İnternet bir lüks değil, temel bir ihtiyaç. Türkiye’de ise genellikle bir sorun olarak karşımıza çıkıyor ve bizi trafik gibi strese sokuyor. Peki önümüzdeki yıllarda stres yaşamamak için Türkiye’de ne hızda internete ihtiyaç duyacağız? 9 Yıl sonra başımızdan neler geçecek?
Her gün, her saniye bilgisayarlarımızdan kullandığımız bu teknolojinin önemini artık herkes biliyor. Ancak durup bir düşünmekte büyük yarar var: İnternet bilgiye, hizmete ve eğlenceye ulaşmak için temel iletişim aracımız haline geldi. E-Devlet’ten tutun da hastahane randevusuna kadar hukuk, sağlık, eğitim başta olmak üzere her işimiz internet üzerinde. Bilgiye erişirken yaşadığımız yavaşlık ise bizi trafikte sıkışmaktan bile beter strese sokmaya yetiyor. Alışveriş, eğlence, sosyal ilişkiler, iş ve arkadaşlık dahil insana dair ne varsa internet bunun altyapısında yer alıyor.
Dahası da var, sadece biz değil, hizmet altyapıları da interneti kullanıyor. Makinelerin interneti, nesnelerin interneti denilen çağa geldik ve evimizdeki buzdolabımız ya da elektrik sayacımız bile internetsiz tam çalışmaz hale gelmek üzere. Peki geleceğe hazır mıyız?
İnternet bağlantı hızlarımızın artışı bizim tüketimimize yetişemiyor. İnternet bağlantı kalitemiz beklenti ve ihtiyaçlarımızı karşılamaktan çok uzak. Bu yüzden hem maddi, hem de manevi olarak daha büyük toplumsal buhranlarla karşı karşıya kalma olasılığımız artıyor. Sadece biz değil, bütün dünya üzerinde bu değişime ayak uydurma çabaları sürüyor. IEEE internet yönetimi için hesaplar, toplantılar ve çalışmalar yürütüyor.
İşte bu konuda araştırma yaparkan Avusturalya’dan ilginç bir haberle karşılaştık. Melbourne Üniversitesi’nden Profesör Rod Tucker, kendi ülkesinin 2023 için internet planlarına baktığında planların baştan aşağı yanlış olduğunu farkediyor. Hesaplanan ihtiyaç, gerçekten toplanan veriye göre yapılan hesaplara uymuyor, akıl ve mantık dışı planlar yapılıyor. Bu durum bize Türkiye’deki durumu sorgulattı. Avustralya’daki hesap yanlışsa biz ne haldeyiz diye merak ettik. Sonuçta ortaya Rod Tucker’ın araştırmasını temel alan basit bir projeksiyon, temel veriler ve altyapı ile ilgili olarak Türkiye’yi de yakından ilgilendiren önemli bir nokta çıktı.
Tucker’ın Ookla üzerinden topladığı verilere göre sıradan bir internet kullanıcısının 2023’teki “temel” internet ihtiyacı ortalama 34 Mbps indirme (Veri alma) ve 8.5 Mbps yükleme (Veri gönderme) olacak. Kendisinin itiraz ettiği Vertigan raporu 15 Mbps indirmenin yeterli olacağını iddia ediyor. Bu hızın bugün bile ancak alt limit olabilecek kadar düşük olduğunu düşünüyoruz.
İnterneti yoğun kullanan kesimin ihtiyacı ise Vertigan raporuna göre sadece 48 Mbps olacak. Tucker’ın hesapları ise 102 Mbps değerini ortaya koyuyor. Biz de Türkiye’de interneti yoğun olarak kullanıyoruz. Nüfusun genç olması, bilgi ve eğlenceye daima talep olması bizim yorumumuzla Türkiye’de Avustralya’dakinden çok daha yüksek bir ihtiyaç ortaya çıkartıyor.

Şimdi esas kritik noktaya gelelim: FTTN, FTTC ve FTTP teknolojilerine. FTTN, Fiber to the Node yani kapıya kadar fiber ile internet, bina içerisinde ise bakır kablo gibi yöntemlerle dağıtım demektir. FTTC ise Fiber to the Cabinet yani dolaba kadar fiber sonrası CAT5 gibi bir ethernet kablosu ya da koaksiyel kabo ile dağıtımdır. Türkiye’de aktif olarak kullanılan fiber teknolojisi de genellikle ya FTTN ya da FTTC’dir. FTTP Fiber to the Point ise evin içine kadar fiber demektir ve en hızlı, en kaliteli interneti sağlar.
Peki FTTN, FTTC ya da FTTP kullanılması bizim için ne farkedecek? Yakın zamanda hiç bir şey, hatta milyonlarca insan fibere kavuşabilirse çok mutlu olacak. Ancak sonrasında Bu standartlar arası hız limitleri farkı etkili olacak ve tekrar hız sorunları, çalışmalar, dolap değiştirmeler, altyapıda yeni çalışmalar gerekli olacak. ADSL yaygınlaşırken ya da kablonet yaygınlaşırken hız arttıkça devamlı modem değiştiren, hattının hızı yükselince evindeki internetin kalitesi düşen ve teknik servisle, müşteri hizmetleriyle saatler, günler geçirenler bunun nasıl bir şey olduğunu bilirler.
FTTP’nin iki avantajını daha sıralayalım:
- İnternet servis sağlayıcının bir sorun olursa bunu 1.5 metre hassasiyetle tespit edebilmesi. Yani “Evin kablolarına baktırın bir sorun bizden değil” diyen çağrı merkezi çalışanıyla kavga etmek zorunda kalmamak.
- Fiber optik kabloların ortalama ömrünün 40 yıl olması. Bakır kablolarda bakım sıklığı ver yaşadığınız arıza sıklığını bir hatırlayın.
Peki neden bu iki temel avantaj hayatımızı kolaylaştırabilecekken diğer yöntemler tercih ediliyor?
- Bina içi kablolalamanın zor olması.
- Daha yüksek maliyet.
- Optik ağ terminalı takılması gerekliliği ve bunun gücünü binadan alması, faturalandırılması.
En önemlisi de diğer yöntemlerin daha kolay olması, ancak 100 Mbps civarında internette 9 yıl sonra yaşanması muhtemel tıkanma ve sorunları aslında iyi planlama ve doğru yatırım ile bugünden engellemek mümkün. Son bir dip not olarak 4K medya devri ile birlikte bu hız ihtiyaçlarına 9 yıldan çok daha önce ulaşmamızın mümkün olduğunu da belirtelim. Uzak bir gelecek gibi görünmesine karşın fibere kavuşsak bile yaklaşık 9 yıl sonra tekrar büyük çileler, ülkemizi ise maliyetler bekliyor olabilir. Kırık pencere ekonomisine benzetebileceğimiz durum, zaten yapılmış olanı bozmak ve yeniden kurarak birilerinin para kazanması, tüketicinin ise maliyeti sırtlanması olarak sonuçlanabilir. Yetersiz dosya gönderim hızları, yüksek fiyatlar, adil olmayan kotalar gibi diğer meseleleri ise başka yazılara bırakıyoruz ancak elbette okurlarımızdan her zaman yorumlarını paylaşmalarını istiyoruz.
Bilgilendirme için teşekkürler. Bir kaç gün önce ki bir haberi de buradan aktarayım, BTK , TTNET’e 30 milyon TL ceza kesti. Ancak 2006-2013 fazladan tahsil ettiği miktar 112 milyon TL. TTNET’in net satış miktarı ise 3.1 milyar TL. Yani ceza net satışın %1 i bile değil.
Bunları paylaşma gereği duydum çünkü bu kadar büyük meblalar kazanan bir şirketin altyapı konusunda bu kadar vurdumduymaz ve Telekom’un tekelciği ile olsun; rekabete kapalı bir alan olsun (altyapı döşenmesi için başka bir şirketin kablolarının geçmemesi gerekiyor kanunu) çok vahim bir tablo var.
Tekel endüstrilerin rekabete açılmaları için halkı uyandırmak lazım. Burada yukarıdaki paylaşımı görenler dışında kaç TC vatandaşı durumun farkında ?
Adilane ücretlendirme yapmaması, hatta bazı servisleri ve ücretleri o kadar kara rağmen zorunlu tutması ve üstüne hatlarımızı dinleyerek reklam geliri elde etmeye çalışması işleri daha da beter hale getirmektedir.
Akk kalkmali artik …
bencede
yine bi sistem stratejisi var aslında karşımızda. türk telekom yoğun olarak FTTC altyapısı kuruyor. saha dolaplarını istanbul’un birçok yerinde görebiliyoruz. bizim sokağın başına da kurmuşlar. ama işte neden FTTP ya da FTTN altyapı değil de FTTC. sizin de belirttiğiniz gibi maliyettten kaçmak. ve sürekli yap değiştir mantığıyla toplumdan daha fazla para kazanmak.
Okumadım ama haklısınız
Hakkımızda biz bilmeden tivibu başlatma her faturaya fazladan 10 tl ek falan ttnet cidden öbür dünyada bunları yaptıranlar cayır cayır yanacak
aynen
onu bunu bilmem ama 100 yıl 1000 yılda geçse ben hala 1 dk lik videoları 30 dakikada izlemeye devam edeceğim(sanırsam)..
O kadar umutsuz olmayın :)
O kadar umutsuz olmayın :)
Evlere gelen hatlar, santraller ve özellikle dağıtımı yapan düğümler düzeltilmediği ve adil bir ücretlendirme yapılmadığı sürece, hızın hiç bir anlamı yok.
Zaten yazıda da bu sorunları ele aldık. Özellikle son kısımda FTTP bölümünde bununla ilgili bilgiler bulabilirsiniz.
Hepsi kalsın, AKK kalksın.
Hız artışı olur herhalde ama bu belli bir fiyat yükselişiyle gelir zaten yüksek olan fiyatlar daha yüksek olur ki zaten adil kulanım kotası olduğu sürece ayın yarısından sonra yada benim gibiler için 2 3 günden sonra hız tekrar düşeceği için ilk önce akk nın kaldırılması gerektiğini düşünüyorum.
Akk değil ttnetin direk yok edilmesi gerekiyor. Verdiği internet hızı hizmetlerinin %40ı en fazla 3 mbps. Ben en fazla 4 gördüm.
devletimize büyük görevler düşüyor internet konusunda.gerek fiyat politikaları gerekse sunulan hizmetin kalitesi konusunda devletin ciddi politikalar üretip yaptırımlar uygulaması gerekir, en sığ insan bile günümüzde internetin önemine kayıtsız kalmazken devletin bu denli vatandaşının mağdur edilmesine sessiz kalması üzücü.madem ki bu iş tekel olarak yürüyor o zaman denetleme ve düzenleme görevini devlet layıkıyla yerine getirsin, şu kullandığımız kaliteye ödediğimiz fiyata yurtdışında gülerler