Aşk-ı Memnu ve Anna Karenina romanlarında yasak aşk

RAZORONE

Hectopat
Katılım
28 Mart 2020
Mesajlar
414
Çözümler
5
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
*Yazarların hayatı, eserlerin kişi kadrosu ve çatışmaları, iki romanda yasak aşk konusunu işlerken benzer ve farklı yanları ele aldı âdeta tez gibi bir inceleme yorumlarınızı bekliyorum.
Lev nikolayevic tolstoy(9 Eylül 1828 - 20 Kasım 1910)

* Zengin bir ailenin çocuğu olarak 9 Eylül 1828'de Rusya'nın tula şehrinde ki yasnaya polyana adlı konakta doğdu.

* Küçük yaşta anne ve babasını kaybetti ve yakınlarının elinde büyüdü.

* Fransızca'sını ilerletmiştir j. J. Rousseau ve volteirenin eserlerini okuma imkânı bulmuştur. Okumalarının sonucunda bu yazarlardan etkilenmiştir.

* Yasnaya polyana’ ya dönüp yoksul köylülerin arasına katıldı. İlk eseri olan “çocukluğum” bu sıralarda yazdı.

* Bir süre sonra orduya katıldı kafkasya ya gitti ve kafkas halkının yoksulluklarını ele alan gerçekçi hi kayeler yazdı.

* 1854'te kırım savaşı’na subay olarak katıldı. Daha sonra askerlikten ayrılıp petersburg’ a gitti.

* Batı Avrupa ülkelerini uzun bir gezintiye çıktı. Almanya, Fransa ve İsviçre’ de dolaştı. Yurduna dönüşünde yine yasnaya polyana’ ya yerleşti.

* Asalet unvanlarından, lüksten sıkılıyordu. Köyünde bir okul kurdu. Bu okul, öğrenim ve eğitim bakımından yepyeni bir kurumdu. Huzura kavuştuğuna kanaat getirdikten sonra, 1862'de evlendi, bu evlilikten 13 çocukları oldu.

* Eserlerinden en kuvvetli olan iki romanı "savaş ve barış" ile "Anna Karenina'yı" bu dönemde yazdı. Karısı, eserlerini yazmasında en büyük yardımcısıydı.

* Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy'un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitimci olarak da ün kazanmıştı. Yukarıda sayılanların dışında "diriliş", "gençliğim", "çocukluk", "hacı Murat", "ayaklanış", "sergi baba", "tanrı bizim içimizdedir", "kazaklar", "tesadüf", "iki süvari" gibi eserleri vardır.

* Tolstoy 82 yaşındayken, 1910 yılında öldü. Kış ortasında evini terk ettiğinde hasta düştükten sonra, Astapovo'da tren istasyonunda zatürreden öldü. Polis, sınırlandırmak için çalıştı, ama binlerce köylü cenazesinde sokakları doldurdular.

* 82 yaşında vefat eden tolstoy birçok kez büyük sıkıntılar yaşamıştır. Marksizm'den etkilenerek oluşturduğu mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Hristiyan anarşizmini geliştirmeye çalıştığı "tanrının egemenliği içinizdedir" kitabıyla yeni bir hristiyanlık akımı tanımlaması, ortodoks kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Tolstoy, ömrünün son yıllarını büsbütün derbeder bir şekilde geçirdikten sonra, bir küskünlük sonucunda, evini bırakıp yollara düştü. Astapovo tren istasyonunda ölü olarak bulundu. Ölümüne zatürrenin sebep olduğu bilinmektedir. Hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. Eserlerinde bunu eksiksiz olarak yansıtmayı hedef edinmiş en büyük Rus yazarlarından birisi olarak edebiyat ve dünya tarihindeki yerini aldı.

Halit Ziya Uşaklıgil (1866 – 27 Mart 1945)

* 1866 yılında İstanbul eyüp sultan semtinde doğmuştur.

*Uşakizâdeler diye anılan aileye mensuptur.

* Servet-i fünun ve cumhuriyet dönemi Türk romancı ve yazar. (Bazı edebi yazılarını hazine-i evrak dergisinde Mehmet Halid Ziyaeddin adıyla yayımlanmıştır.)

* Servet-i fünun edebiyatının en büyük nesir ustası kabul edilir.

* Ilk büyük Türk romanı yazarı olarak kabul görmüş aşk-ı memnu’nun yazarıdır. Türk romanının batılı bir kimlik kazanmasına önemli katkısı olmuştur.

* Osmanlı imparatorluğu’ nda sultan reşat devri mabeyn başkâtibi (1909 -1912) ve ayan meclisi âyan meclisi üyesi olarak görev yaptı.

* Türk edebiyatına romanları ve hikâyeleriyle damgasını vurmuş bir yazardır.

* Edebiyata Fransızca'dan ve İngilizceden bazı küçük hikâyeler çevirmekle girmişti. Çeşitli konularda yazı ve makalelerin ardından nesir niteliğinde şiirler yazmış, bu ürünlerine “mensur şiirler” adını vermişti. Bu hazırlıklardan sonra ilk roman denemelerini yaptı.
* Fransızca çeviri denemeleri yaptıktan sonra henüz öğrenci iken ilk yazılarını yayımlamaya başladı. Önce İzmir çevresinde kendini tanıttı. Bâzı edebî yazılarını İstanbul’da hazine-i evrak adlı önemli bir dergide “Mehmet halid” adıyla yayımladı. İlk yazısı hazîne-i evrak’ ta çıkan “deniz danası”dır. İlk edebî yazısı (mensur şiir) “aşkımın mezarı” ise tercüman-ı hakikat’te yayımlandı. (23 Nisan 1883)

* İstanbul’a giderek hariciyeci olmak için başvurdu; başvurusu kabul edilmeyince İzmir’e döndü. İstanbul’da bulunduğu süre içinde fransız edebiyat tarihi ile ilgili olarak uzun süredir yazmak istediği kitabı yazdı. Garbdan şarka seyyale-i edebiye: Fransa edebiyatının numune ve tarihi adlı kitabı 1885’te 84 sayfa olarak basıldı. Bu eser, onun basılan ilk kitabıdır ve türkçede basılmış ilk fransız edebiyatı tarihi olma özelliği taşır.

* 1886-1908 yılları arasında sekiz roman kaleme alan yazar, bu türdeki ilk eserlerini fransız realistleri ve natüralistlerinden etkilenerek yazdı. Acemilik dönemi ürünü olan ilk romanlarından sonra, ferdi ve şürekâsı ile olgunluk dönemine girdi ve ardından servet-i fünun’un edebî beyannâmesi olan mâi ve siyah’ı kaleme aldı. Romanlarında olaya dayanan anlatım yerine kahramanların iç dünyasını sanatkârane üslûpla tahlile dayanan yeni bir anlayış benimsenmiştir. Eserlerinde toplumsal mesaj verme endişesi taşımaz. Romanı, insanın iç dünyasına ait bir tür olarak görmüştür.

* Hikâye türünün de Türk edebiyatındaki ilk gerçek temsilcisi olarak kabul edilir. Hikâyeleri, romanlarına oranla daha doğal ve yerlidir. Roman ve hikâyeleri dışındaki en önemli eserleri anılarıdır. Türk edebiyatında anı türünde en çok eser vermiş yazarlardandır.

Kısaca hayatlarından bilgiler verdikten sonra şimdi de bu iki romanın özetlerine bakalım.

anna karenina;

Romanın baş karakteri anna karenina, Rus aristokrasisine mensup şık ve güzel bir kadındır. Yüksek bir devlet memuru olan aleksey aleksandroviç karenin ile evli ve bir çocuk sahibi olan anna Karenina'nın sevgisiz ve monoton bir evlilik hayatı vardır.

anna karenina, bir gün eşini aldattığı ortaya çıkan ağabeyi prens stepan arkadyaviç'in (stiva) Moskova'daki evine, karı-kocayı barıştırmak üzere gider ve orada Vronski adlı bir genç kont ile tanışır. Vronski, Stiva'nın eşi darya aleksandrovna (doli)'nın kızkardeşi prenses yekaterina aleksandrovna şçerbatski (kiti)'ye kur yapan bir gençtir. Kiti, kendisine evlenme teklif eden konstantin dmitriyeviç levin adlı bir başka genci, Vronski nedeniyle reddetmiştir. Levin ve Vronski arasında kararsız kalan kiti, sade bir çiftçi olan levin yerine parlak geleceği olan Vronski ile evlenmesini uygun bulan annesinin etkisiyle Levin'in teklifini geri çevirmiştir. Levin, köyüne dönüp Kiti'yi unutmaya çalışır. Ne var ki, Vronski, anna ile tanıştıktan sonra Kiti'ye ilgisini kaybeder, Anna'ya kur yapmaya başlar. Vronski'nin ilgisini kaybetmesi ve ona karşı karşılıksız sevgi uğruna değer verdiği Levin'i yitirmesi, Kiti'nin üzüntüden hastalanmasına sebep olur. Ailesiyle birlikte gittiği bir alman kaplıcasında sağlığına kavuşur ve Vronski'ye olan duygularını unutur.

anna kendisi ile birlikte Moskova'dan Petersburg'a dönen ve aşkını ilan eden Vronski'ye kayıtsız kalamaz. Dedikodulara aldırmadan genç kont ile aşk yaşar ve bu ilişkisinden hamile kalır. Petersburg'da katıldığı bir engelli at yarışından hemen önce bu haberi alan Vronski yarışta ATI'nın tökezlemesi sonucu feci biçimde düşer. Yarışı kocasının uzaktan gözlemi altında izlemekte olan anna, sevdiği adamın öldüğünü düşünür ve yarışmadan sonra heyecanla kocasına Vronski ile yaşadığı aşkı itiraf eder. Karenin, bu itirafa rağmen itibarının sarsılmaması için boşanmayı reddeder ve Anna'dan bu ilişkiye son vermesini ister. Fakat anna her şeye rağmen ilişkisine devam edince boşanma kararı alan karenin, karısının çocuk doğurduğu ve ölmek üzere olduğu haberi üzerine onunla barışır; hem onu hem Vronski'yi affeder. Vronski, utancından kendisini öldürmek düşüncesine kapılır ve silahla kendisini yaralar. Bir süre sonra Anna'da, Vronski'de iyileşecek, anna kocasından ayrılıp bu evlilikten olma oğlunu ona bırakmaya; Vronski'den olma kızını yanına almaya; Vronski ise ordudan ayrılmaya karar verir. İki sevgili İtalya'ya kaçıp bir süre gözlerden uzakta yaşar.

Bu arada doli, çocukları ile birlikte Levin'in köyüne yakın bir köyde yazı geçirmeye gider. Burada verdiği uğraşların ardından, Levin'in kiti ile evlilik umudu artar. Moskova'da bir davet sırasında Kiti'ye yeniden evlenme teklif eden levin sonunda mutluluğuna kavuşur. Çift evlenir, mutlu bir evlilikleri ve bir çocukları olur.

Oğlunun özlemi ile Avrupa'dan dönen Anna ise Rusya'da toplumdan dışlanır; gittikçe huysuz, kıskanç bir kadına dönüşür ve Vronski ile arası bozulur. Gittikçe içe-dönük bir kişi olan Vronski'nin artık kendisini sevmediği düşüncesiyle bunalıma giren Anna, yaptıklarından büyük bir pişmanlık duyar ve intihar eder. Anna Karenina'nın ölümünden sonra ruhsal çöküntü yaşayan Vronski ise çareyi orduya gönüllü yazılmakta bulur.

Başlıca karakterler;

Anna Karenina: Rus aristokrasisine mensup şık ve güzel bir kadındır. Kibarlığı ve saygıdeğer kişiliği ile çevresinde hayranlık uyandırmaktadır. Anna’nın monoton bir evlilik hayatı ve bir de çocuğu vardır. Ama bir gün Moskova’ya gitmiş ve orada Vorsonky ile tanışmıştır. Bu olaydan sonra Anna’nın hayatı değişmeye başlayacaktır.

Stepan Arkadyeviç Oblonski: (Stiva) Anna’nın kardeşi; sevimli, yakışıklı, iyi huylu, şehvet duyguları üksek bir adam. Karısını hizmetçi ile aldattı.

Kont Aleksey Vronsky: Vronski yakışıklı, genç bir konttur. Kont Vronski, Anna’ya hayran olmuş, kur yapmaya başlamıştır. anna, Vronski’nin aşkına karşılık vermeye başlamış dedikodular çoğalmıştır.

Prens Stefan Arkadyaviç: Prens Stepan Arkadyaviç, Anna’nın erkek kardeşidir. Eşi ile sorunlar yaşamaktadır.

Aleksey aleksandroviç karenin: anna’nın kocasıdır. Yüksek bir devlet memurudur. Karısının bir başkasını sevmesine karışmaz ama mevkisinin sarsılacağından korkmaktadır. Karısını, yasak aşkını ve ondan doğurduğu çocuğu affetmeyi bile göze alan, iyi yürekli ve saygı duyulan bir devlet memurudur.

Levin: Levin bir çiftçidir. Kiti’ye âşık olmuş ama kiti onu reddetmiştir. Kivi aslında karşılıksız sevgi uğruna değer verdiği Levin'i yitirmiş daha sonra ise levi de kitiden vazgeçmiştir. Levin ile kitti sonunda evlenebilmişlerdir.

Kiti: Kont vrosnky’in anna’dan önceki sevgilisidir. Kiti, levi’yi vronsky yüzünden reddetmiştir. Ama vronsky ise anna ile ilgilenmeye başlayınca hasta olmuş, levin de ona olan ilgisini kaybetmiştir.

Aşk-ı memnu

Firdevs hanım, "melih bey takımı" diye adlandırılan bir ailedendir. Yaptığı evlilikten peyker ve bihter adlı iki kızı olmuştur. Eşi, firdevs hanım'a yazılmış aşk mektuplarını okuduktan sonra kriz geçirerek ölür. Kızları firdevs hanım'ı pek sevmez. Firdevs hanım da kızlarından nefret etmektedir. Çünkü ona göre kızları onun gençliğini çalmıştır. Firdevs hanım'ın kızları zamanla büyür ve peyker evlenir. Firdevs hanım ve kızları güzel görünmeye çok önem verirler, çok zarif giyinirler. Firdevs hanım, dönemin zenginlerinden adnan bey ile evlenmek istemektedir. Ama adnan bey bihter’i ister. Firdevs hanım bu evliliğe başta karşı çıkar ancak daha sonra kabul etmek zorunda kalır. Adnan bey’in nihal ve Bülent adında iki çocuğu vardır. Nihal 15 yaşında, Bülent yaklaşık 9 yaşındadır. Adnan bey Bülent'in doğumundan hemen sonra karısını kaybetmiştir. Nihal önce babasının yeni evliliğine soğuk bakar. Ama bihter ile tanışınca içi ısınır. Bununla birlikte, artık babasına karşı mesafe almıştır. Ancak, Bihter'le anlaşamayan aşçı şakire hanım'ın, eşi süleyman efendi ve kızları cemile ile birlikte evden ayrılması nedeniyle nihal Bihter'den de soğumaya başlar. Kardeşi Bülent'in yatılı okula gönderilmesinden de Bihter'i sorumlu tutmaya başlar.

Bihter iki yıl içinde evliliğinden sıkılır. Çünkü adnan bey ile aralarındaki yaş farkı büyüktür ve bihter ona âşık olmadığını hissetmektedir. Zamanla behlül ile aralarında yasak bir ilişki başlar. Behlül adnan bey’in yeğenidir ve onlarla aynı evde kalmaktadır. Bihter gece herkes uyuduktan sonra behlül'ün odasına girmektedir. Sabaha kadar ilişki yaşarlar. Nihal zamanla bihter’den nefret etmeye başlar: Bihter'in nihal ve Bülent'in odalarını ayırması, Nihal'e göre affedilemez bir harekettir.

Firdevs hanım dizlerindeki romatizmaları bahane ederek kendi yalısının fazla rutubetli olduğunu öne sürer ve adnan Bey'in yalısına yerleşmeye karar verir. Aynı dönemde, nihal’e annelik yapan mürebbiyesi matmazel de courton da evden ayrılır ve Fransa'ya geri döner; nihal onu Bihter'in uzaklaştırdığını düşünmektedir. Nihal'in artık kimsesi kalmamıştır. Babasını eskiden çok sevmesine karşı, şimdi içinde ona karşı bir nefret oluşmuştur. Yaşadığı olayların ağırlığı karşısında, bir gün piyano çalarken baygınlık geçirir; bu olaya yalnızca yalının çocuk yaştaki habeş hizmetlisi Beşir şahit olur.

Aynı dönemde Nihal Behlül'e bir duygusal yakınlık duymaya başlamıştır; Behlül ise Bihter'e duyduğu aşktan zamanla uzaklaşmakta, yeni arayışlara girmektedir. Firdevs hanım adnan Bey'in yalısında kalmaya başladıktan sonra behlül ile Nihal'i evlendirmeyi planlar. Bu arada, Bihter ile Behlül'ün arasında bir ilişki olduğunu fark eder. Nihal ve Behlül bu fikre önce şaka diye aldırmazlar ama zamanla iş ciddileşir; iki genç birbirlerine âşık olurlar. Bihter Behlül'ün Nihal'e olan aşkını kıskanır. Nihal, Behlül'le evlenme hazırlıkları yaptığı sırada, Behlül ve Bihter arasındaki ilişkiyi sezer. En sonunda Beşir her şeyi açıklar. Nihal ve Adnan bey şok geçirirler. Evlenecekleri gün bihter odasında intihar eder. Behlül ise evden kaçar. Bir zaman sonra Adnan bey ve Nihal eski mutlu günlerine geri dönerler; şakire hanım ve Süleyman efendi eve geri döner, matmazel de courton da Fransa'dan geri çağrılır. Ancak Beşir, uzun süredir mücadele etmekte olduğu hastalığına yenik düşerek ölmüştür.

Karakterler;

Adnan bey: Varlıklı, 50 yaşlarında bir İstanbul bey efendisi.

Behlül: Adnan Bey'in yeğeni; babası uzak bir vilayete üst düzey memur olarak tayin olduğundan İstanbul'da amcasının himayesinde yaşamakta, Galatasaray'da yatılı olarak okumaktadır. Kızlara zaafı vardır.

Nihal: Adnan Bey'in kızı. Behlül'e âşıktır.

Bülent: Adnan Bey'in oğlu. Babasının Bihter'le evlenmesinden sonra Bihter'i anne olarak benimser. Kısa süre sonra yatılı okula gönderilir.

Matmazel de courton: Fakir düşmüş bir fransız soylu ailenin kızı. Nihal ve Bülent'in mürebbiyesi.

Firdevs hanım: "Melih bey takımı" olarak adlandırılan, kadınlarının hafifmeşrep ve gösterişli tavırlarıyla tanındığı bir aileye mensuptur. Romanın başlangıcında kırk beş yaşındadır.

Bihter: Firdevs hanım'ın küçük kızı. Yirmi iki yaşındayken adnan Bey'le evlenir. Ama behlül'e âşık olur.

Peyker: Firdevs hanım'ın büyük kızı. Bihter'den üç yaş büyüktür. Mesafeli bir tabiatı vardır.

Nihat bey: Peyker'in eşi. İstanbul'un üst tabaka yaşamına dahil olmak için Peyker'le evlenmiştir. Evliliklerinden feridun adlı bir oğulları olmuştur, iki yıl sonra da ikinci çocukları dünyaya gelmiştir.

Şakire hanım: Adnan Bey'in yalısının aşçısı, uşak süleyman efendi ile evlenmiştir. Bu evlilikten cemile adlı bir kızları olmuştur.

Şayeste: Adnan Bey'in yalısında baş kalfa.

Nesrin: Adnan Bey'in yalısında hizmetçi.

Hacı necip: Adnan Bey'in yalısında aşçı.

Beşir: Adnan bey yalısında Habeş asıllı hadım hizmetli, arabacı.

Katina: Firdevs hanım'ın hizmetçisi.

Aşk-ı memnu ve Anna Karenina da yasak aşk konusu.

Anna Karenina.

*Tolstoy bu romanda Anna’yı ele alırken; herkesin sempati duyduğu, sıcakkanlı, güzelliği ve kibarlığı ile ön plana çıkarır, onun sadece kibar olma yönünü değil güzelliğini de ele alır.

* Toplumda güzelliği ile dikkat çeken Anna daha 17 yaşında iken çok zengin ve soylu olan Aleksey Aleksanroviç karenin ile evlenir. Kendinden çok daha büyük biri ile evlenen Anna bu evliliği sevdiğinden değil, evlendiği kişinin soyluluğu ve zenginliği için evlenir. Aynı şekilde kendinden yaşça büyük evlenmeyi aşk-ı memnu ‘ da da görüyoruz.

*anna evlendiği günden itibaren 8 yıl boyunca kocasına karşı görevlerini eksiksiz yerine getirir. Ayrıca evladına karşı da çok iyi annedir?

* Kocasından da kendine karşı ilgi beklemektedir, ama bunu söylemekten çekinir çünkü kocası kendine karşı daima mesafeli davranır.

*Anna’nın Veronski ile yakınlaşmasındaki en önemli etken bu dur. Eşinden.
Göremediği ilgiyi dışarıda aramaya başlar. Kocası ile yaşça ve ruhsal olarak uyumsuz olmaları onu üzer ama aile kurumu ve özellikle çocuğunu her şeyden çok sevmesi ona dayanma gücü verir.

*Kocası ile arasında ki derin uçurumlar onun insanlar karşı dürüst ve içten davranışlarına karşı insanların yapmacık davranışları onu üzer ama oğlunu mutlu görmek ona dayanma kuvveti verir.

*Anna’nın görüştüğü kişiler konumu itibari ile yaşlı kişilerdir. Sadece içlerinde prenses Betsi daha genç ve daha samimidir. Ama ilerleyen zamanda onunda diğerlerinden farkı olmadığını anlar.

*Anna kardeşi Stefanın ısrarı üzerine Moskova ya gider bu yolculuğun amacı kardeşi ile karısının arasını düzeltmektir. Kardeşi de karısını aldatmıştır.

*Anna moskova yolculuğu vesilesiyle Vronski ile karşılaşır. Genç subay ile karşılaştığı andan itibaren kendidinde ki değişikliği fark eden ve kendisine kızan Anna dönüş yolunda kendisi ile hesaplaşmaya çalışır.

*anna kocasına sadık bir kadındır bunu kendisine yaklaşan erkeklere karşı belli eder. Nitekim Vronski ile ilk başlarda da bu tepkiyi gösterir.

*Kocasına karşı sadakatini sürdüren anna Vronski’yi gördükten sonra içindeki duyguları ona karşı bastıramaz.

*Bu zamana kadar koruduğu sadakati ile yaşadığı aşktan sonra aşk ve ahlak çatışmaları yaşamasına sebep olur.

*Toplumda sadece güzelliği ile değil aynı zamanda ahlakı ile de biliniyordu bunu desteklercesine davranıp bu gizli aşkını kocasına anlatır.

*Bu davranışı ile diğer kadınlar özellikle arkadaşı Betsi gibi gizli aşkı olmaktansa açıkça söylemiştir.
*En başta dürüst olan Anna bu aşkın sonucunda değişmeye başlar, ses tonu ve mimikler ile bile yalan söylemeye başlar.

*Kocasından ayrılmak ister ama kocası çocuğunu vermem der. Anna çocuğu için katlanır, fakat bir defasında çocuğunu da bırakıp gitmeyi düşünür ve kendinden utanır bununla birlikte gün geçtikçe kocasına olan nefreti git gide artar.

*Sevgilisi ona geldiği sırada kocasını anlatır “ o koca değil, erkek değil, bir kukla. Benden başka kimse bilmiyor bunu. Onun yerinde olsaydım, yerinde başkası olsaydı… benim gibi kadını çoktan öldürür parça parça ederdi. Yo. O erkek değil bakanlık makinesi. Senin karın olduğumu, kendisinin benim için bir yabancı, bir fazlalık olduğunu anlamıyor.”(S. 361) romanda geçen bu sahneden de anlaşılacağı gibi Anna kocasını artık istememektedir.

*Tolstoy bu eserde ne kadar sadık olunursa olunsun aşkın insanı ne hale getireceğini göstermek istemiştir.

*Veronskinin çocuğunu taşıdığını öğrenince hayat onun için zorlaşır. Bir yandan vicdanı ile hesaplaşır bir yandan da kocasının kendisini bırakmamasına kızar.

*Veronski'ye duyduğu sevgi zamanla tutku haline gelir ve Veronskiyi hayatının merkezine alır?

*Aşkını açıkça yaşaması toplum tarafından hoş karşılanmaz tiyatroya gittiği akşam tiyatrodan kovulur, hakarete uğrar.

*Ilişkisini gizlice sürdüren arkadaşı, Betsi bile onu istemez. Burada o insanların ikiyüzlülüğünü görebiliriz, sanki açığa çıkmamış suç sanki suç değilmiş gibi davranıyorlar.

* Doğumu sırasında hastalanınca iyileşemeyeceğini düşünüp, kocası ile sevgilisinin barışması için kocasına.
İstekte bulunur, ama ummadığı bir şekilde iyileşince kocası ile daha fazla duramayacağını anlayıp çok sevdiği oğlunu bile ardında bırakarak sevgilisi Veronski ile yurtdışına kaçar.

*Arkadaşı Betsinin bile kendisini görmek istememesi üzerine bunalıma düşer ve kurtulmak için o dönem moda olan Afyon içer. Yalnızlıktan kurtulmaya çalışır.

*Bir gün bu tüm yaşadıkları onun ölümüne neden olur, tıpkı oğlu gibi sevgilisi Veronski'yi de kaybedeceğini düşünüp kendisini trenin önüne atarak intihar eder.

*Tolstoy aAna üzerinden baskılara rağmen ayakta durmaya çalışan ama en sonunda dayanamayıp intihar eden bir kadın figürü çizer.

*Anna’nın ölümünden sonra Veronski çok üzülür, ama kendisi gibi subay olan Goliniçev'i görünce bir nebzede olsa üzüntüsü azalır.

*Anna Karenina romanında Anna her ne kadar ihanet etse bile mağdur olan kişidir çünkü kocası onu bırakmamış, olur da Anna terk ederse diye de çocuğunu elinden almakla tehdit etmiştir.

Aşk-ı memnu
*Halit Ziya Uşaklıgil ise bu romanında Bihter'i ele alırken onu şömine ile birlikte tasvir eder. Bu şömine tasviri ateş dolayısı ile kırmızılar içinde tasvirdir. Bu tasvir Bihter’in içindeki şeytani yanı ve kötülüğe işaret sayılabilir.

* Aynı romanda yine Halit Ziya Uşaklıgil, Nihal'i beyaz perdeler arasında tasvir ederek Nihal’in içindeki temiz yanları okura göstermeye çalışır. Nihal’ in kelime anlamı Nihal ise iki anlamı olan bir sözcüktür ve her iki anlam da aşk-ı memnu’ da ki Nihal’in belli özellikleriyle bağlantılıdır. Türk isimleri sözlüğü’ n de “Nihal” için biryandan “fidan, taze sürgün”, diğer yandan da “ince ve düzgün vücutlu sevgili” anlamları kaydedilmektedir. Nihal bu romanda Behlül X Bihter yasak aşkının kurbanlarından biridir.

* Behlül, Ferit Devellioğlu’nun lûgat’ ına göre “çok gülen, çok gülücü” anlamındadır. Romanda Behlül’ün, “hayat onun için uzun bir eğlence idi” sözleri ile anlatılması bu çerçevede anlamlıdır. Behlül neşesi ile çevresi tarafından aranan bir insandır. Behlül’ün bu neşeli görüntüsünün arkasında ise bir can.
Sıkıntısı vardır. Behlül, sürekli yeni kadınlar avlayarak yaşarken mutlu değildir.

*Bihter in kocasını aldatmasına gelecek olursak kendinden yaşça büyük biri ile evlendikten sonra aradığı aşkı evlendiği kişide bulamaz ve Behlül ile aşk yaşamaya başlar.

*Bihter, İstanbul’un gezinti yerlerinde dolaşan bir genç kadındır. Bihter, kadınsı giyimi ve insanları etkisi altına alan menekşe kokusuyla Adnan bey yalısına gelip, yönetimi ele almaya çalışarak, Nihal’i de çocukluktan genç kızlığa geçirecek çarşaf ve elbiseleri giymeye ikna eder. Yaşlı kocasında aradıklarının tümünü bulamayınca da, Adnan beyin yeğeni Behlül’le yasak ilişki yaşamaya başlayan Bihter, üstelik bu ilişki aynı evde, Adnan bey yalısında sürdürür.

*Bihter görüldüğü üzere Anna gibi sadık ve dürüst değildir, yasak aşkını gizlice üstelik aynı evde yaşar.

*Bihter, Adnan bey’le yaptığı evliliğin mutluluk getirmediğini fark eder ve behlül’le ilişkisi başlar.

*Aslında Bihter de ilk baş iffetsiz değildir çevrenin etkisinin onun böyle olmasına sebep olmuştur, tıpkı yavaş yavaş sadakatini yitiren Anna gibi.

* Bihter bir yandan da Behlül’le ilgili düşüncelerini önlemeye çalışır. Bir süre sonra Bihter, sipariş verdiği şekerleri sorma gerekçesiyle Behlül’ün odasına gider, “yavaşça Behlül’ün kapısını açarak, içeri girmeye cesaret edemeyerek, başını uzatır” ve şekerlerini sorar. Önce kapının eşiğinde duran, daha sonra odaya giren Bihter, “yarı karanlık odanın içinde” Behlül’le sohbete başlar ve ikisi arasında fiziksel bir yakınlık yaşanır; yasak ilişkinin ilk adımı olan ve Bihter’ in odaya adımını atması il başlayan bu sahnede Behlül’ ün odasında karanlık ve tehlike.
Duygusu Egemen'dir.

*Anna Karenina romanında yasak aşkı başlarından beri bilen kocanın aksine, aşk-ı memnu’ da yasak aşk sonlarda öğrenilir.

* Bihter karakteri bize kocasını en baştan beri sevmeyen kadının neler yapabileceğini gösterir. Bihter romanda yanlış evlilik yapmış istemese de kocasına ihanet etmiştir.

* Romanın başından beri baş karakter olan Bihter kendi içinde çatışmalar yaşayan bireydir ve sonda bu iç çatışmalara yenik düşer.

* Bihter 22 yaşında çevresindekilerin dikkatini çekecek kadar güzel bir kadın. O da tıpkı annesi gibi gezmeyi, giyinmeyi, eğlenmeyi sever. Hatta bütün mutluluğun bunlarla sağlanabileceğini düşünür.

* Zenginlik içinde yaşamak, istemesine rağmen onunla zengin biri evlenmek istemez. Bu yüzden kocasını aldatan kadınlar kısmetin i çaldıklarını düşünerek kızar.

*Hiç ummadığı anda aldığı evlilik teklifi onu şaşırtır bu teklif bildiğimiz üzere dul ve yaşlı olan Adnan beyden gelmiştir. Adnan ey ile evlenirse çok mutlu olacağını düşünmeye başlamıştır. Hatta Peyker i zengin olmayan biri ile evlendiği için aptal olarak nitelemiştir. Evleneceği adamın çocukları olması onu rahatsız etmez.

*Pikniğe gidildikten sonra kendini odaya kapar ve eşiyle arasındaki yaş farkını düşünür. O andan itibaren paranın mutluluk getirmeyeceğini anlar.

*Başlarda ne kadar dirense de Behlüle karşı koyamaz ve eşini aldatır ama bir yandan da kendinden iğrenir. Gün geçtikçe Behlül ile ilişkisi ilerler günün belli saatlerini onun odasında geçirir. Zaman sonra geceleri de onun odasına gitmeye başlar.
*Bihter ilk günden itibaren, ev halkının yasak aşklarını öğrenmelerinden korksa da gerçekten sevildiğini düşünmek onu rahatlatır. Behlül karşısında duyduğu heyecan diğer her şeyi Bihter için değersiz kılar.
*Zamanla Behlül ün her dediğini yapan bir kukla haline gelmiştir.
*Bihter, annesinin ortaya attığı Nihal ile Behlülün evlenme konusundan rahatsız olur, her ne kadar bunun olmayacağını düşünse de içten içe rahatsız olur.
*Fakat Behlül Nihal ile evlenmek istediğinde, Nihal ile Behlül evlenmesin diye kocasına her şeyi anlatmayı göze alır.
*Behlül korkarak kaçar, Bihter odasına giderek kocasının silahını kafasına dayar ya ölecektir ya da odadan annesinin kızı olarak çıkacak. Annesinin kızı denilmesini istemez.
*O sırada her şeyi öğrenen kocası odanın kapısına gelir çıkar yol olmadığını anlayan. Bihter kendini öldürür.
* Bu romanda para ile saadet olacağını düşünüp bu yanlış düşünce sonunda kendini öldüren genç kadın portresi çizilir.
*Behlül ise çevresindekileri etkileyen zeki, yakışıklı ve uçarı bir tiptir.
*Bu yasak aşk romanında Nihal ve Adnan bey mağdur olanlardır.

Romanlarda ki benzer ve farklı yanlar.

*Iki romanda da yaşları küçük olmasına rağmen kendilerinden yaşça büyük birisi ile evlenip evliliklerinde aşkı bulamayıp ihanet etme. Anna Kaerenina romanında bu ihanet eş tarafından çok önceden biliniyorken aşk-ı memnuda roman sonunda öğrenilir.

*Iki romanda da ihanet eden kadın kendini vurur.

*Aşk-ı memnu daha çok iç mekânda geçerken (köşk) sadece bir kez dışarı çıkıldı evliliğin 1.yılında pikniğe gidildi Anna Karenina romanında dış dünya da kullanılır.

*Aşk-ı memnuda da Anna Karenina da da kadınlar ilk başta ihanet etmemeye çalışmıştır. Aşk-ı memnuda ihanet eden kadının annesi de eşine ihanet etmiştir, o karakterinde ihanet etmesi soya çekim olarak yorumlanabilir. Karakter annesinin kızı denilmesin diye intiharı tercih etmiştir. Anna Karenina romanında ise karakterin erkek kardeşi eşine ihanet eder.

*Aşk-ı memnu da karakter annesinin yaptıkları yüzünden evlenecek birini bulamamaktan korkarken Anna Karenina romanında kötü anne tiplemesi yoktur.

*Anna Karenina aşkı için çocuğunu feda ederken, aşk-ı memnudaki Bihter karakterinin çocuğu yoktur.

*Anna Karenina'daki gibi yasak aşkın açık bir şekilde yaşanmak erine gizlice yaşanması Türk toplumunun yasak aşka ters düşmesi sonucu olabilir.

*Sevgili tiplemesi Anna Karenina'da dışarıdan gelen biri iken aşk-ı memnu romanında ise aileden birisidir.

*Aldatan kadınlar her iki romanda da kötü birer tip olarak ele alınmamış her ikisinin de kader kurbanı olduğu yazılmıştır.

*Anna Karenina romanında evliliğin sevgi ile ayakta kalacağı vurgulanırken aşk-ı memnu romanında para ile saadetin olamayacağı vurgulanmıştır.

Anna Karenina romanında karakter eşini sevip karşılık alamazken, aşk-ı memnu romanında ise karakterin eşi karakteri sever ama karakter eşini sevemez çünkü eşiyle parası için evlenmiştir.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
*Yazarların hayatı, eserlerin kişi kadrosu ve çatışmaları, iki romanda yasak aşk konusunu işlerken benzer ve farklı yanları ele aldı âdeta tez gibi bir inceleme yorumlarınızı bekliyorum.
Lev nikolayevic tolstoy(9 Eylül 1828 - 20 Kasım 1910)

* Zengin bir ailenin çocuğu olarak 9 Eylül 1828'de Rusya'nın tula şehrinde ki yasnaya polyana adlı konakta doğdu.

* Küçük yaşta anne ve babasını kaybetti ve yakınlarının elinde büyüdü.

* Fransızca'sını ilerletmiştir j. J. Rousseau ve volteirenin eserlerini okuma imkânı bulmuştur. Okumalarının sonucunda bu yazarlardan etkilenmiştir.

* Yasnaya polyana’ ya dönüp yoksul köylülerin arasına katıldı. İlk eseri olan “çocukluğum” bu sıralarda yazdı.

* Bir süre sonra orduya katıldı kafkasya ya gitti ve kafkas halkının yoksulluklarını ele alan gerçekçi hi kayeler yazdı.

* 1854'te kırım savaşı’na subay olarak katıldı. Daha sonra askerlikten ayrılıp petersburg’ a gitti.

* Batı Avrupa ülkelerini uzun bir gezintiye çıktı. Almanya, Fransa ve İsviçre’ de dolaştı. Yurduna dönüşünde yine yasnaya polyana’ ya yerleşti.

* Asalet unvanlarından, lüksten sıkılıyordu. Köyünde bir okul kurdu. Bu okul, öğrenim ve eğitim bakımından yepyeni bir kurumdu. Huzura kavuştuğuna kanaat getirdikten sonra, 1862'de evlendi, bu evlilikten 13 çocukları oldu.

* Eserlerinden en kuvvetli olan iki romanı "savaş ve barış" ile "Anna Karenina'yı" bu dönemde yazdı. Karısı, eserlerini yazmasında en büyük yardımcısıydı.

* Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy'un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitimci olarak da ün kazanmıştı. Yukarıda sayılanların dışında "diriliş", "gençliğim", "çocukluk", "hacı Murat", "ayaklanış", "sergi baba", "tanrı bizim içimizdedir", "kazaklar", "tesadüf", "iki süvari" gibi eserleri vardır.

* Tolstoy 82 yaşındayken, 1910 yılında öldü. Kış ortasında evini terk ettiğinde hasta düştükten sonra, Astapovo'da tren istasyonunda zatürreden öldü. Polis, sınırlandırmak için çalıştı, ama binlerce köylü cenazesinde sokakları doldurdular.

* 82 yaşında vefat eden tolstoy birçok kez büyük sıkıntılar yaşamıştır. Marksizm'den etkilenerek oluşturduğu mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Hristiyan anarşizmini geliştirmeye çalıştığı "tanrının egemenliği içinizdedir" kitabıyla yeni bir hristiyanlık akımı tanımlaması, ortodoks kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Tolstoy, ömrünün son yıllarını büsbütün derbeder bir şekilde geçirdikten sonra, bir küskünlük sonucunda, evini bırakıp yollara düştü. Astapovo tren istasyonunda ölü olarak bulundu. Ölümüne zatürrenin sebep olduğu bilinmektedir. Hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. Eserlerinde bunu eksiksiz olarak yansıtmayı hedef edinmiş en büyük Rus yazarlarından birisi olarak edebiyat ve dünya tarihindeki yerini aldı.

Halit Ziya Uşaklıgil (1866 – 27 Mart 1945)

* 1866 yılında İstanbul eyüp sultan semtinde doğmuştur.

*Uşakizâdeler diye anılan aileye mensuptur.

* Servet-i fünun ve cumhuriyet dönemi Türk romancı ve yazar. (Bazı edebi yazılarını hazine-i evrak dergisinde Mehmet Halid Ziyaeddin adıyla yayımlanmıştır.)

* Servet-i fünun edebiyatının en büyük nesir ustası kabul edilir.

* Ilk büyük Türk romanı yazarı olarak kabul görmüş aşk-ı memnu’nun yazarıdır. Türk romanının batılı bir kimlik kazanmasına önemli katkısı olmuştur.

* Osmanlı imparatorluğu’ nda sultan reşat devri mabeyn başkâtibi (1909 -1912) ve ayan meclisi âyan meclisi üyesi olarak görev yaptı.

* Türk edebiyatına romanları ve hikâyeleriyle damgasını vurmuş bir yazardır.

* Edebiyata Fransızca'dan ve İngilizceden bazı küçük hikâyeler çevirmekle girmişti. Çeşitli konularda yazı ve makalelerin ardından nesir niteliğinde şiirler yazmış, bu ürünlerine “mensur şiirler” adını vermişti. Bu hazırlıklardan sonra ilk roman denemelerini yaptı.
* Fransızca çeviri denemeleri yaptıktan sonra henüz öğrenci iken ilk yazılarını yayımlamaya başladı. Önce İzmir çevresinde kendini tanıttı. Bâzı edebî yazılarını İstanbul’da hazine-i evrak adlı önemli bir dergide “Mehmet halid” adıyla yayımladı. İlk yazısı hazîne-i evrak’ ta çıkan “deniz danası”dır. İlk edebî yazısı (mensur şiir) “aşkımın mezarı” ise tercüman-ı hakikat’te yayımlandı. (23 Nisan 1883)

* İstanbul’a giderek hariciyeci olmak için başvurdu; başvurusu kabul edilmeyince İzmir’e döndü. İstanbul’da bulunduğu süre içinde fransız edebiyat tarihi ile ilgili olarak uzun süredir yazmak istediği kitabı yazdı. Garbdan şarka seyyale-i edebiye: Fransa edebiyatının numune ve tarihi adlı kitabı 1885’te 84 sayfa olarak basıldı. Bu eser, onun basılan ilk kitabıdır ve türkçede basılmış ilk fransız edebiyatı tarihi olma özelliği taşır.

* 1886-1908 yılları arasında sekiz roman kaleme alan yazar, bu türdeki ilk eserlerini fransız realistleri ve natüralistlerinden etkilenerek yazdı. Acemilik dönemi ürünü olan ilk romanlarından sonra, ferdi ve şürekâsı ile olgunluk dönemine girdi ve ardından servet-i fünun’un edebî beyannâmesi olan mâi ve siyah’ı kaleme aldı. Romanlarında olaya dayanan anlatım yerine kahramanların iç dünyasını sanatkârane üslûpla tahlile dayanan yeni bir anlayış benimsenmiştir. Eserlerinde toplumsal mesaj verme endişesi taşımaz. Romanı, insanın iç dünyasına ait bir tür olarak görmüştür.

* Hikâye türünün de Türk edebiyatındaki ilk gerçek temsilcisi olarak kabul edilir. Hikâyeleri, romanlarına oranla daha doğal ve yerlidir. Roman ve hikâyeleri dışındaki en önemli eserleri anılarıdır. Türk edebiyatında anı türünde en çok eser vermiş yazarlardandır.

Kısaca hayatlarından bilgiler verdikten sonra şimdi de bu iki romanın özetlerine bakalım.

Anna karenina;

Romanın baş karakteri anna karenina, Rus aristokrasisine mensup şık ve güzel bir kadındır. Yüksek bir devlet memuru olan aleksey aleksandroviç karenin ile evli ve bir çocuk sahibi olan anna Karenina'nın sevgisiz ve monoton bir evlilik hayatı vardır.

Anna karenina, bir gün eşini aldattığı ortaya çıkan ağabeyi prens stepan arkadyaviç'in (stiva) Moskova'daki evine, karı-kocayı barıştırmak üzere gider ve orada Vronski adlı bir genç kont ile tanışır. Vronski, Stiva'nın eşi darya aleksandrovna (doli)'nın kızkardeşi prenses yekaterina aleksandrovna şçerbatski (kiti)'ye kur yapan bir gençtir. Kiti, kendisine evlenme teklif eden konstantin dmitriyeviç levin adlı bir başka genci, Vronski nedeniyle reddetmiştir. Levin ve Vronski arasında kararsız kalan kiti, sade bir çiftçi olan levin yerine parlak geleceği olan Vronski ile evlenmesini uygun bulan annesinin etkisiyle Levin'in teklifini geri çevirmiştir. Levin, köyüne dönüp Kiti'yi unutmaya çalışır. Ne var ki, Vronski, anna ile tanıştıktan sonra Kiti'ye ilgisini kaybeder, Anna'ya kur yapmaya başlar. Vronski'nin ilgisini kaybetmesi ve ona karşı karşılıksız sevgi uğruna değer verdiği Levin'i yitirmesi, Kiti'nin üzüntüden hastalanmasına sebep olur. Ailesiyle birlikte gittiği bir alman kaplıcasında sağlığına kavuşur ve Vronski'ye olan duygularını unutur.

Anna kendisi ile birlikte Moskova'dan Petersburg'a dönen ve aşkını ilan eden Vronski'ye kayıtsız kalamaz. Dedikodulara aldırmadan genç kont ile aşk yaşar ve bu ilişkisinden hamile kalır. Petersburg'da katıldığı bir engelli at yarışından hemen önce bu haberi alan Vronski yarışta ATI'nın tökezlemesi sonucu feci biçimde düşer. Yarışı kocasının uzaktan gözlemi altında izlemekte olan anna, sevdiği adamın öldüğünü düşünür ve yarışmadan sonra heyecanla kocasına Vronski ile yaşadığı aşkı itiraf eder. Karenin, bu itirafa rağmen itibarının sarsılmaması için boşanmayı reddeder ve Anna'dan bu ilişkiye son vermesini ister. Fakat anna her şeye rağmen ilişkisine devam edince boşanma kararı alan karenin, karısının çocuk doğurduğu ve ölmek üzere olduğu haberi üzerine onunla barışır; hem onu hem Vronski'yi affeder. Vronski, utancından kendisini öldürmek düşüncesine kapılır ve silahla kendisini yaralar. Bir süre sonra Anna'da, Vronski'de iyileşecek, anna kocasından ayrılıp bu evlilikten olma oğlunu ona bırakmaya; Vronski'den olma kızını yanına almaya; Vronski ise ordudan ayrılmaya karar verir. İki sevgili İtalya'ya kaçıp bir süre gözlerden uzakta yaşar.

Bu arada doli, çocukları ile birlikte Levin'in köyüne yakın bir köyde yazı geçirmeye gider. Burada verdiği uğraşların ardından, Levin'in kiti ile evlilik umudu artar. Moskova'da bir davet sırasında Kiti'ye yeniden evlenme teklif eden levin sonunda mutluluğuna kavuşur. Çift evlenir, mutlu bir evlilikleri ve bir çocukları olur.

Oğlunun özlemi ile Avrupa'dan dönen Anna ise Rusya'da toplumdan dışlanır; gittikçe huysuz, kıskanç bir kadına dönüşür ve Vronski ile arası bozulur. Gittikçe içe-dönük bir kişi olan Vronski'nin artık kendisini sevmediği düşüncesiyle bunalıma giren Anna, yaptıklarından büyük bir pişmanlık duyar ve intihar eder. Anna Karenina'nın ölümünden sonra ruhsal çöküntü yaşayan Vronski ise çareyi orduya gönüllü yazılmakta bulur.

Başlıca karakterler;

Anna Karenina: Rus aristokrasisine mensup şık ve güzel bir kadındır. Kibarlığı ve saygıdeğer kişiliği ile çevresinde hayranlık uyandırmaktadır. Anna’nın monoton bir evlilik hayatı ve bir de çocuğu vardır. Ama bir gün Moskova’ya gitmiş ve orada Vorsonky ile tanışmıştır. Bu olaydan sonra Anna’nın hayatı değişmeye başlayacaktır.

Stepan Arkadyeviç Oblonski: (Stiva) Anna’nın kardeşi; sevimli, yakışıklı, iyi huylu, şehvet duyguları üksek bir adam. Karısını hizmetçi ile aldattı.

Kont Aleksey Vronsky: Vronski yakışıklı, genç bir konttur. Kont Vronski, Anna’ya hayran olmuş, kur yapmaya başlamıştır. Anna, Vronski’nin aşkına karşılık vermeye başlamış dedikodular çoğalmıştır.

Prens Stefan Arkadyaviç: Prens Stepan Arkadyaviç, Anna’nın erkek kardeşidir. Eşi ile sorunlar yaşamaktadır.

Aleksey aleksandroviç karenin: Anna’nın kocasıdır. Yüksek bir devlet memurudur. Karısının bir başkasını sevmesine karışmaz ama mevkisinin sarsılacağından korkmaktadır. Karısını, yasak aşkını ve ondan doğurduğu çocuğu affetmeyi bile göze alan, iyi yürekli ve saygı duyulan bir devlet memurudur.

Levin: Levin bir çiftçidir. Kiti’ye âşık olmuş ama kiti onu reddetmiştir. Kivi aslında karşılıksız sevgi uğruna değer verdiği Levin'i yitirmiş daha sonra ise levi de kitiden vazgeçmiştir. Levin ile kitti sonunda evlenebilmişlerdir.

Kiti: Kont vrosnky’in anna’dan önceki sevgilisidir. Kiti, levi’yi vronsky yüzünden reddetmiştir. Ama vronsky ise anna ile ilgilenmeye başlayınca hasta olmuş, levin de ona olan ilgisini kaybetmiştir.

Aşk-ı memnu

Firdevs hanım, "melih bey takımı" diye adlandırılan bir ailedendir. Yaptığı evlilikten peyker ve bihter adlı iki kızı olmuştur. Eşi, firdevs hanım'a yazılmış aşk mektuplarını okuduktan sonra kriz geçirerek ölür. Kızları firdevs hanım'ı pek sevmez. Firdevs hanım da kızlarından nefret etmektedir. Çünkü ona göre kızları onun gençliğini çalmıştır. Firdevs hanım'ın kızları zamanla büyür ve peyker evlenir. Firdevs hanım ve kızları güzel görünmeye çok önem verirler, çok zarif giyinirler. Firdevs hanım, dönemin zenginlerinden adnan bey ile evlenmek istemektedir. Ama adnan bey bihter’i ister. Firdevs hanım bu evliliğe başta karşı çıkar ancak daha sonra kabul etmek zorunda kalır. Adnan bey’in nihal ve Bülent adında iki çocuğu vardır. Nihal 15 yaşında, Bülent yaklaşık 9 yaşındadır. Adnan bey Bülent'in doğumundan hemen sonra karısını kaybetmiştir. Nihal önce babasının yeni evliliğine soğuk bakar. Ama bihter ile tanışınca içi ısınır. Bununla birlikte, artık babasına karşı mesafe almıştır. Ancak, Bihter'le anlaşamayan aşçı şakire hanım'ın, eşi süleyman efendi ve kızları cemile ile birlikte evden ayrılması nedeniyle nihal Bihter'den de soğumaya başlar. Kardeşi Bülent'in yatılı okula gönderilmesinden de Bihter'i sorumlu tutmaya başlar.

Bihter iki yıl içinde evliliğinden sıkılır. Çünkü adnan bey ile aralarındaki yaş farkı büyüktür ve bihter ona âşık olmadığını hissetmektedir. Zamanla behlül ile aralarında yasak bir ilişki başlar. Behlül adnan bey’in yeğenidir ve onlarla aynı evde kalmaktadır. Bihter gece herkes uyuduktan sonra behlül'ün odasına girmektedir. Sabaha kadar ilişki yaşarlar. Nihal zamanla bihter’den nefret etmeye başlar: Bihter'in nihal ve Bülent'in odalarını ayırması, Nihal'e göre affedilemez bir harekettir.

Firdevs hanım dizlerindeki romatizmaları bahane ederek kendi yalısının fazla rutubetli olduğunu öne sürer ve adnan Bey'in yalısına yerleşmeye karar verir. Aynı dönemde, nihal’e annelik yapan mürebbiyesi matmazel de courton da evden ayrılır ve Fransa'ya geri döner; nihal onu Bihter'in uzaklaştırdığını düşünmektedir. Nihal'in artık kimsesi kalmamıştır. Babasını eskiden çok sevmesine karşı, şimdi içinde ona karşı bir nefret oluşmuştur. Yaşadığı olayların ağırlığı karşısında, bir gün piyano çalarken baygınlık geçirir; bu olaya yalnızca yalının çocuk yaştaki habeş hizmetlisi Beşir şahit olur.

Aynı dönemde Nihal Behlül'e bir duygusal yakınlık duymaya başlamıştır; Behlül ise Bihter'e duyduğu aşktan zamanla uzaklaşmakta, yeni arayışlara girmektedir. Firdevs hanım adnan Bey'in yalısında kalmaya başladıktan sonra behlül ile Nihal'i evlendirmeyi planlar. Bu arada, Bihter ile Behlül'ün arasında bir ilişki olduğunu fark eder. Nihal ve Behlül bu fikre önce şaka diye aldırmazlar ama zamanla iş ciddileşir; iki genç birbirlerine âşık olurlar. Bihter Behlül'ün Nihal'e olan aşkını kıskanır. Nihal, Behlül'le evlenme hazırlıkları yaptığı sırada, Behlül ve Bihter arasındaki ilişkiyi sezer. En sonunda Beşir her şeyi açıklar. Nihal ve Adnan bey şok geçirirler. Evlenecekleri gün bihter odasında intihar eder. Behlül ise evden kaçar. Bir zaman sonra Adnan bey ve Nihal eski mutlu günlerine geri dönerler; şakire hanım ve Süleyman efendi eve geri döner, matmazel de courton da Fransa'dan geri çağrılır. Ancak Beşir, uzun süredir mücadele etmekte olduğu hastalığına yenik düşerek ölmüştür.

Karakterler;

Adnan bey: Varlıklı, 50 yaşlarında bir İstanbul bey efendisi.

Behlül: Adnan Bey'in yeğeni; babası uzak bir vilayete üst düzey memur olarak tayin olduğundan İstanbul'da amcasının himayesinde yaşamakta, Galatasaray'da yatılı olarak okumaktadır. Kızlara zaafı vardır.

Nihal: Adnan Bey'in kızı. Behlül'e âşıktır.

Bülent: Adnan Bey'in oğlu. Babasının Bihter'le evlenmesinden sonra Bihter'i anne olarak benimser. Kısa süre sonra yatılı okula gönderilir.

Matmazel de courton: Fakir düşmüş bir fransız soylu ailenin kızı. Nihal ve Bülent'in mürebbiyesi.

Firdevs hanım: "Melih bey takımı" olarak adlandırılan, kadınlarının hafifmeşrep ve gösterişli tavırlarıyla tanındığı bir aileye mensuptur. Romanın başlangıcında kırk beş yaşındadır.

Bihter: Firdevs hanım'ın küçük kızı. Yirmi iki yaşındayken adnan Bey'le evlenir. Ama behlül'e âşık olur.

Peyker: Firdevs hanım'ın büyük kızı. Bihter'den üç yaş büyüktür. Mesafeli bir tabiatı vardır.

Nihat bey: Peyker'in eşi. İstanbul'un üst tabaka yaşamına dahil olmak için Peyker'le evlenmiştir. Evliliklerinden feridun adlı bir oğulları olmuştur, iki yıl sonra da ikinci çocukları dünyaya gelmiştir.

Şakire hanım: Adnan Bey'in yalısının aşçısı, uşak süleyman efendi ile evlenmiştir. Bu evlilikten cemile adlı bir kızları olmuştur.

Şayeste: Adnan Bey'in yalısında baş kalfa.

Nesrin: Adnan Bey'in yalısında hizmetçi.

Hacı necip: Adnan Bey'in yalısında aşçı.

Beşir: Adnan bey yalısında Habeş asıllı hadım hizmetli, arabacı.

Katina: Firdevs hanım'ın hizmetçisi.

Aşk-ı memnu ve Anna Karenina da yasak aşk konusu.

Anna Karenina.

*Tolstoy bu romanda Anna’yı ele alırken; herkesin sempati duyduğu, sıcakkanlı, güzelliği ve kibarlığı ile ön plana çıkarır, onun sadece kibar olma yönünü değil güzelliğini de ele alır.

* Toplumda güzelliği ile dikkat çeken Anna daha 17 yaşında iken çok zengin ve soylu olan Aleksey Aleksanroviç karenin ile evlenir. Kendinden çok daha büyük biri ile evlenen Anna bu evliliği sevdiğinden değil, evlendiği kişinin soyluluğu ve zenginliği için evlenir. Aynı şekilde kendinden yaşça büyük evlenmeyi aşk-ı memnu ‘ da da görüyoruz.

*Anna evlendiği günden itibaren 8 yıl boyunca kocasına karşı görevlerini eksiksiz yerine getirir. Ayrıca evladına karşı da çok iyi annedir?

* Kocasından da kendine karşı ilgi beklemektedir, ama bunu söylemekten çekinir çünkü kocası kendine karşı daima mesafeli davranır.

*Anna’nın Veronski ile yakınlaşmasındaki en önemli etken bu dur. Eşinden.
Göremediği ilgiyi dışarıda aramaya başlar. Kocası ile yaşça ve ruhsal olarak uyumsuz olmaları onu üzer ama aile kurumu ve özellikle çocuğunu her şeyden çok sevmesi ona dayanma gücü verir.

*Kocası ile arasında ki derin uçurumlar onun insanlar karşı dürüst ve içten davranışlarına karşı insanların yapmacık davranışları onu üzer ama oğlunu mutlu görmek ona dayanma kuvveti verir.

*Anna’nın görüştüğü kişiler konumu itibari ile yaşlı kişilerdir. Sadece içlerinde prenses Betsi daha genç ve daha samimidir? Ama ilerleyen zamanda onunda diğerlerinden farkı olmadığını anlar.

*Anna kardeşi Stefanın ısrarı üzerine Moskova ya gider bu yolculuğun amacı kardeşi ile karısının arasını düzeltmektir. Kardeşi de karısını aldatmıştır.

*Anna moskova yolculuğu vesilesiyle Vronski ile karşılaşır. Genç subay ile karşılaştığı andan itibaren kendidinde ki değişikliği fark eden ve kendisine kızan Anna dönüş yolunda kendisi ile hesaplaşmaya çalışır.

*Anna kocasına sadık bir kadındır bunu kendisine yaklaşan erkeklere karşı belli eder. Nitekim Vronski ile ilk başlarda da bu tepkiyi gösterir.

*Kocasına karşı sadakatini sürdüren anna Vronski’yi gördükten sonra içindeki duyguları ona karşı bastıramaz.

*Bu zamana kadar koruduğu sadakati ile yaşadığı aşktan sonra aşk ve ahlak çatışmaları yaşamasına sebep olur.

*Toplumda sadece güzelliği ile değil aynı zamanda ahlakı ile de biliniyordu bunu desteklercesine davranıp bu gizli aşkını kocasına anlatır.

*Bu davranışı ile diğer kadınlar özellikle arkadaşı Betsi gibi gizli aşkı olmaktansa açıkça söylemiştir.
*En başta dürüst olan Anna bu aşkın sonucunda değişmeye başlar, ses tonu ve mimikler ile bile yalan söylemeye başlar.

*Kocasından ayrılmak ister ama kocası çocuğunu vermem der. Anna çocuğu için katlanır, fakat bir defasında çocuğunu da bırakıp gitmeyi düşünür ve kendinden utanır bununla birlikte gün geçtikçe kocasına olan nefreti git gide artar.

*Sevgilisi ona geldiği sırada kocasını anlatır “ o koca değil, erkek değil, bir kukla. Benden başka kimse bilmiyor bunu. Onun yerinde olsaydım, yerinde başkası olsaydı… benim gibi kadını çoktan öldürür parça parça ederdi. Yo. O erkek değil bakanlık makinesi. Senin karın olduğumu, kendisinin benim için bir yabancı, bir fazlalık olduğunu anlamıyor.”(S. 361) romanda geçen bu sahneden de anlaşılacağı gibi Anna kocasını artık istememektedir.

*Tolstoy bu eserde ne kadar sadık olunursa olunsun aşkın insanı ne hale getireceğini göstermek istemiştir.

*Veronskinin çocuğunu taşıdığını öğrenince hayat onun için zorlaşır. Bir yandan vicdanı ile hesaplaşır bir yandan da kocasının kendisini bırakmamasına kızar.

*Veronski'ye duyduğu sevgi zamanla tutku haline gelir ve Veronskiyi hayatının merkezine alır?

*Aşkını açıkça yaşaması toplum tarafından hoş karşılanmaz tiyatroya gittiği akşam tiyatrodan kovulur, hakarete uğrar.

*Ilişkisini gizlice sürdüren arkadaşı, Betsi bile onu istemez. Burada o insanların ikiyüzlülüğünü görebiliriz, sanki açığa çıkmamış suç sanki suç değilmiş gibi davranıyorlar.

* Doğumu sırasında hastalanınca iyileşemeyeceğini düşünüp, kocası ile sevgilisinin barışması için kocasına.
İstekte bulunur, ama ummadığı bir şekilde iyileşince kocası ile daha fazla duramayacağını anlayıp çok sevdiği oğlunu bile ardında bırakarak sevgilisi Veronski ile yurtdışına kaçar.

*Arkadaşı Betsinin bile kendisini görmek istememesi üzerine bunalıma düşer ve kurtulmak için o dönem moda olan Afyon içer. Yalnızlıktan kurtulmaya çalışır.

*Bir gün bu tüm yaşadıkları onun ölümüne neden olur, tıpkı oğlu gibi sevgilisi Veronski'yi de kaybedeceğini düşünüp kendisini trenin önüne atarak intihar eder.

*Tolstoy aAna üzerinden baskılara rağmen ayakta durmaya çalışan ama en sonunda dayanamayıp intihar eden bir kadın figürü çizer.

*Anna’nın ölümünden sonra Veronski çok üzülür, ama kendisi gibi subay olan Goliniçev'i görünce bir nebzede olsa üzüntüsü azalır.

*Anna Karenina romanında Anna her ne kadar ihanet etse bile mağdur olan kişidir çünkü kocası onu bırakmamış, olur da Anna terk ederse diye de çocuğunu elinden almakla tehdit etmiştir.

Aşk-ı memnu
*Halit Ziya Uşaklıgil ise bu romanında Bihter'i ele alırken onu şömine ile birlikte tasvir eder. Bu şömine tasviri ateş dolayısı ile kırmızılar içinde tasvirdir. Bu tasvir Bihter’in içindeki şeytani yanı ve kötülüğe işaret sayılabilir.

* Aynı romanda yine Halit Ziya Uşaklıgil, Nihal'i beyaz perdeler arasında tasvir ederek Nihal’in içindeki temiz yanları okura göstermeye çalışır. Nihal’ in kelime anlamı Nihal ise iki anlamı olan bir sözcüktür ve her iki anlam da aşk-ı memnu’ da ki Nihal’in belli özellikleriyle bağlantılıdır. Türk isimleri sözlüğü’ n de “Nihal” için biryandan “fidan, taze sürgün”, diğer yandan da “ince ve düzgün vücutlu sevgili” anlamları kaydedilmektedir. Nihal bu romanda Behlül X Bihter yasak aşkının kurbanlarından biridir.

* Behlül, Ferit Devellioğlu’nun lûgat’ ına göre “çok gülen, çok gülücü” anlamındadır. Romanda Behlül’ün, “hayat onun için uzun bir eğlence idi” sözleri ile anlatılması bu çerçevede anlamlıdır. Behlül neşesi ile çevresi tarafından aranan bir insandır. Behlül’ün bu neşeli görüntüsünün arkasında ise bir can.
Sıkıntısı vardır. Behlül, sürekli yeni kadınlar avlayarak yaşarken mutlu değildir.

*Bihter in kocasını aldatmasına gelecek olursak kendinden yaşça büyük biri ile evlendikten sonra aradığı aşkı evlendiği kişide bulamaz ve Behlül ile aşk yaşamaya başlar.

*Bihter, İstanbul’un gezinti yerlerinde dolaşan bir genç kadındır. Bihter, kadınsı giyi mi ve insanları etkisi altına alan menekşe kokusuyla Adnan bey yalısına gelip, yönetimi ele almaya çalışarak, Nihal’i de çocukluktan genç kızlığa geçirecek çarşaf ve elbiseleri giymeye ikna eder. Yaşlı kocasında aradıklarının tümünü bulamayınca da, Adnan beyin yeğeni Behlül’le yasak ilişki yaşamaya başlayan Bihter, üstelik bu ilişki aynı evde, Adnan bey yalısında sürdürür.

*Bihter görüldüğü üzere Anna gibi sadık ve dürüst değildir, yasak aşkını gizlice üstelik aynı evde yaşar.

*Bihter, Adnan bey’le yaptığı evliliğin mutluluk getirmediğini fark eder ve behlül’le ilişkisi başlar.

*Aslında Bihter de ilk baş iffetsiz değildir çevrenin etkisinin onun böyle olmasına sebep olmuştur, tıpkı yavaş yavaş sadakatini yitiren Anna gibi.

* Bihter bir yandan da Behlül’le ilgili düşüncelerini önlemeye çalışır. Bir süre sonra Bihter, sipariş verdiği şekerleri sorma gerekçesiyle Behlül’ün odasına gider, “yavaşça Behlül’ün kapısını açarak, içeri girmeye cesaret edemeyerek, başını uzatır” ve şekerlerini sorar. Önce kapının eşiğinde duran, daha sonra odaya giren Bihter, “yarı karanlık odanın içinde” Behlül’le sohbete başlar ve ikisi arasında fiziksel bir yakınlık yaşanır; yasak ilişkinin ilk adımı olan ve Bihter’ in odaya adımını atması il başlayan bu sahnede Behlül’ ün odasında karanlık ve tehlike.
Duygusu Egemen'dir.

*Anna Karenina romanında yasak aşkı başlarından beri bilen kocanın aksine, aşk-ı memnu’ da yasak aşk sonlarda öğrenilir.

* Bihter karakteri bize kocasını en baştan beri sevmeyen kadının neler yapabileceğini gösterir. Bihter romanda yanlış evlilik yapmış istemese de kocasına ihanet etmiştir.

* Romanın başından beri baş karakter olan Bihter kendi içinde çatışmalar yaşayan bireydir ve sonda bu iç çatışmalara yenik düşer.

* Bihter 22 yaşında çevresindekilerin dikkatini çekecek kadar güzel bir kadın. O da tıpkı annesi gibi gezmeyi, giyinmeyi, eğlenmeyi sever. Hatta bütün mutluluğun bunlarla sağlanabileceğini düşünür.

* Zenginlik içinde yaşamak, istemesine rağmen onunla zengin biri evlenmek istemez. Bu yüzden kocasını aldatan kadınlar kısmetin i çaldıklarını düşünerek kızar.

*Hiç ummadığı anda aldığı evlilik teklifi onu şaşırtır bu teklif bildiğimiz üzere dul ve yaşlı olan Adnan beyden gelmiştir. Adnan ey ile evlenirse çok mutlu olacağını düşünmeye başlamıştır. Hatta Peyker i zengin olmayan biri ile evlendiği için aptal olarak nitelemiştir. Evleneceği adamın çocukları olması onu rahatsız etmez.

*Pikniğe gidildikten sonra kendini odaya kapar ve eşiyle arasındaki yaş farkını düşünür. O andan itibaren paranın mutluluk getirmeyeceğini anlar.

*Başlarda ne kadar dirense de Behlüle karşı koyamaz ve eşini aldatır ama bir yandan da kendinden iğrenir. Gün geçtikçe Behlül ile ilişkisi ilerler günün belli saatlerini onun odasında geçirir. Zaman sonra geceleri de onun odasına gitmeye başlar.
*Bihter ilk günden itibaren, ev halkının yasak aşklarını öğrenmelerinden korksa da gerçekten sevildiğini düşünmek onu rahatlatır. Behlül karşısında duyduğu heyecan diğer her şeyi Bihter için değersiz kılar.
*Zamanla Behlül ün her dediğini yapan bir kukla haline gelmiştir.
*Bihter, annesinin ortaya attığı Nihal ile Behlülün evlenme konusundan rahatsız olur, her ne kadar bunun olmayacağını düşünse de içten içe rahatsız olur.
*Fakat Behlül Nihal ile evlenmek istediğinde, Nihal ile Behlül evlenmesin diye kocasına her şeyi anlatmayı göze alır.
*Behlül korkarak kaçar, Bihter odasına giderek kocasının silahını kafasına dayar ya ölecektir ya da odadan annesinin kızı olarak çıkacak. Annesinin kızı denilmesini istemez.
*O sırada her şeyi öğrenen kocası odanın kapısına gelir çıkar yol olmadığını anlayan. Bihter kendini öldürür.
* Bu romanda para ile saadet olacağını düşünüp bu yanlış düşünce sonunda kendini öldüren genç kadın portresi çizilir.
*Behlül ise çevresindekileri etkileyen zeki, yakışıklı ve uçarı bir tiptir.
*Bu yasak aşk romanında Nihal ve Adnan bey mağdur olanlardır.

Romanlarda ki benzer ve farklı yanlar.

*Iki romanda da yaşları küçük olmasına rağmen kendilerinden yaşça büyük birisi ile evlenip evliliklerinde aşkı bulamayıp ihanet etme. Anna Kaerenina romanında bu ihanet eş tarafından çok önceden biliniyorken aşk-ı memnuda roman sonunda öğrenilir.

*Iki romanda da ihanet eden kadın kendini vurur.

*Aşk-ı memnu daha çok iç mekânda geçerken (köşk) sadece bir kez dışarı çıkıldı evliliğin 1.yılında pikniğe gidildi Anna Karenina romanında dış dünya da kullanılır.

*Aşk-ı memnuda da Anna Karenina da da kadınlar ilk başta ihanet etmemeye çalışmıştır. Aşk-ı memnuda ihanet eden kadının annesi de eşine ihanet etmiştir, o karakterinde ihanet etmesi soya çekim olarak yorumlanabilir. Karakter annesinin kızı denilmesin diye intiharı tercih etmiştir. Anna Karenina romanında ise karakterin erkek kardeşi eşine ihanet eder.

*Aşk-ı memnu da karakter annesinin yaptıkları yüzünden evlenecek birini bulamamaktan korkarken Anna Karenina romanında kötü anne tiplemesi yoktur.

*Anna Karenina aşkı için çocuğunu feda ederken, aşk-ı memnudaki Bihter karakterinin çocuğu yoktur.

*Anna Karenina'daki gibi yasak aşkın açık bir şekilde yaşanmak erine gizlice yaşanması Türk toplumunun yasak aşka ters düşmesi sonucu olabilir.

*Sevgili tiplemesi Anna Karenina'da dışarıdan gelen biri iken aşk-ı memnu romanında ise aileden birisidir.

*Aldatan kadınlar her iki romanda da kötü birer tip olarak ele alınmamış her ikisinin de kader kurbanı olduğu yazılmıştır.

*Anna Karenina romanında evliliğin sevgi ile ayakta kalacağı vurgulanırken aşk-ı memnu romanında para ile saadetin olamayacağı vurgulanmıştır.

Anna Karenina romanında karakter eşini sevip karşılık alamazken, aşk-ı memnu romanında ise karakterin eşi karakteri sever ama karakter eşini sevemez çünkü eşiyle parası için evlenmiştir.

Harbi okuyan var mı bunu?
 

Yeni konular

Geri
Yukarı