Yaratıcının da kendi kendine oluşmaması gerekmez mi?

Bu konuda kimse somut delil sunamaz. Cevabı kendi içinde bulman gerekiyor.

Neye göre kime göre kendi kendine oluşamazlar hocam?

Hocam o zaman tanrı neden insanı kendisini anlayamayacak şekilde yarattı? Sonuçta sizin inandığınız sonsuz güçlü bir tanrı değil mi? İnsanın kendisini anlayabilmesini sağlayabilirdi. Siz farklı inanışlara sahip insanlardan daha iyi bir zekaya mı sahipsiniz de onlar anlayamıyor bir tek müslümanlar anlayabiliyor?
Herkes anlasaydı imtihanın bir sırrı kalmazdı ve Allah'ın sana verdiği beynin ve düşünceninde bir anlamı kalmazdı. Ben beynim ile mantıklı düşünerek bu sonuca ulaşıyorum. Evet, mantık kişiden kişiye değişebilir. Mesela ben deniz mavidir diyorum sen başka bir renk söylüyorsun, sana kendi dediğin renk mantıklı geliyor bana mavi renk mantıklı geliyor. Fakat deniz özünde renksizdir. Yani insanın düşünme kabiliyeti çok geniştir fakat sınırlıdır bunu belirtmeliyiz. Kendi bakış açım ile mantığımı kullanıyorum ve diyorum ki nasıl ki küçücük, işlevsiz bir iğne ustasız olamıyor. Öyle de şu kainat sarayının bir ustası var diyorum. O usta onu görür, yapar ve idare eder diyorum. Öte yandan inançsız insan ise diyor ki örneğin X ve Y atomları birleşti şunu bunu oluşturdu diye çeşitli, farklı argümanlar atıyor ortaya, yani bir fiil failsiz olabilir diyor. Yani şu intizamlı kainatın arkasında onu idare eden, yapan ve gören bir zâtın olduğuna inanmıyorlar. Şimdi değerli arkadaşım, soruyorum sana, lütfen aklını ve mantığını kullanarak bana cevap ver. Şu koskoca intizamlı kainatın bir şeylerin bir araya tesadüfen gelerek, arkasında bir güç olmadan var olduğunamı inanırsın yoksa arkasında bir güç olduğuna ve şu koskoca kainatı görüp, idare ettiğine mi inanırsın...
 
Bu konuda kimse somut delil sunamaz. Cevabı kendi içinde bulman gerekiyor.

Neye göre kime göre kendi kendine oluşamazlar hocam?

Hocam o zaman tanrı neden insanı kendisini anlayamayacak şekilde yarattı? Sonuçta sizin inandığınız sonsuz güçlü bir tanrı değil mi? İnsanın kendisini anlayabilmesini sağlayabilirdi. Siz farklı inanışlara sahip insanlardan daha iyi bir zekaya mı sahipsiniz de onlar anlayamıyor bir tek Müslüman'lar anlayabiliyor?

Açıkla o zaman, nasıl? Hiçbir madde, atomun bile varolmadan maddelerin oluşmasını açıkla? Neden sebepsizce maddeler oluştu ki bir anda? Neye göre, kime göre diyen kendindin, şimdi sen söyle.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
Açıkla o zaman, nasıl? Hiçbir madde, atomun bile varolmadan maddelerin oluşmasını açıkla? Neden sebepsizce maddeler oluştu ki bir anda? Neye göre, kime göre diyen kendindin, şimdi sen söyle.
Daha öncesinde atomun var olup olmadığını bilemezsin. Belki başka bir evrenin sonundan bu evren oluştu. Birde ilk denemede oluşacak diye bir kuralda yok mesela ilk atom birinci denemede bir anda oluştu diyemezsin. Belki milyarlarca veya milyardan bile fazla deneme sonucunda oluştu. Sen bana big bang'den önce hiçbir şey olmadığını kanıtlayamazsın. Daha bilim insanları bile big bang'den önce yokluğu kanıtlayamıyorken nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorsun ?
 
Daha öncesinde atomun var olup olmadığını bilemezsin. Belki başka bir evrenin sonundan bu evren oluştu. Bir de ilk denemede oluşacak diye bir kuralda yok mesela ilk atom birinci denemede bir anda oluştu diyemezsin. Belki milyarlarca veya milyardan bile fazla deneme sonucunda oluştu. Sen bana big Bang'den önce hiçbir şey olmadığını kanıtlayamazsın. Daha bilim insanları bile big Bang'den önce yokluğu kanıtlayamıyorken nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorsun?

Öncesini boş ver big bang bile tam olarak kanıtlanamadı.
 
İnsanın çok eski çağlardan beri düşündüğü ama net bir cevap bulamadığı sorudur.



Bu sınavın zorluğu neden herkes için farklı?
Bir sınavın zorluğu herkese aynı olsaydı zaten o sınav, sınav olmazdı Sen TYT sınavına giriyorsun ve sana çok zor geliyor. Çalışan, çabalayan birisine çok kolay geliyor. Sen diyebilir misin ki sınavın zorluğu neden herkes için farklı? Yapan öğrenci gecesini gündüzüne katarak çalışıyor ve emeklerinin karşılığını alıyor. Öyle de Allah'ın imtihanının zorluğu herkese eşit değildir. Eşittir aslında, demek istediğim şu; sen renksiz olan denize: "Bu denizin rengi mavidir." dersen kendini yanıltmış olursun değil mi. Çünkü deniz özünde renksizdir, gözüne mavi olarak yansıyor. Dolayısıyla imtihanın bir zorluğu yok. İnançsız olanlar denize mavi renginin yansıması gibi onlara da siyah bir ışık yansıyor arkasındaki beyaz ışığı, gerçek ışığı göremiyorlar, görmemekte ısrar ediyorlar. Halbuki Allah'ın imtihanının hiç bir zorluğu yoktur. Allah'ın emrettiği şeylerden kötü bir tanesini söyle bana. İçki haram, zina haram, intihar etmek, faiz yemek, kumar oynamak, yalan söylemek, riya, gösteriş yapmak vs. Burada Allah'ın senin sağlığını düşündüğü apaçık orta da. Evet, bunların çoğu hatta hepsi bazı insanlara kötü geliyor, yapmak istiyorlar. İşte onlar kalpleri siyaha bürünmüş kimselerdir, beyaz ışığı göremeyenlerdir, görmemekte ısrar edenlerdir. Şu fani dünya hayatının bir takım zevkleri onları yanıltmıştır, kandırmıştır ve hiç bir şekil de yaradanı tanımak, bilmek istemezler.. İnşaÂllah sen o gerçekleri göremeyenlerden olmazsın kardeşim.
 
Son düzenleme:
Bir sınavın zorluğu herkese aynı olsaydı zaten o sınav, sınav olmazdı sen TYT sınavına giriyorsun ve sana çok zor geliyor. Çalışan, çabalayan birisine çok kolay geliyor. Sen diyebilir misin ki sınavın zorluğu neden herkes için farklı? Yapan öğrenci gecesini gündüzüne katarak çalışıyor ve emeklerinin karşılığını alıyor. Öyle de Allah'ın imtihanının zorluğu herkese eşit değildir. Eşittir aslında, demek istediğim şu; sen renksiz olan denize: "bu denizin rengi mavidir." dersen kendini yanıltmış olursun değil mi? Çünkü deniz özünde renksizdir, gözüne mavi olarak yansıyor. Dolayısıyla imtihanın bir zorluğu yok. İnançsız olanlar denize mavi renginin yansıması gibi onlara da siyah bir ışık yansıyor arkasındaki beyaz ışığı, gerçek ışığı göremiyorlar, görmemekte ısrar ediyorlar. Halbuki Allah'ın imtihanının hiçbir zorluğu yoktur. Allah'ın emrettiği şeylerden kötü bir tanesini söyle bana. İçki haram, zina haram, intihar etmek, faiz yemek, kumar oynamak, yalan söylemek, riya, gösteriş yapmak vs. burada Allah'ın senin sağlığını düşündüğü apaçık orta da. Evet, bunların çoğu hatta hepsi bazı insanlara kötü geliyor, yapmak istiyorlar. İşte onlar kalpleri siyaha bürünmüş kimselerdir, beyaz ışığı göremeyenlerdir, görmemekte ısrar edenlerdir. Şu fani dünya hayatının bir takım zevkleri onları yanıltmıştır, kandırmıştır ve hiçbir şekil de yaradanı tanımak, bilmek istemezler. İnşaâllah sen o gerçekleri göremeyenlerden olmazsın kardeşim.

Benim zorluktan kastım bu değildi. Örneğin bundan 1000 yıl önce yaşayan insanın işleyebileceği günahlar ile günümüzdeki günah sayısı bir değil veya mucizeleri görenler ile biz bir miyiz? Apaçık bir adaletsizlik olduğu belli.
 
Benim zorluktan kastım bu değildi. Örneğin bundan 1000 yıl önce yaşayan insanın işleyebileceği günahlar ile günümüzdeki günah sayısı bir değil veya mucizeleri görenler ile biz bir miyiz? Apaçık bir adaletsizlik olduğu belli.
Peygamberlerin zamanında yaşayan insanların hepsi veya büyük çoğunluğu mucizeleri gördükten sonra iman etmiş değiller. Büyük çoğunluğu peygamberlerin söylediklerinin doğru olduğuna kanaat getirdiği için iman etmiştir. Kaldı ki, eğer mucizeleri görmek imanın bir şartı olsaydı, bu takdirde her peygamberin peygamberliği yalnız kendisinin hayatta olduğu süreyle sınırlı olurdu. Örneğin, Hz. Muhammed (asm)’in peygamberlik süresi 23 yıl olması gerekirdi. Zira, onun vefatından sonra bu anlamda bir mucize söz konusu değildir. Peygamberlik sürecinin sona ermesi ise, dinin sona ermesi anlamına gelir. Bu takdirde -en azından- her yüzyılda yeni bir peygamberin gönderilmesi zorunlu olurdu. Bu ise ilahi hikmetin ön görmediği bir tasavvurdur. "Her bir ümmet için belirlenmiş bir müddet vardır. Vadeleri gelince ne bir an geri bırakabilir, ne de bir an öne alabilirler." (A'raf, 7/34) mealindeki ayette bildirildiği üzere, milletlerin, ümmetlerin, dinlerin belli bir süresi vardır. Bu süreler Allah’ın ezeli ilmiyle tayin edilmiş olduğundan değişmeleri asla söz konusu olmaz, olamaz. Bununla beraber, İslam dininin hâkim olduğu yaklaşık 15 asırdan beri bu din mensupları için ilahi bir lütuf olarak sönmez, eskimez, canlı bir mucize olan Kur'an gibi kırk yönden mucize olan bir kitabımız var. Hiçbir mucize bu Kur'an kadar kuvvetli değildir. Çünkü, duyu organlarına hitap eden bütün hissi mucizeler -âdeta- anlık bir harikadır. Bir süre sonra etkisini yavaş yavaş kaybeder. Çünkü, insanda bulunan evham, vesvese, hayal, şüphe gibi duygular, akla rağmen kendi fonksiyonlarını icra edecekler ve görülen mucizeleri -sihir, büyü gibi algılayıp- yanlış bir yorumla yanlış bir mecraya kaydırabilirler. Bir daha geri dönüp gösterilen mucizeleri görme imkânları da olmayınca onları görmemiş gibi olurlar. Soruda da işaret edildiği gibi, bazı kimselerin mucize görmelerine rağmen yine de doğru yoldan sapmalarının nedeni budur. Söz konusu hayvani dürtülerin araya girmesi, akıl elektriğinin kısa devre yapmasına sebep olurlar. Ve atın kişnemesi ile bülbülün sesi arasındaki fark anlaşılmaz olur. Bununla beraber, hiçbir peygamberin mucizesi Kur'an ile kıyaslanmaz. Çünkü, Kur'an akli bir mucizedir ve her zaman gözle, kulakla, akılla varlığı hissedilebilen bir mucizedir. Akli bir mucize olması, onun kıyamete kadar devam edecek en son vahiy olmasıyla da tamamen örtüşmektedir. Hz. Peygamber (asm) bu hakikatin altını şöyle çizmiştir: "Her peygambere insanların onun bir benzeriyle imana geldikleri bir mucize verilmiştir. Bana verilen (mucize) ise, Allah'ın bana vahiy ettiği bir vahiydir / Kurandır. Bu sebeple kıyamet günü, diğer peygamberlere karşı, tabileri / ümmeti en çok olan peygamberin ben olacağını ümit ediyorum." (Buharî, Fezâilu'l-Kur'ân 1, Î'tisâm 1; Müslim, İman 239) Şimdi, elimizdeki bu akli, ilmi, manevi mucizelerin canlı hazinesi olan Kur'an’ı ve onun tefsirlerini okuyup anlama zahmetine katlanmadan, hissi mucizelerin yokluğunun arakasına sığınarak tembelliğimiz örtmeye çalışma insaf ölçüleriyle bağdaşmaz. Şunu unutmamak gerekir ki, din bir imtihandır. İmtihan ise gizli, kapalıdır. Âdil bir imtihanın cereyan etmesi için, peygamberlerin, vahyin, dinin söyledikleri şeylerin kabul edilip edilmeme payı olması lazımdır. Yoksa her şey güneş gibi açık olursa, verilen böyle bir kopya, imtihanın ciddiyetini ortadan kaldırdığı gibi, çalışkan kimselerle tembel kimselerin, bilenlerle bilmeyenlerin hepsine aynı not verip sınıfı geçirmek gibi büyük bir adaletsizlik olur...
 
-Evreni kim yarattı?
-Tanrı.
-Tanrıyı kim yarattı?
-O yaratılmamıştır, o hep vardır.

Evren bir yaratıcıya ihtiyaç duyuyor ama Tanrı duymuyor. Bu bildiğin kayırmak oluyor, işine gelen taraftan bakmak oluyor. Tanrı'nın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, Tanrı yaratma ihtiyacı da duymaz. Eğer Tanrı bir şeyler yaratıyorsa kendi gücünü kanıtlama/sergileme ihtiyacı duyuyordur.

Tanrı yaratılmamıştır demek sadece soruyu ötelemektir ve hiçbir işe yaramaz. Evrene Apeiron diyebilirsiniz fakat yaratılmış demeniz beraberinde bir sürü çelişki getirir.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı