Mount & Blade: Zendarlı Stavros - Hikaye Kurgusu - 4. Bölüm

Katılım
12 Aralık 2019
Mesajlar
11.081
Makaleler
10
Çözümler
26
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Stavros yani namı diğer Kaplan Bey talim ve arena alanındaki dövüş eğitimlerini tamamladıktan sonra kontratı almak için Kahya Harek ile görüşmeye gitti...

- Sizinle Nehir Korsanları işi hakkında görüşecektim...

- Hmm, duyduğuma göre kendini yeterince ispatlamışsın. Daha önce kelle avcılığı yaptın mı?

- Hayır. Ama çabuk öğrenirim.

- Pekala. O halde seni Zendar çevresindeki Nehir Korsanları'nı avlamakla yükümlendiriyorum. Diğer avcılarla yola birlikte çıkacaksın. Onları izle ve öğren. Al bunu Kont'un cephanesinden. Yolun açık olsun.

- Hepsi bu mu? Sadece tahta bir kalkan mı?

- Daha ne? Şans öpücüğü mü istiyorsun? Boş boş konuşmayı bırak da git biraz haydut avla! O kalkan bedava değil!

Kaplan Bey, Kahya Harek'ten Nehir Korsanları görevini nihayet almıştı. Hallettiği her grup başına 100 dinar ödül alacaktı. Ancak tecrübesiz olduğu için tek başına zorlanacağını düşünen Stavros bir kelle avcısı grubuna katılmaya karar verdi.

Nehir Korsanlarıyla girilen muharebelerde Stavros kelle avcılarına liderlik yapan Özgürlük Şovalyesi Rogge'yi savaş yetenekleriyle çok etkilemişti. Çıktıkları avdan Zendar'a zaferle geri dönmüşlerdi...

- Stavros! Kendi birliklerini kumanda edebilecek yetiye sahip görünüyorsun. Kendilerine iyi bir komutan arayan paralı askerler sana katılmak için sıraya gireceklerdir.

- Teşekkürler. Gerçekten bir birliğe epey ihtiyacım var. Onları nerede bulabilirim?

- Tavernalar... Paralı askerlerin zaman öldürmeyi sevdiği mekanlardandır. Ancak öncelikle bir rehbere ihtiyacın var. Zendar'ı bir araştır derim. Belki burada düzgün bir tane bulabilirsin.

Kaplan Bey, Rogge'nin tavsiyesine uyarak şehirde bir rehber bulmak için araştırmaya başladı. Birader'in yanına gidip bilgisi olabileceğini düşünerek bu konuyu açtı:

- Selam Stavros. Yoksa artık Kaplan Bey mi demeliyim?

- Fark etmez. Bir rehbere ihtiyacım var, önerebileceğin böyle biri var mı?

- Bunu Ramon'a sor, o kesin bilir.

- Anladım. Teşekkürler.

Stavros Ramon'un yanına gitti...

- Merhaba...

- İyi akşamlar, genç adam.

- Affedersin, bir tüccara benziyorsun, ama mallarını göremiyorum?

- Tüccar mı? Ah, evet, kesinlikle öyleyim. Ama benim mallarım farklı. Günde iki kere beslenmesi ve suyunun verilmesi gerekiyor ve ayrıca dikkat etmezsem kaçmaya yelteniyor.

- Çiftlik hayvanlarından mı bahsediyorsun?

- Eh, bir bakıma. Kendime bu okyanustaki her gemiyi hareket ettiren adam demeyi tercih ediyorum. Gemiler suyun üstünde küreklerle hareket eder, küreklerde geminin içinde adamlar sayesinde eder, yoksa gemi olduğu yerde boş boş durur. İşte ben tam olarak burada devreye giriyorum.

- Yani kürek mahkumları.

- Şimdi çaktın köfteyi! Böyle bir ticaret limanı onlarsız varlığını sürdüremez. Gemiler her yolculukta bir düzine kadarını kaybediyor, dolayısıyla her zaman yüksek talep var. Kaptanlar bana geliyorlar ve iyi ödüyorlar.

- Peki köleler nereden toplanıyor?

- Ben genelde zindanlardan sabıkalı suçluları alıyorum. Diğerleri de çeşitli ülkelerden getirilen savaş esirleri, ve en iyi ödemeyi ben yaptığım için de direk bana getirilirler. Ancak, tek tük korsanlardan ve diğer... 'şahıslardan'da aldığım oluyor. Bu tür bir işte insan tedarikçileri konusunda seçiçi olamaz. Senin yanında hiç esir var mı?

- Senin derken?

- Neden bu kadar şaşırdın? Eğer Zendar'ın dışına yol almayı planlıyorsan, er ya da geç birileriyle kılıç kılıca gireceksindir. Sonra Tanrı'nın da izniyle, galip geleceksindir. Neden tüm bu olaydan biraz para kazanmayasın? Onları canlı ele geçir, sonra da bana getir, ben de sana adam başı elli dinar vereyim. Kim olduklarını veya nereden geldiklerini de pek umursamıyorum.

- Hmm. Bunu bir düşüneceğim.

- Düşün tabii ki! Neyse diyeceğin başka bir şey var mıydı?

- Aslında var. Kalradya topraklarını iyi tanıyan bir rehbere ihtiyacım var. Kimi tavsiye edersin?

- Şey, bu işe uygun bir adam var, ama o Rivacheg'e gitti. Tahmin edecek olursam soylu bir adamın ATI'yla ilgili problem yüzünden olmalı...

- Adına ne bu at hırsızının?

- Borcha. O adam tanıdığım en iyi gezgin ve en akıllı düzenbaz. İyi bir rehber olacaktır, eğer bir sabah uyandığında atınla birlikte bütün eşyalarının kaybolmasına aldırmayacak olursan.

Kaplan Bey, Ramon'un bahsettiği rehberi bulmak için Rivacheg Şehri'ne doğru yola koyulmadan önce zırhını ve silahını yenileyip erzak almak için Zendar'ı gezmeye karar verdi...

- Kolay gelsin.

- Sağ ol... Acaba bana bir iyilik yapabilir misin?

- Eh? Nedir?

- İşlerim son zamanlarda pek tıkırında gidiyor. Bu yüzden de kaynaklarım çabuk tükendi. Bana 25 tane Göçer Zırhı bulup getirebilirsen, onlardaki malzemeleri kullanabileceğim çok güzel bir fikir geldi aklıma. Ne dersin ha?

- Tamam da bu kadar Göçer Zırhı'nı nereden bulabilirim ki?

- Nehir Korsanları ve soyguncuların bu tür kıyafetler giydiğini duymuştum. Onları avlarsan neden olmasın? Hadi ama bana biraz zırh getir. Ben de karşılığında sana bir zırh vereyim.

- Şimdi anlaştık o zaman.

- Harika! Beni ararsan tezgahımı hep buraya açarım.

Zendar'ın zırhçısı Alix Kaplan Bey'den 25 tane Göçer Zırhı bulmasını istedi. Karşılığında ona bir zırh vereceğini duyan Stavros görevi kabul etti...

- Silahçı, bana bir...

- Ben demirci değilim!

- Ama, demirci ocağında elinde bir çekiçle duruyorsun...

- Öyleyse çekici sen al! Artık demirci ocağında duran sensin o halde.

- Ehm... Ben silah yapmaktan anlamam.

- Ben de öyle! Sence bunlar silah gibi mi görünüyor? Hepsi sadece birer çöp yığını!

- O zaman, bütün bu silahları kim yaptı? Ya da... Senin deyiminle bu çöpleri?

- Tabii ki ben!

- Sanırım keçileri kaçırdın.

- Saçmalık! Elbette kaçırdım! İki yıl! Akıl almaz bir kılıç yapmak uğruna adanmış tam iki yıl! Ya sonra? Küçücük bir şey yüzünden hepsi bir hiç uğruna heba oldu! Nasıl da delirmem!

- O küçük şey neydi?

- Bir kuş! Kuş! Lanet olası hayvanın teki benim tek ateş cevherimi gagasına koyup uçtu gitti! Cevherim olmadan, yapabildiğim tek şey bu demir ziyanı!

- Başka bir tane bul.

- O cevher ejderha ateşinden yapılır, sen son 1000 yılda etrafta herhangi bir ejderha gördün mü?

- Ee. O kadar yaşlı sayılmam. Pekala, izin verirsen yardım etmeye çalışırım.

- Eğer bulabilirsen, sana ödül olarak mükemmel bir silah döverim. Ve başka yerde bulamayacağın şeyleri, en iyi fiyattan almanı sağlarım.

Stavros Zendar'ın demircisi Şişko Robin'e bir ateş cehveri bulacağına söz verdi...

- Biraz yiyecek alacaktım...

- Stoklarım tükendi... Kapalıyız.

- Yapma... Sadece birazcık mala ihtiyacım var. Yarın ne durumda olursun peki?

- Maalesef bilemiyorum.

- Nasıl yani?

- Birkaç gün önce karavanlarım doğudaki dağların arasından geçiyordu, adamlarımın dediklerine göre bir grup haydut birdenbire çıkıp karavanlarımı soyup soğana çevirmişler.

- Ne yapmayı planlıyorsun?

- Bahse varım gene orada gizlenmiş bir sonraki kurbanlarını bekliyorlardır. Tanrı aşkına, eğer inlerini bulup yerle bir edersen çok makbule geçer.

- Eğer dağın içine saklanmışlarsa bu iş, o kadar da kolay olmaz.

- Böyle haydutlar genelde inlerini dağın tepesinin kenarına yaparlar, böylece de bütün alanı tepeden gözetlerler. Yoldan geçen bir zavallı gördüklerinde hemen aşağı inip tepesine binebilmek için fırsat kollarlar. En iyi yöntem, bir grup haydutu erzaklarını tazelemek için inlerine dönerken takip etmektir.

- Tamamdır. Ava çıkıyorum öyleyse.

- Şayet başarılı olursan döndüğünde sana bir ödül vereceğim.

Zendar'ın erzak tüccarı Kelavis, Kaplan Bey'den Zendar'ın doğusundaki dağlarda saklanan haydutları inlerinde basmasını istedi. Stavros'ta görevi kabul etti...

- Selam.

- İyi akşamlar.

- Ne yapıyorsun burada?

- Benim adım Gözyaşı Zendar'daki at yarışlarından sorumlu seyisim.

- Bende katılabilirim miyim?

- Elbette ama ilk önce soruma cevap vermelisin. Ne kadar gözyaşı...

- O kadar it dalaşı.

- Bildin! Hadi çabuk ol! Yarış başlıyor. Ayrıca istersen üzerine bahiste oynayabilirsin. Sadece ilk beşe girenler ödüllendirilir.

- Hayır bahis oynamayacağım.

- Tamam. İyi şanslar!

Kaplan Bey şehirdeki hipodroma katılır. Fakat bu macerası yarışta sadece 9. olarak binicilikteki yeteneklerinin hala çok zayıf olduğunu fark etmesiyle son bulur.

Stavros şehirden ayrılmadan önce Mutlu Domuzcuk Hanı'na bir kez daha uğrayıp bir şeyler yiyip içmeye karar verir...

- Hey, sen arenadaki dövüşçülerden birisin değil mi?

- Evet. Bana Zerina derler.

- Turnuva alanında bir kadın görmek şaşırtıcı. Sonuçta bu bir erkek oyunu...

- Komik olma! Ben oradaki adamların alayına beş çekerim, tatlı çocuk. Ve seyirciler bunun için seviyor beni.

- Bu işe başlarken hiç sakatlanabileceğini, hatta ölebileceğini düşünmedin mi?

- İşleri düzgün yaparsan, turnuva dövüşleri o kadar tehlikeli olmaz. Her mücadele sonrası seni muayene eden hekimler var. Silahlar da tamamen tahtadan yapılma, en fazla ne olacak ki, sonuçta sadece bayıltma hasarı veriyorlar.

- O da ne?

- Bir silahın verebileceği üç çeşit hasar vardır: Kesme, delme, bayıltma. Balta ve kılıç gibi silahlar kesme hasarı verirler. Mızrak veya kargı delici hasar verir, ki delici hasar zırhlara karşı kesici hasardan daha etkilidir. Son olarak, bayıltma hasarı veren bir sopa kısaca özetlemek gerekirse; rakibin yere canlı bir şekilde serilmesini sağlar. Yani, dövüşeceğin adama sonradan ihtiyacın olacağını düşünüyorsan gayet pratik bir yöntem sayılır. Bazı silahlar kullanılış biçimlerine göre de farklı şekilde hasar verirler. Örneğin, bir kılıç eğer savrulursa kesici batırılırsa delici hasar uygular.

- Faydalı bilgiler için teşekkürler. Bu arada bana katılır mısın?

- Benim ilgi alanım arenalarda. Eğer arenada benimle dövüşmek istiyorsan, hiç çekinme buyur. Yoksa turnuvalarda görüşürüz tatlım. Ve karşılaştığımız zaman için de bol şanslar dilerim. İhtiyacın olabilir. Ha ha!

- Seni de arenada görmüştüm, sanırım?

- Gördün mü gerçekten? Ben, dünyaca ünlü dövüşçü Kradus... Arenada napıyordum acaba? Sakın bana, benim kim olduğum hakkında hiçbir fikrim yok deme!

- Ee... Tamam tamam. Şey soracaktım, arenada ne kadar süredir dövüşüyorsun?

- Arena sadece çöplük iken, ben şampiyondum be! Ne yazık ki, böyle izleyici kitlesi yoktu o zamanlar.

- Senin gibi yılların dövüşçüsü belki bana birkaç tavsiye verebilir?

- Eh... Sanırım verebilirim. Kalradya şampiyonu olarak, birilerinin de bana ara sıra rakip olabilmesini isterim. Yoksa ne eğlencesi kalır? Hehehe. Bak şimdi, benim dövüşlerimde genelde tercih ettiğim silah kargıdır. Neden biliyor musun?

- Hayır.

- Kargı tamamen hücuma yöneliktir. Bir kargıyla düşmanın saldırısını engelleyemezsin ama, kargı doğru ellerde olduğunda karşısındaki saldırmaya fırsat dahi bulamaz zaten! Doğuda da dedikleri gibi: 'Kargı silahların şahıdır'. Şahbaz eder adamı! Öyle güçlüdür ki, rakip dünyanın en iyi zırhını giyse bile deler geçer. Bir şimşek gibi nereden geldiğini bile anlayamaz! Kargıyı kullanmanın en iyi yöntemi onu batırma saldırısı yaparak kullanmak değildir, at sırtında dörtnala taarruza kalkmışken koltuğunun altında sıkıştırmaktır. Atın hızlandıkça, atın gücü kargının ucunda birikir. Böylesi bir durumda önünde hiçbir şey duramaz.

- Gerçekten büyüleyici. Peki ya eğer koltuklanmış kargıyla yüzleşmek zorunda olan ben isem ne yapmalıyım? Kendimi savunmak için ne yaparım?

- Saldırı savuşturamazsın, ne kalkanla ne de kılıçla. Bu yüzden en iyi savunma, düşmanının üzerine son sürat gelemeyeceği bir yerde konum almaktır. Belki bir tepede veya büyük bir ağacın arkasında durmak gibi mesela... Eğer açık alandaysan, en iyisi yana kaçmaya çalışmaktır ve rakibinin ıskalamasını ummaktır.

- Teşekkürler. Büyüksün üstat! Şey acaba bana katılır mısın?

- Biliyorsun, bir kere en tepeye vardın mıydı seni yenecek başka birinin gelmesini bekleyerek oturmaktan başka yapacak bir şeyin olmuyor. Doğrusu ben de uzun zamandır zirvede oturmuş bekliyorum. Turnuvada sana bol şanslar delikanlı. Gelip benimle dövüşmeyi sakın unutma!

- Stavros! Buraya bakabilir misin?

- Ne oldu Suker?

- Mesele var... Bana bir iyilik yapar mısın?

- Nedir?

- Bak, şurada duran koca kafa, adı Dranton. Bu adam bana hala içtiği içkinin 50 dinarlık hesabını ödemedi. Geri almamda bana yardımcı olur musun?

- Neden kendin istemiyorsun?

- Huh, neden olabilir? Korkuyorum... Her neyse yardım ediyor musun? Etmiyor musun?

- Tamam. Yapacağım.

- Sağ ol! İyi haberlerini bekliyorum.

Hancı Suker, Kaplan Bey'den Dranton'un ona olan borcunu tahsil etmesi için yardım istedi. Stavros'ta bunu kabul etti...

- Kaybol.

- Suker dedi ki...

- Ne? Borç mu? Bugünlerde sıkışığım. Ona de ki, sonraki oyunda kazanırsam öderim.

- Daha demin kumarda kazandığını gördüm. Bak, Suker bu hanı yürütmek için sıkı çalışıyor. Eğer kimse yediğini içtiğini ödemezse, tarverna batar. Peki o zaman Zendar'da nerede içki içip, oyun oynayacaksın?

- Ha... Tartışmakta iyi değilim! O halde, Blackjack oynayalım mı? Sen kazan, altını al.

- Oyunun kuralları ne?

- İstediğin miktarda bahis yatırırsın. Sonrasında, iki taraf da iki kart alır. Rakibinin bir kartı açık, bir kartı kapalıdır. 2-9 arası kartlar, kendi değerlerine sahiptirler. 10, Vale, Kız ve Papaz kartları on değerindedir. As ise duruma göre hem bir hem de onbir değerinde olur. Bir as ve 10 değerinde bir kartla başlayan taraf, direk Blackjack yapmış olduğu için oyunu kazanır, böylece sadece paranın 1,5 katını alır. Eğer iki taraf da Blackjack yaparsa, berabere demektir. Eğer iki taraf da Blackjack yapmazsa, daha fazla kart dağıtılır. Amaç 21'i geçmeden 21'e olabildiğince yaklaşmaktır. En yüksek değerde duran kazanır, 21 değerini aşan taraf oyunu direk kaybeder. Eğer toplam değer 16'dan daha az ise, kart çekmek mantıklıdır; eğer 17'den fazla ise durmak daha mantıklıdır. İki karttan sonra, bahis iki katına çıkarılabilir ki buna da çift denir. Eğer başlangıçta Blackjack meydana gelmişse, bu seçenek uygulanamadan oyun biter.

- Oynuyor musun?

- Evet. Oynayalım.

Stavros ilk kart oyunu denemesinde Dranton'a karşı kaybeder. Suker'in borcunu kendi cebinden ödemek zorunda kalır...

- İşte 50 dinarın.

- Vay! Paramı getirdiğin için çok teşekkür ederim! Yıllar önce biri içkisi için ödeme olarak bu eldivenleri bırakmıştı. Onlar artık senindir.

- Stavros! Merhaba.

- Merhaba Marnid.

- Duyduğuma göre kısa zamanda Zendar'da kendine iyi bir isim yapmışsın... 'Kaplan Bey' havalı gerçekten. Ben ise hala kendime bir iş bile bulabilmiş değilim. Sanırım yakında Suker'de beni kaldığım odadan çıkaracaktır...

- Hmm, şimdi aklıma geldi de, aslında ben bana katılacak yoldaşlar arıyorum. Senin gibi pazarın yolunu bilen biri işime yarayabilir.

- Çok teşekkürler dostum. Şans bana tekrar gülüyor! Senin grubun için elimden gelenin en iyisini yapacağım, Stavros!

Kaplan Bey Marnid'i takımına kattıktan sonra havanın karardığını uykusunun geldiğini fark etti. Handa bir gece konaklamaya karar verdi. Sabahın ilk ışıklarıyla Borcha'yı almak için Rivacheg Şehri'ne doğru yola koyulacaklardı...
 
Son düzenleyen: Moderatör:

Geri
Yukarı