Arkadaşlar merhabalar. Sizlere içimi kemiren bir durumumu anlatacağım. Arkadaşlar konu başlığında da gördüğünüz gibi ben 3 yıldır aynı kişiye aşığım. Bir türlü unutamıyorum. Bir türlü hafızamda silinmiyor. Silinemez zaten ama en azından arka plana çekilebilir. Bu kişiyle nasıl bir ilişkim olduğunu anlatacağım ama öncelikle bir durum değerlendirmesi yapalım. Şimdi benim yaşım 22. Üniversite 4.sınıf öğrencisiyim. Bundan önce lise de bir kişiye aşık oldum. Ama reddedilmiştim. Çok üzülmemiştim, <üniversitedeki durumumun yanında üzülmem, bir hiçtir.> Neyse efendim bu reddedildiğim zamandan birkaç yıl sonra <lise 3 yılları> aşk diyemem ama hoşlanma diyebileceğim birisiyle sevgili oldum. İlk sevgilimdi. Bu yüzden bir özelliği var. Lisenin sonunda da ayrıldık. Bu kişileri, bu konuyu açmadan önce isimlerini bile hatırlamıyordum. Aklıma gelmiyorlardı. Ne de herhangi bir özelliklerini <karakter açısından> hatırlamıyordum. Kısacası bellekte değiller. Belleği geri çağırmadığım sürece de gelmeyecekler. Ama efendim bu malum şahıs sürekli aklımda. Yani tabii 7/24 düşünmüyorum. Şöyle mesela, durduk yerde aklıma geliyor. CS oynuyorum. HS yiyorum bir an. İrkilerek "ulan..." diyorum. Yolda yürüyorum, ekmek alacağım. Bir anda "Yav..." diyorum. Yani bir anda oluyor. Yoksa aşk acısı falan çekmiyorum ya da sürekli ismi dilimde değil. Yani bazen 40 gün hiç ismi bile aklıma gelmiyor. Normal hayatımı yaşıyorum yani. Bu konuyu da bu yüzden açtım. Birden geldi. Bir yazayım dedim. Neyse efendim bu kişiyle olan durumuma geçeyim. Aynı sınıftayız zaten. Birinci sınıftan beri tanıyorum. İlk gördüğümden beri bir etkilenme vardı. Ama böyle pek bir muhabbet olmadığı için ve ben çalıştığımdan dolayı okula pek gelemediğimden pek bir şey olmadı. 2018 Mayıs ayında oynanan GS-BJK derbisinden<çok uzun hikaye> sonra bir yakınlaşma oldu. İkinci sınıfta falan iyice yakınlaştık. Bayağı yakınlaştık. Duygusal olarak büyük bir bağ oluştu ama sürekli tartışmalar oluyordu, sorunlar oluyordu. Hiç sevgili olmadık. Dost gibi bir bağdı yani. Ki ben de o dönemlerde "aşık" olduğumu reddediyordum. Ama aşıktım yani. Ben bildiğiniz yeni ergenliğe girmiş bir birey gibi davranıyordum. Aşırı duygusal ve aşırı mantıksız hareketler. Kendimle kavga ediyordum. Hatta gittim düşüncemi çürütmek için sevgilim falan da oldu. Tabii sağlıklı bir ilişki de olmadı. Neyse bu sorunlardan dolayı malum kişiyle araya mesafe falan girdi 3.sınıfta. Küstük hatta, konuşmadık. Ben bayağı üzgündüm. Sefil durumdaydım. Aşık olduğumu da kabul ettim. Hislerimi içime gömmedim. Gittim de söyledim. "Biliyorum" dedi. Başka da bir şey söylemedi. Sevgilisi falan vardı zaten. Başkasını seviyordu. Ben sadece içimden çıksın diye söyleyeyim dedim. Corona olayı oldu birkaç hafta sonra. Hislerimi söyledikten sonra yüzünü bir daha hiç görmedim. 8 ay oldu işte. Memlekete geldiğimde birkaç ay daha sürdü yıkık durumum. Sonra normal bir birey oldum. Ama dediğim gibi arada sırada aklıma geliyor. Hiç onun adını bile anmadığım günlerin ardından rüyama giriyor. Freud diyor ki; "İtiraf edilmemiş hiçbir his asla ölmez." Bu böyledir. Bilinç dışı dediğimiz çöplük, tamamen ertelenmiş, bastırılmış hislerle doludur. Hepsi, orada öylece nefes alır ve bekler. Ama ben söyledim yani niye ölmedi hala anlamıyorum. Neyse -bayanlar. Öyle bir anlatayım dedim. Yazayım bir yerlere dedim. Çıksın içimden dedim. Okuduğunuz için teşekkür ederim.