygulanması ve monitöre iletilmesinden sonra bir de monitörün bu görüntüyü ekrana getirmesi için gereken süre vardır. İşte bu aradaki gecikme giriş gecikmesidir.
  • G-Sync: NVIDIA tarafından geliştirilen, V-Sync alternatifi değişken yenileme hızı çözümü. G-Sync monitörler kullanıldığında ekran yenileme hızı oyunun kare hızına uyacak şekilde ayarlanır. Bu yaklaşım, ekran yırtılmasını önlerken V-Sync’in kare hızı sınırını atlar.
  • FreeSync: AMD’nin değişken yenileme hızı teknolojisi. FreeSync tüm ekran kartlarında çalışır ve bazı monitörlerde “G-Sync Uyumlu” olarak pazarlanabilir.
  • Adaptive Sync: Değişken yenileme hızı için VESA’nın tasarladığı açık bir standart. Uyumluluğu sağlamak için monitörler ve ekranlar arasında çalışır, ancak bunun dışında FreeSync ve G-Sync ile aynı şekilde çalışır.
  • HDR (Yüksek Dinamik Aralık): Video içeriklerin yanı sıra oyunlarda kullanılabilen, ekranda dinamik renk aralığını artıran teknoloji. Yüksek Dinamik Aralık anlamına gelen HDR, görüntü ve video içeriğinde, ekran panellerinde ve grafik oluşturmada kullanılan, ışık ve rengin maksimum-minimum değerleri arasındaki farkı artıran teknolojileri tanımlamak için kullanılmakta.
  • IPS Panel: IPS, düzlem içi anahtarlama (in-plane switching) kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir terimdir. IPS ekran teknolojisi de diğer bütün ekran paneli teknolojilerinde olduğu gibi, sıvı kristallerin hizalarını kontrol etmek için voltaj kullanır. TN ekran panellerindekinin aksine IPS paneller, kristallerin cam alt tabakalara paralel olduğu farklı bir kristal oryantasyonu kullanır. Geçirilen ışık miktarını değiştirmek için kristalleri kıvırmak yerine, IPS kristalleri gerçekten döndürülür, ki bu da bir dizi faydayı beraberinde getirir. En iyi renkleri ve mükemmel kontrast seviyelerini sunar, ancak daha zayıf siyah renk üretim seviyeleri görmek mümkün.
  • VA Panel: VA, “dikey hizalama” (Vertical Alignment) anlamına gelmektedir. Adından da anlayabileceğiniz üzere, bu ekran teknolojisi ışığın geçmesine izin vermek için bir voltaj uygulandığında eğilen, dikey olarak hizalanmış sıvı kristaller kullanır. İşte bu IPS ve VA ekran panelleri arasındaki temel farktır. IPS panellerde kristaller, alt tabakalara paralelken VA panellerde ise kristaller, alt tabakalara diktir. AU Optronics tarafından geliştirilen AMVA ve Samsung tarafından geliştirilen SVA gibi birçok VA panel sürümü de mevcut. TN panele göre daha öndedir, IPS ekranlara göre genellikle en iyi siyah seviyelerini sunar.
  • TN Panel: TN, en eski LCD panel teknolojisi ve Twisted Nematic, “kıvrımlı nematik” kelimelerinin baş harflerini temsil etmekte. Kıvrımlı nematik, sıvı kristal moleküllerinin voltaj ile kontrol edilebilmesine imkan tanıyan bir efekttir. Kıvrımlı nematik efektine sahip bir LCD’nin gerçek işleyişi biraz daha karmaşık olsa da, esasen kıvrımlı nematik efekti, bir voltaj uygulandığında sıvı kristallerin hizalamasını değiştirmek için kullanılır. Herhangi bir voltaj uygulanmazken, yani kristaller kapalı durumdayken, sıvı kristal molekülleri 90 derece kadar kıvrılır ve polarizasyon katmanları ile birlikte ışığın geçmesine izin verir. Daha sonra bir voltaj uygulandığı zaman, bu sıvı kristaller kıvrılmaz ve ışığı engellerler.
  • Color Gamut (Renk Gamutu, Renk Gamı veya Renk Uzayı): Renk gamları, görüntü veren bir aygıtta yeniden üretilebilen renk spektrumu veya renk uzayı içindeki bir renk aralığını tanımlamak amacıyla belirleniyor. Renk gamının ne kadar geniş olduğuna bağlı olarak her ekran farklı miktarlarda renk gösterir. Örneğin çoğu monitör 16,7 milyon renk üretme yeteneğine sahip, ancak bazı modeller çok daha fazlasını sunabiliyor.
  • sRGB: sRGB için en yaygın kullanılan renk standardı diyebiliriz. sRGB’nin yaygın olmasının sebebi ise giriş ve çıkışında çok az gecikme süresi ve tutarsızlık yaşanması.
  • Adobe RGB: Adobe RBG, sRGB ile rekabet etmek için tasarlanmış ve yine yaygın olarak karşılaştığımız bir standart. Doğru şekilde uygulandığında, Adobe RGB’nin daha geniş bir renk gamı sunması ve renkleri daha gerçekçi bir şekilde göstermesi amaçlandı. Canlı ayrıntılara önem veren Adobe RGB, LCD monitörler ve fotoğrafçılık teknolojileri geliştikçe popüler hale gelmeye başladı.
  • DCI-P3: Sinema ve Televizyon Mühendisleri Derneği, diğerlerinden ayrışmak üzere DCI-P3’ü tanıttı. Daha çok dijital video yakalama ve projeksiyona odaklanan DCI-P3, sRGB’ye kıyasla neredeyse dörtte bir oranında daha geniş bir renk gamı sunuyor. Bu standart sinema düzeyindeki tüm dijital projektörlerle uyumlu. Öte taraftan, yeni nesil iPhone’ların dahili kameraları söz konusu olduğunda DCI-P3 terimiyle karşılaşabilirsiniz.
  • Quantum Dot (Quantum Nokta): Kuantum nokta filtresi panelin üzerinde yer alır ve mevcut renk gamını genişletir. Beyaz LED arka ışıklara olan ihtiyacı ortadan kaldırarak arka aydınlatmayı iyileştirirken daha iyi renkler, daha iyi kontrast, daha yüksek parlaklıklar üretir. Güç kullanımı da düşer.
  • Aspect Ratio (En-boy Oranı): En boy oranı, genişliğin yüksekliğe oranıdır. Standart veya geniş ekran en-boy oranları 4:3 veya 16:9 şeklindedir.
  • Ultrawide (Ultra Geniş): 32:9 ve 21:9 gibi artırılmış genişlik kullanan çok daha geniş en boy oranlarını belirtir.
  • LCD: TN, IPS ve VA dahil olmak üzere sıvı kristal kullanan ekran türünü ifade eder. Eski tarz bir hesap makinesi veya dijital saat bile LCD kullanabilir. Ancak basit bir “LCD” tanımı size bir ekranın göstereceği performans hakkında detay sağlamaz. Panelin kullandığı arka ışık türü (genellikle LED ve ardından daha pahalı olan Mini LED) gibi daha fazla bilgiye ihtiyacımız var. LCD’ler uzun zaman önce katot ışın tüpünü (CRT) ve plazma ekranların yerini alarak tüm dünyada yayıldı. Geçmişte soğuk katot floresan lamba (CCFL) arka aydınlatmalı LCD’ler yaygındı, ancak günümüzde çoğu LCD ekran LED arka aydınlatma kullanıyor. Adından da anlaşılacağı gibi tüm LCD’ler, polarize cam arasına sıkıştırılmış sıvı kristaller ile işlev kazanıyor.
  • LED: Yaygın arka plan aydınlatma teknolojilerinden olan LED, Light Emitting Diode (Işık Yayan Diyot) kelimelerinin bir kısaltması. Bu görüntüleme tekniğinde her bir pikseli aydınlatmak için LED’ler, yani ayrı diyotlar kullanılıyor. Bu tür monitör ve TV’ler, eski nesil muadillerine kıyasla daha az güç tüketirken aynı zamanda daha parlak ve daha stabil görüntüler sunabilir. Tüm LED’ler aynı zamanda LCD’dir, ancak tüm LCD’ler LED değildir. Bu nedenle, genellikle “LCD-LED” gibi etiketlenmiş TN, VA veya IPS ekranlar görebilirsiniz.
  • OLED: Akıllı telefonlarda AMOLED gibi varyasyonlarını gördüğümüz OLED paneller, elektrik verildiğinde ışık yayan karbon bazlı organik materyallerden üretiliyor. LED ve OLED arasındaki en büyük fark işlevleri ve çalışma şekilleri. LED ekran görüntüsü oluşturmaz. Bu aslında şeffaf bir LCD (Sıvı Kristal Ekran) panel tarafından gerçekleştirilir. Ancak LCD’ler kendi ışıklarını yaymadıkları için, arkalarına veya etraflarına yerleştirilen LED’ler tarafından sağlanan arka aydınlatma olmadan panel neredeyse siyah görünür. Özetle, OLED TV’lerin LED ve QLED TV’lere göre temel farkı ışığı üretme şekli.
  • QLED: QLED TV’leri kısaca “Quantum Dot teknolojisi” kullanan LED TV’ler olarak tanımlayabiliriz. Samsung, QLED TV’lerinin piyasadaki diğer LED TV’lere kıyasla daha yüksek parlaklık, daha yoğun siyahlar ve daha fazla renk sunduğunu iddia ediyor. Ultra HD Alliance standartlarını karşılamak için tüm Ultra HD Premium TV’ler Quantum Dot teknolojisi kullanmak zorunda. Samsung, kafa karışıklığını engellemek için Quantum Dot teknolojisini kullanan tüm LED TV’lerin QLED TV olarak adlandırılması gerektiğini savunuyor.
  • QD-LED: Samsung tarafından geliştirilen QD-OLED, düz ekran panelleri alanındaki en yenilikçi teknolojilerden biri. QD-OLED TV teknolojisi, Quantum Dot (QD) ve OLED ekran teknolojisinin bir kombinasyonundan meydana geliyor.
  • Mini-LED: Bahsettiğimiz gibi, LCD paneller ekranı aydınlatmak için arka kısımda LED’ler, yani ışık yayan diyotlar kullanıyor. Mini LED ise 0.2 mm’den daha küçük boyutuyla standart LED’lerden çok daha küçük. Bu sayede tek bir panele yüksek miktarlarda küçük aydınlatma noktası eklenebiliyor, arka ekran aydınlatması daha etkili bir biçimde kullanılabiliyor ve görüntü kalitesi de artıyor.
  • Micro-LED: Mini-LED, bugün kullanılan LED arkadan aydınlatmayla aynı mantığa sahip ancak karartma bölgeleri için daha fazla LED kullanmakta. Micro-LED ise her biri bağımsız olarak aydınlatılabilen, kendinden yayıcı (self-emissive) piksellerle OLED ekranlara benziyor.
  • VGA (Video Graphics Array): Video Grafik Dizisi anlamına gelen VGA, renkli grafikleri görüntülemek üzere eski yıllarda geliştirilen bir bilgisayar grafik standardıdır. Orijinal spesifikasyon, 16 renkte 640 x 480 veya 256 renkte 320 x 200 çözünürlüğü desteklemekte. VGA konnektörü oldukça büyüktür, 15 pinli bağlantı içerir.
  • DVI (Digital Visual Interface): Dijital Görsel Arayüz anlamı taşıyan DVI, monitörleri, projektörleri ve diğer görüntüleme cihazlarını bir bilgisayara bağlamak için kullanılan bir video arayüzü. Tek bir konnektör üzerinden hem analog hem de dijital video sinyallerini destekler, ancak bazı değişken konnektörler yalnızca birini veya diğerini sağlar. DVI, 2000’li ve 2010’lu yıllarda yaygın bir ekran arayüzüydü. Eski sadece analog VGA arayüzünün yerini aldı, 2010’ların ortalarında HDMI ve DisplayPort’un yaygınlaşmasıyla birlikte tarihin tozlu sayfalarına karışmaya başladı.
  • HDMI (High-Definition Multimedia Interface): Yüksek Tanımlı Multimedya Arayüzü anlamına gelen HDMI, ses ve video verilerini tek bir kabloda iletmek için kullanılan dijital bir arayüzün ticari markası ve marka adıdır. Bilgisayarlar, televizyonlar, ses alıcıları, DVD ve Blu-ray oynatıcılar ve oyun konsolları gibi modern ses/video ekipmanları tarafından destekleniyor.
    HDMI 2.1 vs DisplayPort 2.1: Aralarındaki Fark Ne?
  • DisplayPort (DP): DisplayPort, Video Electronics Standards Organization (VESA) tarafından standartlaştırılmış, bilgisayarları ve monitörleri bağlamak için kullanılan dijital bir video ve ses arayüzüdür. Özellikle yeni sürümleri olmak üzere yüksek bant genişliği sağlamakta. DisplayPort, bir önceki dijital bağlantı standardı olan DVI’ın yerini aldı. Ayrıca Mini DisplayPort adı verilen daha küçük bir versiyonu da mevcut.
  • DSC: VESA DSC standardı YCoCg renk uzayı temeline dayanan düşük gecikmeli bir sıkıştırma algoritmasıdır. Display Stream Compression, yüksek bant genişliği gerektiren ekran bağlantılarını yeni bir bağlantı standardına gerek duymadan kullanabilmenizi sağlıyor.

Grafikler

  • DirectX: Microsoft tarafından geliştiricilerin farklı ekran kartları için programlama yapabilmeleri için birleşik bir yol sağlamak üzere geliştirilmiş yazılım seti. Grafik API’si veya uygulama programlama arayüzü, özellikle görseller ve grafik işleme için donanım bileşenlerini kullanan geliştiriciler tarafından uygulamalar oluşturmak için kullanılan araç setidir.
  • OpenGL: DirectX’e benzer, ancak bu açık kaynaklıdır ve herkes tarafından kullanılabilir.
  • Vulkan: AMD’nin artık kullanılmayan Mantle API’sini temel alan OpenGL API’sinin bir evrimi.
  • Direct3D: Direct3D, Windows bilgisayarlar ve Xbox oyun konsolları için bir 3D grafik API. Oyun geliştiricilerinin birçok farklı üreticinin donanımını kontrol etmek için ortak bir komut seti kullanmalarına olanak tanıyan DirectX API paketinin bir parçası. Geliştiriciler, gelişmiş gölgelendiriciler ve ışık efektleri dahil olmak üzere 3D grafikler ve animasyonlar oluşturmak için Direct3D’yi kullanabilirler.
  • DirectX Raytracing (DXR): DirectX RayTracing veya diğer adıyla DXR; Intel, NVIDIA ve AMD ortaklığında geliştirilen bir gerçek zamanlı ışın izleme teknolojisidir. 2018 yılının sonlarında Windows 10 1809 ile beraber geliştiricilere ve kullanıcılara sunuldu. Böylece gerçeğe yakın derecede üç boyutlu görüntüler ve dokular oluşturup işleyebilmek mümkün hale geldi.
  • Pixel (Piksel): Piksel, en basit tabirle “resim öğesi” anlamına gelir. Ekranınızdaki grafiksel bilgilerin küçük bir noktası, – bir rengin temsilidir (genellikle kırmızı, yeşil ve mavi değerleri). Ekran çözünürlüğünüz 1024×768 ise, ekranınız 1024 piksel genişliğinde ve 768 piksel yüksekliğinde bir ızgara gösterir. Tüm pikseller birlikte gösterildiğinde ekranınızda oluşan görüntüyü görürsünüz. Görüntülenen içerik, ekran türünüze, ekran kartı ve çıktı tarafından üretilen veri miktarına bağlı olarak saniyede 60 ila 120 kez güncellenir.
  • Texture (Doku): Bir doku, yüzeyini simüle etmek için 3 boyutlu bir nesneye uygulanan, boyutu değişen, basitçe 2 boyutlu bir görüntüdür. Örneğin  3 boyutlu bir küp sekiz köşeden oluşur. Bir doku uygulanana kadar basit bir kutu gibi görünür. Doku 3 boyutlu nesneye uygulandığında, nesne doku üzerine boyanmış gibi görünür.
  • DirectStorage: Yükleme sürelerini geliştiren bir Microsoft teknolojisi. Ayrıca GPU’nun oyun sırasında varlıkların sıkıştırmasını açmasına izin vererek geçiş takılmalarını azaltan GPU decompress algoritmasına da sahip.
  • DLSS (Deep Learning Super Sampling, NVIDIA Derin Öğrenme Süper Örnekleme): Yalnızca RTX ekran kartlarında bulunan performans artırıcı özelliklerden oluşan bir paket.
    • Frame Generation (Çerçeve Oluşturma): DLSS 3’ün bir parçası olan Frame Gen, ardışık kareleri karşılaştırmak için yapay zeka kullanır, ardından aralarında bir kare oluşturur. Yalnızca RTX 4000 serisi grafik kartlarında çalıştığını da hatırlatalım.
    • Super Resolution (Süper Çözünürlük): Özetle DLSS’nin temeli. Süper Çözünürlük, oyunu daha düşük bir çözünürlükte oluşturup daha yüksek çözünürlüğe yükselterek performansı artırmak için bir AI modeli kullanıyor. Tüm RTX GPU’larda çalışıyor ve bazen “DLSS” veya “DLSS 2” olarak adlandırılıyor.
    • Ray Reconstruction (Işın Yeniden Yapılandırma): DLSS 3.5’te bulunan bir özellik. Tipik ışın izleme denoiser’ını değiştirmek için AI kullanır ve kaliteyi artırır. Yalnızca RTX GPU’larda kullanılabilir.
    • Reflex: Teknik olarak DLSS’nin bir parçası değil fakat DLSS Frame Generation kullanılırken Reflex zorunlu olarak açılır. CPU ve GPU arasındaki iletişime odaklanarak toplam sistem gecikmenizi optimize ederek gecikmeyi azaltır.
  • FSR – AMD FidelityFX Super Resolution (AMD FidelityFX Süper Çözünürlük): Tüm ekran kartı markalarıyla çalışan, AMD’nin geliştirdiği ve sürekli olarak güncellediği algoritma tabanlı görüntü yükseltme aracı. DLSS’nin AMD versiyonu olarak da düşünebilirsiniz.
  • XeSS – Intel Xe Super Sampling (Intel Xe Süper Örnekleme): FSR gibi çoğu ekran kartında çalışan, ancak Intel ekran kartlarında daha iyi performans ve kalite gösteren Intel imzalı yapay zeka tabanlı yükseltme çözümü.
  • Auto SR: Görüntü kalitesini artırmak için NPU’ların gücünden yararlanan Automatic Super Resolution (Auto SR), işletim sistemi düzeyinde geliştirilen (Microsoft tarafından) ilk yükseltme teknolojisi.

İnternet/Bağlantı

  • Internet: İnternet, dünya çapındaki bilgisayar sistemlerini birbirine bağlayan küresel bir geniş alan ağıdır. İnternet “omurgasını” oluşturan birkaç yüksek bant genişliğine sahip veri hattı içerir. Bu hatlar, web sunucuları ve ISS’ler gibi diğer konumlara veri dağıtan büyük İnternet merkezlerine bağlanır.
  • Web: Web, bir web tarayıcısı tarafından erişilebilen sayfalardan oluşan internetin bir alt kümesi olan World Wide Web’in (www) ortak adıdır.
  • URL (Uniform Resource Locator): Tekdüze Kaynak Bulucu anlamı taşıyan URL, İnternet’teki belirli bir web sayfasının veya dosyanın adresidir. Örneğin Technopat’ın URL’si “http://technopat.net”.
    • “http://”  kısmı konuma erişmek için kullanılan protokolü belirten URL eki, “technopat.net” ise sunucu adı veya sunucunun IP adresi.
  • HTTP (Hypertext Transfer Protocol): Hiper Metin Transfer Protokolü, HTTP sunucusu ile yapılan veri alışverişine izin sağlayan protokoldür. İnternet üzerinde bilgi iletmeyi sağlayan HTTP, web tarayıcısı ile bir web sunucusu arasındaki veri iletişimini sağlamakta.
  • Web Host: Bir web sitesini çevrimiçi olarak yayınlamak için bir Web alanına ihtiyacınız vardır. Web alanı web sitenizin tüm sayfalarını depolar ve bunları İnternet’e bağlı bilgisayarlara sunar. “technopat” gibi alan adı aslında belirli bir bilgisayarı işaret eden bir IP adresine bağlıdır. Birisi tarayıcısının adres alanına alan adınızı girdiğinde, IP adresi bulunur ve Web sitesi Web alanından yüklenir.
  • Domain: Domain name yani alan adı, her web sitesini tanımlayan benzersiz bir isimlendirmeyi ifade eder. Örneğin Technopat’ın alan adı technopat.net. Her web sitesinin web sitesine erişmek için kullanılan bir adres görevi gören bir alan adı vardır. Bu alan adları başka birisi tarafından tekrar alınamaz.
  • DNS (Domain Name System, Alan Adı Sistemi): Alan adları, İnternet’teki web siteleri ve diğer hizmetlerin ezberlenebilir isimler almasını sağlamakta. Ancak belirttiğimiz gibi bilgisayarlar İnternet cihazlarına IP adresleriyle erişir. DNS, alan adlarını IP adreslerine çevirir ve bir İnternet konumuna alan adıyla erişmenizi sağlar.
  • Link, Hyperlink: Bağlantı anlamına gelen link, tıkladığınızda veya dokunduğunuzda yeni bir web sayfasına yönlendirilmenizi sağlayan bir HTML nesnesidir. Bağlantılar hemen hemen her web sayfasında bulunur ve web’deki sayfalar arasında gezinmenin basit bir yolunu sağlar. Bu uzun yazı boyunca da başlıklarda çokça “link” göreceksiniz.
  • Latency (Gecikme): Gecikme, bir sinyalin verici modülden alıcı modüle gitmesi için gereken süreyi ifade eder. Ancak bazı kaynaklar vericiden alıcıya ve alıcıdan vericiye geri dönüşe, yani sinyalin gidiş-dönüşüne atıfta bulunmak için de gecikmeyi kullanır.
  • Ping: Ping, genellikle eşanlamlı olarak kullanılır ve gecikme ile karıştırılır. Ancak ilişkili olsa da bu tam olarak doğru değildir. Terimin kökleri, aktif sonar sistemlerinden gelmektedir. Ping, gönderilen sesin bir nevi nabzıdır ve yansımasının ardından geri gelmesini dinler. Bilgisayarlarda ping aslında ağ üzerinden başka bir bilgisayara gönderilen sinyali ifade eder. Bu diğer bilgisayar, daha sonra kendine gelen sinyali geri gönderir, bu da başka bir ping olarak ortaya çıkar. Bu gidiş-dönüş yolculuğunun ölçümü daha sonra gecikme olarak adlandırılır ve buna ping adı verilir.
  • Lag: Lag, bir bilgisayardan gelen yavaş tepkidir. Beklenenden daha yavaş tepki veren herhangi bir cihazı tanımlayabilir, ancak çoğunlukla çevrimiçi oyunlarda kullanılır. Ping değerleri yüksek, yavaş bir internet bağlantınız varsa lag ile karşılaşabilirsiniz.
  • Packet Loss (Paket Kaybı): İnternet trafiği, aynı anda birden fazla veri alışverişi yapan bir yapıdır. Biz de kullandığımız internet hizmetimiz sayesinde her gün internet sitelerinin sunucuları, online oyunları sunucuları ve Discord gibi sesli konuşma servislerinin sunucularıyla veri alışverişi yapıyoruz. Yaptığımız bu veri alışverişi, internet trafiği içinde taşınabilmesi için paketlere ayrılır. Bu paketler de sırasıyla alıcı ve verici arasında döngü oluşturur. Bu döngüde herhangi bir paket karşı tarafa ulaşmazsa, paket kaybı yani packet loss problemi yaşanıyor demektir.
  • Wi-Fi Calling (Wi-Fi Araması): Akıllı telefonlar bir süredir Wi-Fi Araması adı verilen yeni bir teknoloji ile birlikte geliyor. Bu teknolojiyi birçok kez görseniz de ne olduğuyla ilgili bir fikriniz olmayabilir. Wi-Fi Araması, akıllı telefonlarımızın şebeke sinyali yakalayamadığı durumlarda, internet modemlerimiz üzerinden telefon ağına bağlanmasını sağlar. Bu sayede telefonunuz çekmese bile sesli görüşme yapabilir, SMS gönderip alabilirsiniz. Wi-Fi Araması, VoIP ile benzer şekilde çalışıyor. Akıllı telefonumuz hücresel veri paketlerini Wi-Fi ağına bağlı olduğumuz internet ağı üzerinden iletir. Ardından veri karşı tarafa ulaştırılır ve bu sayede görüşme gerçekleştirilir.
  • DSL (Digital Subscriber Line): Dijital Abone Hattı şeklinde Türkçeleştirilien DSL, standart telefon hatları üzerinden dijital sinyalleri aktarmak için kullanılan bir iletişim ortamı.Aynı zamanda ISS’lerin geniş bant İnternet erişimi sağlamalarının en popüler yollarından biri.
  • ADSL (Asymmetric Digital Subscriber Line): DSL’nin bir türü olan Asimetrik Dijital Abone Hattı, geleneksel ses bandı modeminin sağlayabileceğinden daha hızlı veri iletimini bakır telefon hatları üzerinden sağlayan bir veri iletişim teknolojisidir. Pek yaygın olmayan simetrik dijital abone hattından (SDSL) farklıdır. ADSL’de bant genişliği ve bit hızının asimetrik olduğu söylenir, yani gelen veri miktarı (downstream), karşıya yüklenen veri miktarından (upstream) daha büyüktür.
  • müşteri tesislerine (downstream) doğru ters yöndekinden (yukarı akış) daha büyüktür.
  • VDSL (Very high bit rate Digital Subscriber Line): “Çok yüksek bit hızlı Dijital Abone Hattı” kelimelerinden anlaşılabileceği gibi, yüksek hızlı İnternet erişimi sağlayan bir DSL standardından bahsediyoruz. 52 Mbps’ye (saniyede 6,5 megabayt) kadar indirme hızı ve 16 Mbps’ye (saniyede 2 megabayt) kadar yükleme hızı sunan ADSL’nin geliştirilmiş bir sürümüdür. Önceki DSL standartları gibi, VDSL de bakır teller üzerinden çalışır ve mevcut telefon kabloları üzerinden dağıtılabilir.
  • Fiber Optik: Fiber optik kablo, yüksek hızlı bir veri iletim çözümüdür. Işık ışınlarını taşıyan küçük cam veya plastik filamentler içerir. Dijital veriler kablo üzerinden hızlı ışık darbeleri yoluyla iletilir. Bir fiber optik iletimin alıcı ucu, ışık darbelerini bir bilgisayar tarafından okunabilen ikili değerlere çevirir.
  • LAN (Local Area Network): Yerel Alan Ağı, belirli bir konumda bulunan bağlı cihazların bir ağıdır. LAN’lar evlerde, ofislerde, eğitim kurumlarında ve diğer alanlarda bulunabilir.
  • WAN (Wide Area Network): Geniş Alan Ağı, geniş coğrafi alanı kapsayan bir bilgisayar ağıdır. Farklı konumlardaki yerel ağları birbirine bağlayarak daha küçük ağlardan oluşan bir ağ görevi görür. İşletmeler, okullar ve diğer kuruluşlar, cihazları bağlamak ve verileri birden fazla site arasında paylaşmak için kendi WAN’larını kurabilir. İnternet, dünya çapında bilgisayarları ve ağları birbirine bağlayan WAN’ın en belirgin örneğidir.
  • WLAN (Wireless Local Area Network): Kablosuz Yerel Alan Ağı, cihazların kablosuz olarak bağlanmasına ve iletişim kurmasına olanak tanıyan bir ağdır. Cihazların Ethernet kabloları üzerinden iletişim kurduğu geleneksel kablolu LAN’ın aksine, WLAN’daki cihazlar Wi-Fi üzerinden iletişim kurar.
  • CAT 5 & CAT 6: Cat 5 (Kategori 5’in kısaltması) bir Ethernet kablosu türüdür. Saniyede 100 Mbps veya 12,5 megabayta kadar veri aktarım hızlarını destekler. Cat 5 kabloları 100 MHz frekansında çalışır ve bağlı cihazlar arasında 100 metreye kadar uzanabilir. Cat 6 (Kategori 6) ise 250 MHz’de çalışır ve 10 Gbps veri aktarım hızlarını destekler. Cat 6’nın maksimum hızı, bir önceki standart olan Cat 5e’den 10 kat daha yüksek.
  • IP Adresi: IP adresi (Internet Protocol Address), internete bağlı cihazların, ağ üzerinde birbirleri ile veri alışverişi yapmak için kullandıkları adrestir.
  • Statik IP: Statik IP, internete bağlanan bir bilgisayara her bağlandığında farklı bir IP almaması için sabit olarak atanmış olan IP adresidir. Bu adres, her birinde 3 haneli sayı bulunabilen (maksimum 255’e kadar) 4 bölümden oluşur ve internet servis sağlayıcılar tarafından verilir.
  • MAC Adress (MAC Adresi): MAC yani Medya Erişim Kontrolü adresi, kısaca yerel ağlarımızda cihazlarımızı tanımlamamıza yarayan ve 128 bit veriden oluşan kimliklerdir. Günümüzde internetli cihazlar ya ethernet kablolarıyla ya da Wi-Fi üzerinden internete bağlanabiliyor. Modemlerimiz, internete bağlanan cihazları MAC Adresleriyle tanımlayarak kaydeder ve sonraki internet bağlantı isteğinde kullanır. Örneğin akıllı telefonunuzla kablosuz ağa bağlanırken yapılan denetim gibi.
  • ISS (İnternet Servis Sağlayıcı): En temel tanımıyla internet servis sağlayıcı, interneti elde etmenizi sağlayan kuruluşlardır. Ülkemizde birden fazla servis sağlayıcı türü var.
  • Modem: Modem, bilgisayarların telefon hatları üzerinden bilgi iletmesini sağlayan bir donanım parçasıdır. Sinyalleri başka bir cihazla uyumlu bir biçime dönüştürür. Ana amaç internet erişimi sağlamaktır. Modeminizi ve bilgisayarınızı bir yönlendirici olmadan doğrudan bir Ethernet veya USB kablosu kullanarak bağlayabilirsiniz.
  • Router (Yönlendirici): Router yani yönlendirici, evinizde bağlı olan internet ile ağa bağlanması gereken cihazlar arasında bir bağlantı köprüsü oluşturmaya yarar. Esasında adından da anlaşılacağı üzere, cihazlar ve internet arasındaki trafiği “yönlendirir”. xDSL yani ADSL ve VDSL tabanlı altyapıları kullanan kullanıcılar yalnızca bir modeme ihtiyaç duyarken, fiber internet kullanan kişiler, özellikle toplu konutlarda fiber internet kullanan kişiler, ana sonlandırıcı cihazdan çıkan kabloları bir Router’a takar ve bu şekilde internete erişim sağlar.
  • Access Point (Erişim Noktası): Mevcut kablosuz internet ağınızın kapsamasını genişletmek için kullanılır. Bunun dışında, yalnızca kablolu ağ bulunan bir internet ortamında kablosuz internet hizmeti sağlar. Bilgisayarınıza ethernet kablosu ile internet bağlayabilirsiniz; fakat telefondan, tabletten ya da akıllı televizyonlardan aynı anda internet bağlantısı imkânınız yoktur. Access Point’i bu gibi durumlarda kullanabilirsiniz veya daha sık rastlanan bir durum olarak ev internetiniz evin her yerinde çekmeyebilir. Bunun pek çok sebebi olabileceği gibi duvarlar Wi-Fi sinyallerini zayıflatıyor olabilir. Böylece modeme uzak olan odalarda internet bağlantınız zayıf ya da hiç olmayabilir. Bu gibi durumlarda da Access Point kullanarak internet ağ sinyallerinizi güçlendirip evinizin her yerinden sorunsuz bir şekilde internet bağlantısı sağlayabilirsiniz.
  • Ethernet: Ethernet, kablolu bağlantı üzerinden ağdaki bilgisayarları bağlamanın standart yoludur. Basit bir arayüz ve bilgisayarlar, yönlendiriciler ve anahtarlar gibi birden fazla cihazı bağlamak için kullanılır.
  • Wi-Fi: Açılımı Wireless Fidelity olan Wi-Fi, bilgisayarlar, oyun konsolları, dijital ses oynatıcıları ve akıllı telefonlar gibi cihazların kablosuz olarak birbirlerine bağlanmasını sağlayan teknolojidir.
  • Bluetooth: Bluetooth, sabit veya taşınabilir cihazlar arasında kısa mesafelerde veri aktarımı yapmaya veya kişisel alan ağları (PAN) kurmaya yarayan kablosuz bağlantı standardı.
  • VPN: Virtual Private Network, yani Özel Sanal Ağ anlamına gelen VPN, cihazınız aracılığıyla genel ağınız üzerinden internete şifrelenmiş bir bağlantı oluşturan gizlilik ve güvenlik odaklı bir hizmet. VPN aracılığıyla internete bağlanmak istediğinizde genel ağları kullanırken internet içinde güvenli bir şekilde iletişim kurmanız ve veri aktarmanız için özel bir yol oluşturuluyor. Başka bir deyişle, özel ağ kullanmak IP adresinizi internet servis sağlayıcısından (İSS) ve veri toplayan üçüncü taraflardan gizlemek için var.
  • GPS (Global Positioning System): Küresel Konumlandırma Sistemi, bir nesnenin yer konumunu belirlemek için kullanılan uydu navigasyon sistemidir. Otomobiller, akıllı telefonlar ve GIS cihazları gibi birçok ticari ürün dahili GPS alıcıları içermekte. Sivil kullanım için sistem, bir cihazı 16 fit (5 metre) içinde doğru bir şekilde belirleyebilir; arazi ölçümü ve diğer hükümet kullanımları için özel kullanılan cihazlar daha detaylı saptama yapabilir.
  • DHCP: Açılımı Dinamik Ana Bilgisayar Yapılandırma Protokolü olan DHCP, bir İnternet Protokolü (IP) ana bilgisayarına IP adresini, alt ağ maskesi ve varsayılan ağ geçidi gibi diğer ilgili yapılandırma bilgilerini otomatik olarak sağlayan bir istemci/sunucu protokolüdür.
  • 3G: 3G, üçüncü nesil hücresel veri teknolojilerinin bir koleksiyonu. İlk nesil (1G) 1982’de tanıtılırken, ikinci nesil hücresel veri teknolojileri (2G) 1990’ların başında standart hale geldi. 3G teknolojileri 2001’in başlarında tanıtıldı ancak 2007’ye kadar yaygın bir kullanım kazanmadı.
  • 4G: 3G’nin yerini alan bağlantı teknolojisi, “IMT-Advanced” veya “International Mobile Telecommunications Advanced” olarak da adlandırılıyor. 4G, 2005’te Güney Kore’de WiMAX adı altında kullanıma sunuldu ve sonraki birkaç yıl içinde birçok Avrupa ülkesinde kullanıma sunuldu. 2009’da Amerika Birleşik Devletleri’nde kullanıma sunuldu ve sonrasında daha fazla bölgeye yayılmaya başladı.
  • 5G: 5G, 4G’nin ardından gelen hücresel veri teknolojisinin beşinci nesli. LTE dahil 4G ve ilgili teknolojilerin yerini aldı. İlk 5G hücresel ağları 2018’de inşa edilirken, 5G cihazları 2019 ve 2020’de yaygınlaştı. 5G ağları doğası gereği daha verimli çalışıyor. İstasyon başına daha fazla bağlantı ve kullanıcı başına daha yüksek hızlar sağlanabiliyor. 5G ayrıca daha geniş bir radyo frekansı (RF) aralığında çalışacak şekilde tasarlandı ve operatörlerin ağ hizmetlerini genişletmeleri için ultra yüksek mmWave (milimetre dalga) bantlarında yeni olanaklar sunuyor. 5G, yeni frekanslarda ve sistemlerde çalışan tamamen yeni bir teknoloji olduğundan dolayı 4G telefonlarla uyumlu değil.
  • 6G: 6G ise 5G’nin yerini alacak olan altıncı nesil hücresel ağ teknolojisi. Tıpkı Wi-Fi nesillerinin Wi-Fi 5, Wi-Fi 6 ve Wi-Fi 7 gibi artışlarla tanımlanması gibi, hücresel teknolojinin farklı nesilleri de bu şekilde tanımlanıyor. 6G hücresel teknolojisinin hedeflerinden biri sadece video akışı gibi temel içerikleri akıllı telefonlara daha hızlı sunmak değil, aynı zamanda gerçek zamanlı artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik ve küçük akıllı cihazların evlerimizin içinde ve dışında her yerde var olduğu gelecekteki “Nesnelerin İnterneti (IoT)” modelini destekleyebilecek bir hücresel ağ oluşturmak.
  • Upload (Karşıya Yükleme): Yükleme, bir cihazdan diğerine bir ağ veya başka bir bağlantı üzerinden veri gönderme işlemidir. Veri alma eylemi olan indirmenin (download) tam tersidir. Bir ağ bağlantısı aynı anda veri yükleyebilir ve indirebilir. Birçok ev İnternet bağlantısı, verileri indirdiklerinden daha yavaş bir hızda yükler.
    Upload ve Download Nedir?
  • Download (Yükleme, İndirme): Download, fiil veya isim olarak kullanılabilir. Bir fiil olarak, İnternet üzerinden veri alma sürecini ifade eder. İndirme, upload veya İnternet üzerinden başka bir sisteme veri göndermenin tersidir. Bir isim olarak, İnternet’ten alınan bir dosyayı veya bir dosyayı indirme sürecini ifade edebilir.
  • Freeware: Freeware, tescilli olan ve son kullanıcıya hiçbir parasal maliyet getirmeden dağıtılan yazılımı ifade eden bir kavram. Freeware’i açıkça tanımlayan anlaşmalar yoktur; her yayıncı sunduğu freeware için kendi kurallarını tanımlar.
  • Torrent: Torrent, BitTorrent protokolü kullanılarak dağıtılan dosyalar için meta veri içeren bir dosyadır. Torrentler, özel bir dosya sunucusu olmadan merkezi olmayan bir P2P ağı üzerinden her türlü dosyayı paylaşabilir. Torrent uzantılı dosyalar, indirilecek dosyaların kendisini içermez; bunun yerine, bir BitTorrent istemci uygulamasına hangi dosyaları indireceğini ve bunları indirmek için diğer bilgisayarlara nasıl bağlanacağını söyleyen talimatlar sağlar.
  • Firewall (Güvenlik Duvarı): Fiziksel bir güvenlik duvarı, yapıyı veya bölgeyi dış etkenlerden korur. Bilgisayarlardaki güvenlik duvarı da benzer. Güvenilir bir sistem veya ağ ile İnternet gibi dış bağlantılar arasında bir bariyer görevi görür. Bilgisayardaki güvenlik duvarı bir duvardan çok bir filtredir ve güvenilir verilerin içinden akmasına izin verir.
  • SEO (Search Engine Optimization): “Arama Motoru Optimizasyonu yani SEO, web sitenizin arama motoru sonuç sayfalarında  görünürlüğünü ve sıralamasını iyileştirmenin önemli bir sürecidir. SEO’nun nihai hedefi, sitenizi belirli arama sorguları veya anahtar kelimeler için daha alakalı hale getirerek organik trafiği artırmaktır. Bu, arama motorlarının web sitenizin içeriğini anlamasına ve değer vermesine yardımcı olan çeşitli stratejiler ve teknikler aracılığıyla elde edilir ve sonuçta görünürlüğün ve potansiyel müşterilerin artmasına yol açar.
  • FTP (File Transfer Protocol): Dosya Aktarım Protokolü, dosyaları İnternet üzerinden aktarmak için tasarlanmış bir protokoldür. FTP sunucusunda depolanan dosyalara, web tarayıcısı, FTP yazılım programı veya komut satırı arayüzü gibi bir FTP istemcisi kullanılarak erişilebilir.
  • Influencer: Kelime anlamı olarak “etkileyici” şeklinde çevrilen Influencer, sosyal medya ortamında ürünleri, hizmetleri veya etkinlikleri tanıtan kişi olarak biliniyor. Instagram, X ve YouTube gibi platformlarda sayısız influencerle karşı karşıya gelebilirsiniz, genellikle takipçi sayıları fazladır.
  • Hashtag: Hashtag, bir tweet’teki anahtar kelimeleri etiketlemek için kullanılan bir sayı sembolü (#) temsil ediyor. “Hashtag” adı Twitter (X) tarafından türetildi ve belirli kelimeleri etiketlemek için kullanıldığı için “hash” (sayı sembolü için başka bir isim) ve “tag” kelimeleri birleşiyor.
  • Meme: Türkçede “miːm” şeklinde okunan meme, genellikle internet ortamında yapılan geyikleri, yani eğlenceli sohbetleri tanımlamak için kullanılıyor. Başka bir deyişle, kişiden kişiye yayılan bir kavram veya davranıştır.
  • Streaming (Akış): Streaming, müzik, video veya diğer medya türlerinin aşamalı olarak indirilirken İnternet üzerinden oynatılmasıdır. Bir dosyayı doğrudan indirmenin aksine, akışlı dosyanın bir kopyası oynatma durduğunda cihazda tutulmaz. Medya, bilgisayarlara, mobil cihazlara ve TV kutusu gibi bir TV’ye bağlanan özel akış cihazlarına akış olarak gönderilebilir.
  • Protocol: Bir protokol, elektronik cihazların birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayan standart bir kurallar kümesidir. Bu kurallar, hangi tür verilerin iletilebileceğini, veri göndermek ve almak için hangi komutların kullanılacağını ve veri aktarımlarının nasıl onaylanacağını içerir.
  • Tunneling (Tünelleme): Tünelleme, bir protokolü kullanan ağ trafiğini veri paketleri içinde başka bir protokol kullanarak taşıma sürecidir. İki cihazın tünel içindeki verilerin doğasını ağdaki diğer cihazlardan gizlemesine olanak tanır. Tünelleme protokolleri trafiği şifreleyebilir, bir VPN için güvenli bir bağlantı sağlayabilir veya desteklenmeyen bir protokol kullanan paketlerin bir ağ üzerinden seyahat etmesine izin verebilir.
  • RSS (Really Simple Syndication): RSS, standart bir XML biçimi kullanarak çevrimiçi içerik akışlarını yayınlama yöntemidir. Web siteleri, otomatik olarak bu akışa abone olan herkese gönderilen yeni makaleler, blog yazıları, podcast’ler ve diğer içeriklerden oluşan bir akış sağlamak için RSS kullanır. İnsanlar, akış okuma yazılımında makaleleri okumak ve podcast oynatıcısında podcast’ler almak için RSS akışlarına abone olabilir.
  • Search Engine (Arama Motoru): Bir arama motoru, internette bilgi bulmaya yardımcı olan web tabanlı bir yazılım aracıdır. Arama yapmak için kullanılan platformlar, öncelikle sayfa başlıklarını, içeriği ve diğer meta verileri kullanarak web sayfalarının bir dizinini oluşturur. Bir kullanıcı arama motoruna sorgu girdiğinde, dizininde eşleşen sayfaları arar, bulduklarını sıralamak için bir algoritma çalıştırır ve ardından bir sonuç listesi sunar. Bu sonuç sayfası ayrıca bir Arama Motoru Sonuç Sayfası veya SERP olarak da bilinir.
  • Spam: Spam, istenmeyen toplu mesajlar için kullanılan bir terimdir. Spam genellikle önemsiz e-postalar için kullanılmakta, ancak kısa mesajlar, telefon görüşmeleri veya sosyal medya mesajları şeklinde de olabilir. Birçok e-posta hizmeti, istenmeyen postayı algılayan ve gelen kutusu yerine önemsiz posta klasörüne gönderen otomatik bir istenmeyen posta filtresi içeriyor.
  • Web Development (Web Geliştirme): Web geliştirme, web siteleri oluşturma, yaratma ve sürdürme anlamına gelir. Web tasarımı, web yayımcılığı, web programlama ve veritabanı yönetimi gibi yönleri içerir.
  • HTML (Hypertext Markup Language): HTML, web sayfaları oluşturmak için kullanılan dildir. “Köprü Metni (Hypertext)”, bir HTML sayfasının içerebileceği köprü metinlerini ifade eder. “İşaretleme dili (Markup language)” ise etiketlerin sayfa düzenini ve sayfadaki öğeleri tanımlamak için kullanılma biçimini tanımlar.
  • CSS (Cascading Style Sheets): CSS, programcıların HTML gibi bir bilgisayar işaretleme diliyle yazılmış öğeleri biçimlendirmek için kullanabilecekleri bir bilgisayar dilidir.
  • PHP: PHP: Hypertext Preprocessor, web geliştiricilerinin dinamik web siteleri oluşturmak için kullandığı bir betik dilidir. Genellikle Apache web sunucularına varsayılan olarak, MySQL ile birlikte “LAMP” yapılandırmasının bir parçası olarak yüklenir.
  • WordPress: WordPress, web siteleri oluşturmak ve sürdürmek için kullanılan ücretsiz bir içerik yönetim sistemi. Kullanım kolaylığı ve benzersiz bloglama özellikleri, web’deki en popüler bloglama aracı haline gelmesini sağladı.
  • Blog: Web log yani web günlüğü kelimelerinin kısaltmasından türetilen blog, düzenli olarak yayınlanan gönderilerden oluşan bir web sitesi türü. Makaleler, haberler ve diğer metin tabanlı içerik türleri yer alabilir. Bir blog genellikle tek bir kişi veya küçük bir grup tarafından yönetilir; tek bir konuya odaklanabilir veya yazarın deneyimlerine, görüşlerine ve uzmanlığına göre çok çeşitli konuları kapsayabilir.
  • Cloud (Bulut): Bulut terimi, bir bulut imajının WAN gibi büyük bir ağı belirtmek için kullanıldığı erken ağ diyagramlarından gelir. Bulut sonunda tüm İnternet ile ilişkilendirildi ve iki terim artık eşanlamlı olarak kullanılıyor. Bulut ayrıca toplu olarak “bulut bilişim” olarak etiketlenen belirli çevrimiçi hizmetleri tanımlamak için de kullanılabilir.
  • Server (Sunucu): Sunucu, web üzerinden istemci isteklerine yanıt vermek için HTTP kullanan yazılım ve donanımı temsil eder.
  • Cookie (Çerez): Çerez, bir web sitesi tarafından oluşturulan ve web tarayıcınız tarafından kaydedilen küçük bir veri miktarıdır. Amacı, bir yazılım uygulaması tarafından oluşturulan bir tercih dosyasına benzer şekilde sizin hakkınızdaki bilgileri hatırlamaktır.

Bir yanıt bırak

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.