Ya temel anlamda sıkıntı var bizde. Gerçekten sanat olsun diye yapılmıyor. Ne zaman bir şey çıksa bunu hemen paraya çeviriyorlar.
Özetle iki dakikalık bir sahneyi 5-10 dakikaya çıkararak süreye oynuyorlar. Süre onlara ek gelir getiriyor. Diziler 2 buçuk saat oldu artık. Düşünün. Televizyondan daha hayır gelmez zaten. Bu dünyanın her yerinde böyle oldu hemen hemen. Artık dizi izleme platformları var. Bilirsiniz zaten. Gelecekte sırf dizi izlemek için bir icat bile çıkarabilirler yani, bir alet vs. Çünkü TV dünyanın en aptal kutusu olmaktan öteye geçebilecek bir alet değil. Millet artık internete çekiyor. 40 dakikada dünyaları anlatıyor. Bazen yabancı dizi izlerken bir bölümde "Ne çok değişti ya?" diyorum kendi kendime. Bizde iki buçuk saatte bir şey anlatamazlar. Gereksiz sahneler ile ana temadan sapmanın yanı sıra süreyi arttırma çabası. Bu sinemaya hakarettir çünkü ilgi çekmeyen, gereksiz bir sahne izleyiciyi yapımın tümünden soğutabilir ve yitirilen ilgiyi de geri kazanmak çok zordur. (Bizde o kadar samimiyetsiz sahneye rağmen hala izlemeye devam eden var tabii. Bu da ilginç.) Buna bile dikkat edilmediği sürece yapılan işe sanat denebilir mi ? Her şeyden önce iyi bir şeyler üretilecekse buna sanat denmeli.
Biz yeni yeni başladık bu işe. Puhu TV ile birlikte bu son sene güzel yapıtlar çıktı ortaya. Şahsiyet var mesela. İzlemeyen izlesin. Gerçekten bir şey öğretme amacı ile yapılmış, gerçekten sanat kokuyor. Haluk Bilginer' in sanatçı kimliğini hepimiz biliriz zaten az çok. Onun yanı sıra birçok değerli isim bulundu bu ekipte. Kısa bitti. 12 bölüm. Ama bir şeyler yapabileceğimizin bir kanıtı oldu bu. Güzel projeler çıkacak elbet bizden de. Ama bu televizyon denen o lanet kutuda olmayacak. Bu açık ve net.
Milletin oyuncusu dizi biraz daha ilgi görsün diye kendi cebinden diziye yatırım yapabiliyor. Bizde paramı alayım ne olursa olsun durumu var. Yapımcılara da iş düşüyor. Zaten onların tutumu bunu belirler. Yapımcılar sanat peşinde koşmazsa gidip "Enes Batur Hayal mi bilmem ne mi ?" gibi şeylere merak salarlarsa bu ülkeden evrensel bir yapım çıkmaz tabii.
Son olarak evrensellik meselesi ne ile olur? Ona da değinelim. Her şeyden önce senaryonun sağlamlığı, oyunculukların mükemmelliği vs. gibi konular var. Ama daha can alıcı bir nokta söz konusu. Bizde bir dizi yapıldıktan sonra unutulur gider. Bizim başroller dizilerinde oynarlar, paralarını alırlar ama daha sonra o dizilerden hiç söz etmezler. Niye? Sanat dediğin şey ölümsüz olmalı. Dizi bittikten sonra bile reklamını yapacaksın ki izlemeyen izlesin, ulaşamadığı yerlere ulaşsın. Çekilen diziler öyle herkes tarafından çıktığı zaman mı izleniyor? Hayır. Birçok diziyi sonradan izlemişimdir. Galiba burada da iş sanki yapımcıya düşüyor. Ama tabii, bir dizinin reklamını bittikten sonra bile yapacaksan hayvan gibi uzun olmamalı ve sıkıcı sahneler olmamalı. Düşün 2 sezon bir dizi. 40' ar bölümden oluşuyor. Etti 80 bölüm. Bölüm başı 2 saat. Hop. Hadi bakalım. Bunu kime izlettireceksin? Onun yerine 40 ile 80 dakika arası ve her sezonu 6-20 bölüm arasında olsa fena mı olur? Ama dediğim gibi Türk Televizyonu' nda böyle bir şeyi göremeyeceksiniz.