Dersleri çok takan biri değilim dediğin için sana şöyle bir şeyler diyeyim. Ya çalışsan ne olacak kafasında yaklaşıyor olabilirsin, dersleri önemsiz görüyor olabilirsin. Ben de böyleydim az çalışırdım ama yine de çalışırdım, bizim çevremizde çok uyaran olmadı o yüzden ben seni ve genç kardeşlerimizi uyarayım bazı şeylerle alakalı:
1) daha akıllı, çalışkan insanların bulunduğu ortamlara girince ortamının kalitesi o kadar artıyor ki. Konuşulan sohbetlerden, insanların davranışlarına kadar. Bu ister lise olsun, isterse üniversitede olsun. Tabii ki Boğaziçi'nde okuyan herkes şahane değil ama emin ol insan kalitesinin ortalaması kars üniversitesi XX bölümünün ortalamasından çok daha iyidir.
2) okuduğumuz bölüm mezun olduğumuzda karşımıza tokat gibi çarpıyor, iyi yerlerde, iyi bölümlerde okuyanlar kolayca büyük şirketlerde, iyi yan haklarla rahat işler bulurken diğerleri çok zorlanıyor. Bundan da daha önemlisi bu iyi yerlerde okumanın sana verdiği 'vizyon' farkı oluyor genelde.
Yani kısaca tabii ki herkes Boğaziçi'nde İTÜ'de, ya da tıp vs. okumayacak ve buraya giden her insan da şahane değil ama elinden geldiğince ortamını, hayatının seviyesini yüksek tutmak için derslerine önem ver.
Diğer öneriler güzel de, neden sevgili yapmasın? Gerçekten çok garip. Ya bir insan o yaşlarda bu tarz ilişkiler geliştirmeye başlamayacaksa ne zaman başlayacak? İlk sevgilim lise 1'de olmuştu hala hatırlayınca o zamanki salaklıklarımızı gülerim. Yani lisede öğrenmeyecekse ne zaman karşı cinsle konuşmayı öğrenecek? Bu yaşlar aşkın, sevginin en yoğun en heyecanlı yaşandığı zamanlar. Gitsin açılsın, reddedilsin bunların hepsi insanı geliştiren deneyimler. Bu yaşlarda bunları yaşamayanlar genelde içinde hep bir burukluk kalıyor. Sevgililik ilişkileri hayatının bir gerçeği hem de çok önemli bir kısmı, öcü gibi bakılacak bir şey değil ki.