İki videoyu da izledim. İkisi de benim bahsettiğim, kasada hava akışının nasıl olması gerektiği ile ilgili tam testleri vermiyor. Sorunun net cevabı "fark etmez" olmalı. Yani yeterli geometrik alana sahip ideal bir kasada;
1) yan kapakları açmak
2) bir boşluk bırakıp içeri üfleyen fanlar takmak
3) bir boşluk bırakıp dışarı üfleyen fanlar takmak
4) Hem içeri hem de dışarı üfleyen fanları karşılıklı kullanmak arasında fark olMAmalı. Böyle bir farkın oluşabilmesi için binlerce Watt'lık güçler ve yüzlerce derecelik sıcaklıklardan bahsediyor olmalıyız.
Bu cümleyi o yüzden kurdum;
"Ancak benim dediğim dışa üfleme ile içeri hava alma metodları arasında bilimsel bir karşılaştırma..."
Araya radyatör koymak aslında benim en başta "bilimsel bir çalışma var mı" sorusunu sorma sebebini kısmen de olsa cevaplıyor. JayZTwoCents'in anlayamadığı "girdap etkisi" ve "geriye bir miktar hava üfleme" olayları, aslında oldukça normal olan bir durumu kanıtlamış. Radyatörün üzerindeki kanatlar her ne kadar pürüzsüz ve sivri olmak üzere üretilmiş olsalar da atomik düzeyde kusursuz değiller (hiç bir şey değil). Bu yüzden hava, kanatlardan geçerken bir miktar bozulmaya hatta geri tepmeye uğruyor. Basıncı, milyonda bir oranında bile değiştirmeye kalktığımızda bu tip şeyler olur. Aslolan kasa içindeki etkisidir.
Fanların üfleme yönüne uygun, çok güçlü bir hortumdan su püskürttüğümüzü düşünün. İtfaiye hortumu gibi, aşırı güçlü bir tazyik olsun. Fana, içeri alacağı yönden su püskürtürsek teoride beklentimiz tüm suyun fanın kanatları arasından geçmesi ve tüm suyun öbür taraftan dışarı çıkmasıdır. Ancak gerek suyun debisindeki mikrosaniyelik değişimler, gerek her atomun farklı fiziksel etkileşimde olması, gerekse de fan kanatlarının kusursuz olmamasından dolayı fanın girişinde de çıkışında da sağa sola sıçrayan su damlaları görülecektir. Hava, sudan çok daha serbest davranan bir yapıda olduğu için bu değişimler daha da fazla olacaklardır. Bizi ilgilendiren kısım ise bir kasayı;
1) içeri hava alarak soğutmak
2) dışarı hava üfleyerek soğutmak arasındaki fark olunca, cevap "farketmez" olacaktır. Çünkü aradaki fark ihmal edilecek kadar küçük. Önemli olan havayı "tüm kasa" içinde hareket ettirmek. Bunu başarınca sıcak hava doğru bir şekilde uzaklaşıp soğuk hava da her yere ulaşacaktır.
Eski tip kasaların en büyük problemi güç kaynağını hemen işlemcinin üstüne yerleştirmek. Tüm kasalarda bulunan problem ise ekran kartının kasa tabanına yakın olması. Ekran kartı ve işlemcinin tahliye ettiği sıcak havanın kasa duvarlarını ısıtmasına izin vermeden sıcak havanın uzaklaştırılması yeterlidir. Bunun için de, "hızları birbiriyle alakalı olmaksızın" birbirinden uzak bir tahliye bir de emme fanı olması yeterlidir.
Başlık sahibine cevaben; iki fanı da eşit hızda çalıştırın. Diyelim ki sıcak havayı tahliye etmek için 100 birim güce ihtiyacınız var. Bir fanı 80 birim, öbürünü 20 birim çalıştırsanız da aynı sonucu alacaksınız. Ancak iki fan da 50 birim hızla çalıştıklarında ses ve titreşim daha az olacak. Çünkü fanların gürültüleri, dönüş hızlarının kareleri ile orantılıdır. Yani bir fanı %20 daha hızlı çalıştırmak %44 daha fazla gürültü ve titreşim yapacaktır. Onun yerine iki fanı %10'ar daha hızlı çalıştırmak daha konforlu ve sessiz bir sonuç verir (%21 daha fazla ses ve titreşim yapar).
Bnuu da şöyle ölçersiniz; önce ekran kartı ve işlemciye istediğiniz ayarları yaptıktan sonra sistemi zorlarsınız. İkisinin de sıcaklıklarını ölçersiniz. Baktınız ki ikisi de performansı riske atan değer olan 75 dereceye yakın (veya üzerinde), kasa fanlarını birer kademe hızlandırırsınız. Ne zaman ki %100 yük altında hem ekran kartı hem de işlemci rahat sıcaklık değerleri yakalıyorlar (70 dereceyi geçmiyorlar diyelim), o sizin konfor değerinizdir. Bunun üzerinde fanları çalıştırmak gürültü ve elektrik anlamında gereksiz ve konforsuzdur.