İktidar değiştiğinde Türkiye Avrupa Birliği'ne girebilir mi?

Rusya'nın istemediğini yaptık ve bizi durduramadı. Bunu görebiliyoruz değil mi?
En son Esad İdlib'in büyük bölgelerini falan ele geçirmiş vatandaşlarını çağırıyordu ülkesine. Bayramda geri dönen mültecilerimiz falan da var. Ben pek bir başarı göremiyorum Reis'in sizin gibilere yaptığı göz boyama şovundan başka. Ha bir de verdiğimiz onca şehidi başarı saymıyorsan tabi. Orada ölen baban olsa yine başarı der miydin? Kazancımız ne oldu tam olarak? Şehitlerin kanına değdi mi? Para mı kazandık? Toprak mı? Kaynak mı?
Çünkü Çin, Rusya gibi tehlikeler sadece bize değil onlara da tehlike ve bu tehlikeyi aşmanın tek yolu da birlik olmak.
Türkiye'yle birlik olup hiçbir tehlikeyi aşamazlar, onlar da bunun farkında. Yahu halkın açlıktan kırılıyor, ne Rusya'ya kafa tutmasından bahsediyorsun? Adamlar seninle birlik olsa zararda çıkarlar, ayak bağı olursun🙂 Rusya ve Çin onlara tehlike olduğu için bize yanaşmazlar hayatta, Rusya'nın, Çin'in suyuna giderler. Uygur Türkleri meselesinde olduğu gibi. Bildiğim kadarıyla Türkiye olarak biz de dahil Türk devletleri pek bi' şey diyemedi olaya. Kazaklar kendilerini Türk olarak bile tanımlamayacak noktaya geldiler artık. Türkler hiçbir yerde eski asaletine sahip değil. Ne Asya'da, ne Kafkaslarda ne de Orta Doğu'da.
 
Detaylı bir araştırmayla Avrupa Birliği'nin olumsuz, Türk Devletleri Teşkilatı'nın ise olumlu yönde ilerlediğini görebiliriz. Bu yüzden merak etmeyin, Avrupa Birliğinden daha iyisi bizi bekliyor.

-şu krizi bir atlatsak-
Turan fikri hayal olup gerçekleşmeyecek nadir şeylerden biri olabilir. Dünyanın dört bir yanında Türkler Türklüğünü asimile olarak kaybediyorlar.

Asıl Türkler, Türklük veya Türkçülük; avlanma, at üstünde mızrak atma, okçuluk, konar-göçer yaşam, Gök Tengri gibi birçok yan unsuru içeriyor. Günümüzde bunların hepsi "eski" olduğundan yapılamıyor, uygulanamıyor ve hayatın içinde yer bulamıyor. Türklüğü oluşturan bu bütün kültürü çıkarınca zaten Türk olmak anlamını yitiriyor. Türklük ilk darbeyi buradan yiyor.

Ikinci en önemli şey ise Türklerin birilerinin baskısı altında olması. Bugün birçok Türk ülkesi veya yerleşkesi başka fikirlerin ve düşüncelerin baskısı altında. Zaten kültürün kaybolmasından zayıflayan Türkçü düşünce ve aidiyet hissi çok rahat kaybediliyor. Uygur Türklerindeki Çin baskısı, Türkiye'deki genel Araplaşma ve Orta Asya devletleri üzerindeki Rus baskısı Türklerin asimile olmasına neden oluyor.

En büyük sıkıntı ise milliyetçilik kavramının Dünya genelinde zayıflaması ve bireyselliğin artması. Bugün Dünya'nın içinde hiçbir gencin ciddi bir vatan sevgisi veya ülkesine bağlılığı bulunmuyor. Bireysel düşünce ve "Karnın nerede doyarsa oranı vatanındır." düşüncesi ön planda. Devlet veya vatan sadece "Rahat yaşamak için bir araya gelip anlaşarak birleşen büyük insan toplulukları." cümlesinden öteye gidemiyor.

Bu sebeplerle de bundan sonra Turan veya Dünya'daki başka bir milletin "Tüm Dünya'da tek bir ırk." fikirlerinin hiçbiri gerçekleşmeyecektir.
 
Rusya'nın istemediğini yaptık ve bizi durduramadı. Bunu görebiliyoruz değil mi?
Karabağ'da şu anda hangi ülkenin askeri var da masadan hangi ülke kovulmuş diye bir bak, statükoyu hangi ülkenin askeri orada oluşturmuş gör. Madem Rusya durduramadı, Karabağ'da askeri nasıl var da statüko koruyucusu oldu?
 
Bunu kanıtlayabilir misiniz internette aradım bulamadım.
Arkadaş bence bayağı sıkmış.
Lahor stadyumunda kendisini çılgınca alkışlayan Pakistanlılara, Kaddafi ‘Bizim kaynaklarımız, sizin kaynaklarınızdır’ dedi.
İlginçtir, aynı sözü, ‘’Bizim kaynaklarımız, sizin kaynaklarınızdır’’ sözünü 1981’de Pakistan Devlet Başkanı Ziya Ül Hak mülakat için karşısına oturduğumuzda bize de söylemişti. ‘Nükleer alanda Pakistan ile Türkiye arasında nasıl bir işbirliği olabilir?’ şeklindeki genel sorumuza cevap verirken General Ziya, bu cümleyi ‘Pakistan’ın kaynakları, Türkiye’nin kaynaklardır’ biçiminde söylemişti. O an aklına gelen bir cümle değildi.
YAZININ TAMAMINI BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ - şu an bunu bulabildim fakat başka kaynaklarda da bulabilirsiniz
1981'de söylenen söze mi güveneceğiz diyorsanız günümüz ilişkilerinizden de haberiniz yok demektir.
Çok enteresan hayal güçleriniz var turancılar olarak. 🤣 Pakistan önce dibindeki Hindistan ile olan savaşına bakar, yine "kandırıldık" diye ortada kalırsınız.

Gerçeklik 0, hayal kurma ve bunları gerçek sanma 100... Bir de askeri ve siyasi gücümüz nasıl zayıfladı diyor, şaka gibi. Dibindeki Akdeniz kaynaklarından oldun, 2 bin kilometre ötendeki Fransa bile geldi hakkına kondu, baktın yutkunarak. Nereye siyasi ve askeri gücün kaldı? Ekonomik gücün yoksa askeri gücün tek atımlık kurşundan ibarettir. Şunu öğrenin.
Fransa geldi demek Avrupa geldi demek. Bunun anlamı sadece askeri anlamda yapılacak saldırılar değil siyasi ve ekonomik anlamda da yapılacak saldırılardır. Avrupa alacağı birkaç kararla günden güne artan kuru çok daha fazla artırabilir. Ekonomik anlamda çok daha fazla zarar görmemize sebep olabilir. Fransa ile savaşa girmekten askeri olarak çekinmeyiz. NATO, BM vb. etkenleri bunun dışında tutuyorum. Askeri güç olarak baktığımızda Fransa bizi korkutamaz. Akdeniz'e getirdikleri gemilerle bizi oradan çıkaramazlar. Ben hakkımızın yendiğini de görmedim fakat öyle bir durum varsa bunu iyi analiz etmek gerekir. Fransa tek başına gelmiyor, gelemez.
 
İktidar değiştiğinde Avrupa-Türkiye ilişkilerinin fazla bir şekilde gelişeceği belli ancak sizce birliğe girebilir miyiz? Sizin düşünceleriniz nelerdir?

Hayir giremeyiz, Türkiye'nin Avrupa birligine girebilmesi için Avrupa birligine bir şey katabilmesi gerekiyor. O da bu ekonomik ve sosyal duzeyde erisilebilecek bir konum degil. Bu omrunuzde girdigimizi gormeyi aklinizdan cikartin. Olmayacak oyle bir şey.
 
Lahor stadyumunda kendisini çılgınca alkışlayan Pakistanlılara, Kaddafi ‘Bizim kaynaklarımız, sizin kaynaklarınızdır’ dedi.
İlginçtir, aynı sözü, ‘’Bizim kaynaklarımız, sizin kaynaklarınızdır’’ sözünü 1981’de Pakistan Devlet Başkanı Ziya Ül Hak mülakat için karşısına oturduğumuzda bize de söylemişti. ‘Nükleer alanda Pakistan ile Türkiye arasında nasıl bir işbirliği olabilir?’ şeklindeki genel sorumuza cevap verirken General Ziya, bu cümleyi ‘Pakistan’ın kaynakları, Türkiye’nin kaynaklardır’ biçiminde söylemişti. O an aklına gelen bir cümle değildi.
YAZININ TAMAMINI BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ - şu an bunu bulabildim fakat başka kaynaklarda da bulabilirsiniz
1981'de söylenen söze mi güveneceğiz diyorsanız günümüz ilişkilerinizden de haberiniz yok demektir.

Fransa geldi demek Avrupa geldi demek. Bunun anlamı sadece askeri anlamda yapılacak saldırılar değil siyasi ve ekonomik anlamda da yapılacak saldırılardır. Avrupa alacağı birkaç kararla günden güne artan kuru çok daha fazla artırabilir. Ekonomik anlamda çok daha fazla zarar görmemize sebep olabilir. Fransa ile savaşa girmekten askeri olarak çekinmeyiz. NATO, BM vb. etkenleri bunun dışında tutuyorum. Askeri güç olarak baktığımızda Fransa bizi korkutamaz. Akdeniz'e getirdikleri gemilerle bizi oradan çıkaramazlar. Ben hakkımızın yendiğini de görmedim fakat öyle bir durum varsa bunu iyi analiz etmek gerekir. Fransa tek başına gelmiyor, gelemez.
sözünü 1981’de Pakistan Devlet Başkanı Ziya Ül Hak mülakat için karşısına oturduğumuzda bize de söylemişti.

80'lere inersek içinden çıkamazsınız haberiniz olsun. :)
 
Fransa ile savaşa girmekten askeri olarak çekinmeyiz.
Fransa ile savaşa girmekten öyle bir çekinirsin ki... Dünya'daki birkaç "gerçek" uçak gemisi operatöründen biri, askeri modernizasyon düzeyi senden çok daha üstte, elinde "kendisine ait" nükleer gücü bulunan bir ülke, üstelik hem ekonomik hem endüstri hem de know-how olarak kaybettiği uçağın yerine yenisini koyabiliyor. Kaybettiği destroyerin yerine yenisini yapabiliyor.

Ülke olarak parasını verip uçak alamıyoruz, ülke olarak Fransız destroyerlerine karşı gelebilecek sayıda ufak gemi yapacak maddi gücümüz yok, o büyüklükte gemiler yapacak know-how'a sahip değiliz. Kalkmış Fransa ile savaşa girmekten çekinmeyiz diyor...
 

Geri
Yukarı