Komplo Teorileri Kitabından : Komploculuk ve Organ Mafyası

Unutmadan yazayım dedim. Okuduğum kitaptan* çok güzel bir bölüm. Açıkçası tüm o okuduğum komplolar arasına böyle yazıların konulması sayesinde "ben bu kitabı boşuna okumadım" diyebiliyorum.

Biraz uzun ancak şiddetle okumanızı tavsiye ediyorum!

Araştırma, tahmin ve duyum yoluyla yerel, bölgesel veya küresel ölçekte karanlık olaylar hakkında bilgi edinip yorumlamaya çalışanlara yönelik genel-geçer yakıştırma, 'komplocu' veya 'komplo teorisyeni' sıfatlarıdır.

Doğrusu bu yakıştırma büsbütün haksız değildir. Zira zeki, meraklı ve şüpheci insanların bir kısmı, ne kadar aydınlık birer zihin sahibi olursa olsunlar, 'karanlık olaylar vadisi' içinde zaman zaman dağılmakta hatta bir yerden sonra çoğu zaman kendilerini paranoya derecesinde bir kuşku bunalımına kaptırmaktadır. Bu durumda şüphe fabrikası gibi işleyen zihinlerini yatıştırmak için her olaya açıklama getirmeyi hayatlarının biricik amacı saymaya başlamaktadırlar. Sonuçta karşımıza, yerel, bölgesel veya küresel ölçekte bütün olan biteni uçuk-kaçık senaryolarla açıklamayı neredeyse meslek edinmiş kişiler çıkmaktadır.

Hakiki komplocunun ayak izlerini örtmede yararlandığı en temel imkanlardan birini de bu aşırılık sağlar.

Oysa hayat zaten her durumda bir senaryodur.

Ne kadar önemli bir rol üstlenirsek üstlenelim, sayısız ayrıntının girdaba dönüştürdüğü kozmik bir hercümercin içinde anlamsız denecek kadar sınırlı bir irade sahibiyiz. Hangi ortamda doğduğumuzdan tutun da, binde birini dahi kendi isteğimizle seçmiş olmadığımız bin türlü insanla ilişkilerimize kadar 'sayısız bilinemeyen' unsurla örtülü bir senaryonun içinde dolanıp durmaktayız. En akılcı kadercilik karşıtlarının bile, kendi hayatları üzerindeki hüküm ve tasarruf güçlerinin küçüklüğü, bizatihi yazgı gerçekliğinin kanıtı niteliğini taşımaz mı?

Her durumda bir senaryodan ibaret olan hayatımızın seyrinde, yer altındaki veya gökdelen tepelerindeki bir takım karanlık alanlarda şu veya bu yönde 'senaryo içinde senaryo' kabilinden manevralarla karşılaşmamız kaçınılmazdır.

Devletlerin, gizli servislerin ve cemiyetlerin her zaman çok geniş gizli etkinlik alanları olmuştur, olmaktadır ve olacaktır.

Kimileri salt kötülük için, kimileri salt çıkar için, kimileri salt kendi güvenliğini başkalarının felaketinde görebildiği için, kimileri de şuna veya buna, hatta belki herkese iyilik yaptıklarına inanarak her zaman bir takım tezgahlar geliştirirler.

Takdir edilecektir ki can alıcı mesele bu vadiyle ilgili sağlıklı gerçeklere ne oranda ulaşıp ulaşamadığımızdadır. Yoksa her şeyde bir komplo arayan kadar 'komplo diye bir şey yoktur' diyen de saçmalamaktadır. Bu iki zıt genellemeye sarılanların durumları, ruh veya akıl hastası olabilirlik kat sayısı bakımından çok farklı değildir. Ayrıca her iki taraftakilerin de, bizatihi komploların parçası veya uzantısı olma ihtimali vardır. Her şey de komplo arayan kişi bunu bir servisle bağlantısı gereği iz karıştırmak için yapabileceği gibi komplo söylemlerine burun kıvıran şahıs da herhangi bir başka odağın güdümünde mesela 'sürüyü uyutma' memurlarından biri olabilir.

Daha tasarlanırken bile yüzde yüz gizlilik içinde gerçekleşmesi ön görülen bir takım manevraların arkasında hangi güçlerin ve hangi emellerin bulunduğunu kestirmeye çalışmak elbette her bakımdan riskli bir iştir. İstemeden de olsa gerçeği örtmeye katkıda bulunabileceğiniz gibi, beklenmedik bir ifşaata yol açabilecek kadar hadisenin künhünü yakalamışsanız başınız derde de girebilir.

Kısacası böyle bir alanda hakikati aramak, karanlıkta mayın tarlası içinde iz sürmeye çalışmak gibi bir iştir.

Doğaldır ki her zaman etkili ve yetkili birileri gerçeği aradığınız tarlada asla herhangi bir gizli nesne bulunmadığını söyleceklerdir. Hatta size deli gözüyle dahi bakıyormuş gibi görünebileceklerdir.

Bu da çağımızı iki yüzlülüğün ve sahteciliğin cehennemi yapmaktadır.

Gerçeğin yalanla bu derece yoğun ve yaygın biçimde karıştığı çağımızda üstelik savaşa barış, kötülüğe iyilik yargısı biçilir.

Mesela organ bağışı gibi...

Organ bağışı görünürde yüksek insanlık ülküsünün bir yansımasıdır. İlginçtir ki, 'bağış' yaygınlaştıkça, organ mafyası ile ilgili şüphe ve şikayetler azalmamakta, aksine artmaktadır. Sanki bu 'yükseltilen değer' , ölümsüzlük kuruntusundaki çağdaş Karunların, ihtiyaç anında herhangi bir insan organını satın alabilmelerini sağlamayı kolaylaştırmaktadır. Tabii arada sağlık ve sosyal güvence mekanizmaları sayesinde organ bağışından yararlanabilme imkanı bulan birkaç sıradan insan da çağdaş bir vahşetin tesellisi (!) olmaktadır.

Acaba organ bağışı yükseltilen değer olmasa bu işin mafyası şimdiki kadar yaygınlaşabilir miydi?

Bütün dünya devletleri uyuşturucu ile mücadele ettiği veya eder göründüğü halde beyaz zehir mafyası nasıl hayatını ve gücünü sürdürüyorsa organ çeteleri de her şeye rağmen her hasta Karun için 'insan parçası' bulabilmektedir. Şu veya bu Karun'un kendisi veya yakını için durum ivedilik kazandığı zaman, işin mafyasının sokaklardan çocuk kapmasını kim ve hangi düzenek önleyebilir?

Organ mafyasının var olmadığına ilişkin resmi, yarı resmi veya gayrı resmi beyanlarla sık sık karşılaşırız. Özellikle mülkü ve adli yetkililer 'organ mafyası yoktur' demeye teşnedirler.

Nitekim kısa süre önce ölü olarak bulunan bazı kayıp çocukların ölü olarak bulunmasından sonra 'organ mafyası' gündeme gelince yalanlamacılar 'yalancı Hızır' gibi yetiştiler.

Şüphesiz bu tür inkarların ardında halkın paniğe kapılmaması gibi karşı çıkılamaz gerekçeleri anlaşılmaz değildir. Ancak ürkütücü olan, bazı yetkililerin gerçekten de organ mafyası diye bir örgütlenmenin olamayacağına inanmalarıdır.

Oysa bir çocuğun herhangi bir sokaktan kaçırılması için ille de oralarda organ mafyasının örgütlenmiş bulunması gerekmez. Okyanus ötesinden bile gelip çocukları kaçırabilirler. Üstelik bu amaçla kaçırılan çocukların cesedi bulunmaz. Zaten bulunan cesetlerde böyle bir belirtiye rastlanmaması, sadece o çocukların bu amaçla kaçırılmadığını gösterir.

Meseleye felsefi ve ahlaki boyutuyla yaklaşmayan yetkili ve sorumluların bu büyük tehlikeye karşı üretebilecekleri hiçbir çözüm yoktur.

Kapitalizm 'benim sonsuza kadar ve sonsuz imkan denizi içinde yaşayabilmem için ötekinin öldürülmesi gerekiyorsa öldürülür' diyen insanlar üretip dururken organ mafyasını aramak da bataklıkta sinek avlamaktan başka ne anlama gelir?

Kapitalist bireyciliğin tanımı vahşi bir uygarlık çerçeveler :

-Uygar ve gelişmiş insan olarak benim çıkarım için bütün barbarların gerekirse her şeylerini kaybetmeleri doğaldır.

Bunu sadece su israfı bile ispatlamaya yeter.

İnsanlığın susuzlukla karşı karşıya olduğunu bile bile sorumsuzca israfa devam eden varlıklı adamı hergangi bir organ mafyası liderinden çok daha erdemli saymamız için çok güçlü bir sebep var mıdır?

İnsanı sevmek en azından bireyin refahından fedakarlık yapmayı gerektirir.

Oysa kapitalizm, başka herkesin mahvına sebep olsa bile kendi refahından fedakarlıkta bulunmamayı düzenler. Zira bu hortlak tüketimi sürekli arttırmadıkça tükeneceğini bilir.

Bu kökten tüketici ve tükettirici kültürde sömürülmeyecek ne olabilir?

Masumiyet, kutsiyet, doğa, çocuk, hangisi?

Kapitalist bireyin zihniyetinde sömürünün sınırı olmadığı içindir ki, Karunlara özel çocuk pornosu üretilmekte, bir tür sübyan ve bebe çiftliği niteliğinde şehirler ve ülkecikler oluşturulmakta, doğrudan anne rahminden çıkarılmış ceninler kozmetik malzeme yapılabilmektedir.

Böyle yaratıkların, organ mafyasını var edecek ve yaşatacak siparişlerde bulunmaları şaşırtıcı mı?

Organ bağışını meşru kılan düzenlemelerle birlikte, kapitalist tanrıların emriyle 'yükseltilen değer' üretme merkezi olan medya, esasen çağdaş vahşet sektörünün gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Böyle bir sorguyu ancak kapitalizmin havarileri komploculuk sayabilir.

*Cem KÜÇÜK: Komplo Teorileri kitabı 101 ve 106 sayfaları arası.

Yorumlar

Gösterilecek yorum bulunamadı.

Blog girdisi detayları

Ekleyen
Ziya Erkara
Okuma süresi
4 dakika okuma
Görüntüleme
788
Son güncelleme

Genel kategorisindeki diğer girdiler

Ziya Erkara adlı kullanıcının diğer girdileri

Bu girdiyi paylaş

Geri
Yukarı