Deontoloji ve Sonuççuluk

Güzel bir sohbet olmuş. Konuda sorulan iki ayrı soru var. İlki, yukarıda bahsettiğiniz Kant'ın "iyi istenç" kavramı. İkincisi ise bunun zorunluluğu. Soru aslında "Kant'a bu konuda katılıyor musunuz?" şeklinde de sorulabilir.

İlk sorunun cevabı belki de hayal edemeyeceğimiz kadar uzun. Hatta sorusu bile uzun ama siz kısaltmasını yapmışsınız zaten. Ben de benzer bir şekilde denememi yapayım.

İyi istenç ile alakalı akıla gelen ilk soru, bu istencin akıla nasıl gelebileceği. Bu soru da bizleri, hepimizin yakından tanıdığı Kant'ın ödev kavramına götürüyor. Onu anlatmayacağım, zira Kant ile alakalı en çok bilinen şeylerden bir tanesi. Hepimiz biliyoruz artık.

İlk olarak Kant, yüzyıllardır tartışılan etik kavramına iyi istenç kavramını ekler. Buradaki problem ise, değer kavramının zaman ve mekan değiştikçe değişkenlik göstermesidir. Yani belirli koşullar altında ortaya çıkmışlardır. Bildiğimiz üzere Kant'ın ödev ahlakında gerçekten bir şeyin iyi olduğunun bilinebilmesi için, bu maksimlerin evrensel çerçevede uygulanabilir olup olmadığının kontrol edilmesi gerekir. Eğer evrensel olarak herkese göre iyi ise, bu davranış iyi istence bir örnektir.

Bu konuda ise en çok karıştırılan şeylerden bir tanesi, Kant'ın bu yasasının temelinde eylem olup olmadığıdır. Eğer doğrudan doğruya "eyleme dayandırılır" dersek, o zaman Kant'ın iyi istencinde pek çok çelişki bulabiliriz. Zira eylemler, yukarıda belirttiğim gibi belirli koşullar altında uyulması gerekli olan davranışlar bütünüdür. Koşullar değiştikçe bu zorunluluklar da değişir. Hali ile maksimlerin evrensel olanlara uygulanması söz konusu olamaz. Eyleme dayandırıldığı hatası çok fazla yapılabiliyor, zira burada yaptığımız eylemlerden söz ediliyor.

Halbuki temelinde eylem yoktur. İnsanın istemesi ile alakalı bir kavramdır. Yani bize ne yapmamız gerektiğini söylemez. Sadece "gerçekten ne istiyorum?" sorusuna cevap arar.

Kadını eve alıp, adamı da mahkemeye çıkarmak gerekir ama biz

Karışabiliyor dememin sebebi buydu aslında. Neyi yapıp yapmayacağımızın doğruluğu veya yanlışlığı yani eylemlerimiz değil, bunun temelinde yatan "isteme" ilkesi. Doğrudan doğruya "gerekir" denirse yanlış anlaşılmalara sebebiyet verilebilir.

Bunlardan bağımsız olarak, bizler isteme-sonuç ilişkisini gözden çıkarabilen canlılar asla olamadık. Muhtemelen olamayacağız da. Hiçbir insan -bana göre- bir "birim" bile kendisini tamamen düşünmeyip, yalnızca karşısındakini düşünüp öyle hareket edemez. Hareket dediğimize göre aynı şey bu hareketin sonuçları için de geçerli. Sonucu düşünmeyip, yapılan "çılgınca" eylemleri saymıyorum elbette. Onlar psikolojik rahatsızlığa giriyor.

İlk iki sorunuza kendimce bir cevap verdiğime göre şimdi son soruya geleyim:

Ahlakî olan bir eylemin sonucu "iyi" olmak durumunda mıdır?

Elbette değildir. Evcil hayvanınızı beslediniz ve tek amacınız onun hayatta kalmasıydı. Ancak aldığı besinden sonra besin kaynaklı olarak hayvanınız öldü. Eylem ahlaki, çünkü onu beslemeyip ölüme terk etmek ahlaksızca bir davranış olurdu ve sonucu yine "iyi" olmazdı. Beslemeyi seçtiniz ve beslendikten sonra besin kaynaklı olarak öldü. Beslemenizin sebebi eğer saf "iyi istenç" ise, sonucu yine iyi olmadı. Yani iyi olmak durumunda değil diyorum.

Konu için teşekkür ediyorum. Epey faydalı bir tartışma olmuş. Fikirler gayet hoş.
 
@Oreki

Öncelikle görüşleriniz için teşekkür ediyorum.

Bunlardan bağımsız olarak, bizler isteme-sonuç ilişkisini gözden çıkarabilen canlılar asla olamadık. Muhtemelen olamayacağız da.
Aslında burada kanımca Kant'ın tanrı üzerine olan ahlak delili konuşulabilir. Kant da biraz sizin gibi düşünecek olacak ki insanların ahlaklı davranması için bir tanrı kavramını şart görmüş. Tabii burada ahlakın tanrı kaynaklı olduğu yanılgısına da düşmemeliyiz, Kant'a göre ahlakın temeli akıldır. Ancak kendisi ontolojik kanıtları kabul etmeyip, ne kadar tanrının ispat edilemeyeceğini düşünse de ahlaklı davranabilmemiz için tanrının zorunlu olduğunu düşünmüştür.

Bunun haricinde Kant'ın kategorik imperatif anlayışında değerlendirilen şeyin eylemin kendisi değil, maksimi olduğunu belirtmeniz ayrı hoş olmuş. Tekrardan teşekkür ediyorum.

Eylemin sonucu iyi ise ahlâkı iyi olur tersi olursa kötü olur. Benim düşüncem böyle. Düşüncene saygılıyım.
Sorum aslında "iyi" ve "kötü"nün ne olduğuydu. "İyi" dediğiniz şey bireysel bir fayda ve yarar mı yoksa toplumsal mı?
 

Geri
Yukarı