Çocuk ve ebeveynin bağına dair

Beraber geçirilen zamandan, insanın sevgiye ihtiyacından ve küçük olanın doğal dürtülerinden ötürü, bir insanın ilk ruhsal ve akli temasını sağladığı ebeveynlerinin kişinin psikolojik oluşumundaki etkileri; yaptıkları, söyledikleri ya da gösterdiklerinin de tesiri ile geride kalan çevreden çoğu zaman bir adım daha öndedir. Fakat çoğu anne babanın; bu tesirin yeteri kadar farkında olmadan ya da karşısındaki ufaklığın kapasitesini tam olarak idrak etmeden hareket etmesi sebebi ile ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişki, emir komuta esasına göre işler bir duruma gelmektedir. Bu hali ile devam eden süreç de çoğunlukla kuşak çatışması denen illete mahal vermektedir. Bu hal içinde de ne eskinin tecrübesinden, ne de yeninin potansiyelinden yeteri kadar faydalanılamamaktadır. Bir kısır döngü içinde kuşaklar heba olmakta ve ilişkinin doğası gereği oluşan sevgi bile zaman zaman bir kenara itilebilmektedir. Burada konuya tesir edebilecekler çocuktan çok ebeveynlerdir ki bu yük; hem çocuğun mevcudiyetine sebep olmaları, hem de hayat tecrübeleri gereği çocuktan daha fazla bilgiye sahip olmalarından ötürüdür.

Bu noktada bazı önemli ayrımları biraz daha belirginleştirmek elzemdir. Çocuk ve ebeveyni arasındaki en önemli bağ olan sevgiyi açmak gerekir. Misal, bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak, ona kıyafet, oyuncak, yemek almak sadece bakımını sağlamaktır. Sevgi barındırıp barındırmadığı çocuk tarafından anlaşılamaz. Çünkü çocuk ya da insan; daha çok tepkilerden, mimiklerden, ses tonundan kısaca kendine yönelmiş olan tavırdan sebep değeri anlayabilmektedir. Yemeğini verenin suratında herhangi bir gülümseme yoksa ya da sesinde iğneleyici bir tavır varsa, karşısındaki kocaman canlı anlamadığı bir dilde yine anlamını ya da sonuçlarını bilmediği bir eylemi neticesinde kendisine sürekli bağırıyorsa ve bağırmasının sebebini bile anlatmaya çabalamıyorsa; çocuk, korkudan sebep varlığını koruma içgüdüsü ile hareket edecek ve itaat ile bağlanma yoluna sevk olacaktır. Lakin bir çocuğu sevmek; ona gülümsemek, sarılmak, dinlemek, anlamak, anlatmak ve yol göstermektir. Onun anlayabileceği seviyeye inmek, en başından itibaren ona öğrenmeyi öğretmek, bilmemekten korkmayı değil de bilmediğini sormaktan korkmaması gerektiğini anlatabilmek, hissettirebilmek gerekir. Aklın ve bilginin üstünlüğü eğer ebeveynde ise çözümü bulma görevi de üstünlüğü iddia edene yakışması sebebi ile yine ebeveyndedir.

Yorumlar

Doğan Cüceloğlu edebiyatını anımsattı. Yazı size ait ise çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Eğer sizin değilse kaynak paylaşır mısınız? Devamını okumak isterim. Hayırlı akşamlar.
 
Doğan Cüceloğlu edebiyatını anımsattı. Yazı size ait ise çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Eğer sizin değilse kaynak paylaşır mısınız? Devamını okumak isterim. Hayırlı akşamlar.

Yorumunuz için teşekkürler. Yazı tarafıma ait. Doğan Cüceloğlu'nun da ismi geçmişken, O'na da Allah'tan rahmet dileyelim.
 

Blog girdisi detayları

Ekleyen
Andar Han
Okuma süresi
2 dakika okuma
Görüntüleme
341
Yorumlar
2
Son güncelleme
Değerlendirme
5,00 yıldız 2 değerlendirme

Hayat kategorisindeki diğer girdiler

Andar Han adlı kullanıcının diğer girdileri

  • Rüya
    Rüyalar içinde kabuslar, Kabuslarla sarılmış rüyalar Karanlık bulaşmış her birine Aydınlığın...
  • Aslın ziyanı
    Kazanmak ya da kaybetmekten ziyade Anlamak veya değer bilmektir, aslolan Kendinin farklı...
  • Bence
    Benim en fazla bildiğim, bendir. Kudretimin tesirini hissedebileceğim Lakin sözümü...
  • Korku
    Korkuyorum, Korkumun sebebi; Çekeceği acıları anlamlandıramayacak olan sevdiklerim Sevmediklerim...
  • Bilgi türleri hakkında
    Bilginin sınıflandırılması, birbirinden ayrılması; düşünsel devinimin bir parçasıdır. Suyun...

Bu girdiyi paylaş

Geri
Yukarı