Legend of Zelda Tears of the Kingdom incelemesiyle Hyrule’nin tanıdık ama bir o kadar yabancılaşan dünyasına bir kez daha dönüyoruz. Bu kez çok daha harika özellikler ve çok daha mükemmelleştirilmiş bir açık dünya deneyimiyle.
Tears of the Kingdom’ı bir haftadır aralıksız oynuyorum. Aralıksız derken ciddiyim. Evde, yolda, yatakta uyumadan önce, bazen tuvalette… Ve halen oyunun sadece yüzeyini kazımışım gibi hissediyorum. Görebilecek şeylerin hiç sınırı yokmuş gibi geliyor.
Japonya’daki oyun stüdyolarının son yıllarda yaptığı açık dünya oyunları resmen, batılı stüdyoların takkesini düşürdü. Hazırladıkları haritaların devasa bir “to do list” ten ibaret olması hiç bu kadar gözüme batmamıştı. Aslında derinleştiremedikleri oynanış mekaniklerini bir şekilde devasa açık dünya ve günün sonunda hiçbir şey ifade etmeyen hikayelere bağladıkları hiç bu kadar kanıma dokunmamıştı.

Breath of Wild, Elden Ring ve şimdi de Tears of the Kingdom… Bu üç oyun da, ki Elden Ring zaten açık dünya olarak kendine Zelda’yı örnek alan bir yapım-, daha iyisini hak ettiğimizi bizlere gösterdi. Tears of the Kingdom koca haritayı sizin oyun alanınız olması için ustalıkla tasarlamış. Gez, keşfet, öğren, daha iyi yetenekler kazan, daha iyi çözümler üret, kendi yollarını bul, çevreni kullan, problemlere kendi bakış açınla yaklaş…
Mesela ilk oyunda da çok güzel yeteneklerimiz vardı ama bunda işler çığırından çıkmış. Ultra Hand yeteneği ile oyun dünyasındaki objeleri sınırsızca hareket ettirebiliyor ve onları birbirine bağlayarak kendi araç gereçlerinizi tasarlıyorsunuz. İşin içine Zonai ırkı ve Zonai cihazları girmiş ve bu cihazlarla yapabileceklerinizin gerçekten bir sınırı yok.
Yukarı düzlemde hareket edeceksiniz diyelim: İster balon kullanın ve ortaya bir ateş yakıp yükselmesini sağlayın. İsterseniz de pervanelerle yükselmesini sağlayın. Veya balonların içine alev püskürten cihazlar yerleştirin ve havayı daha çok genleştirin. Veya kalkanınıza bir tane roket bağlayın. Bunların hepsi aynı işe yarıyor, oyunda hiçbir yerde, hiçbir noktada tek bir doğru yok. Siz bir yere nasıl ulaşmak isterseniz öyle ulaşıyorsunuz.
Aynı şey silahlar için de geçerli silahlarınızı boss’lar ve normal düşmanlardan düşen eşyalarla güçlendirebiliyor, bambaşka silahlara çevirebiliyorsunuz. Daha önce balon yükseltirken kullandığınız alev makinesini kalkana bağlayıp her kalkan çektiğinizde düşmanı alev içinde bırakabiliyorsunuz. Topladığınız materyalleri oklarınızla birleştirip, onların daha güçlü ve farklı etkilerde olmasını sağlayabiliyorsunuz.
Sonra ana görevler sonunda daha önce Breath of Wild’da tanıdığınız dostlarınız bu kez yancı olarak size yardım edebiliyor. Onların özel yeteneklerini kullanabiliyorsunuz, ayrıca savaşlarda da size yardım ediyorlar. O kadar çok mekanik, o kadar çok özellik var ki bunları gördükçe ve açık dünyada kullandıkça her dakikasında Tears of the Kingdom’a aşık oluyorsunuz. İnsanlar bu yetenekleri ve Zonai cihazlarını kullanarak devasa mecha’ar, saldırı dronları yapmaya başladılar bile. Şimdiden en çılgın cihazlar Hyrule topraklarına yayılmış durumda. Keşif için havadan giden araçlar ve size yardımcı olabilecek tonlarca farklı tarif internetin dört bir yanına saçılmış durumda.
Ayrıca sinematik tarafına da iyi kasılmış bu sefer. Bol bol seslendirmeli sahne konulmuş ana görevlere. Yani sunum anlamında da gayet iyi bir oyun var karşımızda. Ve tüm bu anlattıklarımın minnacık Tegra işlemcili bir tablette harika bir şekilde çalışıyor olması gerçekten inanılmaz.
Oyunun ana haritası aslında tasarım olarak çok fazla değişmemi ki internetteki karşılaştırma videolarında bunları gördük zaten. Ama haritanın yapısı ve eklenenler inanılmaz olmuş. Güzel detaylardan birini ilk kez at kaydetmeye geldiğimde yaşadım. Switch’teki daha önce oynadığım Breath of Wild kayıtlarını fark eden oyun önceki oyunda kaydettiğim atları aynı şekilde karşıma çıkarmıştı. Evet, hepsinin ismi Roach. Bir sıkıntı mı var?

Peki, neden Japonlar bu işi bu kadar iyi yapabiliyor da batılı stüdyolar Elder Scrolls V Skyrim’den beri keşif hissi ve açık dünya yapısı olarak bu kadar kaliteli işler ortaya koyamıyorlar. Cevap çok basit arkadaşlar; ellerinde o yetenekli insanlar yok. Bugün 500 kişilik stüdyo da kursan Tears of the Kingdom’ı yeniden yapamazsın. Çünkü bu oyun üzerinde çalışan kişiler muhtemelen alanında dünyanın en iyileri. Evet Amerika’daki Rockstar ve Naughty Dog gibi stüdyolar çok daha detaylı ve incelikle dolu işler ortaya koyabiliyorlar ama bunların oynanışa yansıması yok denecek kadar az. Safkan bir oyun yapmak gerçekten de her yiğidin harcı değilmiş bunu bir kez daha görmüş oldum.
Yahu bu manyaklar oyun motoruna bir modül koymuşlar ve Tears of the Kingdom’da konum bazlı olarak her etkileşimli nesne takip ediliyor. Bunun üstüne zamanı geriye alma adında bir özellik koymuşlar ve bu sayede hareket ettirdiğiniz ve hareket eden her bir nesneyi manipüle edebiliyorsunuz. Tavanlardan geçip anında tepeye çıkabiliyorsunuz. Böylesine mekaniksel bir üstünlükle baş etmek inanılmaz zor.
Hani ben AAA açık dünya oyunlar yapan bir stüdyoda çalışsam bu oyunu gördükten sonra moralim bozulur. Haritaya rasgele koyduğum soru işaretleri ve birbirinin tamamen aynı düşman kampları için sessizce göz yaşı dökerim.

Kesinlikle abartmıyorum, bir örnek vereyim: Oyunda en üst katman Zonailerin gök yüzü bölgesi, orta katman bildiğimiz Hyrule, bir de alt katman var, orası da depths. İşte bu üç katmanında oynanış mekanikleri birbirinden farklı. Her birinde başarılı olmak için diğer katmanda başarılı olmanız gerekiyor. Eğer Hyrule’de mağarala gidip etrafı aydınlatan çiçekler, mantarlar toplamazsanız Depths’e gittiğinizde karanlık yüzünden ilerleyemiyorsunuz. Sonra buradaki düşmanlar size vurduğunda sahip olduğunuz kalpler mühürleniyor ve yemek yeseniz bile geri gelmiyorlar. Bu yüzden ışık noktalarını bulmanız gerekiyor ki kalpler geri açılsın. İşte bu ışık noktaları aynı zamanda yüzeydeki Shrine’ların konumlarını açık ediyor. Eğer bir ışık kökü bulursanız bilin ki aynı nokta da bir de shrine var. Aynı şekilde gökyüzü keşfi için bizi yükseğe fırlatan kuleler çok önemli böylece yeni bölgeleri kolayca açabiliyoruz.
Sonuç olarak Legend of Zelda Tears of the Kingdom şu an yılın oyunu olmak için en büyük aday konumunda. Eğer Switch sahibiyseniz kesinlikle satın almanızı öneririm. Eğer Switch sahibi değilseniz de konsolu almak için güzel bir mazeret diyebilirim.



