Din Karşıtlığı (Antireligion) Nedir?

HakanCT

Kilopat
Katılım
19 Nisan 2019
Mesajlar
4.039
Makaleler
1
Çözümler
47
Yer
Tarkov
Bilgilendirme: Bu konudaki amacım hiçbir dini değeri veya inançlı insanları aşağılamak değildir. Bir fikre veya oluşuma karşıt olmak demek, ona veya ona inanlara düşman olmak demek değildir. Ben sadece hür bir şekilde fikirlerimi belirtmek istiyorum.

1-Din karşıtlığı (antireligion) nedir?

Din karşıtlığı (antireligion)
, her türlü dine karşı çıkmaktır. Örgütlenmiş dine, dinî ayinlere ve dinî kurumlara karşı çıkmayı içerir. Din karşıtlığı terimi, örgütlenmiş olsun ya da olmasın belirli doğaüstü ibadet veya uygulama biçimlerinin karşıtlığı olarak da kullanılmıştır.

Din karşıtlığı, ateizm (tanrılara inanmama) ve antiteizm (tanrılara inanmaya karşıtlık) gibi spesifik konumlardan farklıdır; ancak din karşıtları da ateist veya antiteist olabilir.

2-Din karşıtlığı düşüncesi ne zaman çıkmıştır?

Kitlesel din karşıtlığı ilk olarak Aydınlanma Çağında, henüz 17. yüzyılda ortaya çıktı. Baron d'Holbach'ın 1761'de yayınlanan Christian Unveiled adlı kitabı, yalnızca Hristiyanlığa değil, genel olarak dinlere karşı çıktı.

3-Bir insan neden dinlere karşı olur?

Bu soruyu cevaplayabilmek için öncelikle dinlerin oluşumu ve insanlar üzerindeki etkisini anlamak gerekiyor. İnsan dediğimiz canlının en belirgin özelliği soru sormaktır ve o sorulara cevap bulmaktır. Biz neyiz? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Ancak insanoğlunun bir kusuru var ki o da yalan söylemektir. Bunu bazen kötü niyetle, bazen iyi niyetle yapar. İlkel insanlar ateş başında toplandığı zaman birbirlerine hikaye anlatmayı severlerdi. Mesela "şu şimşeği görüyor musun? Onu Zeus yaptı" diyebilirdi. Peki bunu demesi Zeus'u gerçek yapıyor mu? Hayır yapmıyor. Aklımızın açıklayamadığı şeylere kimisi Zeus, kimisi Odin demiş ama günün sonunda mantık aynı. Ortada bir sorun var ve buna cevap aranıyor. O cevabı ararken de bazıları yalan söylüyor. Elde tutulur hiçbir kanıt olmadan "tüm evreni X yaptı ve bu varlık bizden şunları şunları istiyor" deniyor. Arından da din temelli toplum düzeni kuruluyor.

Ortaçağ dönemini incelerseniz kilisenin insanlar üzerindeki baskısını çok rahatlıkla görebilirsiniz. O dönemdeki din görevlileri toplumun nasıl yaşayacağına, nasıl düşüneceğine ve nasıl inanacağına karar veriyordu. Bununla kalmayıp para karşılığında sizin günahlarınızı bağışlayabilirlerdi. Siz de bu durumu sorgulayamazdınız, zira sorgulamaya kalkarsanız kazığa bağlanıp yakılarak idam edilirdiniz. Peki bu durum sadece Katolik inancında olan bir şey mi? Hayır değil. Her türlü inanç sisteminde böyle sömürü sistemleri oldu veya olmaya devam ediyor. Şimdi siz bu tarz uygulamalara "böyle oluşumlar dinlerin suçu değil, dini sömürenlerin suçu" diyebilirsiniz. Ha işte dinlere karşıt olunma fikrinin temeli de bu. Din dediğimiz oluşum, insanlar tarafından sömürülmeye oldukça açık. Çünkü insanlar korkutuluyor, çünkü insanlar baskılanıyor. "Bana karşıt olmak demek, dine düşman olmak demektir" diyor adam. Bir siyasetçi edasıyla (ülkemizdeki siyasetçiler asla böyle değil yanlış anlaşılmasın) halkı manipüle edip kendi refahını sağlıyordu ve siz de bu adamı sorgulayamıyordunuz. İnsanlık var olmaya devam ettiği sürece birileri de kötü niyetli olacaktır. Din ise bu kötü niyetli insanların elinde çok tehlikeli bir araç olabiliyor.

Hiç düşündünüz mü neden aza tamah etmenizi söyleyen din adamları hep zengin oluyor? Ben hiç fakir cemaat lideri görmedim, hepsi zengin. Bunun benzerini Mozambik'teki siyasetçilerde de görebilirsiniz. Size şükredin derler ama kendileri bolluk için de yaşarlar. Benim elimde olan tek şey aklım ve aklımı kimseye kiralamak istemiyorum. Kul değil birey olmak istiyorum. Günümüzde din temelli yönetimi olup insan haklarında ilerici olan hiçbir toplum göremezsiniz. Din temelli yönetimi olup zengin ülke görebilirsiniz ama insan haklarına dair bir şey bulamazsınız. Bugün ulaştığımız özgürlüklerin pek çoğu din karşıtlığının eseridir. Avrupa Hristiyan ülkeler topluluğu değildir. Eğer Avrupa din temelli yönetimi sürdürseydi bugünkü Avrupa olamazdı. Özgür beyinlerin olmadığı yerde insanlığa dair gelişim sağlanamaz. Bana inancınız değil, insanlığınız lazım.

Konuyu daha fazla uzatıp sıkıcı hale getirmek istemiyorum. Temel mantığı anlatabilmişimdir umarım. Tekrar ediyorum benim niyetim kimsenin inancını aşağılamak değil. Sen nasıl ki Zeus'a inanmıyorsun onun uydurma olduğunu söylüyorsun, ben de bunu günümüz dinleri için söylüyorum. Konuyu bu mantıkla okumaya çalışırsanız sevinirim.
 
Son düzenleme:
Bilgilendirme: Bu konudaki amacım hiçbir dini değeri veya inançlı insanları aşağılamak değildir. Bir fikre veya oluşuma karşıt olmak demek, ona veya ona inanlara düşman olmak demek değildir. Ben sadece hür bir şekilde fikirlerimi belirtmek istiyorum.

1-Din karşıtlığı (antireligion) nedir?

Din karşıtlığı (antireligion)
, her türlü dine karşı çıkmaktır. Örgütlenmiş dine, dinî ayinlere ve dinî kurumlara karşı çıkmayı içerir. Din karşıtlığı terimi, örgütlenmiş olsun ya da olmasın belirli doğaüstü ibadet veya uygulama biçimlerinin karşıtlığı olarak da kullanılmıştır.

Din karşıtlığı, ateizm (tanrılara inanmama) ve antiteizm (tanrılara inanmaya karşıtlık) gibi spesifik konumlardan farklıdır; ancak din karşıtları da ateist veya antiteist olabilir.

2-Din karşıtlığı düşüncesi ne zaman çıkmıştır?

Kitlesel din karşıtlığı ilk olarak Aydınlanma Çağında, henüz 17. yüzyılda ortaya çıktı. Baron d'Holbach'ın 1761'de yayınlanan Christian Unveiled adlı kitabı, yalnızca Hristiyanlığa değil, genel olarak dinlere karşı çıktı.

3-Bir insan neden dinlere karşı olur?

Bu soruyu cevaplayabilmek için öncelikle dinlerin oluşumu ve insanlar üzerindeki etkisini anlamak gerekiyor. İnsan dediğimiz canlının en belirgin özelliği soru sormaktır ve o sorulara cevap bulmaktır. Biz neyiz? Nereden geldik? Nereye gidiyoruz? Ancak insanoğlunun bir kusuru var ki o da yalan söylemektir. Bunu bazen kötü niyetle, bazen iyi niyetle yapar. İlkel insanlar ateş başında toplandığı zaman birbirlerine hikaye anlatmayı severlerdi. Mesela "şu şimşeği görüyor musun? Onu Zeus yaptı" diyebilirdi. Peki bunu demesi Zeus'u gerçek yapıyor mu? Hayır yapmıyor. Aklımızın açıklayamadığı şeylere kimisi Zeus, kimisi Odin demiş ama günün sonunda mantık aynı. Ortada bir sorun var ve buna cevap aranıyor. O cevabı ararken de bazıları yalan söylüyor. Elde tutulur hiçbir kanıt olmadan "tüm evreni X yaptı ve bu varlık bizden şunları şunları istiyor" deniyor. Arından da din temelli toplum düzeni kuruluyor.

Ortaçağ dönemini incelerseniz kilisenin insanlar üzerindeki baskısını çok rahatlıkla görebilirsiniz. O dönemdeki din görevlileri toplumun nasıl yaşayacağına, nasıl düşüneceğine ve nasıl inanacağına karar veriyordu. Bununla kalmayıp para karşılığında sizin günahlarınızı bağışlayabilirlerdi. Siz de bu durumu sorgulayamazdınız, zira sorgulamaya kalkarsanız kazığa bağlanıp yakılarak idam edilirdiniz. Peki bu durum sadece Katolik inancında olan bir şey mi? Hayır değil. Her türlü inanç sisteminde böyle sömürü sistemleri oldu veya olmaya devam ediyor. Şimdi siz bu tarz uygulamalara "böyle oluşumlar dinlerin suçu değil, dini sömürenlerin suçu" diyebilirsiniz. Ha işte dinlere karşıt olunma fikrinin temeli de bu. Din dediğimiz oluşum, insanlar tarafından sömürülmeye oldukça açık. Çünkü insanlar korkutuluyor, çünkü insanlar baskılanıyor. "Bana karşıt olmak demek, dine düşman olmak demektir" diyor adam. Bir siyasetçi edasıyla (ülkemizdeki siyasetçiler asla böyle değil yanlış anlaşılmasın) halkı manipüle edip kendi refahını sağlıyordu ve siz de bu adamı sorgulayamıyordunuz. İnsanlık var olmaya devam ettiği sürece birileri de kötü niyetli olacaktır. Din ise bu kötü niyetli insanların elinde çok tehlikeli bir araç olabiliyor.

Hiç düşündünüz mü neden aza tamah etmenizi söyleyen din adamları hep zengin oluyor? Ben hiç fakir cemaat lideri görmedim, hepsi zengin. Bunun benzerini Mozambik'teki siyasetçilerde de görebilirsiniz. Size şükredin derler ama kendileri bolluk için de yaşarlar. Benim elimde olan tek şey aklım ve aklımı kimseye kiralamak istemiyorum. Kul değil birey olmak istiyorum. Günümüzde din temelli yönetimi olup insan haklarında ilerici olan hiçbir toplum göremezsiniz. Din temelli yönetimi olup zengin ülke görebilirsiniz ama insan haklarına dair bir şey bulamazsınız. Bugün ulaştığımız özgürlüklerin pek çoğu din karşıtlığının eseridir. Avrupa Hristiyan ülkeler topluluğu değildir. Eğer Avrupa din temelli yönetimi sürdürseydi bugünkü Avrupa olamazdı. Özgür beyinlerin olmadığı yerde insanlığa dair gelişim sağlanamaz. Bana inancınız değil, insanlığınız lazım.

Konuyu daha fazla uzatıp sıkıcı hale getirmek istemiyorum. Temel mantığı anlatabilmişimdir umarım. Tekrar ediyorum benim niyetim kimsenin inancını aşağılamak değil. Sen nasıl ki Zeus'a inanmıyorsun onun uydurma olduğunu söylüyorsun, ben de bunu günümüz dinleri için söylüyorum. Konuyu bu mantıkla okumaya çalışırsanız sevinirim.
Yemin ederim şöyle güzel bilgilendirici şeyleri okumak kitap okumaktan 100 kat zevkli geliyor. Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederiz.
 
Özgür beyinlerin olmadığı yerde insanlığa dair gelişim sağlanamaz.

Peki, ben buna karşı "din, zaten insanı özgürleştirir ve dinde tek otorite, insanın üstünde olandır, herhangi bir insanın diğeri üzerinde hükmü yoktur" dersem ne diyecek bu din karşıtı fikre sahip kişi? Yaşadığı dünyada, ona veya buna itaat etmekte bir beis görmeyen ve muğlak bir olguya karşı cüretkar bir çıkışta bulunan, ne kadar inandırıcı olabilir?

İnsanın olgular hakkindaki yorumu ile dini birbirine karıştırmaktan ne vakit vazgeçilecek acaba?

İşin etimolojik tarafına baktığında ise din ya da dyn, yasa demektir. "Yasa karşıtlığı" olarak düşünüldüğü vakit, bir diğer soru da olası; hangi yasa?

Din, dünyanın dışında ve uygulanması muhtemel değilmiş gibi bir algı neden var? Ya da insan, madem ki kendini düşünmeye yatkın, nesnel bir kanıtı olmayan ya da olamayacak bir konunun aktarımına neden çomak sokmasın?

Meseleyi isimlere indirge, manaları bir kenara at, sonrasında bir karşıtlık oluştur ve buna karşı anlama dair ifade edilen bir sürü kaynağı da görmezden gel, güzel bakış açısı ama kendince ve sadece kendine yarar.

Anlamlar, zıtların çarpışmasından doğar. Bir fikri külliyen reddeden herhangi bir fikrin anlayışa etkisi, taraftarlıktan öteye geçemez.

Sen nasıl ki Zeus'a inanmıyorsun onun uydurma olduğunu söylüyorsun

"Bir, bilgelik. Yalnız o, istemez ve ister Zeus adıyla anılmayı." Herakleitos
 
Son düzenleme:
Peki, ben buna karşı "din, zaten insanı özgürleştirir ve dinde tek otorite, insanın üstünde olandır, herhangi bir insanın diğeri üzerinde hükmü yoktur" dersem ne diyecek bu din karşıtı fikre sahip kişi? Yaşadığı dünyada, ona veya buna itaat etmekte bir beis görmeyen ve muğlak bir olguya karşı cüretkar bir çıkışta bulunan, ne kadar inandırıcı olabilir?

Benim felsefeye başlama amacım, Sokrates'i savunmak. Sokrates'in avukatlığını yapmak. Sokrates gibi "mülayim" denecek seviyede bir insan bile idam edildi. Peki sebebi neydi?

Zeus'a yemin ederim ki, "ona inanmadığı, onun sapkınlığa yol açtığı" söylendi diye.

Din karşıtlığı, metinde verilen bilgiye göre 17. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Martin Luther'in reformları 16. yüzyılda oldu. Gutenberg'in matbaayı bulması 15. yüzyılda oldu. Yani din karşıtlığı hareketi başladığında bilinen bütün dinler adına yapılan savaşlar, işkenceler, sapkınlıklar biliniyordu.

İnsanın olgular hakkindaki yorumu ile dini birbirine karıştırmaktan ne vakit vazgeçilecek acaba?

İnsan, ne zaman hayatının merkezinden dini çıkarır, o zaman. Bu söylediğin iki taraf içinde geçerlidir.

İşin etimolojik tarafına baktığında ise din ya da dyn, yasa demektir. "Yasa karşıtlığı" olarak düşünüldüğü vakit, bir diğer soru da olası; hangi yasa?

Evet, hangi yasa?

Yasa
1.
Olayların gidişinde olağandışına yer vermeyen, değişmezlik ve zorunluluk gösteren kural; toplumsal yaşam içinde kendiliğinden oluşan ve uyulması toplum içinde yaşamanın bir zorunluluğu olan toplumsal alışkılar bütünü.
2. Devletin yasama gücü tarafından konulan, herkesin uyması zorunlu olan yaptırıma bağlı kuralların her biri, kanun; düşüncenin mantıksal bir değeri olması için uyulması zorunlu olan temel.
3. (bilimde) çok sayıda deney ve gözlemlerden sonra, aynı koşullarda aynı sonuçları verdiği kesin olarak saptanan durum.

Birden çok anlam çıkan, sakız gibi sünen, anlamı kesin olmayan bir duruma yasa demek komediden başka bir şey değildir.
 
Peki, ben buna karşı "din, zaten insanı özgürleştirir ve dinde tek otorite, insanın üstünde olandır, herhangi bir insanın diğeri üzerinde hükmü yoktur" dersem ne diyecek bu din karşıtı fikre sahip kişi?
Bu dediğiniz ancak algı seviyesi üst düzey olan bir toplumda gerçekleşebilir ki böyle bir toplumun var olması imkansız. Yaşadığımız dünyada cahil (az bilgili, kandırılmaya müsait) pek çok insan var ve bu insanlar sömürülüyor. İnsan doğası gereği bir sürüye bağlı olmak ister ve dini topluluklar da bunun için oldukça müsait. Yani hayır, dinde tek otorite insanın üstünde olan varlık değil. Bunu etrafımıza baktığımız zaman görebiliyoruz. Sakal bırakıp cübbe giyenin eli ayağı öpülüyor.

Yaşadığı dünyada, ona veya buna itaat etmekte bir beis görmeyen ve muğlak bir olguya karşı cüretkar bir çıkışta bulunan, ne kadar inandırıcı olabilir?
Dediğim gibi insan doğası gereği bir sürüye ait olmak ister. Dinler olmasa da başka şeylere itaat edecek insan topluluğu var mı var ancak bunlar daha az zararlı oluşumlar olacaktır. Din adına yapılan onca savaşlar, yağmalar, idamlar bunlar bugün bize basit geliyor ama asla basite alınmamalı. Bu tür olaylar yalnızca o dönemdeki cahil insanların suçu değil, aracı olan yapı da en az o insanlar kadar suçludur.
 
Birden çok anlam çıkan, sakız gibi sünen, anlamı kesin olmayan bir duruma yasa demek komediden başka bir şey değildir.

Aslında meselenin özü de burada. Bunun sünmesinin vesilesi de insan, bir garip döngü ve bir türlü anlam teke indirgenemiyor. Geçmişte bazı topluluklarda bu başarılmış ama çok da uzun sürmemiş.

Din adına yapılan onca savaşlar, yağmalar, idamlar bunlar bugün bize basit geliyor ama asla basite alınmamalı.

Din adına savaşmak; ki o dinin sahibi her şeyin üzerinde ise, zaten kendi içinde manasız bir eylem. Nefs-i müdafaa dışında, çatışmanın kabul edilebilir bir formu olduğunu zannetmiyorum. Ama insan, hakkın yayılmasından ziyade daha fazlasını hak etme derdinde olduğundan, eline aldığı herhangi bir bayrak ile anlamsız hakimiyet savaşlarına girişebiliyor. Ya da daha kendi olmadan, oldurmaya çalışanlar; doğal olarak, aslında neye hizmet ettiklerinin de farkında olamıyorlar.
 
Din adına savaşmak zaten kendi içinde manasız bir eylem. Nefs-i müdafaa dışında kabul edilebilir çatışma olduğunu zannetmiyorum. Ama insan, hakkın yayılmasından ziyade daha fazlasını hak etme derdinde olduğundan, eline aldığı herhangi bir bayrak ile anlamsız hakimiyet savaşlarına girişebiliyor.
Sorun sadece insanda değil, inancı onu bu yöne itiyor. Dini yay ve daha fazla güç topla. Dinler olmasa insanlar yine savaşırdı ama dinler olunca daha fazla savaştılar. Yani söylediğim kötülüklerin asla tek sorumlusu din değil ama güçlü bir etken olduğu da ortada.
 
Yani söylediğim kötülüklerin asla tek sorumlusu din değil ama güçlü bir etken olduğu da ortada.

Sömürüye daha fazla açık olmasi bakımından bu ifadeniz kabul edilebilir tabii ama kişisel olarak; cımbızla tek tek kötüleri ayırıp, iyi olanlarla yola devam etme yanlısıyım.

Uç bir örnek belki ama, 7. yüzyılda "köleleri özgür bırakın" deme cesareti gösteren bir fikrin temellerinde; muhakkak, hak ve hukuka dair bir takım doğrular mevcuttur.
 
Son düzenleme:
Sömürüye daha fazla açık olmasi bakımından bu ifadeniz kabul edilebilir tabii ama kişisel olarak; cımbızla tek tek kötüleri ayırıp, iyi olanlarla yola devam etme yanlısıyım.
Sizin adınıza sevindim ancak maalesef dünyada bu şekilde işlemiyor işte. Dindar olup da insan haklarında ilerici olan bir toplum yok maalesef. Eğer Avrupa dindar olsaydı tüm LGBT bireyleri kazığa bağlayıp yakmaları gerekirdi. O insanların inançlı olması, dindar oldukları anlamına gelmiyor.
 
Eğer Avrupa dindar olsaydı tüm LGBT bireyleri kazığa bağlayıp yakmaları gerekirdi.

Bunun kötülüğü ifade edilmiştir lakin bunun cezası insana bırakılmış mıdır? Dini metinlerde, bu tip topluluklar gazaba ugratılmış tabii de o topluluklardaki tek husus cinsel tercih ile alakalı değildir ve yine cezayı veren de yaratıcının kendisi olmuştur. Dini konularda, kendisine bırakılmamış hususlarda karar vermeye yeltenmek, biraz da haddi bilmemekle ilgili bir durum ve bu davranış şeklinin kabul göreceği de meçhul.

Sorun zannımca; kopyala yapıştır şekilde yaşanan ve aklın kullanılmadığı, "o dediyse, doğrudur" bakışıyla sürdürülen bir hayat olmalı. Akıl, bize verilen en büyük nimettir ve düşünmemek, yaratan gözünde hiç sevilmeyen bir hâldir.
 
Son düzenleme:

Yeni konular

Geri
Yukarı