Bu ego ve kibir nereden geliyor? Karşınızda hiç tanımadığınız birisi var ve "evet sorgulamıyorsun" diyebiliyorsunuz. Bu kanıya nereden vardınız? Gerçekten ilginç.
Kibirle ve egoyla uzaktan yakından alakası yok. Bilgi seviyen gösteriyor sorgulamadığını zaten. Az bir şey canlıların yapısını bilseydin bu cümleleri kuramazdın.
Tanrı zaman kavramından münezzeh bir varlık. Zaman kavramını da yaratan o.
Bomboş cümleler kurmayın. Mantık hatası var zaten benim iddaa etmemden bağımsız olarak var. Tanrı için zaman kavramı yok diye işin içinden sıyrılmazsın. Bu dediğim şeylere cevap vermek zorundasın. Siz bir tanrının kendiliğinden ortaya çıktığını iddaa ediyorsanız bu beraberinde daha büyük sorunları ortaya çıkarır. Evreni açıklamak için tanrıya ihtiyaç duyuyorsan, tanrıyı açıklamak için de Süper tanrıya, onu açıklamak için de Mega Süper Tanrıya ihtiyaç duyman gerekecek ve bu döngü devam edip gider.
Madem Tanrı hiçbir şeye gerek duymadan ortaya çıkıyorsa ve bu size abes gelmiyorsa. Aynı durumu evren için niye söylemiyorsunuz o zaman? Bu mantıkla evrende kendiliğinde ortaya çıkabilir. Ki zaten kanıtlarımız da o yönde.
Ne canlıların ne de evrendeki gökcisimleri hakkında en ufak bir bilginiz maalesef yok. Bunlara baksanız durum çok çok net aslında. Bir tanrı varsa mükemmel olmak zorunda ama sizin inandığınız tanrının özellikleri buna uymuyor. Ne canlılar ne de evrenin kendisi mükemmel değil.
Bu gezegende var olan türlerin %99'u yok oldu. Bugün bunları yazıyorsan göktaşına borçlusun. Yaşam, sonunda mutlaka kaybedeceği sürekli bir savaş halindedir.
İnandığınız tanrı sadist ve katil canlıların yok olmasından zevk alan biri, koskoca tanrı daha iyi bir yol çizemez miydi?
En basitinden birkaç örnek vererek başlayayım. Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün bu gezegenlerde yer diye bir şey yok. Bunları yaratan bir yaratıcı yer koymayı bilmiyor nasıl bir tanrıysa artık. Bu gezegenlere gidersen ayak basamazsın kısaca. Her şeye gücü yeten bir tanrının böyle bir şeyi düşünmemesi mümkün mü? Şimdi kesin dersin tanrının bir bildiği vardır. Net söyleyeyim hiçbir halt bildiği falan yok.
Carl Sagan'ın dediği gibi evrende yaşam sadece Dünya da varsa, bu çok büyük bir yer israfı olurdu. Koskoca bu kadar gezegen yaratmış boşu boşuna çoğunda hayat yok. Demezler mi madem öyleyse bunları niye yarattın, ne gerek vardı? Evrendeki kaosu bahsetmeme bile gerek yok.
Canlılara geçelim. Yırtıcıların çoğu bir bölgeyi ele geçirdiğinde kendi türünden veya başka türden bir canlıda olabilir. O türün yavrularını öldürür. Hayvanlar aleminde bebek katli, kardeş katli, tecavüz son derece yaygındır. İyi bir tanrı neden böyle dehşet bir yolu seçsin? Evrende toz zerresi kadar yer kaplayan insan bunları düşünüyor koskoca tanrı daha iyi bir yol seçemez miydi elbette seçerdi.
Başka canlı örneklerine geçeyim.
Mağaralarda yaşayan tetra balığı olarak da bilinen Astyanax mexicanus gözleri olmasina rağmen doğuştan kör doğar. Bu balığın göz çukurları halen bulunmaktadır ancak bu çukurlar arasinda gözler asla içinde oluşmaz. Karanlık mağaralardaki sularda yaşayan bu türün, gözlere ihtiyacının olmamasından ötürü, zaman içerisinde giderek körelmiştir.
Bu türün varlığı bile kusursuz yaratıcı fikrini çürütmeye yeter de artar. Kusursuz bir yaratıcı doğuştan kör yaratacağı varlığa ne diye göz versin.
Omurgalı hayvanlarda böyle bir sinir mevcut. Bu sinir bloğu beyinden gırtlağa kadar uzanıyor. Bu sinirin olayı ne değinelim biraz.
Beyinden çıkan bu sinir ile gırtlak arasında en fazla 5-10 CM var. Sinir gırtlağa kısa yoldan varmak yerine görseldeki zürafa gibi kısa yoldan gitmiyor metrelerce dolaşıp kalbin etrafından dönüp, tekrardan yukarı çıkıp beyne ulaşıyor.
Neden böyle yapıyor kısa yol varken uzun yolu seçiyor sebebi evrim. Bir tasarımcı yapsaydı eğer böyle bir yol izlemezdi elbette.
Gırtlak siniri 400 milyon yıl önce balık benzeri canlılarda beyinden kalbin yakınındaki solungaçlara bağlantı sağlamak için evrimleşmişti. O zamanlar sinir bloğu kısa yolu izliyordu, uzun yolu değil.
Tiktalik benzeri balıklar karaya çıktı, milyonlarca yılda karada boyunları uzadı, gırtlak sinirleri kalp civarındaki atardamarlardan dolaştığı için uzayan boyunlara adapte olmak zorunda kaldı. Böylece 5-10 CM'lik mesafeyi 5 metre dolaşır hale geldiler. İnsanda da bu sinir var ve kısa yolu seçmez uzun yolu seçer.
Zürafalar hemen hemen hiç ses çıkaramazlar. Mırıldanma gibi ses çıkarırlar en fazla. Oysaki ses kutusu ve ses çıkarma organlarına sahipler. İşte bunun sebebi de yukarıda bahsettiğim rekürren larengal siniri. Ses kutusunu donatan ses tellerinden biri doğrudan beyin ile ses kutusunu birbirine bağlanması gerekirken hiçbir anlamı olmadan baştan çıkıp 4-5 metrelik boyun boyunca aşağıya iner kalbin yakınından geriye dönerek tekrar yukarıya çıkarak ses kutusuna bağlanır. Böylece sinirlerden birinin boyu gereksiz yere çok uzamış olur. İki ses teli arasındaki sinir teli uzunluğundan kaynaklanan bir senkronizasyon sorunu ortaya çıktığı için ses oluşmaz.
Bir tasarımcı daha önceki çizim tahtasına geri dönebilir, önceki tasarımını çöpe atıp daha mantıklı bir çizim yapabilir. Evrim ise daha önceki çizim tahtasına geri dönemez. Tasarımcının öngörüsü vardır, ancak evrimin öngörüsü yoktur.
İnandığınız tanrı bu kadar bilgisiz ve sadist. Binlerce örnek sıralayabilirsiniz canlıların yapısına baktığımızda hala bunların tanrı yapımı olduğuna inanıyorsanız sorun sizde.
Birkaç örnek daha sıralayayım:
Aşı neden yapılır?
Çocuklar doğduktan sonra 7 8 yaşına kadar her ay tekrarlanan aşılara maruz kalırlar. Çicek, çocuk felci, kabakulak, hepatit b, kızamık vb. şeklinde.
İnsanın özel olarak yaratıldığını savunan güruh virüs ve bakterilere neden yaratıcının bizi kurban ettiğini açıklayamaz. Tabii her zaman olduğu gibi takdiri ilahi diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışır.
Evrim ne diyor?
Doğa hiç kimseye öncelik, özel bir ayrıcalık ve statü tanımaz. Doğa acımazdır. Doğada bulunan canlılar hiçbir canlının gözünün yaşına bakmaz. Hele hele özel yaratıldığını sanan insanın özel statüsünü hiç tanımaz. Her canlının paraziti ve mikrobik hastalığı vardır, Homo Sapiens'in de var.
Diğer canlılarda olduğu gibi insan vücudunu boş bulan, parazitliğe eğimli birçok canlı(bakteri, virüs vb.) insan vücuduna yerleşmeye ya da insan vücudunda üremeye başladı. Veya geçici olarak insan vücudunu kullanmaya başladı. Bu nedenle çeşit çeşit hastalıklar ortaya çıktı. Bizler bunların bir kısmının çaresini bulduk, tamamen yok ettik. Bir kısmının hareketlerini sınırladık, bize tehdit olmasını engelledik. Bir kısım hastalığın ise çaresini bulamadık. (AIDS vb.)
Hastalıkları ve kusurları önlemin yolu yalvarmaktan ve dua etmekten değil, bilimsel araştırmadan geçer.
Sığırların bulduğu mekanizmayı biz bulamadık
Bizim türümüz proteini yıkarak enerji edebiliyor. Fakat etin içinde bulunan azot molekülünü tam yıkıp enerji elde edecek mekanizma bizde yok. Evrimsel olarak böyle bir mekanizmayı elde edemedik. Bu nedenle etin içindeki enerji molekülünü üre halinde dışarı atıyoruz. Bu da bizim boşaltım ve sindirim sistemimizi yorar ve de aldığımız proteinden yeterince yararlanamamıza neden olur.
Fakat sığırlar bu üreyi tekrar tekrar sindirim sistemine salgılayarak üredeki azotu yeni protein molekülü yapmada kullanır. İçtiğimiz sütteki proteinin bir kısmı sığırın sindirim sistemine salgıladığı idrardan köken alır. Sığırlara verilmiş böyle verimli bir sistem neden özel varlık insana verilmedi?
Evrim ne diyor?
Otla beslenen canlıların hayvansal doku oluşturması için gerek duydukları amino asit miktarı bitkilerin bileşiminden alınamayacak kadar çok olduğu için bu canlı grupları kendi atıklarındaki amino asitleri değerlendirecek mekanizmayı elde edebilmişlerdir. İnsan ise elde edemedi. Ayrıca bu grup hayvanlar bitkilerin selülozunu sindirecek ortaklığı bakterilerle bulmuş ve bizim ulaşamadığımız bir üretim potansiyeline ulaşmışlardır. Bir ineğin günde onlarca kilo süt vermesi gibi.
Bunun sonucu olarak insan dışkısı çok pis kokmasına karşın, sığır dışkısının kendine özgü çoğu kişi tarafından tiksinilmeyen bir kokusu vardır. Sığır dışkısı bu nedenle arı kovanı yapımında, çatlakların sıvanmasında, yakıt oluşturmada ve gübre olarak başarıyla kullanılır. İnsan dışkısı ise çevreyi kirletmekten başka bir halta yaramaz.
Osteoporoz(Kemik zayıflaması)
40 yaşını geçen herkesin korkulu rüyası osteoporoz. Geçici de olsa tedavisi için ciddi masraflar harcanır.
Her şeyi bilen, insanı özel yarattığını iddaa eden güç ömrümüzün ortalarında neden bizi oluşturan iskeletinin içini boşaltsın ve kırıklarla uğraştırsın? Güya buna da imtihan derler şimdi düzenbazlar. Neredeyse her besinimizde bolca bulunan kalsiyumu kemiklerimize yerleştirmek zor olmasa gerek.
Evrim ne diyor?
Kemikler işlev gördüğü sürece ve doğada güç kullandığı sürece sağlıklı kalır. Sürekli bilgisayarın karşısında hareketsiz oturan, oyun oynayan, sürekli kitap okuyan, dua eden vb. bireylerde kemikler üzerindeki tonus yani basınç etkisi azalacağı için kemiklerin içinin boşaltılması kaçınılmazdır. Evrim gerçekler üzerinden işlev yapar, acımasızdır, tarafsızdır, duygusuzdur, kimseye özel muamele göstermez.
Bel rahatsızlıkları
Her üç kişiden biri omurga rahatsızlığı yaşar. Diğer hayvanlarda beli kayan canlı yok gibi. İnsanlara bu eziyet niye?
Evrim ne diyor?
Bir zamanlar dört ayak üzerinde yürüyen atalarımız ağırlığı tüm omurgaya dağıttığı için böyle sorunlarımız yoktu. Ancak ne zaman ki iki ayak üzerine kalktık o zaman bu sorunlar patlak verdi. Vücudumuzun ağırlık merkezi 4 ve 5. omurların arasına yoğunlaştı, burası da yeterince kasla desteklenemediği için ve evrim mekanizması deneme yanılma yöntemi ile çalıştığı için bu kadar kısa sürede gerekli önlemi geliştiremedi. Böylece öne uzattığımız iki elimizle tutacağımız bir kiloluk yük, 4 ve 5. omurlara 20 kiloluk bir baskı oluşturdu.
İdrar yolu enfeksiyonları
Çocukların, özellikle de kız çocuklarının idrar kesesini dışarıya bağlayan kanal erişkinlere göre kısa olması nedeniyle sıklıklıkla idrar yolları hastalıklarına yakalanırlar.
Ne olurdu bu boruyu biraz daha uzun olarak yaratsaydı?
Evrim ne diyor?
Dört ayağının üstünde gezen bir canlı için bu kısalığın bir sakıncası yoktu. Ne zaman ki yere indik, daha sonraları iki ayağımız üzerinde durmaya başladık. Oturduğumuz yerdeki mikroplar çok daha kolay içlere kadar gidebildiği için bu sorunlar ortaya çıktı. O zaman sormazlar mı madem beni iki ayak üstüne çıkardın bu boruyu 2 3 santim niye uzatmadın?
Çünkü yapamaz. Çünkü evrim kördür, geleceği göremez. Hiçbir şeyi isteyerek, bilerek tasarlamaz.
İç kulak sorunları
Çocukların iç kulak ile ağız arasındaki östaki borusu normalden kısa olduğu için ağızdaki mikroplar sık sık orta kulağa geçer ve bir sürü soruna sebebiyet verir. Aileler çocukların kulak ağrılarıyla çok uğraşır. Primat ve diğer canlılarda bu sorun var mı? Büyük olasılıkla hayır.
Evrim ne diyor? Sosyal gelişmeleri öğrenebilmek için kafatası beklenenden çok daha büyük olarak doğmaya zorlanmış bir çocukta bu sorunlar kaçınılmazdır.
20 yaş dişleri
Bu dişlerimizin şu an hiçbir işlevi yok ama çoğumuzun hayatını mahvediyor.
Dinlere göre insan bir yaratıcı ürünüyse 20 yaş dişleri de insanın başına bela olarak verilmiştir.
Evrim ne diyor? Bu dişlerimiz otçul olduğumuz dönemde öğütme işinde kullanılıyordu. Daha sonra her şeyi yer haline geçince özellikle de yiyeceklerimizi pişirerek daha yumuşak hale getirince bu dişlere gerek kalmadığı için doğal seçilim ile ortadan kaldırılma sürecine girmiştir. Nitekim gerekli zaman oluşamadığı için de bu dişler ortadan kalkamadı.
Erkeklerde neden meme var
Erkekte memenin hiçbir işlevi yoktur. Hatta erkeklerde meme kanseri de görülür ve bizim için bir tehdit oluşturur meme.
Erkek ve dişi ayrı ayrı yaratıldığına göre, gerekli olmayan bir yapıyı yaratıcı neden vücuda koysun?
Evrim ne diyor? Meme evrimsel gelişmenin bir kalıntısıdır. Çünkü canlılarda kalıtsal olarak başlangıçta erkek ve dişi özelliği genleri aynı kökten gelerek birlikte sahneye çıkmış, zamanla bir kısmında erkeği, bir kısmında da dişiliği oluşturacak genler aktifleşmiş. Aktifleşmeyenin ise kalıntısı kalmıştır.
Bebeklerde gaz sorunu
Çocuk büyüten ve gecelerini uykusuz geçiren herkes şunun farkındadır. Çocuklar doğdukları ilk birkaç ay boyunca veya daha uzun süre gaz sorunu yaşayarak kendilerini ve ailelerini perişan ederler. Bu gaz ya anneden geçer ya da çocuğun sindirim sistemindeki tasarım hatasından kaynaklanır. Hiçbir kusuru olmayan bir çocuğa bu eziyet niye? Dogmatiklerin verdiği yanıt hazır takdiri ilahi.
Evrim ne diyor? Yavrusunu sırtında veya göğsünde taşıyan bir maymun daldan dala atlarken yavrunun karnını sıkıştırdığı için arkadan gaz çıkarmasına neden olur. Bu da karın sancısını önler. Bu nedenle primat yavruları gaz sancıları çekmez.
Ne zamanki doğal yaşamdan ve doğal evrim sürecinden ayrıldık çocuklarımızı günlük işler yaparken onları göğsümüzden, sırtımıza dayamaktan uzaklaştırıp yataklarda sırt üstü yatırmaya başladık o zaman gaz sorunu ortaya çıktı. Giderebilmek için kucağımıza alıp sırtına vurmayı çare olarak bulabildik. Çünkü yapısal evrimsel değişim, hız bakımından sosyal evrime ayak uyduramadığı için bebeklerde zamanında gerekli uyum oluşamadı.
Bu kadar yeterli olmuştur umarım hade bunlara evrim dışında bir açıklama getirin de görelim bakalım.