Namaz neden farz bir ibadet?

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Son cümle İslam ülkelerinin neden geri kaldığını çok net açıklıyor.
Evet hocam bu bir hata.
Peygambere inan ilk söz bile "OKU" iken bazı yarım akıllılar yüzünden din "Allah'ın işine karışılmaz" diye yorumlanıyor.

Dini yaşa, ama araştırmayı bırakma.
 
Eğer gereğinden fazla sorgulama ihtiyacı duyarsan zaten bu işin sonu gelmez ve paradoks sonsuzluğa kadar gider.
Evreni, kâinatı, yasaları, kuralları sorgula.
İmkansız gibi görünene ulaşmayı dene.
Allah'ı sorgulama!
Allah'ı sorgulamak ile ilk 2 cümlede yazdıklarım apayrı şeyler.
Abartı falan değil. Her şeyi sorgularım.
Hocam herşeyi sorgularım, Allah varlığı dışında...
Ben dinimi böyle yaşarım.
 
Evet hocam bu bir hata.
Peygambere inan ilk söz bile "OKU" iken bazı yarım akıllılar yüzünden din "Allah'ın işine karışılmaz" diye yorumlanıyor.

Dini yaşa, ama araştırmayı bırakma.
Araştırabilirsiniz araştırmayın demiyoruz ama dediğim gibi kedi kendi dünyasını bilir bizim dünyamızı görse bile aklı iradesi yetmez, bizim irademiz aklımız da o mutlak güce kadar erişemez. Sorgulayabilirsiniz ama sonuca varamayacaksınız. Sonuca varamayacağınız için de kafanızı yormaya gerek yok dedim. Zaten Tanrı zamandan ve mekandan münezzeh. Zamanı ve mekanı yaratan da o iken nasıl olurda mekana zamana tabii tutulan bir insan onu anlamaya çalışabilir?

Bir oyun yaptığını düşün oyunda bir karaktere yapay zeka verdin onun mekanını zamanını sen yaptın o yapay zeka senin nasıl var olduğunu senin nerede olduğunu bilemez. Anlatsan bile bilemez nasıl yani dünya nasıl bir şey bak benim dünyam burası vb. vb.
 
Neden Allah'ın Mutlak gücünü sorgulama gereksinimi duyuyorsun ki? Neden Allah'ın bizi yaratmadan önce ne yaptığını merak ediyorsun ki? Bilsen ne olacak? Bilmesen ne olacak? Senin evrenin kainatın burası. Allah sana bu dünyada ve ahirette ne olacağını kitap peygamber vererek açıklamış ki Kur'an'da daha çok çok fazla bilgi de var. Ne gerek var mutlak gücü araştırmaya?
Senin aksine, insanoğlu bu merakı sayesinde bu günlere geldi.
"Acaba gökteki yıldızlar ne kadar uzak?"
"Acaba şurada ne var?"
Yukarda gördüğün bu soru tarzları ile biz şu anda çoğu bilgiye sahibiz ve erişebiliyoruz.

Sayın dindar arkadaşlara hatırlatmak isterim. Kuran'ı Kerim'den, Peygamber olan Hz. Muhammed Mustafa'ya ilk inen Alak suresinde; "Yaratan Rabbinin adıyla oku!" şeklinde bir emir gelmiştir.

Allah dahi, insanların kendi kitabını okuyup anlamasını ve etrafı sorgulamasını istemiştir.
Birçok hocanın tefsirini ve çıkardığı anlamı okursanız bu dediğime ulaşırsınız.

Nüzûlü” bölümünde açıklandığı üzere bu âyetler Hz. Peygamber’e inen ilk vahiy olup ona ve onun şahsında bütün müslümanlara okumayı emretmiş, onları kalemle yazmaya ve ilimde gelişip yetkinleşmeye teşvik etmiştir. İlk vahyin “oku” emriyle başlaması ve bu emrin iki defa tekrar edilmesi, okumanın ve bilmenin dinde ve insan hayatında ne kadar önemli olduğunu gösterdiği şeklinde yorumlanır. Kur’an’ın, canlılar arasında insanın farklı ve üstün yerini onun öğrenme özelliği ile tanımlaması son derece anlamlıdır (ayrıca bk. Bakara 2/31). Âyette Hz. Peygamber’e emredilen okumanın konusu belirtilmemiştir; çünkü başta kendisine indirilen vahiy ve kozmik evrendeki âyetler olmak üzere, okunması yani üzerinde inceleme yapıp zihin yorarak hakkında bilgi edinilmesi, ders ve ibret alınması, iyi ve faydalı sonuçlar üretilmesi gereken her şeyi tanıması, hakikatini anlayıp kavraması istenmektedir. Kuşku yok ki en başta yaratanı tanımak, dinin de ilmin de temel gayesidir. Bu sebeple “Yaratan rabbinin adıyla oku!” buyurularak Hz. Peygamber’in okuma faaliyetine veya herhangi bir işe, başka varlıkların adıyla değil, yaratan rabbinin adıyla başlaması ve O’ndan yardım istemesi emredilmiştir. Âyete “Yaratan rabbinin adına oku!” şeklinde de mâna verilebilir. Sonuçta okumanın (veya herhangi bir faaliyetin) Allah’ın adıyla, Allah için ve Allah adına yapılması emredilmiştir. Âyette “Yaratan rabbinin adıyla oku!” buyurularak özellikle yaratma sıfatına vurgu yapılmıştır. Çünkü hem insandaki okuma yeteneği ve imkânını hem de onun okuduğu, incelediği, anlamaya ve kavramaya çalıştığı objeleri, nesneleri yaratan Allah’tır. İnsan, bilgi edinme sürecinde Allah’ın verdiği imkân ve yetenekleri kullanmakta, O’nun yarattığı şartlarda ve onun yarattığı varlıklar üzerinde inceleme ve araştırmalar yapmaktadır. Durum böyle iken, yani O’nun yarattığı yeteneklerle O’nun yarattığı varlık âlemini incelerken, bütün bu lütufları görmezlikten gelerek Allah’a şükretmemek, O’nu tanımamak, üstelik bunu bilim adına yapmak büyük bir nankörlüktür.

Sözlükte “yapışmak, asılmak, sevgi, ilgi, pıhtılaşmış kan, kan emen kurtçuk” gibi anlamlara gelen 2. âyetteki “alak” ile aşılanmış yumurtanın ana rahminin iç cidarına asılı vaziyetinin (zigot) kastedildiği anlaşılmaktadır. Âyetler insanın kâmil bir varlık haline gelmesi için önce yaratanı, sonra da yaratılanı yani kendisini ve evreni tanımasının gerekli olduğunu gösterir (insanın yaratılış safhaları hakkında bk. Hac 22/5; Mü’minûn 23/14).

Nüzûlü” bölümünde anlatıldığı üzere Cebrâil Hz. Peygamber’e “oku” dediğinde o okuma işinin okuma yazma bilenler tarafından yapılabileceğini düşünerek “Ben okuma bilmem” demişti. İşte 3. âyet, bir bakıma Resûl-i Ekrem’in bu dolaylı özür beyanına bir cevap olmaktadır. Buna göre Allah’ın keremi sonsuzdur; O, insanı “alak”tan yaratıp mükemmel bir varlık haline getiren ve peygamberlik gibi yüce bir makama kadar erdiren kudretiyle, dilediği kullarına normal yollardan, yani kalemi ve diğer bilgi malzemesini kullanarak bir hocadan bilgi almasını sağlayarak okumayı öğretir, ama O, kullarından dilediğine, bir öğretici ve öğrenim aracılığı olmadan bilgi öğretmeye de kadirdir.

4 ve 5. âyetlerde kalemin önemi vurgulanmıştır; çünkü “kalem” kelimesiyle anılan yazma araçlarında sayılamayacak kadar çok ve büyük faydalar vardır. Kalem vasıtasıyla ilimler tedvin edilmiş, hikmetler kaydedilmiş, öncekilerle ilgili haberler, bilgiler zaptedilmiş; kalem sayesinde insanlar bilgilerini yazıya, kitaba dönüştürüp başkalarına aktarmış, kalıcı hale getirebilmiş; Allah tarafından indirilmiş olan kutsal kitaplar yine bu araçla yazılmıştır. Kısaca uygarlıklar kalem sayesinde süreklilik kazanmış, kuşaktan kuşağa aktarılmış; Allah kalem vasıtasıyla insana bilmediklerini öğreterek onu cehalet karanlığından kurtarmış, ilmin aydınlığına kavuşturmuştur. Burada “kalem” kelimesinin, –işlevi ve amacı dikkate alındığında– bilinen kalemden bilgisayara kadar bütün okuma, yazma ve bilgi alıp verme araçlarını kapsadığını da belirtmek gerekir.

Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim - Alak Suresi Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı'
 
Neden? Allah benden mi korkuyor?
Sorgulayamıyacağın için. Şuana kadar gelmiş geçmiş herşeyi yaratan bir varlığı sorgulamayı aklın yetemez. Onu kim yarattı diyemezsin örnek olarak çünkü yaratmak kavramını yaratan kişi o.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.

Yeni konular

Geri
Yukarı