Anasayfa Makale GameX Ardından

GameX Ardından

Önümüz kış. Birbirinden güzel oyunlar, filmler, albümler ve yeni çıkacak kitaplar bizi beklerken yolumuz GameX 2012 fuarından geçti. Eğlenceli standları, konferansları, workshop’ları ile tam 4 gün sonunda mutlu, heyecanlı, yorgun, bitkin, hasta ve bakıma muhtaç bir şekilde evlerimize döndük… Bu kadar enerji tüketiminin üzerine size gün be gün fuar analizimizi sunmaktan mutluluk duyarız!

 

1. Gün – Yerleşiyoruz…

Sabahın ilk saatlerinde bunaltıcı bir İstanbul trafiğinden sıyrılıp alana giriş yapmak için evden çıktım. Maçka’dan alana doğru ağır adımlarla yaklaşırken kulağımda Borderlands 2’den hazırlayacağınız The Heavy – Short Change Hero yankılanıyordu. Dışarıdan sessiz sakin bir fuar alanı gibi gözükse de, geçmiş tecrübeleri göz önüne aldığımızda büyük bir kalabalığın burada olacağını kestirebiliyorduk… Alana girip güvenlik noktasından da güvenlice(!) geçtikten sonra karşımızda Joygame’in devasa standı duruyordu. Oldukça büyük bir alana kurulmuş olan bu stand bizlere halihazırda oynanan trend oyunları ile birlikte yeni çıkacak Joygame ürünlerini de tanıtıyordu. Tabii ki yaklaştığım her standta tanıdıklarla içilen çay kahvelerle birlikte ortalama bir standta kaybedilen süre miktarı 1 saati buluyordu. Joygame’den sonra fuarın göz kamaştıran bir başka standı ise Riot Türkiye’nin League of Legends standıydı. Efsaneydi resmen. Kurulduğu alanı kullanım şekli olsun, insanlara sunulan izleme alanı olsun, sahne dağılımı ve diğer unsurlarıyla birlikte fuarda gerçekten olmuş dedirten 2 standtan biriydi. ASUS ve Logitech’in desteklediği teknik altyapı ile birleşen LoL keyfi, fuar boyunca bizlere güzel şeyler sunmaya hazırdı. Hemen Riot standının karşısında Türkiye’nin yükselen değeri Playstore’un beyazlara bürünmüş şık standı yeralıyordu. Büyük bir alana kurulmuş dev oyun görselleri ve LCD ekranlarla bizlere farklı oyunları deneme şansı sunan Playstore’un fuara oldukça güzel hazırlandığı her halinden belliydi. Playstore’un hemen çaprazında İstanbul Kıyamet Vakti ekibi büyük alana kuruldukları, bir katedralin bahçesiymişcesine hava verdikleri standları ile yer alıyordu. Kendi oyunlarına özel hazırladıkları alanları ile oyundan bir kareyi fuar alanına taşıdıkları su götürmez bir gerçekti. Sağlı sollu yayılan diğer standlara baktığımızda World of Tanks’ın Türkiye ayağı  TEKNOSA, LEVEL, CHIP, PCNET gibi bilindik markalar hemen gözümüze çarpıyordu. Fuarın en dip alanında 2 tane karşılıklı büyük stand bizlere oldukça geniş alanda farklı deneyimler sunuyordu. Hepsinden ayrı ve özel bir stand vardı ki, ekranın başında direksiyonla oyun oynamayı sevenlere çok daha cezbedici gelecek bir ürün sunuyordu. Simtech firmasının yarış simülatöründen bahsediyorum. Hareketli bir yarış koltuğu ile oyunun her anında yaşanılan sürüş hissini size sunduğunu düşünün. Ayrıca bakış açınızda da 3 adet kocaman monitör olduğunu… Heyecan verici değil mi! Birkaç defa (çok defa çok…) test ettim ve gerçekten inanılmazdı… Öhmz, konumuza dönelim. İlk gün olmasından mütevellit basın odası dostlar kıraathanesi gibiydi. Fuar alanında eş dost, iş yoğunluğundan göremediğimiz herkesi görmek mümkündü. Saatler 13:00’ı gösterirken fuar alanında cosplayerlar gezinmeye başlamış, açılış seramonisi yapılmış ve konferanslar başlamıştı. Yurt dışındaki örnekleri ile karşılaştırıldığında oldukça sönük denilip geçilebileceğini düşünen bir çok insanın ötesinde ülkemizin çapı açısından olması gerektiği kadardı fuar doygunluğu. Özellikle de Square Enix firmasının kurucu başkanı Yasuhio Fukushima GameX 2012’ye “Onur Konuğu” olarak katıldı. Hızlıca akan saatler sonucunda ilk günü kazasız belasız tamamlıyor ve evlerimizin yolunu tuttuyoruz Five Finger Death Punch grubunun Bad Company şarkısı eşliğinde.

2. Gün –  Sessiz bir Cuma sabahı…

İlk günün verdiği o fuar özlemi mutluluğu ile Cuma sabahı da giriş yapıyoruz alana. Bugün biraz daha yoğun geçebilir diye düşünüyoruz. Ulusal League of Legends Turnuvası’nın son maçları için gerisayım yapılıyor. Sponsoru olduğumuz Technopat takımı da tam kadro açılış maçı için yerini alıyor. Fark ediyoruz ki ortamdaki cosplayerlar artmış! Bir adet Bloodlord Vladimir geçiyor yanımızdan. Ardından KONTAKT 2011’in birincisi Katarina! N’oluyor diyene kadar Nidalee, Shen ve diğer karakterler alanda dolanıyor, fotoğraf çekiliyor ve eğlencenin dozunu arttırıyorlar derken… Nika? Nikasaur mu o? Evet! LoL oyuncularının ilgiyle izlediği Nikasaur Riot standında imza veriyor, fotoğraf çekiliyor, muhabbet ediyor ve fan’ları ile hasret gideriyor… Ve maçlar başlıyor, Oldukça hızlı başlayan Technopat takımı ilk Round’ı almasına rağmen rakibi Turquality’ye boyun eğiyor ve Kaybedenler tarafından turnuvada ilerleme şansını kazanıyor. Şimdi onlar düşünsün diyoruz ve motivasyonumuzu kaybetmeden önümüzdeki diğer maçlara bakıcaz diyerek çay kahve molasına çıkıyoruz. Ufak tefek aksiliklerin ardından eğlenceli muhabbetlerle günü tamamlıyor ve Cumartesi için dönüş yoluna çıkıyoruz. Bu defa müzik dinleyecek halimiz yok, çünkü iki gündür Joygame standında çalınan Gangnam Style kafamızı beynimizi ütülüyor…

3. Gün – İstila başlıyor…

Bugün çok tehlikeli bir gün, Cumartesi! Genci yaşlısı, çoluğu çocuğu kopup gelecek fuar alanına. İnanılmaz bir kalabalık olacak diyerek evden çıkıp fuar alanı girişindeki tren gibi kuyrugu görüp dumur oluyoruz. İnanılmaz bir sıra ya! Harbiye’ye kadar uzanan bir sıra düşünün. Neyse diyip giriyoruz içeri. Oldukça yüksek sesle çalınan müzikler arasında kendimize bir yer buluyor ve maçları izlemeye devam ediyoruz. Büyük finali oynayacak takımlar üzerine bahisler bile dönüyor oyuncular arasında. Dağıtılan hediyeler, Teemo şapkaları, turnuvalar derken günün sonlarına doğru Riot Games Türkiye için özel olarak toplanmış Cosplay of Legends grubunun bireyleri tek tek sahneye çıkıyor, cosplaylerini gösteriyor ve cosplay yarışması başlıyor. Oylamalar bittiğinde sahnede bir adet Bloodlord Vladimir, bir adet Blackthorn Morgana, bir adet Fiora, bir adet Ziggs ve bir adette Miss Fortune’umuz duruyordu. Oylamanın geri kalanı Facebook üzerinden yapılacak anonsundan sonra ödül dağıtımları ile eğlence kaldığı yerden devam etti. Cumartesi gününe dair söylenecek tek söz “ÇOK KALABALIK” olabilir sanırım. Tam kadro olarak katıldığımız bu günde bütün ekip arkadaşlarımı tek tek kaybettim o kalabalıkta. Basın odası, resmen bizim zombi istilasından kaçan insanlar gibi sığındığımız yerler arasındaydı…

4. Gün – Sesimi duyan var mı!

Evet. resmen böyle bağırasım geldi. Çıkmayan sesimle! hem çok kalabalık hem hasta olmaya ramak kalmış, hemde yorulmuştum lakin LoL finalini izlemek üzerine de Fnatic maçını izlemek için alandaki yerimi almıştım ama çok fazla katılımcı vardı! O kadar ilginçtir ki takımımız Technopat’ın yarı kaybedenler finalindeki rakibi, turnuvanın açılışında da karşılaştığımız Turquality ekibiydi. Kazananlar finalisti HWA.Kingston’ın karşısına bakalım kim çıkacak dedik ve başladık amansız mücadeleye. Heyecan dolu bir maçın ardından turnuvanın 3.lüğünü kabul ederek rakibimiz Turquality’nin elini sıkıp uğurladık HWA.Kingston’ın karşısına. Finalde HWA.Kingston, Kazananlar finalisti olmanın da verdiği 1-0’lık avantajı kullanarak toplamda 2-0 ile turnuvanın birincisi oldu. Yenen yemekler, içilen kahveler, edilen muhabbetlerin üzerine ufaktan ufaktan evlerimizin yolunu tuttuk. Çekilen bolca fotoğrafın teker teker düzenlenmesi ise… Neyse ben gidip bi kahve alayım en iyisi…

[nggallery id=74]