Fazlasıyla sorgulamak

Szaszy

Hectopat
Katılım
26 Kasım 2020
Mesajlar
168
Daha fazla  
Cinsiyet
Erkek
Yapılan bir deneyde birkaç insanı farklı farklı bomboş odalara yerleştiriyorlar, ve kendi düşünceleriyle baş başa kalmalarını sağlıyorlar. En sonunda nasıl geçtiğini sordukları zaman cevap "oldukça sıkıcıydı oluyor".

Bu deneyden sonra aynı deneyi farklı odalarda gerçekleştiriyorlar, bu sefer odalarda bir tanede buton var ve bu buton kişinin kendisine elektrik vermesine yarıyor. Ve çoğu kişi kendi düşünceleriyle baş başa kalmak yerine kendini şoklamayı seçiyor. 15 dakika süre boyunca aralıklarla kendilerini şokluyorlar.

Deneyin vermek istediği mesaj şu "insanlar her kendi düşünceleriyle baş başa kalmak istediğinde veya sıkıldığında, kendilerini sahte tatmin etme araçlarını(telefon, bilgisayar veya farklı bir uyaran) ellerine alarak kendilerini bir nevi şoklamayı seçiyorlar" oluyor.

Peki bu gerçekten doğru bir bakış açısı mı?

Bu deneyin sonucunu gördükten sonra bana da mantıklı geldi fakat biraz konu üzerinde düşününce aklıma ailemizin de bize sürekli söylediği şu söz geldi "düşün düşün boktur işin".

Psikopat katiller üzerinden örnek vermek istiyorum, genellikle bu tür katiller çocukluktan gelen travmaları yüzünden insanlara kıyarlar değil mi?

Şimdi olaya farklı bir bakış açısından bakmaya çalışalım, yukarıda bahsettiğim deneyde bir problem var o da can sıkkınlığı, bir de bu problemi çözebilecek bir seviyede olan bir uyaran var, o da elektrik şok.
Şimdi bu olayı katilin hayatına uyarlayalım; katilin bir problemi var, o da çocuklukta geçirdiği ağır travmalar, ama problemi çözmesi için herhangi bir uyaran veya çözüm yok. Katilimiz uyaran arayışına çıkıyor ve telefon, elektrik şok, kendi vücuduna zarar verme gibi etkenler onu tatmin etmiyor, ve içindeki nefretini farklı insanlar üzerinden çıkartıyor...

Fazla benzer yönleri var değil mi?

O zaman insanın bu kadar sorgulaması ve kendi düşünceleriyle baş başa kalması gerçekten güvenilir bir şey mi?

Kesinlikle hayır.

Siz bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?
 
Deney yapmalarına gerek yokmuş, Soren Kierkegaard yüzyıllar önce zaten demişti "Kötülüğün anası sıkılmaktır" diye.

1711308177921.png


Gene de birisine gösterilen şiddete düzgün bir açıklama yapılamaz.
Canını acıtmayan bir uyaran olsaydı onunla ilgilenirlerdi, yani günlük hayattaki gibi. Herkes bir deney odasında yaşamıyor.
 
Buda der ki: "Zihnimiz eğitilmemiş, dizginlenmemiş bir at gibidir." (Budist değilim bu arada :D)
Yani insan asla düşünmeden duramaz. Düşünmeden durduğunuz tek bir bak tek bir anın bile yok. Düşünmeyen tek insan, ölü insandır.
Kişi asla durmadan düşünür. Üstelik tek bir fikir üzerine de değil aslında aynı anda onlarca şey üzerine düşünür. Tabi biz o an bunun farkında olamayız. Dolayısıyla insan düşünmeden duramadığı gibi asla tek bir düşünceye de odaklanamaz. Yani senin eline bir elma versem ve sana 1 dakika boyunca bu elmadan başka bir şey düşünme desem, bunu asla ama asla yapamazsın.

Senin verdiğin örnekte oradaki kişilerin elinden her imkânı alıyorsun. Yapabilecekleri tek şey kendileri ile ilgilenmek oluyor. Zihnimiz dizginlenmemiş bir at olduğu için de kendi ile baş başa kaldığında konudan konuya atlamaya başlıyor.
İlk başlarda bunu sorun etmezsin ancak süre ilerledikçe zihnin sürekli benzer şeyleri düşünmekten sıkılır. Yani o çılgın at, başka yaylalara koşmak ister ama maalesef bunu yapamaz. Hâl böyle olunca etraftaki cisimlere dokunmak ister, bulunduğu zemini hissetmek ister, odanın kokusunu sorgular bunların hiçbirini yapamıyorsa ya da bunları yapmasına rağmen hâla o odanın içindeyse affınıza sığınarak söylüyorum mastürbasyon yapar, uyur. Süre uzadıkça duvarları tırmalar, kendi vücudunu uyararak yeni şeyler düşünmek ister ve bunun içinde kendine zarar verir.
Tüm bunlara rağmen hâla o lanet odanın içindeyse tekrardan zihnine döner. Ve bu defa çok farklı düşüncelere dalar. Evet, şizofreni belirtileri başlamıştır.
Şu ana kadar anlattığım aslında hücre mahkumlarının yaşadığı şeyler. Bir insana verilebilecek en büyük ceza onu eylemsizliğe mahkum etmektir. Çünkü canlıyı canlı yapan şeyler onun eylemleridir, sen onun eylemlerini kısıtlarsan hayatta kalmak adına mücadele etmeye başlar.

Tehlikeli olan kişinin kendisi ile baş başa kalması değil, kendisi ile baş başa kalmak zorunda olması. Yani ben odamın kapısını kapatıp kendi kendime 2 saat boyunca çeşitli şeyler düşünebilirim ve hiç de bir şey olmaz. Çünkü biliyorum ki o odanın kapısını ben kapattım ve dilediğim zaman kendimi kapattığım o odadan rahatlıkla çıkabilirim. Yani istediğim an eylemlerimi değiştirebilirim. Bir canlı olarak kendime yeni uyaranlar verebilir ve canlılığımı ayakta tutabilirim. Ancak sizin verdiğiniz örnekteki gibi yahut hapishanelerde olduğu gibi bir durum varsa, bir süre sonra bilinçaltımda bir hayatta kalma tehditi oluşacaktır. Çünkü o kapıyı ben kapatmadım! Korkarım ki dilediğimde o kapıyı açıp yeni eylemler gerçekleştiremeyeceğim.
İşte bu noktada başta verdiğim döngüler başlar. Kişi canlılığını kaybetmemek için aska kendini tek bir duruma sıkıştırmaz. Tek bir duruma sıkışan tek şey, cansız varlıklardır.

Ben böyle düşünüyorum. İyi günler.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı