İçimi dökmek istiyorum

5. sınıfa girecektim, bir okul vardı. Sınavla öğrenci alıyordu. Kaptan Ahmet erdoğan Anadolu imam-hatip proje okulu. Rize'nin güneysu ilçesinde bulunan şahane bir okul. Bina yeni, modern, öyle böyle değil. Havuzu bile var. Çok sevdik okulu. Sınavına girdim, mülakatına girdim, okulu kazandım. Artık ortaokulu bu okulda okuyacaktım. Ne güzel. Değil mi?
değil.

İlk başlarda oldukça güzeldi. Arapça, kuran gibi imam-hatip dersleri ağırdı. İyi-kötü anılarım oldu. Güzel seneler ve arkadaşlıklar geçirdim. 7. sınıf bitti. 8. sınıf olduk. Şimdi LGS denilen bir sınava çalışmamız gerek. LGS'ye çalışayım derken, imam-hatip dersleri fos oldu! LGS'ye çalıştım, yüzde 6'lık dilime girdim. İyi de bir okul kazandım. Tahmin edin ne kazandım: Kaptan Ahmet erdoğan Anadolu imam-hatip proje lisesi. Evet, çok güzel. Yalnız, okulun İngilizce hazırlığı var. "ne güzel, İngilizce de öğreneceğim. Mis gibi." hazırlık senesi muhteşem geçti. Hep yattık. Sırf İngilizce. Sınıf arkadaşlarım İngilizce sınavlarına çalışıp da 60-70 alırken ben çalışmadan 80-90 alıyordum. 8. sınıfta da öyleydi. İngilizce'm iyiydi. Eh, hazırlığın sonlarına doğru koronavirüs geldi, 3 haftalığına okullar tatil oldu, en azından öyle sandık. Siz de biliyorsunuz. 3 haftalığına okullar tatil diye başladık, aylar sürdü. İngilizce'm yerindeydi, ama hazırlık senesinde neredeyse hiç akademik dersler almadığımız için, akademik ne varsa unuttum.

9. sınıfa geldik, fizik, biyoloji, kimya diye üç tane ders geldi. Bir de tarih dersi var. Bunlar ne biçim dersler? Neyse, derslere girdik. Tabii canlı ders. Öyle-böyle zaman geçti ve sınav vakti geldi. Bizim sınavlarımız ilk dönem oldu zaten, hani okullar birkaç haftalığına açılmıştı ya, o arada olduk sınavlarımızı. Dört sınav hariç. Matematik, tarih, İngilizce ve Arapça. O dört sınavı olamadan okullar yine kapandı. Yaklaşık iki hafta sonra olduğumuz tüm sınavların notları geldi. Oldukça iyi notlardı. Ben de notların rahatlığıyla saldım dersleri. Umurumda değildi dersler. Sonuçta sınavları olmuştuk. Notlar burada. Dönem sonu gelmeye başladı, bizim hocalar şimdiye kadar hiç yoklama almıyordu. Yoklama almaya başladılar. Son iki hafta derslere katıldım. O da ne? Bunlar ne ya? Ne bu? Gerçekten. Hocaların neden bahsettiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ne yapacaktım? Anlamıyordum. Aklıma bir fikir geldi. Tonguç Akademi. Tonguç izleyecektim. İzleyemedim. Yarıyıl tatilini iyi değerlendirecektim. Değerlendiremedim. İstanbul'a gittik. Ben istemedim, ama ailem ısrar etti. Mecbur gittik, güya gezdik. Eğlendim mi? Zerre eğlenemedim. Aklımda dersler. Neyse, iyi bir haber geldi, sınavlar ertelenmişti. Rahatladım. Çalışmak için daha çok zamanım vardı. Asıldım derslere. Özellikle matematik. Şimdi anlıyorum matematiği, tonguç sağ olsun. Sınavlar yaklaştı. İki gün kaldı. İngilizce sınavı zaten kek. Tarih zaten 2 saatlik ders. Son gün azıcık bir şey bakarım, olur biter, ama Arapça var. Arapça, 8. sınıftan beri görmezden geldiğim bir ders. Arapça'da berbatım. Ailem de son zamanlarda tutturdu, illa da ders çalış, illa da test çöz diye.
of, yazasım gelmiyor ahan da şu camdan atlayasım geliyor. Neyse.

Ailem çok baskıcı. Ders yaparken kör oluyorlar ama bilgisayarın başına geçtim mi görmedikleri yok. Sürekli beni ders çalıştırmak istiyorlar. Çalışıyorum, ama yeterli bulmuyorlar. Ailem benden bekliyor ki, TYT-AYT Full çekeyim, ODTÜ'de en iyi bölümü kazanayım, en iyi puanla bitireyim, en iyi mühendis olayım, Mercedes'lerde BMW'lerde mühendislik yapayım. Paraya para demeyeyim. Cidden ailemin böyle bir beklentisi var. Sürekli beni elalemle karşılaştırıyorlar ama elalemin ailesi oğlunun milyoner mühendis olmasını beklemiyor. Ailem zengin olmamı istese de, ben sade bir hayat yaşamak istiyorum. Normal bir evim, normal bir arabam. Böyle olunca da çok baskı hissediyorum, milyoner olmazsam ailemin yüz karası, dünyanın en hayırsız evladı olacağım. Şu anda da yüz karasıyım zaten. Sadece masrafım. Yemek, içmek, su, elektrik. Niye yaşıyorum ki? Aileme masrafım sadece. Olmasam daha iyi.

Son bir haftadır tutturdular, beni özel okula vermeyi düşünüyorlarmış. İstemiyorum. Zaten masraftan başka hiçbir şey gibi hissetmiyorum, şimdi daha da kötü hissettirecek. Masraf, masraf. Arkadaşlar bizim gelirimiz çok gibi gözükse de giderlerimize baktığımız zaman karda değiliz. Bir sürü borçtayız. Şimdi bir daha borca girsinler istemiyorum. Ne diye yaşıyorum? Şimdi beni özel okula verdiklerinde normal masraf olmaktan çıkıp, büyük masraf olacağım. Aileme söylediğimde "sen karışma, biz hallederiz." diyorlar. Allah Allah! Nasıl halledeceksiniz acaba? Benim para kazanmama daha çok var. Üniversite 4 yıl olsa, daha 7 yılım var! Borçlar o kadar bekler mi? Ayrıca ben 7 yıl sonra aileye adamakıllı katkı yapabilecek miyim? Yapmam lazım. Aileme yük olmamam lazım. Ailemin bana yük olması lazım. Ben kimseye yük olmak istemiyorum. Olmamam lazım benim. Yok olmam lazım. Of, of!

Allah yardımcın olsun be kankam, ne deyim...
 
Aileme ekonomik olarak katkıda bulunursam.
Hadi bulun bakayım, neden bulunmuyorsun o zaman?

Bugün sanayide, orada burada köle olarak 3 - 5 kuruş kazanabilirsin.

Bu tür fikirlere kapılmayıp, seninle aynı sürede gidip bir yetenek kazananlar, yarın parmağını kıpırdatmadan senin kazandığın paranın kat kat fazlasını kazanacak.

İnsanlık artık değer üretene değer veriyor. Değer üretirsen değer alırsın. Köle olursan da babayı alırsın.
 
Hadi bulun bakayım, neden bulunmuyorsun o zaman?

Bugün sanayide, orada burada köle olarak 3 - 5 kuruş kazanabilirsin.

Bu tür fikirlere kapılmayıp, seninle aynı sürede gidip bir yetenek kazananlar, yarın parmağını kıpırdatmadan senin kazandığın paranın kat kat fazlasını kazanacak.

İnsanlık artık değer üretene değer veriyor. Değer üretirsen değer alırsın. Köle olursan da babayı alırsın.
İzin vermiyorlar bir yerde çalışmama. Haklısın.
 
Lütfen, ne işe yarıyorum?
Ne işe yaramak istiyorsun bu yaşta? Ustanın birinin gereksiz işlerini yapmak seni çok işe yarar mı kılacak? Çalışmaya bu kadar hevesliysen babana söyle günde 2-3 saat çalışabileceğim bir yer bulur musun diye. Para alıp vermeyi öğrenmen bile sana bir şeyler katar.

Ailesi acayip zengin olan, öğretmenlere çocuğum barajı geçsin ne dilerseniz dileyin diyen insanlar tanıdım. Gerçekten üzerine düşünürsen bu düşüncelerinin mantıksız olduğunu anlarsın.
 
İzin vermiyorlar bir yerde çalışmama. Haklısın.
Tekrar ediyorum: Değer üreten değer alır, köle olan babayı alır.

Bugün bir yetenek kazan ve yarın o yetenek ile bir değer üret.

Bugün köle olarak çalış ve yarın tekrar köle olmaya devam et.

Emin ol, ailen onlara para kazandırıp kazandırmadığını umursamayacak. Aileni gerçekten onurlandırmak istiyor musun? O zaman bir yetenek elde et. Hayatını güzel yaşa.
 
5. sınıfa girecektim, bir okul vardı. Sınavla öğrenci alıyordu. Kaptan Ahmet erdoğan Anadolu imam-hatip proje okulu. Rize'nin güneysu ilçesinde bulunan şahane bir okul. Bina yeni, modern, öyle böyle değil. Havuzu bile var. Çok sevdik okulu. Sınavına girdim, mülakatına girdim, okulu kazandım. Artık ortaokulu bu okulda okuyacaktım. Ne güzel. Değil mi?
değil.

İlk başlarda oldukça güzeldi. Arapça, kuran gibi imam-hatip dersleri ağırdı. İyi-kötü anılarım oldu. Güzel seneler ve arkadaşlıklar geçirdim. 7. sınıf bitti. 8. sınıf olduk. Şimdi LGS denilen bir sınava çalışmamız gerek. LGS'ye çalışayım derken, imam-hatip dersleri fos oldu! LGS'ye çalıştım, yüzde 6'lık dilime girdim. İyi de bir okul kazandım. Tahmin edin ne kazandım: Kaptan Ahmet erdoğan Anadolu imam-hatip proje lisesi. Evet, çok güzel. Yalnız, okulun İngilizce hazırlığı var. "ne güzel, İngilizce de öğreneceğim. Mis gibi." hazırlık senesi muhteşem geçti. Hep yattık. Sırf İngilizce. Sınıf arkadaşlarım İngilizce sınavlarına çalışıp da 60-70 alırken ben çalışmadan 80-90 alıyordum. 8. sınıfta da öyleydi. İngilizce'm iyiydi. Eh, hazırlığın sonlarına doğru koronavirüs geldi, 3 haftalığına okullar tatil oldu, en azından öyle sandık. Siz de biliyorsunuz. 3 haftalığına okullar tatil diye başladık, aylar sürdü. İngilizce'm yerindeydi, ama hazırlık senesinde neredeyse hiç akademik dersler almadığımız için, akademik ne varsa unuttum.

9. sınıfa geldik, fizik, biyoloji, kimya diye üç tane ders geldi. Bir de tarih dersi var. Bunlar ne biçim dersler? Neyse, derslere girdik. Tabii canlı ders. Öyle-böyle zaman geçti ve sınav vakti geldi. Bizim sınavlarımız ilk dönem oldu zaten, hani okullar birkaç haftalığına açılmıştı ya, o arada olduk sınavlarımızı. Dört sınav hariç. Matematik, tarih, İngilizce ve Arapça. O dört sınavı olamadan okullar yine kapandı. Yaklaşık iki hafta sonra olduğumuz tüm sınavların notları geldi. Oldukça iyi notlardı. Ben de notların rahatlığıyla saldım dersleri. Umurumda değildi dersler. Sonuçta sınavları olmuştuk. Notlar burada. Dönem sonu gelmeye başladı, bizim hocalar şimdiye kadar hiç yoklama almıyordu. Yoklama almaya başladılar. Son iki hafta derslere katıldım. O da ne? Bunlar ne ya? Ne bu? Gerçekten. Hocaların neden bahsettiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ne yapacaktım? Anlamıyordum. Aklıma bir fikir geldi. Tonguç Akademi. Tonguç izleyecektim. İzleyemedim. Yarıyıl tatilini iyi değerlendirecektim. Değerlendiremedim. İstanbul'a gittik. Ben istemedim, ama ailem ısrar etti. Mecbur gittik, güya gezdik. Eğlendim mi? Zerre eğlenemedim. Aklımda dersler. Neyse, iyi bir haber geldi, sınavlar ertelenmişti. Rahatladım. Çalışmak için daha çok zamanım vardı. Asıldım derslere. Özellikle matematik. Şimdi anlıyorum matematiği, tonguç sağ olsun. Sınavlar yaklaştı. İki gün kaldı. İngilizce sınavı zaten kek. Tarih zaten 2 saatlik ders. Son gün azıcık bir şey bakarım, olur biter, ama Arapça var. Arapça, 8. sınıftan beri görmezden geldiğim bir ders. Arapça'da berbatım. Ailem de son zamanlarda tutturdu, illa da ders çalış, illa da test çöz diye.
of, yazasım gelmiyor ahan da şu camdan atlayasım geliyor. Neyse.

Ailem çok baskıcı. Ders yaparken kör oluyorlar ama bilgisayarın başına geçtim mi görmedikleri yok. Sürekli beni ders çalıştırmak istiyorlar. Çalışıyorum, ama yeterli bulmuyorlar. Ailem benden bekliyor ki, TYT-AYT Full çekeyim, ODTÜ'de en iyi bölümü kazanayım, en iyi puanla bitireyim, en iyi mühendis olayım, Mercedes'lerde BMW'lerde mühendislik yapayım. Paraya para demeyeyim. Cidden ailemin böyle bir beklentisi var. Sürekli beni elalemle karşılaştırıyorlar ama elalemin ailesi oğlunun milyoner mühendis olmasını beklemiyor. Ailem zengin olmamı istese de, ben sade bir hayat yaşamak istiyorum. Normal bir evim, normal bir arabam. Böyle olunca da çok baskı hissediyorum, milyoner olmazsam ailemin yüz karası, dünyanın en hayırsız evladı olacağım. Şu anda da yüz karasıyım zaten. Sadece masrafım. Yemek, içmek, su, elektrik. Niye yaşıyorum ki? Aileme masrafım sadece. Olmasam daha iyi.

Son bir haftadır tutturdular, beni özel okula vermeyi düşünüyorlarmış. İstemiyorum. Zaten masraftan başka hiçbir şey gibi hissetmiyorum, şimdi daha da kötü hissettirecek. Masraf, masraf. Arkadaşlar bizim gelirimiz çok gibi gözükse de giderlerimize baktığımız zaman karda değiliz. Bir sürü borçtayız. Şimdi bir daha borca girsinler istemiyorum. Ne diye yaşıyorum? Şimdi beni özel okula verdiklerinde normal masraf olmaktan çıkıp, büyük masraf olacağım. Aileme söylediğimde "sen karışma, biz hallederiz." diyorlar. Allah Allah! Nasıl halledeceksiniz acaba? Benim para kazanmama daha çok var. Üniversite 4 yıl olsa, daha 7 yılım var! Borçlar o kadar bekler mi? Ayrıca ben 7 yıl sonra aileye adamakıllı katkı yapabilecek miyim? Yapmam lazım. Aileme yük olmamam lazım. Ailemin bana yük olması lazım. Ben kimseye yük olmak istemiyorum. Olmamam lazım benim. Yok olmam lazım. Of, of!
Güzel kardeşim inan böyle ince düşünmen çok güzel. Ama ailene masraf değilsin inan bana. Benim de küçük bir kızım var ve onun geleceği için yapmayacağım fedakarlık yok. Bunu sen değil ailen anlar. Çocuklar ebeveynlerine hiçbir zaman yük olmazlar. Ne güzel okullar okumuşsun, inşallah böyle devam eder çok güzel yerlere gelirsin kardeşim benim. Allah yardımcın olsun geleceğini çizme yolunda. Hayırlı akşamlar.
 

Geri
Yukarı