Merhaba sosyal. İncelemelere devam ediyoruz. Şöyle bir yorum almıştım. Eski oyun incelemeleri yerine yeni ve etik oyunları incelersen daha dikkat çekersin diye yanlış hatırlamıyorsam. Yorumu atan arkadaşın adını unuttum ona buradan teşekkür ediyorum fikir için. Arkadaşlar, benim bilgisayarım yeterli olmadığı için yeni ve etik oyunlar hep damağımda kalmıştır. 2016 tarihinden sonraki oyunlara hiç el süremedim. 2016'da bir Uncharted 4 bitirmiştim. Onun haricinde güncel oyun oynamadım. YKS'den sonra sizin de desteğinizle bir sistem toplayıp her tür oyunu oynayıp incelemek isterim. Gelelim bugün inceleyeceğimiz oyuna. Assasins Creed 1. Kendinin tekrar etmekte master yapmış bu oyunun iyi ve kötü yanları ile inceleyeceğim. İlk olarak spoilersiz hikayenin özetini verelim.
Hikaye
Desmond Miles adında bir barmen, Abstergo adında bir şirket tarafından kaçırılır. Desmond'u zorla bir makineye yatırırlar. Desmond buna karşı gelir ve Doktor Vidic olayları Desmond'a anlatır. Yatırdıkları makinenin adı Animus olarak geçer. Bu makine, DNA kodlarında bulunan atalarının anılarına gitmesini sağlıyor. Eğer Desmond makineye yatmak istemez. Vidic, onu ölümle tehdit eder ve istemese de makineye yatar. Bu şirketin amacı, Apple Of Eden (Cennetin Elması) adlı bu dünyanın en tehlikeli silahını bulmak ve dünyayı yönetmektir.
Animus 1.0
Desmon'dun atalarının bu elma ile ilişkisi olduğu için atalarının geçmişine gidip elmanın yerini bulmaya çalışacaktır. Bu elma, dini konuları da ele alıyor. İlk insan Hz. Adem ve Havva'nın cenetten atılması, Hz. Musa'nın Kızıl Denizi ikiye ayırması gibi ilginç olayların hepsi bu elmanın gücü olduğu söyleniyor. Ama lütfen bunları burada tartışmaya sokmayın. Oyunda geçen bir şey bu çünkü. Daha fazla girmeyelim buna, bilmeyenler spoiler yiyebilir. Animus'tan sonraki olaylara geçelim. Animus'ta atamızın elma ile olan anısına ulaşmak için anı koridorlarını aşmamız gerekiyor. Her koridor oyunun bir bölümü ediyor. İlk olarak eğitim tamamlanıyor. Eğitimden sonra kendimizi 3. Haçlı seferi döneminde buluyoruz. Oyun boyunca kontrol edeceğimiz Desmond'un atası Altair ile tanışıyoruz. Altair ve suikastçi arkadaşları ile Akka şehrindeki bir geçitte Cennetin Elmasının izini sürmekteyiz. Fakat Tapınak Şövalyeleri Komutanı Robert de Sablé ve askerleri bizden önce Cennetin Elmasını bulurlar. Altair ve ekibi tapınakçıların yanına gelir. Konuşma yapacaklar gibi görünse de Altair Robert'in üzerine atlayıp gizli bıçağı ile öldürmeye çalışır. Robert, Altair'İ boğazlayıp engel olur ve onu merdivenlerden aşağı atar. Merdiven arkasındaki duvarlar çöker ve ekibi içeride mahsur kalır.
Altair, Robert'i Gizli Bıçağı İle Öldürmeye Çalışırken
Altair oradan kaçıp Ustası Al Muallimin yanına yani Masyaf'a döner. Görevin başarısız olduğunu ve ekibini kaybettiğini söyler ve büyük suikastçi yeminini bozar. Fakat ekibinden biri olan Malik birden ortaya çıkar. Malik ağır yaralı bir biçimde gelip ölmediğini söyler. Sol kolu kahve rengindedir. Kolu ağır hasar aldığı için ileride kolu kesik olarak görünecektir. Malik oradan sağ kurtulup Cennetin Elmasını da aldığını söyler. Diğer kardeşinin öldüğünü söyler ve Altair'İ suçlar.
Cennetin Elmasının Bulunduğu Korugan
Cennetin elması geldikten sonra Masyaf köyüne tapınakçılar saldırır. AL Muallim, Altair'e son şansı olduğunu söyler. Saldırı engellenirse onu affedeceğini söyler. Altair, köye inip önüne gelen tapınakçıları öldürür. Köy çıkışına gelince Al Muallim bütün askerleri ve sivillerin kaleye gelmesini söyler. Altair kaleye döner. Tapınakçılar ve Robert kalenin önünü kuşatır. Askerleri kaçırmak için üstlerinde bulunan kütük yuvasını kırmaları lazımdır. Abbas isimli bir suikastçi, Altair ile gizlice bir platformdan atlayıp bunu gerçekleştirmek ister. Yanlarında gelen bir asker çalılara düşmediği için ayağını kırar. Abbas askere yardım eder, Altair tek başına gider. Kütük yuvasına ulaşınca askerlerin üzerine kütükleri bırakır. Askerler teker teker ölürler. Fakat Robert oradan kurtulur.
Altair'in Atlayışı
Al Muallim Altair'i tebrik eder. Fakat bunun yeterli olmayacağını söyler. İki asker altairi ellerinden tutar. Al Muallim, bir hançer çıakrıp üzgün olduğunu söyler. Biraz daha konuşma geçer ve Al Muallim Altair'i karnından bıçaklar.
Altair Bıçaklanır
Daha sonra Animus'tan çıkıp dinlenmeye gideriz. Sabah olunca başka bir anı kordioruna geçiyoruz. Giriş yaptığımızda bütün ekipmanımız ve yeteneklerimiz alınmış bir şekilde ve HAYATTA görünüyoruz. Altair, Ustasının karşısında şaşkın bir biçimde şöyle der: "Sen beni bıçaklamıştın, ben hala hayattayım". Ustası ona karşılık olarak, bıçaklanmasının bir uyku olduğunu söyler. Sadece köyü kurtararak affedilemeyeceğini söyler. Kendisinin affedilmesi için 9 kişiye suikast yapması gerekmektedir. Bu suikastleri yapmak için etraftan bilgi alıp onlara göre yapacağımız kişiyi bulmamız gerekiyor Oyunun kendini tekrar edişi de burada başlıyor.
Görev Dizaynı
Görevlerin çoğu kendini tekrar eden türden. İlk görevlerimiz hırsızlık, insanları dinleme ve bir adamın ağzını açmak için dövmek. Bunları oyunda sık sık yapıyoruz. Bir tek bunlar da değil. Daha fazlası da var ama hepsi sıkıcı. Onun haricinde yan etkinlikler de var. Bunlar kulelere tırmanıp haritada bçlge açmak, sivilleri askerlerden kurtarmak, gizi bayrakları bulmak ve tapınak şövalyelerini infaz etmek. Hiç birini tam bitiremedim. O kadar sıkıcıydı ki hepsi. Bunlar haricinde ana görevler var. Bunlarda da aynı şey yapılıyor. Sadece birine suikast yap ve kaç. Bu tekrarlama olmayıp çeşitlilik olsa aklımda daha iyi kalırdı. Final bile kendini tekrar etmiş desem yalan olmaz.
Grafikler
2007 yılına göre gayet güzel grafikleri var bu oyunun. Özellikle gölge ve ışıklandırma çok güzel. Fizik hareketleri de çok hoş. Bilgisayarı çöp olanlar bile rahatça oynayabilir oyunu.
Oynanış
Oynanış olarak öğrenmesi kolay, ustalaşması zor bir mantığı var. F ile düşmana kilitlenip saldırmak, counter atmak, dodge yapmak filan eğleneli. Ustalaşırsanız daha eğlenceli. Bir sürü bitirme biçimi var. İstediğiniz silahla oynayabiliyorsunuz. Fakat silah çeşitliği az. Fırlatma bıçağı (hançer), gizlibıçak. kılıç ve yumruk olmak üzere 4 silahımız var. Ekstradan silah alma veya Crossbow, ok gibi silahalr olsa daha eğlenceli olabilirdi. Bir Low ve High profile olayı var. Mouse'da RMB'ye basılı tutarsanız High profile'ya geçiş yaparsanız. High profile, koşma, zıplama, defans gibi şeyleri yapmamızı sağlıyor. Oynayanlar zaten anlayacaktır. Bunu anlatması zor çünkü. Oyunda ilerledikçe eski ekipmanlarımız geri geliyor. Ve yeni teknikler açılıyor. Örnek olarak blok kırma olabilir. Blok kırarak düşmanınızı anında öldürüyorsunuz.
Parkur ve hareketten de bahsedelim. Gözüme ve kulağıma çarpan en çok şey, Altair yürürken ekipmanlarının seslerinin gerçekçi çıkması. Çantasından gelen sesler, bıçaklarının sallanması falan çok hoşuma gitti. Bunları daha sonra detaylıca anlatacağım. Parkur kısımları gerçekçi yapılmış. Normal bir insan hızında parkuru var. Bu oyunu çok gerçekçi yapıyor. Hızlı tırmansa kötü olmazdı yine ama bu gerçekçilik çok iyi. Parkur hareketleri pek çeşitli değil. Koşma kontrolleri biraz hantal. Kaçmak isteğimiz yere gideceğimize karakter bir binaya asılı durabiliyor. Grasp yeteneği açılana kadar sizi biraz zorlar. Yetenek dediğim de tutunup bırakma şeysi. Çok önemli değil.
Müzikler Ve Oyun İçi Konuşma Sesleri
Müzikleri gerçekten tebrik ediyorum. Jesper Kyd çok iyi işler başarmış. Oyunun Sountrack List'ini dinlemek isteyenler buraya tıklayıp anılarını depreştirebilir. Özellikle Acces The Animus Part 3 Yellow Belly favorimdir. Soundtrack'tan bulup onu dinlemenizi tavsiye ederim. Acces The Animus Part 1 ile az kaçmadım ona da göz atın. Ortam seslerinden de bahsedeyim. Damascus şehrindeki pazar sesleri çok hoşuma gitti. Ama hep aynı şeyler söyleniyor konuşmalarda. Biraz farklılık olsa fena olmazdı.
Konuşmalara gelirsek ses sanatçılarının çoğunu tanımıyorum. Ama seslendirmeler çok hoş. Altair'i seslendiren ses çok hoşuma gidiyor. Diğerleri de fena sayılmaz. Ama her askerlerden aynı ses çıkıyor. Ve ilk oynadığımda Türkçe kelimeler duyunca çok şaşırmıştım. Gel buraya!, Geber kafir!, Yeneceğini sanıyorsun ama halihazırda kaybettin. Bunlardan daha fazlası da vardı. Aklımda bunlar kalmış. Bu seslendirenlerin Türk olduğunu düşünüyorum. Bu kadar güzel bir Türk diksiyonu olamaz çünkü. Arapça ve İngilizce karışımı sözler de mevcut. Oyun sonuçta Suriye ve İsrail arasında geçiyor. O zamanlar da oralar Osmanlının toprakları ise Türk seslerinin olması normaldir. Bela okuyanı bile duymuştum.
Haritalar
Haritalardan da bahsedelim. Oyunda 4 şehir bulunmakta. Bunlar Masyaf, Acre (Akka), Jerusalem (Kudüs) ve Damascus'tur. Masyaf aslında köydür ama onu şehir diye sayacağım. Alanı Kudüs ile aynı neredeyse. Bu şehirlerde yolculuk yapıp suikast ve görevleri yapıyoruz. Yolculu yaparken bir harita daha bizi karşılıyor. O da Krallık haritası yani seyahat ettiğimiz yollar. Seyahatleri at ile yapıyoruz. At kullanmak çok pratik ve rahat. Atta kılıç falan kullanmak da ayrı bir zevk. Kendinizi Mount&Blade oynuyor gibi hissediyorsunuz. Krallık haritası oldukça büyük. Çoğunluğu kırsal alanla dolu. İsterseniz Krallıkta Free Roam yapıp at sürebilirsiniz.
Damascus
Damascus'tan bahsetmek istiyorum. Damascus diğer şehirlere göre biraz daha modern ve binalar oldukça güzel. Işıklar çok sarı vuruyor. Binaların hepsi neredeyse ten rengi tonunda. Bu sarı tema baymıyor ve çok hoş bence. Bu haritada parkur yapmak çok zevkli. Ortam sesleri de bu haritada yine daha iyi. Bir de şundan bahsedeyim. Oyunda direk harita açılmıyor. Haritalar parça parça açılıyor. Bu olayın olması kötü olmuş. Ama çok eksi bir özellik değil bence.
Acre
Akka'dan bahsedeyim. Akka, diğer şehirlere göre daha fakir bir alan. Çok fazla hasta, deli ve fakir insanla dolu. Bu insanlar oyun boyunca size sıkıntı yaratabiliyor. Bu şehire özel bir tema mevcut. Şehir, o zamanların siyah beyazlığını vermiş cidden. Gerçekten oyun boyunca haritada siyah beyaz bir temada oynuyoruz. Bu çok hoşuma gitti benim. Binaları çok eski ve çoğu yıkık durumda. Kilise ve katedraller çok fazla var. Her yerde haç işaretleri mevcut. Geneli Hristiyan bir şehir.
Jerusalem
Kudüs. Kutsal topraklarda oynarken çok duygulandım. Mescidi Aksa'yı bile gördüm. Gerçekte de gitmek nasip olsun. Neyse görüşümü geçeyim. Bu şehir Damascus gibi sarı bir temaya sahip. Aslında çok benzerler. Sanki CTRL+V yapılmış gibi geldi bana. Ama tamamen aynı değil. Farklı yerler de mevcut.
Masyaf
Masyaf'tan bahsedip bitirelim. Masyaf'ın geneli köy. Onun haricinde dev bir kale mevcut haritada. Yanları tamamen uçurum. Riskli bir konuma sahip bir köy. Bu yerler tamamen gerçek diye bir şey yok. Ama şehirlerin varlığı gerçek. Aşağıdaki resim Masyaf kalesidir.
Genel olarak bakarsak Assasins Creed, kendisini tekrar etmesi dışıdna mükemmel bir oyun. 2007 senesinde çıktığını da sayarsak 10 üzerinden 8 verirdim. Tabi bu kendi görüşüm. Çoğu kişi ilk oyundan tiksinir. O onların düşüncesidir, saygı duyarım.
İncelememizin sonuna geldik. Bu sefer baya uzattım affedin. Kendimi ileride böyle şeylere atamak istiyorum. Bu işe nedir editörlük mü? Galiba o. İleride editör olabilirim. İnceleme hakkındaki görüşlerinizi belirtirseniz mutlu olurum. Yakında Blog da yazmayı düşünüyorum. İyi günler ve iyi sosyaller.
Hikaye
Desmond Miles adında bir barmen, Abstergo adında bir şirket tarafından kaçırılır. Desmond'u zorla bir makineye yatırırlar. Desmond buna karşı gelir ve Doktor Vidic olayları Desmond'a anlatır. Yatırdıkları makinenin adı Animus olarak geçer. Bu makine, DNA kodlarında bulunan atalarının anılarına gitmesini sağlıyor. Eğer Desmond makineye yatmak istemez. Vidic, onu ölümle tehdit eder ve istemese de makineye yatar. Bu şirketin amacı, Apple Of Eden (Cennetin Elması) adlı bu dünyanın en tehlikeli silahını bulmak ve dünyayı yönetmektir.
Animus 1.0
Desmon'dun atalarının bu elma ile ilişkisi olduğu için atalarının geçmişine gidip elmanın yerini bulmaya çalışacaktır. Bu elma, dini konuları da ele alıyor. İlk insan Hz. Adem ve Havva'nın cenetten atılması, Hz. Musa'nın Kızıl Denizi ikiye ayırması gibi ilginç olayların hepsi bu elmanın gücü olduğu söyleniyor. Ama lütfen bunları burada tartışmaya sokmayın. Oyunda geçen bir şey bu çünkü. Daha fazla girmeyelim buna, bilmeyenler spoiler yiyebilir. Animus'tan sonraki olaylara geçelim. Animus'ta atamızın elma ile olan anısına ulaşmak için anı koridorlarını aşmamız gerekiyor. Her koridor oyunun bir bölümü ediyor. İlk olarak eğitim tamamlanıyor. Eğitimden sonra kendimizi 3. Haçlı seferi döneminde buluyoruz. Oyun boyunca kontrol edeceğimiz Desmond'un atası Altair ile tanışıyoruz. Altair ve suikastçi arkadaşları ile Akka şehrindeki bir geçitte Cennetin Elmasının izini sürmekteyiz. Fakat Tapınak Şövalyeleri Komutanı Robert de Sablé ve askerleri bizden önce Cennetin Elmasını bulurlar. Altair ve ekibi tapınakçıların yanına gelir. Konuşma yapacaklar gibi görünse de Altair Robert'in üzerine atlayıp gizli bıçağı ile öldürmeye çalışır. Robert, Altair'İ boğazlayıp engel olur ve onu merdivenlerden aşağı atar. Merdiven arkasındaki duvarlar çöker ve ekibi içeride mahsur kalır.
Altair, Robert'i Gizli Bıçağı İle Öldürmeye Çalışırken
Altair oradan kaçıp Ustası Al Muallimin yanına yani Masyaf'a döner. Görevin başarısız olduğunu ve ekibini kaybettiğini söyler ve büyük suikastçi yeminini bozar. Fakat ekibinden biri olan Malik birden ortaya çıkar. Malik ağır yaralı bir biçimde gelip ölmediğini söyler. Sol kolu kahve rengindedir. Kolu ağır hasar aldığı için ileride kolu kesik olarak görünecektir. Malik oradan sağ kurtulup Cennetin Elmasını da aldığını söyler. Diğer kardeşinin öldüğünü söyler ve Altair'İ suçlar.
Cennetin Elmasının Bulunduğu Korugan
Cennetin elması geldikten sonra Masyaf köyüne tapınakçılar saldırır. AL Muallim, Altair'e son şansı olduğunu söyler. Saldırı engellenirse onu affedeceğini söyler. Altair, köye inip önüne gelen tapınakçıları öldürür. Köy çıkışına gelince Al Muallim bütün askerleri ve sivillerin kaleye gelmesini söyler. Altair kaleye döner. Tapınakçılar ve Robert kalenin önünü kuşatır. Askerleri kaçırmak için üstlerinde bulunan kütük yuvasını kırmaları lazımdır. Abbas isimli bir suikastçi, Altair ile gizlice bir platformdan atlayıp bunu gerçekleştirmek ister. Yanlarında gelen bir asker çalılara düşmediği için ayağını kırar. Abbas askere yardım eder, Altair tek başına gider. Kütük yuvasına ulaşınca askerlerin üzerine kütükleri bırakır. Askerler teker teker ölürler. Fakat Robert oradan kurtulur.
Altair'in Atlayışı
Al Muallim Altair'i tebrik eder. Fakat bunun yeterli olmayacağını söyler. İki asker altairi ellerinden tutar. Al Muallim, bir hançer çıakrıp üzgün olduğunu söyler. Biraz daha konuşma geçer ve Al Muallim Altair'i karnından bıçaklar.
Altair Bıçaklanır
Daha sonra Animus'tan çıkıp dinlenmeye gideriz. Sabah olunca başka bir anı kordioruna geçiyoruz. Giriş yaptığımızda bütün ekipmanımız ve yeteneklerimiz alınmış bir şekilde ve HAYATTA görünüyoruz. Altair, Ustasının karşısında şaşkın bir biçimde şöyle der: "Sen beni bıçaklamıştın, ben hala hayattayım". Ustası ona karşılık olarak, bıçaklanmasının bir uyku olduğunu söyler. Sadece köyü kurtararak affedilemeyeceğini söyler. Kendisinin affedilmesi için 9 kişiye suikast yapması gerekmektedir. Bu suikastleri yapmak için etraftan bilgi alıp onlara göre yapacağımız kişiyi bulmamız gerekiyor Oyunun kendini tekrar edişi de burada başlıyor.
Görev Dizaynı
Görevlerin çoğu kendini tekrar eden türden. İlk görevlerimiz hırsızlık, insanları dinleme ve bir adamın ağzını açmak için dövmek. Bunları oyunda sık sık yapıyoruz. Bir tek bunlar da değil. Daha fazlası da var ama hepsi sıkıcı. Onun haricinde yan etkinlikler de var. Bunlar kulelere tırmanıp haritada bçlge açmak, sivilleri askerlerden kurtarmak, gizi bayrakları bulmak ve tapınak şövalyelerini infaz etmek. Hiç birini tam bitiremedim. O kadar sıkıcıydı ki hepsi. Bunlar haricinde ana görevler var. Bunlarda da aynı şey yapılıyor. Sadece birine suikast yap ve kaç. Bu tekrarlama olmayıp çeşitlilik olsa aklımda daha iyi kalırdı. Final bile kendini tekrar etmiş desem yalan olmaz.
Grafikler
2007 yılına göre gayet güzel grafikleri var bu oyunun. Özellikle gölge ve ışıklandırma çok güzel. Fizik hareketleri de çok hoş. Bilgisayarı çöp olanlar bile rahatça oynayabilir oyunu.
Oynanış
Oynanış olarak öğrenmesi kolay, ustalaşması zor bir mantığı var. F ile düşmana kilitlenip saldırmak, counter atmak, dodge yapmak filan eğleneli. Ustalaşırsanız daha eğlenceli. Bir sürü bitirme biçimi var. İstediğiniz silahla oynayabiliyorsunuz. Fakat silah çeşitliği az. Fırlatma bıçağı (hançer), gizlibıçak. kılıç ve yumruk olmak üzere 4 silahımız var. Ekstradan silah alma veya Crossbow, ok gibi silahalr olsa daha eğlenceli olabilirdi. Bir Low ve High profile olayı var. Mouse'da RMB'ye basılı tutarsanız High profile'ya geçiş yaparsanız. High profile, koşma, zıplama, defans gibi şeyleri yapmamızı sağlıyor. Oynayanlar zaten anlayacaktır. Bunu anlatması zor çünkü. Oyunda ilerledikçe eski ekipmanlarımız geri geliyor. Ve yeni teknikler açılıyor. Örnek olarak blok kırma olabilir. Blok kırarak düşmanınızı anında öldürüyorsunuz.
Parkur ve hareketten de bahsedelim. Gözüme ve kulağıma çarpan en çok şey, Altair yürürken ekipmanlarının seslerinin gerçekçi çıkması. Çantasından gelen sesler, bıçaklarının sallanması falan çok hoşuma gitti. Bunları daha sonra detaylıca anlatacağım. Parkur kısımları gerçekçi yapılmış. Normal bir insan hızında parkuru var. Bu oyunu çok gerçekçi yapıyor. Hızlı tırmansa kötü olmazdı yine ama bu gerçekçilik çok iyi. Parkur hareketleri pek çeşitli değil. Koşma kontrolleri biraz hantal. Kaçmak isteğimiz yere gideceğimize karakter bir binaya asılı durabiliyor. Grasp yeteneği açılana kadar sizi biraz zorlar. Yetenek dediğim de tutunup bırakma şeysi. Çok önemli değil.
Müzikler Ve Oyun İçi Konuşma Sesleri
Müzikleri gerçekten tebrik ediyorum. Jesper Kyd çok iyi işler başarmış. Oyunun Sountrack List'ini dinlemek isteyenler buraya tıklayıp anılarını depreştirebilir. Özellikle Acces The Animus Part 3 Yellow Belly favorimdir. Soundtrack'tan bulup onu dinlemenizi tavsiye ederim. Acces The Animus Part 1 ile az kaçmadım ona da göz atın. Ortam seslerinden de bahsedeyim. Damascus şehrindeki pazar sesleri çok hoşuma gitti. Ama hep aynı şeyler söyleniyor konuşmalarda. Biraz farklılık olsa fena olmazdı.
Konuşmalara gelirsek ses sanatçılarının çoğunu tanımıyorum. Ama seslendirmeler çok hoş. Altair'i seslendiren ses çok hoşuma gidiyor. Diğerleri de fena sayılmaz. Ama her askerlerden aynı ses çıkıyor. Ve ilk oynadığımda Türkçe kelimeler duyunca çok şaşırmıştım. Gel buraya!, Geber kafir!, Yeneceğini sanıyorsun ama halihazırda kaybettin. Bunlardan daha fazlası da vardı. Aklımda bunlar kalmış. Bu seslendirenlerin Türk olduğunu düşünüyorum. Bu kadar güzel bir Türk diksiyonu olamaz çünkü. Arapça ve İngilizce karışımı sözler de mevcut. Oyun sonuçta Suriye ve İsrail arasında geçiyor. O zamanlar da oralar Osmanlının toprakları ise Türk seslerinin olması normaldir. Bela okuyanı bile duymuştum.
Haritalar
Haritalardan da bahsedelim. Oyunda 4 şehir bulunmakta. Bunlar Masyaf, Acre (Akka), Jerusalem (Kudüs) ve Damascus'tur. Masyaf aslında köydür ama onu şehir diye sayacağım. Alanı Kudüs ile aynı neredeyse. Bu şehirlerde yolculuk yapıp suikast ve görevleri yapıyoruz. Yolculu yaparken bir harita daha bizi karşılıyor. O da Krallık haritası yani seyahat ettiğimiz yollar. Seyahatleri at ile yapıyoruz. At kullanmak çok pratik ve rahat. Atta kılıç falan kullanmak da ayrı bir zevk. Kendinizi Mount&Blade oynuyor gibi hissediyorsunuz. Krallık haritası oldukça büyük. Çoğunluğu kırsal alanla dolu. İsterseniz Krallıkta Free Roam yapıp at sürebilirsiniz.
Damascus
Damascus'tan bahsetmek istiyorum. Damascus diğer şehirlere göre biraz daha modern ve binalar oldukça güzel. Işıklar çok sarı vuruyor. Binaların hepsi neredeyse ten rengi tonunda. Bu sarı tema baymıyor ve çok hoş bence. Bu haritada parkur yapmak çok zevkli. Ortam sesleri de bu haritada yine daha iyi. Bir de şundan bahsedeyim. Oyunda direk harita açılmıyor. Haritalar parça parça açılıyor. Bu olayın olması kötü olmuş. Ama çok eksi bir özellik değil bence.
Acre
Akka'dan bahsedeyim. Akka, diğer şehirlere göre daha fakir bir alan. Çok fazla hasta, deli ve fakir insanla dolu. Bu insanlar oyun boyunca size sıkıntı yaratabiliyor. Bu şehire özel bir tema mevcut. Şehir, o zamanların siyah beyazlığını vermiş cidden. Gerçekten oyun boyunca haritada siyah beyaz bir temada oynuyoruz. Bu çok hoşuma gitti benim. Binaları çok eski ve çoğu yıkık durumda. Kilise ve katedraller çok fazla var. Her yerde haç işaretleri mevcut. Geneli Hristiyan bir şehir.
Jerusalem
Kudüs. Kutsal topraklarda oynarken çok duygulandım. Mescidi Aksa'yı bile gördüm. Gerçekte de gitmek nasip olsun. Neyse görüşümü geçeyim. Bu şehir Damascus gibi sarı bir temaya sahip. Aslında çok benzerler. Sanki CTRL+V yapılmış gibi geldi bana. Ama tamamen aynı değil. Farklı yerler de mevcut.
Masyaf
Masyaf'tan bahsedip bitirelim. Masyaf'ın geneli köy. Onun haricinde dev bir kale mevcut haritada. Yanları tamamen uçurum. Riskli bir konuma sahip bir köy. Bu yerler tamamen gerçek diye bir şey yok. Ama şehirlerin varlığı gerçek. Aşağıdaki resim Masyaf kalesidir.
Genel olarak bakarsak Assasins Creed, kendisini tekrar etmesi dışıdna mükemmel bir oyun. 2007 senesinde çıktığını da sayarsak 10 üzerinden 8 verirdim. Tabi bu kendi görüşüm. Çoğu kişi ilk oyundan tiksinir. O onların düşüncesidir, saygı duyarım.
İncelememizin sonuna geldik. Bu sefer baya uzattım affedin. Kendimi ileride böyle şeylere atamak istiyorum. Bu işe nedir editörlük mü? Galiba o. İleride editör olabilirim. İnceleme hakkındaki görüşlerinizi belirtirseniz mutlu olurum. Yakında Blog da yazmayı düşünüyorum. İyi günler ve iyi sosyaller.