Uzaya çılıldığına değil ama Aya ayak basıldığına inanmıyorum.
1969 yılında dünyanın kütlesinin 4'te 1'i olan bir cisme inecek teknoloji olacağını düşünmüyorum.
Gerekli olan motor gücü kesinlikle yoktu olsa bile harcanan yakıtın sonu gelmezdi.
E=MC kare gibi düşünün kütle ne kadar artarsa istenen hıza o kadar uzaklaşılır.
Aynı bu teoremin tersi de ay yüzeyine inerken oluyor.
İşte bu yüzden pek de mantıklı gelmiyor aya inildiği.
19. yy icerisinde, Jules Verne'in "Aya Yolculuk" hikayesi buyuk yanki uyandirdi.
Hubble, Heisenberg ve Shrodinger'in buyuk kesifleri 1920-1930 yillari arasinda oldu.
Ikinci dunya savasi sirasinda Almanya Ingiltere'ye V2 fuzeleri ile saldirdi, boylelikle roket teknolojisi ve bunun onemi bilim insanlari arasinda cok onemli bir yer edindi.
Soguk savas esnasinda rusya R7- Semyorka isimli ilk kitalararasi balistik fuzeyi gelistirdi.
R-7 Semyorka - Wikipedia
Uzay yolculugunun zorlugu, katedilmesi gereken "delta-V" ile ilintili. Elbette bir suru degisken var ama esas problem A noktasi ile B noktasi arasindaki mesafeyi kat edebilmekten geciyor. Kaldi ki Ay'da zaten atmosfer yok, atmosferin olmamasi gidip-gelmeli insanli gorevleri nispeten kolaylastiran bir etken.
Bahsettigim delta-V hesaplamalari, Newton mekaniklerine gore yapiliyor. Insanlar bunu yapmayi zaten yuzyillar oncesinden biliyor. Hatta kabaca Ay'in Dunya'ya, Gunes'in Dunya'ya olan uzakliklarini bile cok onceden biliyorlar. Eratosthenes, Dunya'nin capini milattan once cok az bir yanilma payi ile hesaplamis.
Eratosthenes - Wikipedia
Bugun hala Newton mekanikleri kullanilarak hesaplaniyor yorungeler ve rotalar. Ucaklar da, uzay seyahatleri de.
Problem bunu gerceklestirecek roket teknolojisinin olmamasi idi, o da askeri bir mucadele sonrasinda kendiliginden gerceklesmis oldu. Dunya atmosferinin en yogun oldugu 0-30.000 km arasinda kitalar arasinda ucus yapmak icin harcayacaginiz enerji ile, dikey bir sekilde atmosferden kacacak seviyeye kadar hizlanip yercekiminden faydalanarak Ay'a dogru hareket etmek arasinda cidden cok buyuk bir fark yok. "Escape Velocity" denilen bir hiz var, bu hiza ulasabilirsen dunya uzerinde, dunyanin cekim kuvvetinden zaten kurtuluyorsun. Nereye dogru bu hizla gidecegini belirleyerek zaten Dunya'ya yakin gok cisimlerine dogru gidebilirsin. Kaldi ki Apollo 'ya gelincesiye kadar bir suru deneme-yanilma gorevleri yapildi. Uzaya hayvan, bocek, bitki vs gonderildi. Basarili olundu basarisiz olundu.
Ama Apollo gorevi sirasinda insanligin elindeki teknoloji, Ay'a gidip gelebilecek seviyeyi coktan gecmisti zaten. Elbette tum bunlar Apollo'nun gercekten gidip gitmedigini ispatlayan seyler degil ama, bu calismalar 1960 'larda baslayan bir sey degil. Milat oncesinden beri suregelen bir seylerin eseri.
Ben "Amerika yalan soyluyor" diyenlere bir sey diyemem, bunu yapmis olabilir de olmayabilir de. Ancak Ay'a gidilmesinin onunde finansal ve teknolojik bir engel yoktu o donem itibari ile.
Marsli filminin butcesi, Hindistan'in Mars Uzay calismalari ( basarili sekilde probe gonderdiler ) butcesinden daha fazla.
O zaman da en buyuk problem A ile B noktasi arasindaki mesafeyi katetmekti, o zaman da roket teknolojileri ile bunu cozmeye calisiyordu insanlik, bugun de ayni sekilde devam ediyor. Nispeten yakin sayilan 4-5 isik yili uzakliktaki galaksiye nasil fizibil bir sure icerisinde gidebilirizi hesaplamaya calisiyor insanlar.