Merhaba. Bu gün sizler Asobo Studios'un geliştirmiş olduğu A Plague Tale: İnnocence incelememi sunacağım. Oyunumuz AAA indie veya AA olarak geçiyor. AC oyunları, Call Of Duty oyunları gibi yüksek bütçeli değil ama Undertale, Katana Zero kadar da indie değil.
İncelemem 5 kategoriden oluşacak.
1- Hikaye, Hikaye Anlatımı ve Karakterler
2- Grafikler, Karakter Modellemeleri ve Optimizasyon
3- Oynanış ve Mekanikler
4- Seslendirme, Müzikler ve Ses Efektleri
5- Sonuç, Artı ve Eksiler
Hikayeden başlayalım. Spoiler'lar süprizbozan'ın içinde olacak, merak etmeyin.
1- Hikaye, Hikaye Anlatımı ve Karakterler
Senaryodan başlayalım. Oyun 1340'larda, karaveba salgınının olduğu dönemlerde geçiyor.
Oyunda Amicia De Rune adlı karakteri yönetiyoruz, Amicia diye geçiyoruz. Engizisyon askerlerinin muhabbetleri dışında "Amicia De Rune" kelimesini pek duymuyoruz. Babamız bize sapanvari aletimiz ile eğitim veriyor, elmaları vuruyoruz.
Oyun böylece temel mekanik olan "Sapan ile bir şeyler fırlatma"yı öğretiyor. Sunumu iyi ve anlaşılır idi, sağda "Merdivene tırmanmak için E'ye basın" yazısı yerine böyle başlamak çok hoşuma gitti diyebilirim.
Oyun ise genel olarak kardeşimiz Hugo'yu kara veba'dan ve kilise engizisyonundan korumak üzerine.
Askerler Hugo'yu arıyor ve kaçırmaya çalışıyor, sebebi ise oyun ilerlerken yavaştan ortaya çıkıyor. Evet, bir yolculuk hikayesi bu.
Bu yolculuğa 2 kişi başlayıp (3 de denebilir ama kısa bir süre sonra malum olayın olmasıyla 2 kişiye düşüp uzun süre böyle devam ediyoruz) artarak toplamda tam kadro olarak 6 kişiye kadar çıkıyoruz.
Hikaye ilk gerçekçi gitse de sonlara doğru fantastiğe bağlıyor biraz.
Bu fantastiğe bağlama olayını eksi olarak görmüyorum kesinlikle, hatta 1 kısım dışında oyunu oyun yapan kısımlardı diyebilirim.
Hikayede kara veba'nın düşmanımız konumunda olan engizisyon için de ciddi bir sorun olduğunu ve mücadele etmeye çalıştıklarını görebiliyoruz, gerçekçi ve güzel olmuş.
Hikaye oyunun 3/1'inden sonra sarıyor, merak uyandırıyor. Başları pek de sürükleyici değil, kaçıyorsunuz işte.
Hikaye anlatımı ara sahneler ve diyaloglar ile bol bol desteklenmiş, üzerine düşünülmüş. Genelde yapmacık ve kasıntı hissettirmiyor diyaloglar.
Mekanlardaki ambiyans, seslendirme, kasvetli hava ve müzikler de bunu oldukça destekliyor.
En önemli şeylerden biri olan karakterlere geldik.
Amicia De Rune
15 yaşında ama çok daha büyük gösteriyor, olgun birisi. Ara ara ergenlik tripleri tutsa da karakter özelliği diyebilecek kadar sık karşılaşmıyoruz, 3-4 kere falan karşılaşmışızdır. Onlar da bayağı kısa, anlık öfkeler.
Kardeşine ilk başlarda soğuk olsa da sonradan çok ısınıyor ve seviyor. "Sen benim için çok özelsin, seni seviyorum" gibi cümlelerinden değil de onun için endişelenmesinin katlanarak artmasından ve daha samimileşen üslubundan anlıyoruz.
Çok yoğun bir kişiliği yok, normal bir insan. Ekibi iyi toparlıyor.
Hugo De Rune
Hugo, 5 yaşında masum, oldukça saf bir çocuk. Bu masumluğu da kara veba farelerinin saçtığı vahşet karşısında verdiği tepkiler ile çok iyi sağlanmış.
Ses tonu ve diyalogları da bunu destekliyor. En stresli bölümleri bile masumiyeti ile keyifli yapabilen bir karakter.
Annesi konusunda çok hassas, çünkü babasını çok az gördü. Amicia için de annesi bu durumda ama Amicia'nın babasına böyle bir "fazladan" hassasiyeti yok.
Hugo'ya bayağı ısınıyoruz, seviyoruz. Kısa bir süreden sonra onu korumak oyunun dayattığı bir görev değil kişisel bir vazifemiz oluyor.
Melie
Oyunun yarısına yakın bir yerinde peşlerine takılıp başımızı belaya soktuktan sonra erkek kardeşi Arthur ile birlikte tanıştığımız karakter. Erkek kardeşiyle tam da tanışmıyoruz o zaman ama olsun. Kardeşi ile birlikte haydutluk yapıyorlar.
De Rune ailesi gibi bir yaşamları olmadığından bizi garipsiyor. Şehirli-Köylü gibi ama daha büyük bir fark.
Mesela Amicia "Huh" dediğinde dalga geçiyor. Hugo'dan sonra en yoğun kişilikli karakterin bu olduğunu söyleyebilirim. "Çılgın" ve esprili birisi.
Arthur
Melie'nin kardeşi. Bize en çok yardımı dokunup hayatımızı kurtaran karakter olsa da pek samimi olamıyoruz. Hem geç tanışıyoruz, hem de çok sosyal birisi olduğu da söylenemez.
Rodrick
Zırhlı askerlerin boynunu kıracak kadar, kapıları omuzlarıyla parçalayacak kadar kuvvetli birisi. Oldukça da cesaretli birisi. Grubumuza en son ekleniyor ama çabuk samimileşiyoruz.
Kolay öfkelenebilen (İnsanlara öfkelendiğini hiç görmedik, tahtalara tekme falan atıyor ) ve esprili birisi.
Lucas
Lucas adamın dibidir.
İlk tanıştığımız karakter bu. İyi bir kimyacı ve bize çok katkısı oluyor. Kafayı kimya ile bozmuş birisi. Hayatını ona adıyor yani.
Ama gülmüyor. Adamın gülme duyusunu silmişler. Gizli gizli arabesk mi dinliyor diyeceğim de yıl 1342.
Güldüyse de ya hafifçe sırıtmıştır ya da hatırlamıyorumdur. Çok ısınamadım ama emeği çok.
Beatrise
Bayağı saygın (Kimse saygı duymuyor ama hareketleri öyle) ve zeki bir kadın. Bıraktıkları vay dedirtiyor insana.
Hugo'ya bizden önce hep o baktı.
Ama ben ısınamadım, muhtemelen oynadığımız karakter ile samimi olmadıklarından.
Lord
Baş düşmanın sağ kolu. Ayı gibi bir şey. Biraz daha zorlasalar Gulyabani olacakmış. Fazla iri bir karakter.
Ama iri olması oyuna çok büyük avantaj sağlıyor. Hem korkutucu hem de tehlikeli hissettiriyor.
Epi topu 2 defa görüyoruz, boyutu da az görmemize rağmen aklımızda kalmasını sağlıyor.
Vitalis
Baş düşman. Kötü adam işte. Ürkütücü birisi.
Bu kadardı. Karakterler iyi işlenmiş ve hikayeyi en çok destekleyen ögeler. Bu arada 6 kişilik ekibin 6'sını da aynı anda nadir görüyoruz, genelde parça parça ahreket ediyoruz.
2- Grafikler, Karakter Modellemeleri ve Optimizasyon
Grafikler mükemmel, çoğu AAA oyuna taş çıkartır. Işıklandırma, gölgelendirme, tasarımlar falan efsane. Karakter modelleri oyunun en öne çıktığı şey bence. Her ne kadar mimik animasyonları çok da iyi olmasa da görüntü süper. Dokular da gayet iyi ama nadir de olsa patlak verdiği yerler olabiliyor. Bazen durup oyunu izlemek istiyorsunuz.
Şu grafiklere bir bakın ya
Bir de muhteşem ötesi karakter modellemeleri var. Bkz.
Oyunu 2K sabit 60FPS deneyim etmek çok iyiydi. Ha bu arada, optimizasyona gelelim;
Oyunu RX 5600XT, 16GB RAM ve R7 2700X ile birkaç ayar dışında 1440p ultra'da oynadım.
Ekran kartı normalde daha serin çalışırken bu oyunda sapıtıyordu, bu yüzden FPS'yi 60'a sabitledim. Bu sistemle genelde 60-80FPS arası bir performans alabiliyordum. Bence gayet tatmin edici böyle grafiklere göre. Ama bazı yerlerde FPS drop olabiliyor, onu anlamış değilim. Can sıkıcı ama göz arda edilebilir.
Grafik olarak oyuna tam puan veriyorum.
3- Oynanış ve Mekanikler
Bir oyunu oyun yapan şeylerden biri olan, oyundan aldığımız eğlenceyi etkileyen en önemli yere geldik.
Mekanikler nasıl?
Şimdi şöyle anlatayım; mekanikler yavaş ve ağır, onun kafasına sık, oradan koş ona vur, sonra oradan atla vs. yok. Yeni bir bölüme geldiniz; ilk önce düşmanların hareket şemasını ezberleyeceksiniz, sonra mekanı analiz edeceksiniz, kaynaklarınızı kontrol edip gerekli craft'ları yapacaksınız ve sonra geçmeye çalışacaksınız.
Bileğinizden çok aklınızı kullanmanız lazım.
Yukarıda bahsettiğim bütün hesapları yaptıktan sonra da seri ve soğukkanlı olmalısınız, en ufak hatada fareler ve engizisyon birlikleri sizin içinizden geçeceklerdir.
Sapanvari aletimiz Auto-Aim mesela, kafayı veya belli başlı nesneleri hedef alıyor yaklaştırınca. Yavaş oynayışlara gelemeyip hemen sıkılan biriyseniz bu oyunu sevmeniz mümkün değil, aksiyon sekansları dışında bölüm tasarımı olarak çok yavaş ilerleyen bir yapısı var.
Mekanik olarak temel mekanik sapan, her şeyi bu aletle yapıyoruz. İlk başta sadece taş atabilen bu sapan sonradan alev, fareleri bir yere toplayan büyü, alev söndürücü, uyutucu, asit gibi ilerledikçe açılan güzel çeşitlilikler var.
Aynı şekilde bunlar da farklı farklı kullanılabiliyor ve en iyi örnek taş. Katil de olabilirsiniz, ses de çıkarabilirsiniz, zincir de kırabilirsiniz. Zincir kırma olayı da ses, birini kurtarma, birini öldürme gibi farklı farklı şeylerde kullanılabiliyor. Yani sadece sapan ile olabildiğince çeşitlilik oluşturmaya çalışmışlar. Diğer aletler de çeşitlilik sunsa da hiçbirinin taş kadar olmadığını söylemeliyim.
Ayrıca gruba yeni katılan her yeni karakter de yeni özellikler ekliyor. Mesela Melie kilitli kapıları, kasaları açabiliyor, Rodrick kaba kuvvet isteyen yerleri kırabiliyor ve zırhlı askerleri öldürebiliyor, Lucas sürekli yeni şeyler icat edip kullanmamız için veriyor vs.
Bizi olabildiğince sıkmamaya çalışmış oyun. Gizlilik mekanikleri de gayet iyi çalışıyor, zaten oyun gizlilik oyunu.
Eleştirmenler mekaniklerin bir süre sonra sıktığını söylese de oyunun başları dışında ben hiç sıkılmadım, çok hoşuma gitti.
Mekan tasarımları da bence gayet iyi.
Bulmacalar da eh işte. Gizlilik bölümlerini ne kadar sevdiysem bulmacalarda da o kadar sıkıldım. "Işık tut, fareleri kaçır"'ı daha komplike hale getirip duruyor oyun. Bazı kısımları güzel olsa da sıkıyor bir yerden sonra.
Boss savaşları olarak 3 tane boss savaşı var. 1.'si katil olma mekaniğini açıyor, 2.si sonlara doğru, bayağı zorlayıcı ve zevkli, 3.sü ise epik.
Boss savaşlarının sayısı az ama olanlar da hakkını veriyor. İlki hariç, o miniboss gibi.
4- Seslendirme, Müzikler ve Ses Efektleri
Seslendirmeleri tek bir video ile anlatacağım:
Mükemmel. Kötü yüz mimiklerinin açığını kapatıp üzerine bir de hikayeye en çok destek olan ögelerden biri oluyor. O atmosferi çok iyi yaşatıyor. Karakterlere bağlanmamızı sağlayan en büyük etken o. Karakterlerin yüzlerini biraz unuttum ama sesleri hala aklımda. Çok harika seslendirmeler var kısaca.
Müzikler olması gerektiği gibi. Hiçbiri aklımda değil ama durup dikkat edince atmosferin hakkını veriyor. Soundtrack'ini açıp dinlemem ama insanı olması gereken moda iyi sokuyor.
Ses efektleri de iyi. Neden başlığa yazdım bilmiyorum, bir şey patlayınca "bum" diye ses falan çıkıyor işte.
SONUÇ:
Oyun sağlam, bug'lar ve ayrıntı olarak iyi cilalanmış.
Hikayesi saracak oyun arayanlar için birebir. Grafikleri ve seslendirmeleri çoğu AAA oyuna taş çıkartır. XBOX Gamepass ile 1 ayda oynayıp bitirmenizi öneririm.
ARTILARI
-Muhteşem Grafikler
-Muhteşem Seslendirme
-Güzel ve Sağlam Karakterler
-Sürükleyici senaryo
-Özgün Mekanikler
EKSİLERİ
-Sıkıcı Başlangıç
-Pek De İyi Olmayan Surat Mimikleri
-Bulmacaların Bir Süre Sonra Bayması
-Fantastik Ögeler Oyunu Oyun Yapan Şeyler Olsa Da Biraz Daha Ağırdan Verilmeliydi
Kimlere öneririm?
-Sürükleyici hikaye ve farklı bir şeyler denemek isteyenler mutlaka şans vermeli derim.
Kimlere önermem?
-Eğlence ve aksiyon arayıp hızlı oynanış seven insanlara önermem, sıkacaktır.
İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Eğer incelememi incelerseniz sevinirim çünkü ilk defa oyun inceliyorum ve herhangi bir donanımı incelemekten çok daha farklı ve zor olduğunu anladım, hatalarımı görmek isterim.
İncelemem 5 kategoriden oluşacak.
1- Hikaye, Hikaye Anlatımı ve Karakterler
2- Grafikler, Karakter Modellemeleri ve Optimizasyon
3- Oynanış ve Mekanikler
4- Seslendirme, Müzikler ve Ses Efektleri
5- Sonuç, Artı ve Eksiler
Hikayeden başlayalım. Spoiler'lar süprizbozan'ın içinde olacak, merak etmeyin.
1- Hikaye, Hikaye Anlatımı ve Karakterler
Senaryodan başlayalım. Oyun 1340'larda, karaveba salgınının olduğu dönemlerde geçiyor.
Oyunda Amicia De Rune adlı karakteri yönetiyoruz, Amicia diye geçiyoruz. Engizisyon askerlerinin muhabbetleri dışında "Amicia De Rune" kelimesini pek duymuyoruz. Babamız bize sapanvari aletimiz ile eğitim veriyor, elmaları vuruyoruz.
Oyun böylece temel mekanik olan "Sapan ile bir şeyler fırlatma"yı öğretiyor. Sunumu iyi ve anlaşılır idi, sağda "Merdivene tırmanmak için E'ye basın" yazısı yerine böyle başlamak çok hoşuma gitti diyebilirim.
Oyun ise genel olarak kardeşimiz Hugo'yu kara veba'dan ve kilise engizisyonundan korumak üzerine.
Askerler Hugo'yu arıyor ve kaçırmaya çalışıyor, sebebi ise oyun ilerlerken yavaştan ortaya çıkıyor. Evet, bir yolculuk hikayesi bu.
Bu yolculuğa 2 kişi başlayıp (3 de denebilir ama kısa bir süre sonra malum olayın olmasıyla 2 kişiye düşüp uzun süre böyle devam ediyoruz) artarak toplamda tam kadro olarak 6 kişiye kadar çıkıyoruz.
Hikaye ilk gerçekçi gitse de sonlara doğru fantastiğe bağlıyor biraz.
Bu fantastiğe bağlama olayını eksi olarak görmüyorum kesinlikle, hatta 1 kısım dışında oyunu oyun yapan kısımlardı diyebilirim.
Hikayede kara veba'nın düşmanımız konumunda olan engizisyon için de ciddi bir sorun olduğunu ve mücadele etmeye çalıştıklarını görebiliyoruz, gerçekçi ve güzel olmuş.
Hugo'nun annesini bulmak için kaçarken Lord'un onu götürmesi kısmındaki fantastik ögeler gereksizdi bence, kolaya kaçılmış.
Hikaye oyunun 3/1'inden sonra sarıyor, merak uyandırıyor. Başları pek de sürükleyici değil, kaçıyorsunuz işte.
Hikaye anlatımı ara sahneler ve diyaloglar ile bol bol desteklenmiş, üzerine düşünülmüş. Genelde yapmacık ve kasıntı hissettirmiyor diyaloglar.
Mekanlardaki ambiyans, seslendirme, kasvetli hava ve müzikler de bunu oldukça destekliyor.
En önemli şeylerden biri olan karakterlere geldik.
Amicia De Rune
15 yaşında ama çok daha büyük gösteriyor, olgun birisi. Ara ara ergenlik tripleri tutsa da karakter özelliği diyebilecek kadar sık karşılaşmıyoruz, 3-4 kere falan karşılaşmışızdır. Onlar da bayağı kısa, anlık öfkeler.
Kardeşine ilk başlarda soğuk olsa da sonradan çok ısınıyor ve seviyor. "Sen benim için çok özelsin, seni seviyorum" gibi cümlelerinden değil de onun için endişelenmesinin katlanarak artmasından ve daha samimileşen üslubundan anlıyoruz.
Çok yoğun bir kişiliği yok, normal bir insan. Ekibi iyi toparlıyor.
Hugo De Rune
Hugo, 5 yaşında masum, oldukça saf bir çocuk. Bu masumluğu da kara veba farelerinin saçtığı vahşet karşısında verdiği tepkiler ile çok iyi sağlanmış.
Ses tonu ve diyalogları da bunu destekliyor. En stresli bölümleri bile masumiyeti ile keyifli yapabilen bir karakter.
Annesi konusunda çok hassas, çünkü babasını çok az gördü. Amicia için de annesi bu durumda ama Amicia'nın babasına böyle bir "fazladan" hassasiyeti yok.
Babası artık yaşamadığı için olabilir mi?
Hugo'ya bayağı ısınıyoruz, seviyoruz. Kısa bir süreden sonra onu korumak oyunun dayattığı bir görev değil kişisel bir vazifemiz oluyor.
Hugo'nun uzun süreli kaçırılışlarında bayağı üzülüyoruz, keyfimiz kaçıyor. Yani bağlanıyoruz Hugo'ya.
Melie
Oyunun yarısına yakın bir yerinde peşlerine takılıp başımızı belaya soktuktan sonra erkek kardeşi Arthur ile birlikte tanıştığımız karakter. Erkek kardeşiyle tam da tanışmıyoruz o zaman ama olsun. Kardeşi ile birlikte haydutluk yapıyorlar.
De Rune ailesi gibi bir yaşamları olmadığından bizi garipsiyor. Şehirli-Köylü gibi ama daha büyük bir fark.
Mesela Amicia "Huh" dediğinde dalga geçiyor. Hugo'dan sonra en yoğun kişilikli karakterin bu olduğunu söyleyebilirim. "Çılgın" ve esprili birisi.
Arthur
Melie'nin kardeşi. Bize en çok yardımı dokunup hayatımızı kurtaran karakter olsa da pek samimi olamıyoruz. Hem geç tanışıyoruz, hem de çok sosyal birisi olduğu da söylenemez.
Ölümünde şahsen Arthur'un ölmesinden çok Melie'ye üzüldüm.
Rodrick
Zırhlı askerlerin boynunu kıracak kadar, kapıları omuzlarıyla parçalayacak kadar kuvvetli birisi. Oldukça da cesaretli birisi. Grubumuza en son ekleniyor ama çabuk samimileşiyoruz.
Kolay öfkelenebilen (İnsanlara öfkelendiğini hiç görmedik, tahtalara tekme falan atıyor ) ve esprili birisi.
Ölümü üzdü be ;( Bölümün en başından belliydi, offlaya puflaya geçtim o bölümden.)
Lucas
Lucas adamın dibidir.
İlk tanıştığımız karakter bu. İyi bir kimyacı ve bize çok katkısı oluyor. Kafayı kimya ile bozmuş birisi. Hayatını ona adıyor yani.
Ama gülmüyor. Adamın gülme duyusunu silmişler. Gizli gizli arabesk mi dinliyor diyeceğim de yıl 1342.
Güldüyse de ya hafifçe sırıtmıştır ya da hatırlamıyorumdur. Çok ısınamadım ama emeği çok.
Beatrise
Bayağı saygın (Kimse saygı duymuyor ama hareketleri öyle) ve zeki bir kadın. Bıraktıkları vay dedirtiyor insana.
Hugo'ya bizden önce hep o baktı.
Ama ben ısınamadım, muhtemelen oynadığımız karakter ile samimi olmadıklarından.
Lord
Baş düşmanın sağ kolu. Ayı gibi bir şey. Biraz daha zorlasalar Gulyabani olacakmış. Fazla iri bir karakter.
Ama iri olması oyuna çok büyük avantaj sağlıyor. Hem korkutucu hem de tehlikeli hissettiriyor.
Epi topu 2 defa görüyoruz, boyutu da az görmemize rağmen aklımızda kalmasını sağlıyor.
2.Boss savaşında olduğundan avantaj iri olması, epiklik katıyor.
Vitalis
Baş düşman. Kötü adam işte. Ürkütücü birisi.
Son Boss idi ve çok zevkliydi.
Bu kadardı. Karakterler iyi işlenmiş ve hikayeyi en çok destekleyen ögeler. Bu arada 6 kişilik ekibin 6'sını da aynı anda nadir görüyoruz, genelde parça parça ahreket ediyoruz.
2- Grafikler, Karakter Modellemeleri ve Optimizasyon
Grafikler mükemmel, çoğu AAA oyuna taş çıkartır. Işıklandırma, gölgelendirme, tasarımlar falan efsane. Karakter modelleri oyunun en öne çıktığı şey bence. Her ne kadar mimik animasyonları çok da iyi olmasa da görüntü süper. Dokular da gayet iyi ama nadir de olsa patlak verdiği yerler olabiliyor. Bazen durup oyunu izlemek istiyorsunuz.
Şu grafiklere bir bakın ya
Bir de muhteşem ötesi karakter modellemeleri var. Bkz.
Oyunu 2K sabit 60FPS deneyim etmek çok iyiydi. Ha bu arada, optimizasyona gelelim;
Oyunu RX 5600XT, 16GB RAM ve R7 2700X ile birkaç ayar dışında 1440p ultra'da oynadım.
Ekran kartı normalde daha serin çalışırken bu oyunda sapıtıyordu, bu yüzden FPS'yi 60'a sabitledim. Bu sistemle genelde 60-80FPS arası bir performans alabiliyordum. Bence gayet tatmin edici böyle grafiklere göre. Ama bazı yerlerde FPS drop olabiliyor, onu anlamış değilim. Can sıkıcı ama göz arda edilebilir.
Grafik olarak oyuna tam puan veriyorum.
3- Oynanış ve Mekanikler
Bir oyunu oyun yapan şeylerden biri olan, oyundan aldığımız eğlenceyi etkileyen en önemli yere geldik.
Mekanikler nasıl?
Şimdi şöyle anlatayım; mekanikler yavaş ve ağır, onun kafasına sık, oradan koş ona vur, sonra oradan atla vs. yok. Yeni bir bölüme geldiniz; ilk önce düşmanların hareket şemasını ezberleyeceksiniz, sonra mekanı analiz edeceksiniz, kaynaklarınızı kontrol edip gerekli craft'ları yapacaksınız ve sonra geçmeye çalışacaksınız.
Bileğinizden çok aklınızı kullanmanız lazım.
Yukarıda bahsettiğim bütün hesapları yaptıktan sonra da seri ve soğukkanlı olmalısınız, en ufak hatada fareler ve engizisyon birlikleri sizin içinizden geçeceklerdir.
Sapanvari aletimiz Auto-Aim mesela, kafayı veya belli başlı nesneleri hedef alıyor yaklaştırınca. Yavaş oynayışlara gelemeyip hemen sıkılan biriyseniz bu oyunu sevmeniz mümkün değil, aksiyon sekansları dışında bölüm tasarımı olarak çok yavaş ilerleyen bir yapısı var.
Mekanik olarak temel mekanik sapan, her şeyi bu aletle yapıyoruz. İlk başta sadece taş atabilen bu sapan sonradan alev, fareleri bir yere toplayan büyü, alev söndürücü, uyutucu, asit gibi ilerledikçe açılan güzel çeşitlilikler var.
Bkz. çarkın tam açılmış hali
Sondaki boşluk ise verebileceğim en büyük spoiler.
Sondaki boşluk ise verebileceğim en büyük spoiler.
Aynı şekilde bunlar da farklı farklı kullanılabiliyor ve en iyi örnek taş. Katil de olabilirsiniz, ses de çıkarabilirsiniz, zincir de kırabilirsiniz. Zincir kırma olayı da ses, birini kurtarma, birini öldürme gibi farklı farklı şeylerde kullanılabiliyor. Yani sadece sapan ile olabildiğince çeşitlilik oluşturmaya çalışmışlar. Diğer aletler de çeşitlilik sunsa da hiçbirinin taş kadar olmadığını söylemeliyim.
Ayrıca gruba yeni katılan her yeni karakter de yeni özellikler ekliyor. Mesela Melie kilitli kapıları, kasaları açabiliyor, Rodrick kaba kuvvet isteyen yerleri kırabiliyor ve zırhlı askerleri öldürebiliyor, Lucas sürekli yeni şeyler icat edip kullanmamız için veriyor vs.
Bizi olabildiğince sıkmamaya çalışmış oyun. Gizlilik mekanikleri de gayet iyi çalışıyor, zaten oyun gizlilik oyunu.
Eleştirmenler mekaniklerin bir süre sonra sıktığını söylese de oyunun başları dışında ben hiç sıkılmadım, çok hoşuma gitti.
Mekan tasarımları da bence gayet iyi.
Bulmacalar da eh işte. Gizlilik bölümlerini ne kadar sevdiysem bulmacalarda da o kadar sıkıldım. "Işık tut, fareleri kaçır"'ı daha komplike hale getirip duruyor oyun. Bazı kısımları güzel olsa da sıkıyor bir yerden sonra.
Boss savaşları olarak 3 tane boss savaşı var. 1.'si katil olma mekaniğini açıyor, 2.si sonlara doğru, bayağı zorlayıcı ve zevkli, 3.sü ise epik.
Boss savaşlarının sayısı az ama olanlar da hakkını veriyor. İlki hariç, o miniboss gibi.
4- Seslendirme, Müzikler ve Ses Efektleri
Seslendirmeleri tek bir video ile anlatacağım:
Mükemmel. Kötü yüz mimiklerinin açığını kapatıp üzerine bir de hikayeye en çok destek olan ögelerden biri oluyor. O atmosferi çok iyi yaşatıyor. Karakterlere bağlanmamızı sağlayan en büyük etken o. Karakterlerin yüzlerini biraz unuttum ama sesleri hala aklımda. Çok harika seslendirmeler var kısaca.
Müzikler olması gerektiği gibi. Hiçbiri aklımda değil ama durup dikkat edince atmosferin hakkını veriyor. Soundtrack'ini açıp dinlemem ama insanı olması gereken moda iyi sokuyor.
Ses efektleri de iyi. Neden başlığa yazdım bilmiyorum, bir şey patlayınca "bum" diye ses falan çıkıyor işte.
SONUÇ:
Oyun sağlam, bug'lar ve ayrıntı olarak iyi cilalanmış.
Hikayesi saracak oyun arayanlar için birebir. Grafikleri ve seslendirmeleri çoğu AAA oyuna taş çıkartır. XBOX Gamepass ile 1 ayda oynayıp bitirmenizi öneririm.
ARTILARI
-Muhteşem Grafikler
-Muhteşem Seslendirme
-Güzel ve Sağlam Karakterler
-Sürükleyici senaryo
-Özgün Mekanikler
EKSİLERİ
-Sıkıcı Başlangıç
-Pek De İyi Olmayan Surat Mimikleri
-Bulmacaların Bir Süre Sonra Bayması
-Fantastik Ögeler Oyunu Oyun Yapan Şeyler Olsa Da Biraz Daha Ağırdan Verilmeliydi
Kimlere öneririm?
-Sürükleyici hikaye ve farklı bir şeyler denemek isteyenler mutlaka şans vermeli derim.
Kimlere önermem?
-Eğlence ve aksiyon arayıp hızlı oynanış seven insanlara önermem, sıkacaktır.
İncelememi okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Eğer incelememi incelerseniz sevinirim çünkü ilk defa oyun inceliyorum ve herhangi bir donanımı incelemekten çok daha farklı ve zor olduğunu anladım, hatalarımı görmek isterim.