Guillermo del Toro'dan Gothic Bir Şölen: Frankenstein (2025)

frankenstein_technopat1.jpg
İngiliz yazar Mary Shelly'nin 1818'te yayımlanan Gotik başyapıtı "Frankenstein ya da Modern Prometheus", pek çok kez sinemaya uyarlanmıştı. İlk örneği, 1910 Amerikan yapımı bir kısa, sessiz film olsa da insanların genelde aklına gelen Frankenstein filmlerinden ilki ve en önemlisi, 1931 yapımı, James Whale'ın yönettiği ve Boris Karloff'un can verdiği Frankenstein'dır. İnsanlar, nihayet "Frankenstein'ın Canavarı" denen o kült yaratıkla, siyah-beyaz perdede tanışma fırsatını bulmuştur.

File:Frankenstein - Edison Mfg. Co., 1910.webm - Wikipedia

Karloff, bu filmle korku sinemasında bir ikon hâline gelerek, sonrasında "Frankenstein'ın Gelini", "Frankenstein'ın Oğlu" gibi çok çeşitli filmlerde aynı canavarı oynamaya devam etmiştir.

frankenstein_technopat1.jpg


Guillermo del Toro'nun 2025 yapımı Frankenstein'ını Netflix'te izlemeden evvel, sinemada genel olarak "remake" yani yeniden yapımlara büyük bir alerjim vardı. Zira bu tarz yeniden yapımlarda, ilk filmlerin o tatlı nostaljisini ve heyecanını göremeyeceğimi, bu yapımların, eski filmlerin ruhunu yansıtamayacağını düşünürdüm. Ancak del Toro, bu ön yargımı kesinlikle yıktı, diyebilirim. Yazımın devamı spoiler yani sürpriz bozan içerebilir, şimdiden söylemesi! Ancak yaptığım yorumların, filme yönelik heyecanınızı kaçırmasını değil aksine kamçılamasını tercih ederim.

Öncelikle, filmin renk paletine bayıldığımı söylemek isterim. Yeşiller, kırmızılar, yosun, küf ve pas renkleri, Gotik kuleler ve pencereler, Medusa kabartması işlenmiş duvarlar, spiral merdivenli şatolar... Hepsi, izleyen gözlere Gotik bir ziyafet sunarken, sizi filmin evrenine çekiveriyor.

frankenstein_technopat2.jpg


Aslında yönetmenin 2015 yapımı Gotik romantizmi "Crimson Peak"i izleyenler, bu renk paletine, o koca koca merdivenlere ve ıssız şatolara aşinadır. Frankenstein'ın dekorları ve kostümleri, aklıma Crimson Peak'i getirse de, ondan katbekat başarılı ve akılda kalıcı bir film olduğunu düşünüyorum.

frankenstein_technopat3.jpg


Gelelim filmde sevdiğim diğer özelliklere... Öncelikle casting tercihi, çok başarılı ve isabetli olmuş. "Çatlak bilim adamı" Victor Frankenstein rolünde, modern çağın en çok tercih edilen aktörlerinden Oscar Isaac, bize tutkulu ve inandırıcı bir Dr. Frankenstein performansı sergiliyor. Tercihen, 1931 yapımı filmdeki o meşhur: "It's alive!" cümlesini kendisinden de duymayı beklerdim. Bunun yerine yönetmen, harika ama sahneye çok uygun bir değişiklik yapmış ve Doktor'un buradaki son cümlesinin: "It is finished," olmasını sağlamıştır. Bu da çarmıhtaki İsa'nın son sözü olduğu iddia edilen "It is finished/accomplished," sözüne bir göndermedir belki de.

frankenstein_technopat4.jpg


"Pearl" filmi ile oldukça başarılı bulduğum genç oyunculardan Mia Goth ise, filmde hem çatlak bilim adamının tutkuyla aşık olduğu, böceklere ve kelebeklere ilginç bir merak duyan "macabre" genç kız, hem de Frankenstein kardeşlerin annesi rolünde etkileyici bir performans sergiliyor. Charles Dance ve Christoph Waltz gibi rüştünü çoktan ispat etmiş oyuncular ise, göründükleri sahnelerin azlığına karşın seyircide büyük bir etki bırakıyor.

frankenstein_technopat6.jpg


Filmin dekor, kostüm ve oyunculuklarından sonra belki de en çok sevdiğim yönü, felsefi derinliğiydi. Felix Kammerer'ın oynadığı, Çılgın Doktor'un kardeşi rolündeki William Frankenstein'ın, ağabeyi Victor Frankenstein'a yönelttiği şu soru, yeterince beyin gıcıklayıcıydı:

- "Did you ever ask yourself, of all the parts that make that man, which one holds his soul?" (O adamı oluşturan tüm parçaları düşündüğünde, ruhu tutan hangisi, diye kendine sordun mu hiç?) Kardeşi, buna "sormadım," diye cevap verse de, ben bu cümle üzerine uzun uzun düşündüm. Frankenstein'ın Canavarı, oradan buradan toplama yaratık, bir şekilde canlanmıştı canlanmasına, peki ya ruhu neredeydi? Ruh, kalpte miydi? Beyinde mi? Yoksa zavallı yaratığın ruh sandığı şey, oradan buradan toplanan, savaşta yitip gitmiş genç erkek bedenlerinin acı bir yansıması, geçmiş akislerin hortlaksı bir hayaleti, bir rüyası mıydı?

frankenstein_technopat5.jpg


Yaratık, ilk yaratıldığı andan itibaren öyle masum, çocuksu bir merak içinde öyle sorgulayıcıdır ki, hiçbir zaman ona bir canavar gözüyle, iğrenerek bakamayız. Ancak Doktor Frankenstein, Tevrat'taki Tanrı'nın insanı yarattığına pişman oluşu gibi, bu insanı "yarattığı" için çoktan pişman olmuştur belki de. Kelimeleri henüz bilemediği için ona sinirlenir, tıpkı bir zamanlar babasının onu cezalandırdığı gibi elindeki çubukla döver yaratığı. Doktor Frankenstein, aceleci davranmıştır, yaratığı yaratmıştır, evet ancak sonrasında ne yapacağını, bunun nasıl bir sorumluluk doğuracağını veya nasıl bir yol izleyeceğini hiç düşünmemiştir.

Frankenstein'ın Yaratığı rolünde, "Euphoria" dizisiyle tanınan Jacob Elordi, çoğu sahnede ve özellikle kör, ihtiyar adam ile olan sahnelerinde gözlerimi dolduran, harika bir performans sergiledi, diyebilirim. Yüzündeki masumiyet, Yaratığın o çocuksu masumluğunu, kendini, varoluşu ve hayatı öğrenme çabasını çok iyi yansıtmış.

frankenstein_technopat7.jpg


Filmle İlgili İlginç Bilgiler:
-Victor Frankenstein, filmde kırmızı eldiven giyer. Bu, "ellerinde kan olduğunun" ifadesidir.
-Doktor, filmde sürekli süt içer. Bunun için farklı yorumlar söz konusu. Genel kanı, bunun Victor'un aşamadığı "anne" takıntısından kaynaklandığı yönünde. Bense sinemada sürekli süt içerek gösterilen karakterlerin, "villain" olmasına bağlıyorum. Otomatik Portakal'daki Alex, The Boys dizisindeki Homelander karakteri gibi...
-Filmdeki kırmızı melek heykeli, ilkin Başmelek Mikail'i temsil ederken, gittikçe ölüm meleği Azrail'e dönüşür.
-Doktor, laboratuvarını yaktığı zaman, kulesi de yıkılır. Bu, Tarot destesindeki "Kule" kartını temsil eder. Büyük bir yıkım ve ardından gelen büyük bir dönüşümü ifade eder.

Filmden Sevdiğim Alıntılar:
-
The Creature: "An idea, a feeling became clear to me. The hunter did not hate the wolf. The wolf did not hate the sheep. But violence felt inevitable between them. Perhaps, I thought, this was the way of the world. It would hunt you and kill you just for being who you are."
(Yaratık: "Bir fikir, bir his kafamda netleşmişti. Avcı, kurttan nefret etmiyordu. Kurt da koyundan... Ancak aralarındaki şiddet, kaçınılmazdı. Belki de diye düşündüm, dünyanın düzeni böyleydi. Seni, sırf sen olduğun için, avlar ve öldürürdü.")

-Blind Man: "Forgive. Forget. The true measure of wisdom. To know you have been harmed, by whom you have been harmed, and choose to let it all fade."
(Kör Adam: "Affetmek.Unutmak. İşte bilgeliğin gerçek ölçütü! Zarar gördüğünü, sana zarar vereni bilip, yine de bunu sineye çekmek.")

İyi Seyirler!

Yorumlar

Enfes bir filmdi, oyunculuk çok iyiydi. Açıkçası beğenmeyi bekleyerek izlemeye başlamadım.

Hikayenin ilk yarısını ve ikinci yarısını farklı bakış açısından anlatınca sanki film süresi yarıya indi, çok iyiydi.

Film değerendirmesi için de eline sağlık, Frankenstein filminden en iyi sözler, alıntılar olmuş.
 

Blog girdisi detayları

Ekleyen
Beyza Güngör
Okuma süresi
4 dakika okuma
Görüntüleme
131
Yorumlar
1
Son güncelleme
Yer
İstanbul

Eğlence kategorisindeki diğer girdiler

Beyza Güngör adlı kullanıcının diğer girdileri

Bu girdiyi paylaş

Geri
Yukarı