Özgür irade yanılsaması

  • Konuyu başlatan acv
  • Başlangıç Tarihi
  • Mesaj 28
  • Görüntüleme 4B

acv

Megapat
Katılım
31 Temmuz 2015
Mesajlar
7.586
Makaleler
1
Çözümler
74
Yer
Sehit Muhtar/Zambak Sok./Gumus Gerdan Apt./Beyoglu
Bunun hakkında birçok yaşanan tartışmayı okudum ancak tatmin edici bir cevap alamadım ne yazık ki. Yeni fikirleri duymak istediğimden daha önce söylenmiş bilimum şeyin tekrarlanmamasını istiyorum. Daha önce sorulmuş soruların bazılarına şimdiden cevap vereceğim;

- Tanrının geleceği bilmesi, özgür irade vermesine engel değildir. Öğretmenin, cevap anahtarını bildiği sınavı yapması, Kötü olduğu bildiği öğrencilere yine de sınav yapması vesayre, hepsi buna bir örnektir.

+ Hayır, hiç biri değildir. Bir öğretmen ne geleceği tam tamına görebilir, ne yaptıklarının sonuçlarını. Bir aciz insanoğlunun yaptığı tahmin ile bir sonsuz güçteki tanrının bildiklerini karşılaştırmamalıyız. Zira bir tanrı, evreni yarattığı anda geleceği biliyorsa, geleceğin o şekilde gitmemesi onun güçsüzlüğünü gösterir. Bildiği şekilde gitmesi de öğretmen metaforunda nasıl bir karşılık alır peki?

Öğretmensiniz. Bir öğrenci yapıyorsunuz. Ona eğitim veriyorsunuz. Ve kötü sonuç alıyor. Fakat bu sırada sizin verdiğiniz eğitimin o çocuğu zaten sınavdan bırakacağını biliyorsunuz? En başından beri sizin yarattığınız çocuğun ne alacağı belliydi, siz önceden biliyordunuz ve çocuğun o durum içinde yapacağı hiçbir şey yoktu. Çünkü harici bir etkiye sebep olsaydı, olaylar sizin tahmin ettiğiniz gibi gitmez ve sizin aslında geleceği yanlış bildiğinizi gösterirdi. Yarattığınız çocuğa sadece potansiyel koymakla kalmıyorsunuz, onun ne kadar çalışacağını ve nasıl çalışacağını da önceden belirliyorsunuz. Bu durumda okulda kalmasının sebebi asla çocuğun kendisi olamaz. Diye düşünüyorum.


- Tanrı birden fazla gelecek yaratmıştır, hepsini bilir fakat hangisini seçeceğinizi size bırakır.

+ Birden çok gelecekten hangisini seçeceğimizi de bilmesi gerekir değil mi?

Konunun İslam'la direkt bir ilgisi yoktur. Tanrısının sonsuz güçlere sahip olduğunu ve aynı zamanda yaratılanların faaliyetlerinden sorgulanacağını iddia eden bütün din mensuplarına sormaktayım soruyu.
Alakasız ve kendini tekrar eden cevaplara hiç tahammülüm yoktur. Din tüccarlığı yapmaya gelenler benden saygı istemez umarım. Raporlayıp geçeceğim bu tarz gönderileri.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Yazdıklarına ek olarak bir şeyler eklemek isterim.

O öğretmen örneği zaten komple yanlış. Argümanı sunan zeki arkadaşlara diyorum onu. Altı bomboş, ne olduğu belirsiz saçma sapan bir şey. Orayı geçiyorum o yüzden.

İkinci argüman aslında dolaylı olarak paralel evren teorisine çıkıyor. Hadi o teorinin hiç olmadığını varsayıp şöyle devam edeyim:

Tanrı hakkında yapılan yorumlar, zamanında filozofların sunduğu aforizmalar falan hepsi bir varsayım. Anlatmak istediğin kitlenin yaptığı ilk hata "Tanrı" kelimesine batıl inançlarla bir vasıf yüklemek. Kendi tasavvurunu oluşturmak değil maalesef. Dinlerin yaptığı şey temelde bu işte. Kutsal kitaplarda Tanrı hep özelleştirilmiştir. Pek çok filozof akıl yürüterek kendi Tanrı modelini oluşturdu. Spinoza'nın: "Tanrı=Evren, Evren=Tanrı." demesi gibi. Elbette altını doldurmadan söylemiyor bunları. Ayrıntılara girmeyeceğim. Amacın belli zaten senin. Bilmem ne kitlesine bazı karşı argümanlar üretmek. O kitle pek başedilecek gibi değil. İnsanların "Tanrı" kelimesine özel bir anlam yükleyen batıl inançlardan kurtulmaları gerekiyor ilk olarak. Çünkü o çerçevenin dışına çıkamıyorsun. Yani o batıl saçmalıkları kırmadan mantıklı bir cevap alabileceğini sanmıyorum.

Kendi Tanrı figürünü oluşturmaktan bahsetmiyorum. Çerçeveni sınırlamadığı sürece istediğin gibi düşün. Keşke herkes, bir filozof gibi olmasa bile şu batıl inançlardan kurtulup kendi tanrı tasavvurunu oluşturacak kadar düşünmeyi becerebilse. İşte o zaman gerçekten düşünmeyi başarmışız demektir.

Yorum biraz alakasız oldu ama temel problem bu bence. Ne zamandır felsefe başlığında böyle bir konu görmemiştim. Dayanamayıp yardırıyorum mecburen...
 
Son düzenleme:
Eger her sey olmadan bilinebiliyorsa, ozgur olarak aldigimiz kararlar aslinda ozgur degildirler.

Ozgur iradenin olmadiginin dayandirildigi arguman bu.

Ben buna katilmiyorum, cunku her seyi algilayabilen sey; biz degiliz. Dolayisiyla kendi yasantimizda verdigimiz kararlar, bir baska ustun guc tarafindan tahmin edilebilir olsa dahi bizim perspektifimizden coktan secmeli olabilirler ve bizim iluzyon dahi olsa boyle bir ozgurlugumuz var.

Bir seylerin olmadan bilinebilmesi icin, evrendeki her parametrenin ve bunlarin birbirleriyle ilintilerinin bilinmesi gerekiyor. ( Determinizm ) Bunu bilecek bir varlik icin, ask , sevgi, intikam, hayal, ruya gibi oznel duygularin hic bir anlami olmayacak, cunku hepsinin aslinda kimyasal ya da bize-gore-rastlantisal karsiliklari olacak. Su halde her seyi bilen bir varlik varsa, ozgur irade disinda sevginin, askin, nefretin, sucun , suclunun olmadigi da gayet iddia edilebilir.

Ben pratik yasantimizda, boylesi bir varliginin varliginin ya da yoklugunun bizim ozgur oldugunu dusundugumuz secimlerimiz uzerinde hic bir etkisi oldugunu dusunmuyorum. Ulan normalde meyveli gazoz alirdim ama, sen bunu tahmin etmissindir dur sade gazoz alayim diyerek secimlerini buna gore ayarlayan birileri yok. Zaten bunu yapamaz da. O sebeple, diger her tanim gibi; "ozgurluk" de bizim kisitli zihnimizle yaptigimiz bir tanim oldugundan; ustun bir aklin varligi durumunda anlamsiz olmasi problemini yine kisitli zihnimizle cozmeye calismanin zaman kaybindan baska bir sey olmadigini dusunuyorum.

-----------

Her seyi olmadan bilen bir varligin, sinav yapmasinin mantiksizligini hic kimse aciklayamaz. O argumanlarin hic birinin benim gozumde bir degeri yok.

Yillarini bu mistik meselelere veren, bu isin egitimini alan adamlarin bile yapabildigi en iyi aciklama "Sinav yapmasa sonuca inanmazdin" seklinde. Yahu her seyi olmadan bilen bir "sey" olacak ve sana "Sinav yapardim ama gerek gormedim; malum sonucu biliyordum zaten" diyecek ve sen de "hadi oradan!" diyeceksin : )
 
Aydınlanma veya Rönesans döneminin temel tezi şudur:

Birey, kendi hatasıyla düşmüş olduğu bir tür ergin olmama durumundan kendini kurtarıp özgür aklıyla özgür kararlar alabilmeli, ahbaplarının, ebeveynlerinin mantalitelerinin boyunduruğundan kendini kurtarabilmelidir.

Yani burada gezegenin tanrısal idaresi perspektifi olmadan da bireylerin özgür olabilme pozisyonunun var olduğunu görürüz.
 
Şu anda ki bilgimize göre geleceği biliyorsak özgür irade olamaz ama şu anki bilgimiz daha çok geleceği bilemeyeceğimiz yönünde. Ama bizim bilemememiz "sadece 1 gecelecek olamaz" anlamına gelmiyor. Aynı zamanda geleceği bilmemiz için evrendeki tüm bilgiyi aynı anda bilmemiz gerekir ki bu durumda tanrı olmuş oluruz. Ama bana kalırsa ne olursa olsun insanın özgür iradesi yok. Tek hücreli canlıların daha gelişmiş hali gibiyiz daha çok. Olan şeylere daha önceden belirlenmiş tepkileri veriyoruz her zaman. Ama o kadar komplike bi algoritma var ki özgür olduğumuzu sanıyoruz.
 
Özgür irade müslümanlıkta kader olarak algılanan bir terimdir. Kadere göre tanrı senin geleceğini bilir seçimlerini tanrı belirlemiştir aslında kuklasındır. Özgür irade ise tam tersi. Bana göre de irademiz özgür değildir. Yaptığımız veya yapacağımız seçimler belirli bir şeye bağlıdır mesela en yakın arkadaşın tatile gitmeyeceği için senin de gitmemen gibi bu daha çok arkadaşının iradesi ama seni de etkiledi. Eğer özgür iraden olsaydı tek başına da giderdin o tatile. Kendi fikirlerini yakın olduğu kişilerin fikirlerinden etkilenerek değiştiren insanların nedense özgür iradedeyle bağlaştıramıyorum. Haksız olduğum kısım varsa lütfen yazın.
 
Özgür iradeyi, tanrı kavramıyla bağdaştıramıyorum ben de. Geleceği de.
Özgür iradelerin iletişim halinde olduğu bi düzende, elbet ki sönüp gidecek iradeler de olacaktır. Özgür irade dediğimiz aslında zaten, öznel iradenin sürdürülebilirliği değil midir?
Tanımları ve değişkenlerini iyi belirlemek gerekiyor bu tarz fikir yürütmelerde.
Birinin apple dediği şeyi, birisi meyve birisi marka olarak algılıyorsa, mantığın kuruluşunda bi yerlerde hata vardır. İşleyişin tekrar ettiği dizaynlarda; tekrarların, döngülerini tekrar etmelerine zaman barajı atamak gerekiyor. Yoksa illaki bi yerden incelir kopar o mantık.
Özgür iradeyle tam olarak neyden bahsediyoruz? Yanılsamana empati kurabiliyorum ama tanımlamanı çok anlayamadım. Gerçi soruyu bana sormamışsın da. Daha seni tam anlayamazken, bahsettiğin iddaalı makamı hiç anlayamıyorum, kusura bakma :(
 
Ozgur irade diye bisey yoktur.
Bir insanin davranisindan hoslanip hoslanmayacaginiz bilinc altinizdaki kodlarda saklidir.

Secim yaparken de neyi sececeginizi dusunurken bile bilinc altinizdaki kriterlerin analizi bittiginde ortaya cikartacaginiz sonuc siz daha dusunmeye baslamadan once belirlenmisti.

Bir telefon almaya gittiginizde ,Kendi kriterleriniz, etkisi altinda kaldiginiz reklamlar, hava atma oraniniz, sukse yapma isteginiz vs gibi kriterler seciminizi etkileyecek. Sonuc itibari ile bilincaltinizde bu parametreler, o gunun sartlari ile son oranlarini alir ve biz secim yaptigimizi sanarz. Halbuki hersey hesaplidir , sonuc ise bellidir.

OZgur irade orta seviyeli bir akil icin vardir, ancak ileri seviyedeki bir akil icin mumkun bile degildir.
****



OZgur oradenizle bir cumle kurun desem size, o cumle bile o anda bilinc altindan cikmayi bekleyen akibeti belli bir cumledir. Ya bir film , ya bir reklam, ya bir gecmisten gelen bir etki altindasinizdir ve secimleriniz zaten alt benliginizdeki dongunun, hafizanizdaki tanimli kelimelere, veya ezber repliklere basvurmasi kacinilamaz.

Size gore bu ozgur irade olabilir ancak neticeleri belirlenmis bir hamle oldugu da kusku goturmez.
Allahin/tanrinin/enerjinin perspektiginden bakmaya calisilirsa reaksiyonlari zincirleme oldugu farkedilebilir. Ama desifre edilemez o ayri . Ama bir enerji butununde hersey hesaplidir.
 
Son düzenleme:
"Zira bir tanrı, evreni yarattığı anda geleceği biliyorsa, geleceğin o şekilde gitmemesi onun güçsüzlüğünü gösterir." Bu cümleye iyi bak. Özellikle sonuna. Geleceği biliyorsa ama gelecek o şekilde gitmemişse... Direkt olarak cümle kendi kendini yok ediyor. Zira geleceği biliyorsa, bildiğinin gerçekleşmemesi diye bir şey olamaz; bilmediği bir şey gerçekleşiyorsa o zaman o varlık tanrı olamaz. Haliyle aynı yer; kendi kendini yok eden bir cümle. Yaratılanların neyi seçtiği değil mesele. Tanrı mutlaksa ki bilgisi de mutlaktır; yaratılan neyi ne zaman seçerse seçsin, tanrı dediğimiz varlık tam da bu seçimin kendisini bilir. Doğal olarak gelecek sabittir ama bizler için değil; tanrı için. Çünkü biz neyi ne zaman niçin seçeceğimizi bilmiyoruz ama o biliyor. Yaşam sürüp giderken türlü türlü değişiklikler yapıp kaderi değiştirdiğimizi sanıyoruz. Oysa kaderi değiştirmek değil yapılan; onu inşa etmektir. Dolayısıyla tanrı dediğimiz varlık bu inşanın ne zaman ve ne şekilde yapılacağını bilir; bildiği de şaşmaz; sadece yaratılan bu gerçeği zamanla, yaşadıkça görür. Meselenin özü bu.
 
"Zira bir tanrı, evreni yarattığı anda geleceği biliyorsa, geleceğin o şekilde gitmemesi onun güçsüzlüğünü gösterir." Bu cümleye iyi bak. Özellikle sonuna. Geleceği biliyorsa ama gelecek o şekilde gitmemişse... Direkt olarak cümle kendi kendini yok ediyor. Zira geleceği biliyorsa, bildiğinin gerçekleşmemesi diye bir şey olamaz; bilmediği bir şey gerçekleşiyorsa o zaman o varlık tanrı olamaz. Haliyle aynı yer; kendi kendini yok eden bir cümle. Yaratılanların neyi seçtiği değil mesele. Tanrı mutlaksa ki bilgisi de mutlaktır; yaratılan neyi ne zaman seçerse seçsin, tanrı dediğimiz varlık tam da bu seçimin kendisini bilir. Doğal olarak gelecek sabittir ama bizler için değil; tanrı için. Çünkü biz neyi ne zaman niçin seçeceğimizi bilmiyoruz ama o biliyor. Yaşam sürüp giderken türlü türlü değişiklikler yapıp kaderi değiştirdiğimizi sanıyoruz. Oysa kaderi değiştirmek değil yapılan; onu inşa etmektir. Dolayısıyla tanrı dediğimiz varlık bu inşanın ne zaman ve ne şekilde yapılacağını bilir; bildiği de şaşmaz; sadece yaratılan bu gerçeği zamanla, yaşadıkça görür. Meselenin özü bu.

Alıntıladığın cümlede öyle bir olasılığın mümkün olmadığını söylemeye çalıştım, ki sen destekleyici biçimde, uzun uzun yazarak anlatmışsın kendi gönderinde.

Geleceğin, olup olacak bütün olayların tanrının gözünde sabit olduğu hakkında hemfikiriz. Bu noktada ortaya atılan savunma "Tanrı geleceği bilse bile bizim o bilgiye erişimimiz olmamasından dolayı kendi seçimlerimizi özgür iradeyle yapıyoruz." cümlesi oluyor anladığım kadarıyla. Kendimizce yaptığımız seçimlerin bize göre özgür olup veya olmaması pek farketmiyor. Özgür iradene dıştan bir müdahelede bulunmasa bile, hayat boyu neyi seçeceğini zaten önceden bilen, ona göre yaratan bir tanrının, seni seçimlerinden dolayı cezalandırması mantığa ters bir durum.
 
Uyarı! Bu konu 6 yıl önce açıldı.
Muhtemelen daha fazla tartışma gerekli değildir ki bu durumda yeni bir konu başlatmayı öneririz. Eğer yine de cevabınızın gerekli olduğunu düşünüyorsanız buna rağmen cevap verebilirsiniz.

Yeni konular

Geri
Yukarı