Bilgisayar ve telefon ortamındaki dijital görsellerin çoğu JPEG (diğer adıyla JPG) formatına sahip olduğunu fark etmişsinizdir. Öte yandan herhangi bir web sitesinden bir görüntü indirdiğinizde WebP uzantısıyla da karşılaşmış olabilirsiniz. Tabii varlığı on yılı aşan ancak günümüzde komik çıkartmalara ve tepkilere yaptığı ev sahipliği sayesinde popülerleşen GIF formatından bahsetmemek olmaz. En basitinden Windows işletim sisteminin ikonik programı olan Paint’te bir ekran görüntüsünü kaydetmek istediğinizde bile birçok dosya türü seçeneğine sahibiz.
Peki neden bu kadar çok görüntü formatına ihtiyacımız var? Birbirleri arasındaki farklar ne olabilir ve dijital bir görüntü dosyasını kaydederken hangi uzantıyı kullanmamız daha avantajlı? İşte bu yazımızda formatların doğuşunu ve karmaşık dünyasını siz okurlarımızla birlikte ele alacağız.
Duygularımızın Tercümanı: GIF
Açılımı “Graphics Interchange Format” olan GIF aslında hayatımıza 1987 yılında girdi. İnternet’in dünyada yeni yayılmaya başladığı dönemlerde Compuserve isimli bir girişim tarafından tanıtılan GIF, renkli görüntülerden oluşan hareketli içerikleri çevrimiçi ortamda popüler hale getirmeyi amaçladı. Bu görüntü formatı aynı zamanda birkaç sabit görüntüyü tek bir dosyada depolamayı da sağlıyor. Bunu şu şekilde doğrulayabilirsiniz: Herhangi bir GIF’i çeşitli araçlar yardımıyla JPEG’e çevirmek istediğinizde çıktı olarak belki de 100’lerce görselden oluşan bir dosyaya sahip olursunuz.
Sunucuların yetersizliğinden dolayı web sayfalarına videolar yerleştirme imkanının olmadığı dönemlerde ilgiyi artıran GIF’lerin boyut açısından çok tasarruflu bir yapıda olduğunu da söyleyebiliriz. Bunun sebebi GIF’teki her bir görsel RGB renk uzayındaki 16.7 milyon renkten yalnızca 256’sına kadar bir palette renge sahip olabilir. Böylece videoya kıyasla hem alandan tasarruf hem de daha az işlem gücü kullanılması sağlanır.

Aslında geçmiş zamanlardaki teknik yetersizlikten doğan GIF, internette videonun çalıştırılması kolaylaştıkça ironik bir şekilde etkisini artırmaya başladı. Facebook, Instagram gibi sosyal medya platformlarında kullanıcılar duygularını kelimelerle, videolarla ya da tek bir resimle aktarmaktan çok daha eğlenceli ve pratik olan GIF’e alıştıkça bu format hayatımıza gün geçtikçe daha fazla dahil oldu. GIF’ın mucidi Steve Wilhite’ın 2022 yılında koronavirüsten dolayı hayatını kaybettiğini de belirtmiş olalım.
Yeterince Sade, Yeterince İyi: JPEG
1992 yılında “Joint Photographic Experts Group” yani Ortak Fotoğraf Uzmanları Grubu isminde bir komite tarafından dijital fotoğrafları boyut açısından verimli bir şekilde renk kaybı olmadan saklamak için JPEG isminde bir standart oluşturdular. JPG olarak bildiğimiz dosya formatıyla JPEG aslında aynı kavramı ifade ediyor ve buradaki kısaltmanın sebebi ise seneler öncesine, MS-DOS zamanına dayanıyor: MS-DOS işletim sisteminde dosya uzantılarının üç harften oluşması zorunlu olduğu için JPEG bu işletim sisteminde JPG olarak isimlendirildi ve uzun zaman boyunca böyle kalmıştı. Yeni Windows sürümlerinde bu durum tabii ki aşıldı.
JPEG hem oldukça kaliteli hem de düşük boyutlu görsel depolama şansını kullanıcılarla buluşturduğu için en popüler görüntü formatlarının başında geliyor. Dijital fotoğrafçılığın ilerleyişinde JPEG’in algoritmasının katkısını elbette yadsıyamayız. Peki sizce JPEG hem bu kadar küçük boyutlu olmayı hem de kaliteli olmayı nasıl başarıyor?
JPEG görüntüyü 8 x 8 pikselden oluşan küçük kare kümelerine bölerek ve ardından her kümeyi ayrı ayrı sıkıştırarak çalışır. Bu sayede görselin boyutu düşer ve boyuttan tasarruf sağlanır. Ayrıca insan gözü renk tonundaki değişikliklere parlaklık seviyesindeki değişikliklerden daha az duyarlı olduğu için JPEG görüntülerin renk bileşenleri parlaklık seviyesinin dörtte biri oranında kaydedilir. Bu iki ana sıkıştırma mantığı sayesinde JPEG’i kapasite dostu olarak anıyoruz. Peki buna rağmen kalitede kayıp yaşanmıyor mu?

JPEG sıkıştırması, metin, çizgi çizimler veya logolar gibi keskin kenarlara veya aynı renkteki geniş alanlara sahip görüntülerde kare kümelerini sıkıştırdığı için iyi çalışmaz. Bu tür görüntüler, JPEG olarak kaydedildiklerinde genellikle bloklu veya bulanık görünür. Ama örneğin arkadaşlarınızla çekindiğiniz fotoğrafta veya sokakta gördüğünüz bir kedinin fotoğrafında JPEG mükemmel sonuçlar verebilir çünkü bu görsellere uygulanan küme sıkıştırması gözümüze batmaz.
Kayıpsız, Güçlü ve Uyumlu: PNG
Açılımı “Portable Network Graphic” olan PNG formatı 1995 yılında internet için optimize edilmiş görseller oluşturmanın bir yolu olarak PNG Geliştirme Grubu tarafından kullanıcılara sunuldu. JPEG’in dezavantajlı yanlarını ortadan kaldıran ve pek bilinmese de doğru telaffuz şekli “ping” olan PNG’nin asıl amacı aslında GIF’e rakip olmaktı ama zamanla asıl yapısına evrildi. Kayıpsız sıkıştırma algoritmasından gücünü alan PNG görüntü kalitesinde hiçbir kayıp yaşanmaz.
LZ77 ve Huffman kodlamasının kombinasyonuyla oluşturulan Deflate algoritmasını kullanan PNG ile metin, çizgi çizimler ve logolar dahil görsellerde veri kaybı söz konusu olmayacağı için kaliteden ödün verilmez. Buradaki tasarruf yöntemi olarak görüntü içindeki desenlerin tekrarlanması metodu kullanılır. Ancak bu avantajın bir etkisi olarak PNG’de dosya boyutlar değişkenlik gösterdiğini söyleyebiliriz. Bazen JPEG görselden daha küçük boyutlu olabilseler de PNG görsellerin boyutu genellikle daha büyüktür.
PNG’nin tek artısı elbette sadece yüksek kalite değil; PNG dosyaları Chrome, Edge, Firefox ve Safari de dahil olmak üzere tüm web tarayıcıları tarafından desteklenir ve her web sitesi altyapısında kullanılabilir. Ayrıca PNG dosyaları şeffaflığı da destekler; şeffaf arka planlara sahip web grafikleri oluşturmak için yararlı.

JPEG mi PNG mi karşılaştırmasını da yeri gelmişken cevaplamamız gerekirse; PNG’nin kayıpsız sıkıştırma kullanmasının temel nedeni; grafiklerin, çizimlerin ve metinlerin kalite kaybı olmadan saklanmasına olanak tanımak. JPEG’in kayıplı sıkıştırma kullanması ise daha küçük dosya boyutları elde etmemize yardımcı oluyor. Bu farklı yaklaşımlar, her iki formatın da çeşitli kullanım senaryolarında tercih edileceğini gösteriyor.
JPEG yerine PNG dosyası kullanmak isteyebileceğiniz birkaç durumdan bahsedelim: Logo veya fotoğraf gibi yüksek kalitede olması gereken bir görseli saklıyorsanız PNG dosyası kullanmalısınız. PNG dosyaları ayrıca şeffaf arka planlara sahip web grafikleri oluşturmak için de pratiktir. Bir görüntüyü e-postayla gönderiyorsanız veya bir web sitesinde yayınlıyorsanız, JPEG yerine PNG çıktının daha doğru bir seçim olacağını söyleyebiliriz.
Her Şey İçin Tek Format: WebP
Google tarafından web sitelerin barındırma maliyetlerini azaltma hedefiyle günümüzden 10 yıl önce geliştirilen WebP yazımızda şu ana kadar bahsettiğimiz diğer formatların tüm özelliklerine sahip. JPEG’ın düşük boyutlu yapısına benzeyen kayıplı (lossy) WebP, PNG’nin kaliteli yapısına benzeyen kayıpsız (lossless) WebP ve GIF’ın karşılığı olan animasyonlu WebP gibi bir çok türü mevcut.
Bu avantajları internet dünyası için WebP’yi çok değerli kılsa da diğer formatlara kıyasla nispeten yeni olması nedeniyle bir süre bazı tarayıcılarda ve mobil aygıtlarda destek problemi yaşadı. Özellikle SEO konusunda WebP kullanımının artı bir puana sahip olduğu düşünüldüğünde yaygınlığını tahmin etmek pek zor değil.
Kodun Keskinliği: SVG
SVG (Scalable Vector Graphics) dosya formatı ilk olarak 1999 yılında World Wide Web Konsorsiyumu (W3C) tarafından web üzerinde kullanılabilecek açık standart bir grafik formatı olarak tanıtıldı.
SVG şu ana kadar ele aldığımız tüm görsel formatlarından farklı bir yapıya sahip. Zira SVG dosyaları PNG, JPG GIF ve diğer sayamadığımız formatlardan farklı olarak piksel tabanlı değil XML yani bir nevi kod metin tabanlıdır. Bu nitelikleri sayesinde SVG görüntüleri ne kadar yakınlaştırırsanız yakınlaştırın veya hangi boyutta kağıda yazdırırsanız yazdırın eşit derecede net ve kaliteli görünür.

XML’den oluştukları için SVG görüntüleri metin editörleri düzenlenebilir ya da web sitelerine kod olarak gömebilirsiniz. Ek olarak SVG dosyaları üzerinde işlemler yapmak için Adobe Illustrator ve Inkscape gibi özel programlardan faydalanıldığını da belirtelim. Ayrıca tüm modern web tarayıcıları SVG’yi destekler.
SVG’ler istenilen her şekilde özelleştirilebildiğinden boyut açısından pek tasarruflu olduğu söylenemez. Fotoğraflar için vektör grafikleri tabii ki hiç pratik değil, ancak logolar gibi az sayıda şekle sahip görüntüler için biçilmiş kaftan olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuç
Bu yazımızda bilişim dünyasının beş önemli görüntü formatını hep birlikte ele aldık. Bu dosya türleri birbirlerinin halefi olarak anılsa da farklı senaryolara göre hepsinin bir konuda kullanım alanı var. İlerleyen yazılarımızda tekrardan görüşmek dileğiyle.



