Iç sesim beni rahat bırakmıyor

...
Bilmiyorum. Üniversite bitip iş sahibi oluncaya kadar bu sıkıntıları çekeceğiz. Ama aklımda yine bir soru kalıyor. Ya sonrası?
...
Önceden sevdiğim kızla ilgili basit hayallerim vardı. Onlae suya düştü, ben de yere. Çok büyük afalladım. Artık bir amacım yoktu. Hayatın boşluğuna düştüm
...
Olayları anlatırsam gerçekten de çok uzun. Senin duvarında böyle yapmak istemiyorum. Istiyorum ki kendimi iyileştiremezken seni iyileştirim.
...
Hayatın boşluğundayken beni ayakta tutan tiyatro idi. Belki de yaşamamı ona borçluyum.
Sorumluluklarım bana; Görevini bitirmeden gidemezsin, diyordu.
Sorumluluk ve hobi sahibi iken yaşama tutunmam artmıştı. Sana da önerim hobi ve insanlara karşı sorumluluk kazanman
...
Izninizle uyumaya gidiyorum. Esenkalın...
 
Keşke herkes benim gibi gerçekleri görsün istiyorsun.
Herkes birbiriyle gerçek samimiyet içinde, yüzüme gülenler iki yüzlülüğünden dolayı değil de gerçek seni sevdiği için gülüyor.
Onlara karşı gösterdiğin çabayı anlıyorlar ve de buna karşılık onlar da sana iyi davranıyorlar.
Düşüncelerini gerçekten de benimseyip sana yardımcı oluyorlar.
Bir gün bir süre yalnız kalmak istediğinde seni yapayalnız bırakmak istemeyip seninle ilgileniyorlar.
...
Buralar hep yalan idi.
Daha fazla canını sıkmamak için kısa kestim.
Büyüdüğümüz ortam ve maddi durumumuz çok daha iyi olsa, gelecekte iş ve durum kaygısı hat safada olmasa, hepimiz iyi çocuklarız aslında.

Aslında gerçekler zaten ortada oluyor çoğu zaman ama insansı bencillik dışında kendini kurtarmak için payına düşeni değilde başkalarını daha zayıf olanı ateşe atacak o bencillik pislik devreye giriyor her zaman için.Buda normal herkesin insan olduğu için sahip olması gereken bencillik ile karıştırılıyor.Gerçekten geleceği normal bir şekilde kaygılayacak kadar bile beyin hücrem duygun kalmamış öyle bir haldeyim.Boşluk içinde süzülüp duygularının tamamen uyuşmuş olmasından uyuşmasından dolayı hissedememe mi denir buna ne denir ? ve o üstte yazdığın kısım gerçekten beynimde hiç var olmayan bir kısmı harekete geçirmeye çalıştı ama öyle bir şey asla olamayacağını biliyorsun ve gene de içini hoş tutacak kadar barındırıyorsun ne kadar istemesen de çünkü daha fazlası kendi duyguların ile savaşmaya başlamak oluyor çevrendeki herkesin senden beklediği gibi.Büyüdüğün ortam ve maddi koşullara sonuna kadar katılıyorum bu arada ama en azından büyüdüğün ortam sadece maddi koşulların sadece maddi koşullar için bahane edildiği bir ortam olsaydı diyorum.Bir şeylerin üzerini örtmek için kullanılmasaydı.
 
Son düzenleme:
Sınavdandır, iştendir vs. deyip geçmemek lazım. 12. sınıf sınav stresi. Sınav bitecek, sonra? Üniversite bitti, sonra? İş bulma sıkıntısı. Sonra evlilik sonra aile geçindirme, çocuk yetiştirme... Uzar gider. Zihninizi berraklaştırmanız ve kendinizi hiçbir şeyi yapma konusunda zorunlu hissettirmemeniz lazım. "Yok, ders çalışıp annemin babamın istediği yere girem" falan... Sakın! Kimse için yaşamayın, kendiniz için yaşayın. Olmak istediğiniz bir meslek varsa o yolda gidin, ailenize göre değil. Mesela sanatla ilgilenip sanatçı olmak istiyorsan ilgilen, başla. Aileyi, çevreyi kafaya takmayın fazla. Çok yüzeysel anlattım, biliyorum. Fazla derinlemesine girmedim ancak bu tarz sıkıntı yaşayanlar 21 dakikalarını ayırıp şu konuşmayı izlerlerse biraz olsun kafalarında fikir oluşur.
Bu içeriği görüntülemek için üçüncü taraf çerezlerini yerleştirmek için izninize ihtiyacımız olacak.
Daha detaylı bilgi için, çerezler sayfamıza bakınız.
İç ses, dış ses olayına da değiniyor. Onu özellikle dinleyip kavramanızı rica edeceğim hepinizden.
 
Son düzenleme:
Sınav zamanı kritik dönem olduğunda bunlar normal.
Benimde durumum sizin gibiydi. Ben spora başladım.
Bende sinirimi spora atıyordum ama okul yüzünden üyeliğimi iptal etmem gerekti. Artık sadece kütüpaneden eve giderken bisiklete biniyorum onu yaparkende tüm gücümle hızlanarak gidiyorum belki araba çarparda kurtulurum diye.
 
Yaklaşık 9 senedir doktorumun yazdığı sinir ilaçlarını ve depresanları kullanıyorum düzenli olarak. Düşüncelerimdeki çizgiyi geçme dediğimiz olaydan kurtuldum. Artık intihar etmeyi denemeyi bırakın düşünmüyorum bile. Ama hayat görüşüm aynı kaldı. Aileme daha fazla değer veriyorum, kendimi kontrol edebiliyorum ve en önemlisi rahat uyuyabiliyorum eskisine göre. Ama her zaman dediğim gibi, Kendi zihnini sadece sen yönlendirebilirsin. Hayat değişmeyecek. Farkındalığının zirvesinde olduğun için böyle hissediyorsun. Biraz gamsız olmayı öğrenmen gerekiyor. Boş ver yani sadece yap ne diyebilirim gerçekten çok zor, ve o ruh haline girmek uzun yılların birikimi olduğu için çıkmak daha zor... Özet geçmek gerekirse, hayat senin şuanda düşündüğünden daha da kötü nefes almaya değmeyecek bir şey. Ama ailen için ve iyi olan her şey için devam etmelisin diyerek gidiyorum :). Ve sen de benim gibi '' sorumluluklarım olmasaydı yoktu sorunlarım'' sözünü seviyorsan aynen öyle yap. Sorumluluklardan kaç, gerçekten işe yarıyor ya :). İstediğini yap sadece kafanda bir hayalin varsa bi başkası ne der diye düşünce geçmesin senin yerine bi başkası yaşamayacak sen yaşayacaksın o bedende o hayatı...
 
Son düzenleme:
Başlıkta belirttiğim gibi yaklaşık tüm lise hayatım boyunca bu durumdan muzdaripim. Özellikle 12. sınıfta başıma çok bela olmaya başladı. Öncelikle insanlarla rahat iletişim kuramayan, kurmayı da sevmeyen biri olduğumu belirtmek isterim. O yüzden genelde söyleyeceklerimi ya da söylemek istediklerimi sürekli kendime saklarım. Üstünden yıllar geçse bile genelde bu olumsuz düşüncelerim gelip durup dururken aklıma takılır. 12. sınıftan ötürü şu an özellikle etrafımdaki neredeyse her şeyden daha çok nefret duyuyorum ve tahammül edememeye başladım. Soru çözerken aklıma ne kadar yapmak istemediğim ve tiksindiğim geliyor. Sürekli aklımdan komplo planları kuruyorum. Yok ülkeden nefret ediyorum yok bunu bana zorla yaptıran sistemden yok benden beklentisi olan ailemden. Sürekli aklımda bu düşünceler varken ne odaklana biliyorum ne de soru çözebiliyorum. Aynı zamanda sınavlarda sürekli nefret besleyip odaklanamadığım için kendime sinir olup saçı mı, dudağımı tırnaklarımı yolup bazen yara olana kadar kendimi çimdikliyorum. Kontrolsüz hareketler sergilememede sebep oluyor sinir krizi geçirmede. Pskoloji konusunda ailemi ikna edebildim ve genel testleri yaptırdım ama ilaçlık bir durum olmadığını söyleyip pışpışlayıp geçtiler. Bu durumla baş etmenin ya da en azından aklımdan düşünceleri uzaklaştırmamın yolu var mı? Pek bir beklentim yok ama en azından tek böyle hisseden ben miyim onu öğrenmiş olurum.
Zaman her şeyin ilacı. Sabır göster ve bu zorlu virajı bir şekilde tamamlamaya çalış. Ayaklarının üstünde durabildiğinde hayattan daha fazla keyif alacaksın, mutlaka birileri seni mutlu edecek ve mutlaka bir amaç için yaşamaya devam edeceksin, belkide bir gün biri seni çok sevecek ve sende onu çok seveceksin, bir yuvan olacak kendi sınırlarını çizeceksin.
 
Ne yaptığımın önemi olmadığını düşünüyorum artık. Nihayetinde fotoğrafçılık yüksekokulu 2 yıl diye üniversiteden saymıyorlar, sanat okumak istediğimi söyleyince dalga geçip kolaya kaçtığımı söylüyorlar. Kendi iradem dışında MF seçtiler. En iyi üniversitede mühendislik okusamda boş çünkü hayatım boyunca istemediğim bir işi yaparak para kazanacağım ve Dünya'ya hiç bir katkım olmayacak. Öldükten 3 yıl sonra adımı hatırlayan da kalmayacak, yok olmuş boşa yaşamış olacağım. Toplumun isteklerine uyup bakacağım eğer AYT iyi olmazsa belki seneye TYT notumu tekrar kullanıp yetenek sınavına girerim.
Bu yazının ikinci sayfasındaki 2 yıl önce yazdığım mesaja bakarsanız dediğim olayın yeni olmadığını görebilirsiniz.
Eğitim sistemi aşırı miktarda olan öğrenci sayısını elemek, olabildiğince kişiyi yok etmeye adanmıştır. Bu yüzden gelişmiş ülkelerdekinin aksine aşırı fazla ezberlenmesi gereken ham bilgi ve gereksiz konular içerir. Örneğin Türkçe gereksiz bir ders olmasına rağmen sırf konu miktarı fazla olsun yapamayan olsun diye öğelere ayırma gibi bir sürü gerçek hayatta anlam içermeyen konu içerir. Öğrenciler istedikleri bölümle ilgili üniversiteye kadar hiçbirşey öğrenme hakkına sahip değildir. Ülkenin başındakiler bile o kadar ezber bilgi bilmezler, zaten burada amaç bilgi öğrenmek değil öğrenciye zorluk çıkarmaktır.

Benim şuana kadar yaşadığım şeylerden anladığım şudur:
8. sınıfta aşırı iyi bir puan almak bir işe yaramaz anca özel liseden burs alırsınız. Fen lisesi anadolu liseside geleceğinizi etkileyen faktörlerden değildir hepsi aynı bilgiyi verir ama birinde öğretmenler genelde daha kendini beğenmiş olur.
Ne kadar çok uğraşırsan o kadar zorluk çıkar. Üniversiteyi kazandın diyelim. Yine hayatın kolaylaşmıyacak sonra işe girince yine aynı döngüsel ve anlamsız hayatı yaşayıp öleceksin. Kısaca 8. sınıfta ne kadar çok çalışırsan hayat kalitende o kadar düşecek. Çalışmadığın taktirdede düşecek tabiki. Zaten ülkede işsizlik aşırı fazla o yüzden üniversiteyi bitirdikten sonra bile iş bulma garantisi yok. Asgari maaş açlık sınırının altında ve her şeye her gün zam geldiğinden alım gücü sürekli azalıyor.
Toplum insanların istediğini yapmasına izin vermez (mantıklı olarak). İstenilen şeylere göre öğrenciler kalıplanır ve duygusuzlaştırılır. İyi ezberliyenin zeki olanı geçmesi ve daha çok ödüllendirilmesi herkesin sorgulamadan öğrenmeye teşvik eder. Beyin yıkama sonucu eğitimini bitirdikten sonra en basit gerçek hayat sorunlarını bile çözemeyen bireyler oluşur. Saçma sapan şeylere kafa yorup üzülürken hayatın tadını alamazlar. Asla ellerindekiyle yetinemezler.
Örneğin üstte mesaj yazan arkadaşın yorumunu ele alalım. Öğretmen olma daha çok çalış daha iyi bir iş yap diyor değilmi. Neden çünkü gelirine bakıyor aynı herkes gibi. Senin ne istediğin önemli değil etrafındakiler senin ne olmanı istiyor, o önemli algısı içimize işlemiş durumda bu yüzden düzgün kararlar veremiyoruz.
Bana şimdi karşı çıkanlar olacak onada değinmek istiyorum. Siz hayatınızdan mutlu olabilirsiniz, elinizdekilere şükredebilirsiniz, var olmanyan şeylere inanarak avunabilirsiniz ve ölünce daha iyi bir yere gideceğinizi düşünerek kendinizi kandırabilirsiniz. Ama bunların hepsi sizin santranç tahtasındaki bir piyon yada çarklı sitemindeki bir çark yada bir karınca kolonisindeki işçi karınca gibi olduğunuz gerçeğini değiştirmez. Devletiniz sizi istemiyor, ya uyar ya uymaz mantığı. Eğer farklıysan arızalısındır. Ama yerini alacak kişi sayısı bol o yüzden dert etme. Çalışacaksan ya tam çalışıp herşeyini ona adayacaksın ve bu ülkeden kaçacaksın yada benim gibi lise 1. sınıfta kapasitenin yetmediğini anlayacaksın ve tamamen bırakacaksın. Eee TEOG puanım iyiydi belki ama şimdi anlıyorumki o sınava aşırı çaba göstermek benim yaşama sevincimi yok etti. Her gün cumartesinin gelmesini bekleyen bir köle oldum. Artık iyi bir işim olsada mutlu olamam çünkü zamana tıkılmak ve programla yaşamak bana acı veriyor. Ben başarısızım, hatalıyım ve düzeltilebilecek durumda değilim. O yüzden bu yazıyı yazmak için zaman harcıyorum ve arada boş boş bir yere bakarken kendimi nasıl öldürebileceğimi düşünüyorum. Bozuk olduğum için hiçkimseyle düşünce birliğine varamıyorum ve hayatımda her zaman olduğu gibi dışlanıyorum. Hiçbir sebep yokken yaşıtlarımın durmadan ders çalıştığı zamanda teknoloji forumunu açtım ve hayatımdan yarım saati öldürdüm ama bunların hiçbir anlamı yok çünkü hayatım zaten belirlendi. Bu sisteme uymayarak kendi acı dolu dünyamı yarattım. Belki 30-20 yıl önce doğmuş olsam farklı olabilirdi. Kendim basit bir hayat yaşayarak mutlu olabilirdim ama bu dönemde onu yapmakta mümkün değil. Ömrünün son demlerini yaşayan bir ülkede öleceğim ve öldükten sonra kimse beni hayırlamayacak. Ölürken en azından Dünya'ya faydam olsun ve ileride adım hatırlansın istiyorum ama oda mümkün değil çünkü iyi bir üniversite kazanamayacağımı biliyorum. Çünkü çalışıp yinede yapamamak bir süre sonra çalışma isteğini öldürüyor. Hedefimin olmaması hedefe ulaşamayacağımdan dolayı, çalışan her zaman istediğine ulaşır mantığının ne kadar büyük bir yalan olduğu canlı örnekleriyle karşımızda zaten.
 
Bu durumla baş etmenin ya da en azından aklımdan düşünceleri uzaklaştırmamın yolu var mı? Pek bir beklentim yok ama en azından tek böyle hisseden ben miyim onu öğrenmiş olurum.
Aklından o düşünceleri uzaklaştırmanın tabii ki yolu var :) Aklının oyalanabileceği şeylerle meşgul ol. Film, kitap, oyun gibi seni eğlendiren uğraşların olsun. Çünkü aklına ne girerse, zihnin onlarla meşgul olur. Sevdiğin şeylerle ilgilenirsen zihnin sevdiğin şeylerle ilgili fikirler sunar sana. Aklına gelmesini istemediğin düşünceler gelirse onlar üzerinde pek fazla düşünme kısacası önemseme geç. Çünkü aklına gelmesi ayrı, senin aklına gelen düşünce üstünde düşünmen ayrı. Tek böyle hisseden sen değilsin. Çevrende senle benzer şeyleri hisseden biri olmadığını düşünüyorsan bol bol kitap oku. Eminim ki elbet birinde kendini bulacaksındır ve bu seni çok rahatlatacaktır. Tek böyle hisseden ben değilmişim ulan dersin :) Özellikle Dostoyevski kitaplarında. İlaç konusuna gelince bence ilaçlık bir durumun olmadığını söyledilerse belki haklıdırlar. Çünkü genelde ilaç vermeyip değil aksine ilaç vererek pışpışlayıp geçirirler hastaları ve bu benim çevremde oldukça fazla var. En kötü ihtimalle Prozac veya Efexor verip geçiştirebilirdi mesela. Vermediyse sen yine bir düşün derim belki de durumun o kadar kötü değildir, bu bir geçiş sürecidir :)
 
Aklından o düşünceleri uzaklaştırmanın tabii ki yolu var :) Aklının oyalanabileceği şeylerle meşgul ol. Film, kitap, oyun gibi seni eğlendiren uğraşların olsun. Çünkü aklına ne girerse, zihnin onlarla meşgul olur. Sevdiğin şeylerle ilgilenirsen zihnin sevdiğin şeylerle ilgili fikirler sunar sana. Aklına gelmesini istemediğin düşünceler gelirse onlar üzerinde pek fazla düşünme kısacası önemseme geç. Çünkü aklına gelmesi ayrı, senin aklına gelen düşünce üstünde düşünmen ayrı. Tek böyle hisseden sen değilsin. Çevrende senle benzer şeyleri hisseden biri olmadığını düşünüyorsan bol bol kitap oku. Eminim ki elbet birinde kendini bulacaksındır ve bu seni çok rahatlatacaktır. Tek böyle hisseden ben değilmişim ulan dersin :) Özellikle Dostoyevski kitaplarında. İlaç konusuna gelince bence ilaçlık bir durumun olmadığını söyledilerse belki haklıdırlar. Çünkü genelde ilaç vermeyip değil aksine ilaç vererek pışpışlayıp geçirirler hastaları ve bu benim çevremde oldukça fazla var. En kötü ihtimalle Prozac veya Efexor verip geçiştirebilirdi mesela. Vermediyse sen yine bir düşün derim belki de durumun o kadar kötü değildir, bu bir geçiş sürecidir :)
Prozac ile geçebiliyorsa ilaç kullanmadan da rahatlayabilir dediğiniz gibi 🙂. Ben de SSRI'lardan sertrlain etken maddeyi kullandım. Ilaç arkadaşımı öfori durumuna getirmişken bende hiçbir şey olmuyordu. Çözüm ilaçda değil. Sadece olaylar daha kolay ve daha yumuşak oluyor. Ama sonuçta aynı @#$tan hayat devam ediyor.
Kişiye bakıyor iyileşme.
 
Uyarı! Bu konu 5 yıl önce açıldı.
Muhtemelen daha fazla tartışma gerekli değildir ki bu durumda yeni bir konu başlatmayı öneririz. Eğer yine de cevabınızın gerekli olduğunu düşünüyorsanız buna rağmen cevap verebilirsiniz.

Geri
Yukarı