Paradigmalar hakkındaki düşünceleriniz

Haruki Murakami

Hectopat
Katılım
11 Ağustos 2020
Mesajlar
4.048
Makaleler
3
Çözümler
9
Yer
Muğla/Bodrum
Paradigmalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bana göre hayatımızda büyük yer kaplayan bir kavram. Bu ne Murakami diyenler için kısaca ''değerler dizisi'' diyeyim. En anlaşılır tabiri ile hayata bakış açımız diyebilirim. Paradigmalarımızı değiştiremedikçe hep olayları aynı şekilde görürüz. Mesela bir otobüstesiniz, otobüse bir tane adam girdi, yanında 2 çocuğu ile birlikte. Çocuklar çok yaramaz, sürekli bağırıp insanları rahatsız ediyorlar. Çocukların babası ise sizin yanınıza oturmuş, hiçbir şey yapmadan duruyor. Ne yapardınız? Muhtemelen herkes gibi adamı düzgünce beyefendi çocuklarınız insanları rahatsız ediyor gibi bir şeyler söylerdiniz değil mi? Peki o adam size kusura bakmayın, 1 saat önce eşim hastanede öldü dese ne yapardınız? Muhtemelen adama çok üzülür, özür diler ve yapmanız gereken bir şey olup olmadığını vs. sorarsınız değil mi? İşte paradigmanın gücü buradan geliyor.

Ya da başka bir örnek vermek gerekirse bir örnek vermek gerekir ise Harvard üniversitesinde bir hoca derse kartlar getirmiş, kartın bir yarısında genç ve güzel bir kadının yüzü, diğer yarısında ise yaşlı ve nispeten güzel olmayan bir kadının yüzü varmış. Hoca, öğrencilerin dikkatlerini kartlar üzerinde 10 saniye yoğunlaştırıp sonra kartları geri vermelerini istemiş. Sonra iki resmin birleşimi olan bir kartı herkesin görebileceği bir yere koymuş. Sonra öğrencilerinden gördüklerini tanımlamalarını istemiş. Kart üzerinde önce genç kadının resmini görenler kadını genç kadın olarak, önce yaşlı kadını görenler ise kadını yaşlı kadın olarak tanımlamışlar. Halbuki ikisi de aynı kadın! Daha deneyin devamı var ama kısa kesmek istiyorum, özetle önce birbirlerine karşı çıkan öğrenciler sonra sınıfta süregelen sakin, saygılı ve belirgin iletişim sayesinde herkes diğerinin bakış açısını anlayabilmiş. Ancak çoğumuz, başımızı çevirdiğimizde ilk 10 saniye içinde gördüğümüz resmi görmeye koşullanırız. İşte paradigma tam da bu. Düşünün, 10 saniyelik bir süre nesneleri görüş biçimimizi bu kadar etkileyebiliyorsa yaşam boyu süren bir koşullanma nelere yol açmaz ki?

Böyle bir şey yazma fikri şu an okuduğum '' Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı'' kitabından kaynaklı. Umarım hissettiklerimi anlatabilmişimdir, sizlerin de paradigmalar hakkındaki görüşlerinizi merakla bekliyorum. Sonraki felsefe konum ise eğer üşenmezsem paradigma değişiminin gücü olacak.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Paradigma kavramı ile ilgili bilgi taneciklerimi yenilediğim bir konu olmuş, bunu belirtmem gerekiyor sanırım.

İlgili hayat boyu koşullanmanın nelere yol açtığını sanırım bir bölümünü tecrübe ettim. Duruma göre değişebileceği gibi tamamen hayat bakış açısını değiştirdiği söylenebilir. İnsanın kendi içinde özümseyerek farkına vardığı konudan ayrı olarak dışarıdan gelecek bir etmen ile düşünüldüğünde çok daha ağır boyutlara ulaşabilir bu husus. Verilenlere nazaran biraz daha kitlesel bir örnek düşünebilirsiniz.

Paradigmanın yaratacakları düzenden çok kaos olacaktır kanımca. Kaos daha baskın kalacaktır da diyebilirim, diğerlerine nazaran.
 
Malum resim bu bilmeyenler için.
OpticalIllusion3.gif
 
Malum resim bu bilmeyenler için.Eki Görüntüle 902257
Evet, çok teşekkür ederim. İki kadının birleştiği resim bu.
Paradigma kavramı ile ilgili bilgi taneciklerimi yenilediğim bir konu olmuş, bunu belirtmem gerekiyor sanırım.

İlgili hayat boyu koşullanmanın nelere yol açtığını sanırım bir bölümünü tecrübe ettim. Duruma göre değişebileceği gibi tamamen hayat bakış açısını değiştirdiği söylenebilir. İnsanın kendi içinde özümseyerek farkına vardığı konudan ayrı olarak dışarıdan gelecek bir etmen ile düşünüldüğünde çok daha ağır boyutlara ulaşabilir bu husus. Verilenlere nazaran biraz daha kitlesel bir örnek düşünebilirsiniz.

Paradigmanın yaratacakları düzenden çok kaos olacaktır kanımca. Kaos daha baskın kalacaktır da diyebilirim, diğerlerine nazaran.
Teşekkür ederim hocam. Ben de ufak bir anı da olsa bizzat paradigma değişiminin gücünü hissettim. Yerine göre bakış açısını değiştirip olayları yorumlamak büyük önem arz ediyor. Kitlesel örnek olarak düşünemedim ama bizzat Stephan Covey'in örneğini paylaşacağım. Bu örnek de beni her okuduğumda çok etkiler:

Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş. Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalmış. Bir ara bakmış ki, yanındaki koltuğu oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve yemeye başlıyor. Kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakmış. Hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı? Hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma başlamış, adam bir tane, kadın bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak ortadan bölmüş ve gülerek kadına ikram etmiş. O sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş ve işlemler için kadın bankoya gitmiş. Pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; kendi kurabiye paketi, hiç açılmamış olarak çantasında durmuyor mu?
Meğer, bunca zamandır adamın kurabiyesini yiyormuş. Tabii çok utanmış ama, artık iş işten çoktan geçmiş.

Son olarak ÇÖZÜMSÜZ gibi gördüğünüz sorunlar konusunda PARADİGMA değiştirmenin önemi çok büyüktür. Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır.

Not: Hikaye ve son söz Stephan Covey'e aittir.
 
Son düzenleme:
Paradigmalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Bana göre hayatımızda büyük yer kaplayan bir kavram. Bu ne Murakami diyenler için kısaca ''değerler dizisi'' diyeyim. En anlaşılır tabiri ile hayata bakış açımız diyebilirim. Paradigmalarımızı değiştiremedikçe hep olayları aynı şekilde görürüz. Mesela bir otobüstesiniz, otobüse bir tane adam girdi, yanında 2 çocuğu ile birlikte. Çocuklar çok yaramaz, sürekli bağırıp insanları rahatsız ediyorlar. Çocukların babası ise sizin yanınıza oturmuş, hiçbir şey yapmadan duruyor. Ne yapardınız? Muhtemelen herkes gibi adamı düzgünce beyefendi çocuklarınız insanları rahatsız ediyor gibi bir şeyler söylerdiniz değil mi? Peki o adam size kusura bakmayın, 1 saat önce eşim hastanede öldü dese ne yapardınız? Muhtemelen adama çok üzülür, özür diler ve yapmanız gereken bir şey olup olmadığını vs. sorarsınız değil mi? İşte paradigmanın gücü buradan geliyor.

Ya da başka bir örnek vermek gerekirse bir örnek vermek gerekir ise Harvard üniversitesinde bir hoca derse kartlar getirmiş, kartın bir yarısında genç ve güzel bir kadının yüzü, diğer yarısında ise yaşlı ve nispeten güzel olmayan bir kadının yüzü varmış. Hoca, öğrencilerin dikkatlerini kartlar üzerinde 10 saniye yoğunlaştırıp sonra kartları geri vermelerini istemiş. Sonra iki resmin birleşimi olan bir kartı herkesin görebileceği bir yere koymuş. Sonra öğrencilerinden gördüklerini tanımlamalarını istemiş. Kart üzerinde önce genç kadının resmini görenler kadını genç kadın olarak, önce yaşlı kadını görenler ise kadını yaşlı kadın olarak tanımlamışlar. Halbuki ikisi de aynı kadın! Daha deneyin devamı var ama kısa kesmek istiyorum, özetle önce birbirlerine karşı çıkan öğrenciler sonra sınıfta süregelen sakin, saygılı ve belirgin iletişim sayesinde herkes diğerinin bakış açısını anlayabilmiş. Ancak çoğumuz, başımızı çevirdiğimizde ilk 10 saniye içinde gördüğümüz resmi görmeye koşullanırız. İşte paradigma tam da bu. Düşünün, 10 saniyelik bir süre nesneleri görüş biçimimizi bu kadar etkileyebiliyorsa yaşam boyu süren bir koşullanma nelere yol açmaz ki?

Böyle bir şey yazma fikri şu an okuduğum '' Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı'' kitabından kaynaklı. Umarım hissettiklerimi anlatabilmişimdir, sizlerin de paradigmalar hakkındaki görüşlerinizi merakla bekliyorum. Sonraki felsefe konum ise eğer üşenmezsem paradigma değişiminin gücü olacak.
İlk örneği uzun uzun yıllar önce takvim sayfasında okumuştum. O zamanlar tarihi takip etmek için takvimden yaprak yırtmak gerekiyordu. Halbuki bu tip cümleler kuracak kadar yaşlandığımı zannetmiyordum :)


İkinci örnek ise bana göre paradigmadan çok algıda seçicilik ile ifade edilebilir. Sınıfın bir yarısı, diğer yarısının ne gördüğünden bihaber olarak tartışıyorlar ve doğal olarak herkes hafızasındaki en yakın görüntüye benzetiyor figürü. İnsan zihni bağlantı kurmak kurmak ister.

Paradigma ise çok daha geniş bir bütünlüğü ifade eder aslında. İnsanın bütün gerçek deneyimlerinin ve düşünsel faaliyetlerinin sonucu olarak ortaya çıkan bilişsel altyapısını temsil eder. Bu bilişsel bütünlüğün içinde faydalı/zararlı, rasyonel/irrasyonel bir çok şey bulunabilir. Her bireyin kendi paradigması ile bireylerin bir araya gelerek oluşturdukları cemiyetlerin paradigmaları karşılıklı olarak birbirlerini etkiler ve değiştirir. Yani zaten hiçbir zaman statik değil dinamiktir. Deneyimler ve etkileşimler ile sürekli olarak değişir. Bu dinamik yapısı nedeniyle de formule edilemez. Yani her sorunun çözümü paradigma değiştirmek ile mümkün olmadığı gibi, paradigma değiştirmek her zaman iyiye doğru atılan bir adım da değildir. Bazı şeyler mevcut paradigmayı sıkı sıkıya muhafaza etmek ile mümkün olabilir. Buradaki "şey" lerden kastım kainatta olan ve olması mümkün olan her şeydir. İnsan ilişkileri, bilimsel faaliyetler, sorunlar, bir evin inşaası vs.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı