Bunun hakkında birçok yaşanan tartışmayı okudum ancak tatmin edici bir cevap alamadım ne yazık ki. Yeni fikirleri duymak istediğimden daha önce söylenmiş bilimum şeyin tekrarlanmamasını istiyorum. Daha önce sorulmuş soruların bazılarına şimdiden cevap vereceğim;
- Tanrının geleceği bilmesi, özgür irade vermesine engel değildir. Öğretmenin, cevap anahtarını bildiği sınavı yapması, Kötü olduğu bildiği öğrencilere yine de sınav yapması vesayre, hepsi buna bir örnektir.
+ Hayır, hiç biri değildir. Bir öğretmen ne geleceği tam tamına görebilir, ne yaptıklarının sonuçlarını. Bir aciz insanoğlunun yaptığı tahmin ile bir sonsuz güçteki tanrının bildiklerini karşılaştırmamalıyız. Zira bir tanrı, evreni yarattığı anda geleceği biliyorsa, geleceğin o şekilde gitmemesi onun güçsüzlüğünü gösterir. Bildiği şekilde gitmesi de öğretmen metaforunda nasıl bir karşılık alır peki?
Öğretmensiniz. Bir öğrenci yapıyorsunuz. Ona eğitim veriyorsunuz. Ve kötü sonuç alıyor. Fakat bu sırada sizin verdiğiniz eğitimin o çocuğu zaten sınavdan bırakacağını biliyorsunuz? En başından beri sizin yarattığınız çocuğun ne alacağı belliydi, siz önceden biliyordunuz ve çocuğun o durum içinde yapacağı hiçbir şey yoktu. Çünkü harici bir etkiye sebep olsaydı, olaylar sizin tahmin ettiğiniz gibi gitmez ve sizin aslında geleceği yanlış bildiğinizi gösterirdi. Yarattığınız çocuğa sadece potansiyel koymakla kalmıyorsunuz, onun ne kadar çalışacağını ve nasıl çalışacağını da önceden belirliyorsunuz. Bu durumda okulda kalmasının sebebi asla çocuğun kendisi olamaz. Diye düşünüyorum.
- Tanrı birden fazla gelecek yaratmıştır, hepsini bilir fakat hangisini seçeceğinizi size bırakır.
+ Birden çok gelecekten hangisini seçeceğimizi de bilmesi gerekir değil mi?
Konunun İslam'la direkt bir ilgisi yoktur. Tanrısının sonsuz güçlere sahip olduğunu ve aynı zamanda yaratılanların faaliyetlerinden sorgulanacağını iddia eden bütün din mensuplarına sormaktayım soruyu.
Alakasız ve kendini tekrar eden cevaplara hiç tahammülüm yoktur. Din tüccarlığı yapmaya gelenler benden saygı istemez umarım. Raporlayıp geçeceğim bu tarz gönderileri.
1800'lü yılların başında yaşamış matematikçi ve felsefeci Laplace, Laplace'in Cini olarak bilinen meşhur özgür irade eleştirisini ortaya koymuştur. O devirde Newton fiziği etkisiyle, evrenin deterministik bir yapıya sahip olduğu düşünülüyordu. Yani evrendeki herşey neden-sonuç ilişkisine bağlıdır. Atom atoma çarpar, o atom başka atoma çarpar, trilyon kere trilyonlarca atom birbiriyle çarpar, yıldız olur, gezegen olur, bitki olur, hayvan olur, insan olur. İnsan beyni de atomlardan oluştuğuna göre, beynin verdiği kararlar da neden sonuç ilişkisine bağlıdır. Laplace'a göre, evrendeki tüm atomların konumlarını ve durumlarını aynı anda bilebilecek süper güçleri olan bir cin var olsaydı, geleceği rahatlıkla bilebilirdi. Ben de atomlardan meydana gelmiş bir varlık olduğuma göre, yarın sinemaya mı yoksa spora mı gitmeye karar vereceğimi önceden bilebilmesi lazımdı. Laplace'in cininin var olması mümkün olmasa bile, sonuçta evrendeki herşey neden-sonuç ilişkisine bağlı olduğuna göre, geleceğin şimdiden belli olması gerekir. Deterministik evren anlayışı bu sonucu doğurur. Bu durumda özgür iradeden de bahsetmek mümkün olmaz. O zaman ya biz deterministik bir evrende yaşamıyoruz, ya da özgür iradeye sahip değiliz. Laplace'in vurgu yaptığı konu işte buydu. Deterministik evrende özgür iradeden bahsetmek mümkün değildi. Oysa ki biz normal hayatımızda kararlarınızı verirken özgür olduğumuzu düşünürüz.
İslamiyetteki Cebiriye tarikatı da aynı şeyi söyler. Biz ne yaparsak yapalım kaderimiz önceden bellidir. Özgür irade diye bişey yoktur.
Laplace paradoksu, neden-sonuç ilişkisine bağlı, deterministik evren anlayışına karşı ilk ciddi eleştirel yaklaşım olsa da, o zamanın bilimiyle deterministik evren anlayışından vazgeçmek için geçerli bir sebep bulunamamıştır. Ta ki 1982 yılında gerçekleştirilmiş olan Aspect deneyinde kadar. Bu deneyi önemli kılan şey, kuantum fiziğini ispatlamış olması ve deterministik evren anlayışını yerle bir ederek, indeterminizm anlayışını doğurmasıdır. Peki nedir indeterminizm? Kısaca neden sonuç ilişkisinin olmadığı bir evren anlayışıdır.
Kuantum fiziğine göre rastgele ışıma yapan bir atom, gerçekten rastgele ışıma yapar. Aynı türden atomlardan bazıları ışıma yapar, bazıları yapmaz. Ne zaman yapacakları da asla belli olmaz. Örneğin bu rastgele ışıma yapan atomları biz, bankalar gibi yüksek güvenlik gerektiren bilgisayar sistemlerinde, gerçek rastgele şifre üretmek için kullanırız. Kuantum fiziğine göre atomaltı dünyada tamamen rastgelelik hakimdir. Bir elektronun sağa mı yoksa sola mı döndüğünü ölçmeden önce asla bilemeyiz. Ölçtüğümüzde ise asla önceden kestiremiyeceğimiz şekilde ya sağa ya da sola döndüğünü görürüz. Evrenin temeli atomlar olduğuna göre, atomlar neden-sonuç ilişkisine uymadığına göre, evrenin deterministik bir yapıya sahip olduğunu iddia edemeyiz. Hem de özgür irade sorunu ortadan kalkar. Bu nedenle artık hakim olan görüş, indeterministik evren anlayışıdır.
Karl Popper gibi modern felsefecilerin kuantum fiziğinin yorumlamasıyla vardığı sonuca göre, atomaltı dünyadaki bu neden-sonuç ilişkisine bağlı olmayan esnek yapı, Tanrı'nın faaliyet alanıdır. Bu sayede bize özgür irade verir.
İnsan beyni 12 voltluk elektrik enerjisi ile çalışan bir biyolojik süper bilgisayardır. Bilimsel olarak henüz nasıl çalıştığı konusunda en ufak bir fikrimiz olmasa da, deterministik yapıyla çalışan normal bilgisayarlsrımızdan farklı, kuantum fiziği yasalarına uygun çalıştığı konusunda hemfikiriz.
Atomaltı dünyada klasik fizik kanunları tamamen çöker, kuantum fiziği yasaları devreye girer. Kuantum fiziğinde neden-sonuç ilişkisinin tersi de geçerlidir. Yani sonuç nedene, neden de sonuca dönüşebilir. Bilardo masasında duran beyaz topa ıstakamla vurup 3 numaralı topu deliğe soktuğumda, 3 numaralı topun deliğe girmesinin sebebi, beyaz topun ona çarpmasıdır. Normal fizik kanunları böyle işler. Ancak kuantum fiziğinde, atomaltı dünyada işler biraz garipleşir. Eğer bu deneyi bilardo toplarıyla değil de, atomaltı bir parçacık olan elektronlarla yapmış olsaydım, neden ve sonuç yer değiştirebilirdi. Yani 3 numaralı topun deliğe girmesinin sonucu, beyaz topun ona çarpması olabilirdi. 3 numaralı top önce deliğe girip, beyaz top sonradan ona çarpabilirdi. Nedenle sonuç yer değiştirebilir, sonuç nedenden önce gelebilir. Biz buna kuantum fiziğinde zamanın tersine simetrisi deriz.
İşte bütün bu kuantum tuhaflıkları kafa karıştırabilir. Ancak evrenin işleyişin sandığımız gibi olmadığını anlıyalı kısa zaman oldu. Kuantum fiziğine alışmaya ve kabullenmeye çalışıyoruz. Ancak hayatımıza da çoktan girmiş durumda. Kuantum bilgisayarlarla hesap yapıyoruz, elektronik'te, bilgisayar teknolojisinde kuantum yasalarını kullanıyoruz. Bilim tarafından bir türlü açıklanamayan fotosentez olayı, beynin çalışması gibi problemlerde kuantum fiziğinin işlediğini tahmin ediyoruz ve elimizde birçok delil var. Kuantum fiziği sayesinde evrenin arkaplanında işleyen bir process olduğunu biliyoruz. Bazı çağdaş bilim felsefecileri de bu gizli arkaplanın Tanrı'nın faaliyet alanı olarak tanımladığını görüyoruz.
Evrenin işleyişi sandığımızdan daha tuhaf. Verdiğimiz karar, bizim fizik dünyamızda neden-sonuç ilişkisi çerçevesinde geleceğimizi etkileyebilir. Ancak bu evrenin dev bir kuantum bilgisayarı olduğunu söyleyen bilim adamları var. Kuantum dünyasında ise verilen kararlar geçmişimizi de geleceğimiz de etkileyebilir. Hatta kararlarımızın sonuçları nedenlerimiz olur, kararlarımız da sonuca dönüşebilir. Eğer dedikleri gibi bu evren dev bir kuantum bilgisayarı ise, hangisi neden, hangisi sonuç, hangisi diğerinden önce gelir, herşey tepetaklak olur. Belki geçmişiz geleceğimizdir, geleceğimiz de geçmişimizdir. Kabullenmesi zor ama insan kuantum fiziğini öğrendikten sonra artık evrene eskisi gibi bakamaz.
Demişsin ki Tanrı geleceği gördüğü halde engel olamıyorsa bu onun acizliğini gösterir. Bu alakayı nerden kurdun anlamadım. Neden Tanrı'nın acizliği olsun. Sen şu trilyonlarca galaksi içerisindeki trilyonlarca yıldızın etrafında dönen trilyonlarca gezegenden birinde yaşayan ufacık bir varlıksın. Tanrı sana özgür irade vermiş, bir buğday ekiyosun, 50 tane buğday veriyor. 2 tane kuzu büyütüyosun, bi kaç senede 100'lerce koyundan oluşan sürüye sahip oluyosun. Tanrı sana ortamı hazırlamış, özgür irade vermiş dünyaya yollamış. Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın. Şu koca evrende mikrop kadar değerin yok. Daha dünya atmosferinden bile çıkamıyorsun. Ne yaparsan kendine yaparsın. Tanrı'ya yaptıkların dokunmaz. 13 milyar yaşındaki evrende senin ömrün 70 yıl. 3 günlük dünya hayatın, sonsuz hayatın karşısında kelebeğin dala konup kalkması kadar kısa bir zaman. Ne edersen kendine edersin. Ektiğini biçersin. Tanrı istediğine müdahale eder. İstediğini de kendi haline bırakır, ne hali varsa görür. Mikrop gibi yaşayıp ölür gider.