Anasayfa Makale Mezopotamya’da Bilim ve Teknoloji

Mezopotamya’da Bilim ve Teknoloji

İnsanlık tarihinde bilimin ve teknolojinin gelişimini incelemeye çalıştığımız serimizin ikinci yazısında, tarihin ortaya çıktığı Mezopotamya bölgesindeki gelişmeleri inceleme altına alacağız. İlk yazımızda, modern insanın ortaya çıkması ile birlikte meydana gelen bilimsel ve teknolojik faaliyetleri incelemiştik. Bugün de bahsettiğimiz bölgede kurulmuş olan uygarlıkların bilimsel ve teknolojik gelişimlerini masaya yatıracağız. Bu noktada, ilk olarak Eski Çağ tarihinin en önemli uygarlıklarından biri olan Sümerler ile başlangıcı yapalım.

Sümerlerde Bilim ve Teknoloji

Mezopotamya, kelime anlamı olarak “iki nehir arasında kalan yer” şeklinde ifade edilmektedir. Bölge, en basit tabiriyle Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan ve Basra Körfezi’ne kadar uzanan coğrafyayı kapsamaktadır. Bu coğrafyada kurulmuş uygarlıkların daha kolay sınıflandırılabilmesi açısından, Mezopotamya’yı Kuzey ve Güney Mezopotamya olarak iki farklı başlıkta incelemek mümkündür. İlk olarak ele alacağımız uygarlık olan Sümerler, Güney Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır. İlk Sümerliler veya Proto Sümerliler, Güney Mezopotamya’nın ilk yerleşik halkı olarak dikkat çekmektedir. Yerleşik hayat, tarım faaliyetlerinin var olduğu anlamına gelmektedir. Bu da Sümerlerin tarımla iç içe olduklarını ve tarımsal faaliyetleri ilerlettiklerini göstermekte.

Öyle ki, Proto Sümerliler kerpiç ve çömlek yapımından haberdarlardı. Bölgede yapılan kazılar sonucunda elde edilen bulgular arasında, pişmiş topraktan yapılan dokuma aletleri de bulunmuştur. Bu da Sümerlilerin, tarımla birlikte dokumacılıkla da ilgilendiklerini göstermektedir. İşte bu bahsi geçen aletler, Mezopotamya’daki ilk teknolojik aletler olarak nitelendirilebilir. Teknoloji, bugün de insan ihtiyacına paralel olarak gelişimini sürdürüyor. Bu durum, teknoloji ilk ortaya çıktığı andan itibaren de aynı çizgide seyretmiştir. Mezopotamya’daki teknolojik gelişimin başlangıcı da bu şekilde, tarım başta olmak üzere çeşitli insan ihtiyaçlarının doğrultusunda gerçekleşmiştir.

Şaduf

Sümerlilerin teknolojik gelişimine güzel bir örnek verecek olursak, “şaduf” adı verilen basit makineden bahsetmemiz gerekecektir. Şaduf, tahterevalli mantığı ile çalışan bir su çekme aletiydi. Sümer ülkesinde tarıma elverişli alanların artırılabilmesi için yeni su kanalları oluşturulmuştu. Su kanallarının aktif şekilde kullanılabilmesi için de su kuyuları kazılmıştı. Su kuyularından kolayca su çıkarabilmek için de şaduf adı verilen basit makineyi tasarladılar. Şadufun bir ucunda ağırlık bulunmaktaydı, diğer ucunda ise toprak bir kap yer alırdı. Bu şekilde yer altındaki su, kullanılmak üzere kolayca yerin üstüne çıkarılabiliyordu.

Sümerlerdeki teknolojik gelişime bu şekilde bir örnek verdikten sonra, bir de bu medeniyetin bilimsel gelişimine göz atmak gerekmektedir. Sümerlerde bilim denince akla ilk olarak yazının icadı gelmelidir. Sümerlerin, kendi dillerine uygun olacak şekilde kullanmaya başladıkları yazı, tarihin de seyrini değiştirmiştir. Yazının bulunması ile oluşturulan yazılı metinler sayesinde, Sümerlerin bilimsel gelişim seyrini de inceleme altına alabiliyoruz. Öyle ki, Sümerlerin ilk yazılı metinleri kil tabletler üzerinde oluşturulmuştu. Bu tabletler, kralların gerçekleştirdikleri savaşlar, diplomatik yazışmalar gibi siyasi konuların yanı sıra; okullarda verilen dersler, matematik, astronomi ve diğer bilim dallarıyla ilgili bilgiler taşımaktadır.

Sümerler, tarımla ilgilendikleri için doğa gözlemlerine önem vermiştir. Mısır Medeniyeti ile ilgili bahsedeceğimiz bölümde de göreceğimiz üzere, tarımla ilgilenen toplumlar, çevrelerindeki nehirlerin hareketlerini, Güneş‘in hareketlerini ve toprak yapılarını incelemeye almışlardır. Tarımsal verimliliği artırmak ve kıtlık yaşanmasını engellemek için girişilen bu faaliyetler, bahsi geçen toplumlarda bilimin de öncüsü olmuştur. Sümerlerin, Ziggurat adını verdikleri tapınakları, dinsel boyutlarının yanı sıra hem bir gıda deposu olarak kullanılmış, hem de gökyüzü gözlemlerinin yapılması için uygun bir tasarımla ortaya konulmuştur. Bu gözlemler, astronomi biliminin ilerlemesi için uygun ortam sağlamıştır. Aynı zamanda matematik ve geometrinin de gelişimi aynı paralelde devam etmiştir. Biz bugün, “altın oran” adını verdiğimiz kuralı Mezopotamyalıların da bildiğini, arkeolojik bulgular aracılığıyla saptayabiliyoruz.

Mezopotamya’da Teknolojik Gelişim

Mezopotamya uygarlıklarının teknoloji gelişimi, yalnızca yukarıdaki örnekle sınırlı kalmamıştır. Sümerlerin yanı sıra, bu coğrafyada kurulan diğer medeniyetler de yeni teknolojik aletlerin ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır. Bu dönemde meydana gelen en önemli teknolojik gelişim de tekerleğin icadıdır. Tekerlek, Eski Çağ’dan bu yana kara ulaşımı için en önemli unsurlardan biridir. Eski Çağ’da, değerli eşyaları veya insan gücüyle taşınması zor olan herhangi bir nesneyi, tekerlek ile birlikte daha kullanışlı hale gelen arabalar taşımaktaydı. Ayrıca tekerlek, ulaşımda sağladığı bu avantajların yanında üretimde de özellikle çömlekçilik alanında da büyük bir devrim yapmıştır.

Tekerleğin yanı sıra, yerleşik yaşam sürdüren Mezopotamya halklarının barınma ihtiyaçları da geçmişte göçebe yaşam süren toplumlara göre daha önemli hale gelmiştir. Onlar da bu ihtiyaç doğrultusunda, yaşam alanlarını sürekli olarak geliştirdiler. İlk olarak basit ağaçlar ile yapılan evlerin yerini, kerpiç evler aldı. Sonrasında bu da yeterli olmamış olacak ki, Mezopotamya halkları kil hamurunu fırınlayarak tuğla yapmayı başardılar. Böylece tuğladan evler inşa etmeye başladılar. Bu gelişim, inşaat alanındaki önemli teknolojik gelişimlerden biri olması bakımından oldukça değerli bir yeniliktir.

Mezopotamya coğrafyasındaki medeniyetlerin, teknolojinin gelişimine yaptığı katkıya bir güzel örnek de fayans ve cam gibi malzemelerin kullanılmaya başlanmasıdır. Yapılan arkeolojik kazılarda, bu iki maddeden meydana gelmiş eşyalar gün yüzüne çıkarılmıştır. Aynı zamanda, metalurji de yine bu bölgede gelişimini sürdürmüştür. Bakırın ve demirin işlenmesi ve kullanışlı nesnelere dönüştürülmesi de devam eden süreçteki teknolojik gelişimlerin önünü açmıştır.

Mezopotamya’da Bilimsel Gelişim

Mezopotamyalılar, 60 tabanlı sayı sistemini kullanarak matematiğe giriş yapmışlardır. Daha sonra bu sistem ile matematikte önemli gelişim elde etmişler ve bunu geometriye de yansıtmışlardır. Bugün, zaman, yay ve açı ölçümlerinin 60 tabanlı olmasının temelinde, Mezopotamyalı halkların kullandığı sayı sistemi yatmaktadır. Matematikte önemli bir yer tutan cebirin mucitleri de Mezopotamyalılar olmuştur. “Cebir” kelimesinin kaynağında da Mezopotamya yatmaktadır.

Mezopotamyalılar ayrıca kare, dikdörtgen, yamuk gibi geometrik cisimlerin alanını; prizma, silindir gibi geometrik cisimlerin ise hacmini hesaplamayı biliyorlardı. Dik üçgenler için bugün de halen kullanılmakta olan Tales teoremi de bahsi geçen coğrafyadaki toplumlar tarafından biliniyordu. Böylelikle, Mezopotamyalıların temel kavramları ortaya çıkararak, kendilerinden sonraki uygarlıkların matematik ve geometri gelişimine oldukça önemli bir miras bıraktıklarını söylemek mümkündür.

Bölge halkının bilimsel faaliyetleri, matematik ve geometri ile de sınırlı değildir. Mezopotamya astronomisi de hayli gelişmiş bir bilim dalı olarak karşımıza çıkmaktadır. MÖ 1600 yıllarında Venüs‘ü gözlemleyen ilk toplum da yine Mezopotamyalılardır. Ayrıca, “Polos” adı verilen bir alet icat etmişler ve Güneş’in günlük hareketlerini, gündönümünü ve dönence zamanlarını da bu alet aracılığıyla tespit edebilmişlerdir. Astronomik gözlemler, günü belirli zamanlara ayırmak konusunda da kendisini göstermiştir. Mezopotamyalı bir başka uygarlık olan Babiller, günü her biri iki saat olan on iki kısma ayırmıştır. Yine aynı coğrafyada yer alan bir başka uygarlık olan Asurlular da Nisan, Temmuz, Eylül ve Şubat aylarının isimlerini veren uygarlık olarak dikkat çekmektedir.

Mezopotamyalı halkların uğraştığı bilim dallarından bir diğeri ise tıptır. Bölgede tıp bilimi, rahip sınıfının elindeydi. Rahipler, hastalığın belirtilerini tespit eder, hastalığın gelişimi konusunda tahminlerde bulunurdu. Rahipler arasında, büyü ile hastalıkları tedavi edebileceğini düşünen bir kesim de yer almaktaydı. Ancak, bugünkü modern tıbbın temelini oluşturacak faaliyetler de yine bu dönemde uygulanmaktaydı.

Sonuç olarak Mezopotamya, yalnızca insanlığın ortaya çıktığı ve ilk yerleşik uygarlıklar kurduğu merkez olarak değil, bilimin ve teknolojinin hızla geliştiği bir coğrafya olarak da değerlendirilmelidir. Mezopotamyalıların, yukarıda bahsettiğimiz faaliyetleri, kendilerinden sonra uygarlıklar kurmaya devam edecek olan toplumları da doğrudan etkilemiştir. Bu etkileşim, zaman içerisinde hızlanarak bütün dünyaya yayılmıştır.

Yorum yok

Bir yanıt bırak

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Exit mobile version