Şarj aletine doldurguç diyen Türkler

"Tütünsel dumangaç", "çok oturgaçlı götürgeç" gibi abuk subuk, zorlama kelimeleri insanlara sunarsanız tabii ki dalga geçen çok olur.

Dil ve kültür iç içedir. Bir toplumda kültür nasıl şekil alıyorsa dil de aynen şekil alır. Nasıl geçmişte Araplarla, Perslilerle olan yoğun etkileşimimiz sonucu dilimiz de bu yönde şekil aldıysa; batı kültürüyle etkileşimimiz olduğu sürece de İngilizce, Almanca ve Fransızca gibi dillerden dilimize geçecek daha çok kelime olacak.

Ayrıca şöyle bir gerçek de var, farklı ırklardan ve dillerden insanların birbirleriyle olan iletişimi her yıl daha da artıyor. Globalleşen dünyada yeni üretilen kelimelerin dile özgü olması çok daha zor oluyor çünkü insanlar en başta duydukları şekilleri benimsiyorlar. Bu anlattıklarım sadece Türkçe'de değil, tüm dillerde geçerli olan şeyler; mesela, Avrupa dillerinin hepsi birbirinden "kopyala-yapıştır" yapmıştır ve yapmaya da devam ediyorlar. Aralarında özgün olanlar yok mu, tabii ki var. Ama bu kelime için almadıysa başka bir kelime için alıyor yani.

Eğer bir kelime yaygınlaşmadan önce birileri tarafından düzgün bir kelime önerisi olursa ve insanlar bu kelimeyi benimserse dilimize rahatlıkla katılabilir. Örnek vermek gerekirse; bilgisayarlar ülkemize ilk geldiği zamanlarda, Almancılardan dolayı kompüter deniyordu. Daha sonra kullanılan "bilgisayar" kelimesini ve bilgisayarla ilgili binlerce terimi benimseyen toplumumuz, bu kelimelerin hepsinin dilimize katılmasına olanak sağladı.

Anlayacağınız, toplum dili nasıl konuşursa, dil odur. Bunu inkar edemezsiniz, tek başınıza da önüne geçemezsiniz. Kelimelerin kullanımını zorlamak yerine önce bir bilinç oluşturulması lazım, bu da günümüz toplum yapısında imkansıza yakın bir şey. Bir şeyin ortaya çıktığı anda haberinin, tüm insanlığa gidebileceği bir Dünya'da yaşıyoruz; herkes o şeye verilen ilk adı benimser.
 
Sonradan üretilen kelimelerin kullanılma ihtimali çok azdır. Bir telaffuz bir topluma nasıl girdiyse o şekilde devam eder. Özellikle okuma oranının çok düşük olduğu toplumlarda bunu bekleyemeyiz. Bu söylediklerime rağmen şahsen her yabancı kelimeye bir karşılık bulunmasını ya da milletin sonradan üretilen Türkçe köklü sözcükleri kullanmayı beklenmesini doğru bulmuyorum. Uzatıla uzatıla telaffuzu uzun ve zor kelimelere dönüşüyor ve akıcı olmuyor. Her dilde yabancı köklü kelimeler vardır, bunun önüne geçilemez.
 
Sonradan üretilen kelimelerin kullanılma ihtimali çok azdır. Bir telaffuz bir topluma nasıl girdiyse o şekilde devam eder. Özellikle okuma oranının çok düşük olduğu toplumlarda bunu bekleyemeyiz. Bu söylediklerime rağmen şahsen her yabancı kelimeye bir karşılık bulunmasını ya da milletin sonradan üretilen Türkçe köklü sözcükleri kullanmayı beklenmesini doğru bulmuyorum. Uzatıla uzatıla telaffuzu uzun ve zor kelimelere dönüşüyor ve akıcı olmuyor. Her dilde yabancı köklü kelimeler vardır, bunun önüne geçilemez.
Bugün kullandığımız birçok kelime cumhuriyetin ilk yıllarında türetildi ama. Okul, öğretmen, deniz, tanrı... Zamanla insanlar kullandılar, kelimeler oturdu. Dediğine de katılıyorum, insanlar yabancı kökenli kelimeleri dile hakaret gibi görüyorlar neredeyse. Orta Asya'da ananas var mıydı ki Türkçe kökenli bir kelime bulacaksın?
 
Bugün kullandığımız birçok kelime cumhuriyetin ilk yıllarında türetildi ama. Okul, öğretmen, deniz, tanrı... Zamanla insanlar kullandılar, kelimeler oturdu. Dediğine de katılıyorum, insanlar yabancı kökenli kelimeleri dile hakaret gibi görüyorlar neredeyse. Orta Asya'da ananas var mıydı ki Türkçe kökenli bir kelime bulacaksın?
Bence karşılıkları olamayacak sözcükler kalsın karşılıkları bulunabilenleri temizleyelim.
 

Geri
Yukarı