Kutaysadf
Decapat
- Katılım
- 10 Eylül 2021
- Mesajlar
- 435
- Çözümler
- 9
Daha fazla
- Cinsiyet
- Erkek
Merhaba sevgili Technopat kullanıcıları. Bugün birazcık mola verelim ve sizlerden gelen güzel, komik, heyecanlı, belki de korkunç hikayelerle eğlenelim. Kimi çalışırken gelip bu hikayeleri okuyarak kahvesini içecek kimi de bir sabah gazetesi kıvamında okuyacak. O zaman kıssadan bir hisse olarak ben başlıyorum.
Yıl 2018, güllük gülistanlık daha küresel krizlerin ve pandemilerin baş göstermediği bir yıl. Gençliğimin en güzel yıllarından bir tanesi. O zamanlar arkadaşlarla birkaç kampına çıkmaya karar verdik ama ne aracımız var ne de adamakıllı paramız. Şubatın soğuk günlerinden birinde kendimizi İstanbul'dan Yalova'ya giden arabalı vapura attık ve Yalova'ya geldik. Plan şu; otostop çekmek için ikiye bölüneceğiz, ( 4 erkek 2 kız var ) bir erkek bir kızı aldı otostopunu çekti gitti, diğer erkek diğer kızı aldı otostopunu çekti gitti. Bu arkadaşlar da çok samimi olduğumuz arkadaşlar değildi. Biz 2 erkek samimi arkadaş kaldık ortada. Kışın ortasında kimse tanımadığı iki erkeği arabasına almıyor. Denk geleni de Suriyeli çıkıyor. 1,5 saat otostopun ardından bir tır durdu ve bizi aldı. Tırcıyla sohbet muhabbet derken varacağımız yere geldik. Sekoya köyüne yakın bir dağın eteğindeydik. Erzağımızı aldık ve cebimizdeki son paraları toplayıp bir tane taksinin bizi dağa çıkarması için 100 lira para verdik. Dağın en tepesindeki köye vardık ve köydeki şelaleye çadırlarımızı kurduk. 2 gün güzel bir kamp yaptıktan sonra 3. gün dönmeye hazırlanırken iki arkadaş ormanın içine gezmeye girdiler. Aradan 1 saat geçti dönen yok, 2 saat geçti dönen yok. Yanımdaki arkadaşım Kemal'e dedim ki "la gel şunları arayalım". Kemal'inde "biram bitsin ararız" demesinden az bir vakit sonra bunları aramaya yola koyulduk. Uzun bir arayışın ardından derenin kenarında çamurda debelenme izleri ve derenin diğer tarafında da kayanın üstüne doğru sürülmüş çamur izleri gördük. Dedim "ula bu nasıl bir hayvan" neyse izin arkasından yürüdük yürüdük bir tane çoban evine rastladık. Tepeden çobanın evine bakıyoruz. Gördüğümüz manzara şu: Çamur kaplı bir erkek koşuyor. Onun arkasından bir teyze elinde sopayla koşuyor. Kızın bir tanesi koyunlardan kaçıyor, koyunlar da bunu kovalıyor. Teyzenin kocası da koyunlarımı korkutuyorsun diye koyunları kovalıyor. Meğerse bu ikisi kaybolduklarını fark edince dereyi takip edelim şelaleyi buluruz deyip derenin kenarında çamura bulanmışlar, çamur olunca da koyun seslerini duyup çobanın evine doğru gitmişler. Çoban abla bahçede otururken yüzü gözü çamur kapkara bu arkadaşı görünce korkup kovalamaya başlamış. Kız da yapmayın yapmayın diye bağırırken koyunlar da korkmuş koşuşturmaya başlamış. Ortama aşırı bir kaos hakimdi. Daha sonra arkadaşı çobanın evinde teyze hortumla yıkayıp kuruttu öyle döndük eve. Komik güzel ve akılda kalıcı bir anıydı.
Yıl 2018, güllük gülistanlık daha küresel krizlerin ve pandemilerin baş göstermediği bir yıl. Gençliğimin en güzel yıllarından bir tanesi. O zamanlar arkadaşlarla birkaç kampına çıkmaya karar verdik ama ne aracımız var ne de adamakıllı paramız. Şubatın soğuk günlerinden birinde kendimizi İstanbul'dan Yalova'ya giden arabalı vapura attık ve Yalova'ya geldik. Plan şu; otostop çekmek için ikiye bölüneceğiz, ( 4 erkek 2 kız var ) bir erkek bir kızı aldı otostopunu çekti gitti, diğer erkek diğer kızı aldı otostopunu çekti gitti. Bu arkadaşlar da çok samimi olduğumuz arkadaşlar değildi. Biz 2 erkek samimi arkadaş kaldık ortada. Kışın ortasında kimse tanımadığı iki erkeği arabasına almıyor. Denk geleni de Suriyeli çıkıyor. 1,5 saat otostopun ardından bir tır durdu ve bizi aldı. Tırcıyla sohbet muhabbet derken varacağımız yere geldik. Sekoya köyüne yakın bir dağın eteğindeydik. Erzağımızı aldık ve cebimizdeki son paraları toplayıp bir tane taksinin bizi dağa çıkarması için 100 lira para verdik. Dağın en tepesindeki köye vardık ve köydeki şelaleye çadırlarımızı kurduk. 2 gün güzel bir kamp yaptıktan sonra 3. gün dönmeye hazırlanırken iki arkadaş ormanın içine gezmeye girdiler. Aradan 1 saat geçti dönen yok, 2 saat geçti dönen yok. Yanımdaki arkadaşım Kemal'e dedim ki "la gel şunları arayalım". Kemal'inde "biram bitsin ararız" demesinden az bir vakit sonra bunları aramaya yola koyulduk. Uzun bir arayışın ardından derenin kenarında çamurda debelenme izleri ve derenin diğer tarafında da kayanın üstüne doğru sürülmüş çamur izleri gördük. Dedim "ula bu nasıl bir hayvan" neyse izin arkasından yürüdük yürüdük bir tane çoban evine rastladık. Tepeden çobanın evine bakıyoruz. Gördüğümüz manzara şu: Çamur kaplı bir erkek koşuyor. Onun arkasından bir teyze elinde sopayla koşuyor. Kızın bir tanesi koyunlardan kaçıyor, koyunlar da bunu kovalıyor. Teyzenin kocası da koyunlarımı korkutuyorsun diye koyunları kovalıyor. Meğerse bu ikisi kaybolduklarını fark edince dereyi takip edelim şelaleyi buluruz deyip derenin kenarında çamura bulanmışlar, çamur olunca da koyun seslerini duyup çobanın evine doğru gitmişler. Çoban abla bahçede otururken yüzü gözü çamur kapkara bu arkadaşı görünce korkup kovalamaya başlamış. Kız da yapmayın yapmayın diye bağırırken koyunlar da korkmuş koşuşturmaya başlamış. Ortama aşırı bir kaos hakimdi. Daha sonra arkadaşı çobanın evinde teyze hortumla yıkayıp kuruttu öyle döndük eve. Komik güzel ve akılda kalıcı bir anıydı.