NEDİR BU OYUN?
Nam-ı değer Playstation oyunu Days Gone, kıyamet sonrası bir senaryoda gezmekten oluşan, gezerken haydut kampı basmaktan, gerektiği zaman bir avcılık oyununa dönüşen, sallana sallana oynamaktan ziyade gerçekçiliği neredeyse dibine kadar yaşatmayı amaçlayan oyundur.
OYUNU NEDEN OYNAMALIYIM?
Eğer sen kıyamet sonrası oyunları seviyorsan ilk tercihlerinden biri olmalı. Peki diğer Post-Apokaliptik (kıyamet sonrası) oyunlardan ayrılan ne tarafı var? Tabii ki her yönüyle standardın en az 1-2 tık üstünde iyi olan Playstation oyunu olması. Aksiyon mu istiyorsun? Hikaye mi istiyorsun? Duygusallık mı istiyorsun? Grafik mi istiyorsun? Diğer çoğu Playstation oyunu gibi hepsi iyi ve çok iyi şekilde dengelenmiş.
OYUNUN İŞLEYİŞİ HAKKINDA VE YORUMUM
Dedim ya Playstation oyunları dengeli oyunlardır diye oyunun ilk başında da bir senaryo karşılıyor bizi. Öbür zombi oyunlarında olduğu gibi istilanın gerçekleştiği zamana denk geliyor ve karakterimiz Deacon eşiyle birlikte arkadaşıyla kaçmaya çalışırken kaçış sırasında sakatlanan yakın arkadaşıyla şehirde kalmak zorunda oluyor. Bir motorcu çetesi üyelerinden Deacon ve Boozer aylar sonraki bir keşif seferinde ana karakterimiz Deacon'un motoru bozuluyor ve macera orada başlıyor.
Aslında ben oyuna başlarken garipte hissettim diyebilirim. Blog'un ilk başında "...gerçekçiliği neredeyse dibine kadar yaşatmayı amaçlayan..." olarak tanımlamıştım. İşte burada kendimi sınırlandırdım. Oyunun fizikleri RDR 2 gibi "ağırlık hissi" veren bir yapıya sahip. Karakteriniz hantal hareket ediyor, bu yüzden oyun çevresindeki her şeye dengeli bir yaklaşım sergilemem lazımdı. Özellikle oyunun en başında "aşırı ödüllendirici" yapısı olmadığı için önüme 1 tane zombi çıksın sanki orada çelimsiz "ben" varmışım gibi zorlanıyordum. Bu gerçekçilik bir yandan da role kendini kaptırma eğilimi gösterdiği için baya zevkli geldi bana.
Kontrollere alıştıktan sonra kasabada görev alıyoruz, görev aldıkça sayıca fazla ödül almış ve hikayede ilerleyişi sürmüş ve sürdükçe de daha çeşitli ödüller de veren bir sistemin ortasında buluyoruz kendimizi. Tabii ödül demişken item lootlamakta baya zor. Hatta hayvan avlayacak kadar çeşitlilik artarken oyun bazen avcılık oyununa da dönüşüyor. Kocaman karmaşık ormanda geyiği vuracağız ve güçsüz silah sadece kanama yapacak, kanları takip ederek geyiği bulmaya çalışacağız... Sonrasında yine koca ormanda denk gelirse önümüze gelen evi lootlayacağız. Yani her şeyi o koca ormanda topluyoruz. Bu yüzden kaynak yönetimine ve craft mekaniğine de ayrı bir titizlik vermeniz gerekiyor.
Yeni motor toplamamızda şart. İlk başlarda özel tim gibi haydut kamplarını basıyoruz. Unutmadan söyleyeyim silah kontrolleri de askeri simülasyon oyunu gibiydi
Bir süre sonra "haydut kampı basma" gibi başlangıç görevlerini yaparak artık motoru topluyoruz. Motorla birlikte daha kolay biyom açıldığı için daha fazla kasaba açıyoruz. Zaten her biyoma 1 kasaba düşüyor. Bir şekilde hantal fiziklere ve motora alışırken hikayenin akıcılığı fark etmeden oturmaya başlıyor. Her kasaba açıldıkça oyunun yeni olaylarına şahit oluyoruz, işte ilkinde sadece haydut kasabası görevi veren kasaba, sonrasında iç sorunlarına yardım etmemizi isteyen başka bir kasaba, daha da sonrasında zombi sürüleri ile uğraşmamızı isteyen kasaba diye maceraya ortak oluyor. Ortalara doğru ise biraz daha karakterlerin hikayesine ağırlık veriyor ve sonlarda zombilerle tamamlayarak hikayeye noktayı koyuyoruz.
OYUNDA BEĞENDİĞİM NOKTALAR
1-Başıboş NPC'ler nadir de olsa tünel içinde ve yol üstünde ölü taklidi yapıp pusuya düşürebiliyor veya daha da ihtimal olarak çevrede pusarak bir anda çıkabiliyorlar
2-Karakterlerin oyun içi modellemesi kullansa bile mimikleri standardın üstündeydi
3-Hikaye işleyişi çok güzeldi hele ki ilk başlarda sonrasında yine çoğu şeye alıştığımız için normal gelmeye başlıyor derken oyunun zorluğu çok güzel dengeliyor yine.
4-Silah kontrolleri hem simülasyon hem arcade gibi. Yani öyle tabii ki aşırı Escape From Tarkov tarzında değil ama diğer AAA oyunlardan da biraz daha zor.
5-Harita düzenlemesi acayip iyiydi, Yani NPC'ler birbirine saldırıyor, hayvan avlamamızı sağlayan devasa ve iyi tasarlanmış biyomlar derken şaheser diyebilirim.
Days Gone
OYUN İÇİ EKRAN GÖRÜNTÜLERİM!
Nam-ı değer Playstation oyunu Days Gone, kıyamet sonrası bir senaryoda gezmekten oluşan, gezerken haydut kampı basmaktan, gerektiği zaman bir avcılık oyununa dönüşen, sallana sallana oynamaktan ziyade gerçekçiliği neredeyse dibine kadar yaşatmayı amaçlayan oyundur.
OYUNU NEDEN OYNAMALIYIM?
Eğer sen kıyamet sonrası oyunları seviyorsan ilk tercihlerinden biri olmalı. Peki diğer Post-Apokaliptik (kıyamet sonrası) oyunlardan ayrılan ne tarafı var? Tabii ki her yönüyle standardın en az 1-2 tık üstünde iyi olan Playstation oyunu olması. Aksiyon mu istiyorsun? Hikaye mi istiyorsun? Duygusallık mı istiyorsun? Grafik mi istiyorsun? Diğer çoğu Playstation oyunu gibi hepsi iyi ve çok iyi şekilde dengelenmiş.
OYUNUN İŞLEYİŞİ HAKKINDA VE YORUMUM
Dedim ya Playstation oyunları dengeli oyunlardır diye oyunun ilk başında da bir senaryo karşılıyor bizi. Öbür zombi oyunlarında olduğu gibi istilanın gerçekleştiği zamana denk geliyor ve karakterimiz Deacon eşiyle birlikte arkadaşıyla kaçmaya çalışırken kaçış sırasında sakatlanan yakın arkadaşıyla şehirde kalmak zorunda oluyor. Bir motorcu çetesi üyelerinden Deacon ve Boozer aylar sonraki bir keşif seferinde ana karakterimiz Deacon'un motoru bozuluyor ve macera orada başlıyor.
Aslında ben oyuna başlarken garipte hissettim diyebilirim. Blog'un ilk başında "...gerçekçiliği neredeyse dibine kadar yaşatmayı amaçlayan..." olarak tanımlamıştım. İşte burada kendimi sınırlandırdım. Oyunun fizikleri RDR 2 gibi "ağırlık hissi" veren bir yapıya sahip. Karakteriniz hantal hareket ediyor, bu yüzden oyun çevresindeki her şeye dengeli bir yaklaşım sergilemem lazımdı. Özellikle oyunun en başında "aşırı ödüllendirici" yapısı olmadığı için önüme 1 tane zombi çıksın sanki orada çelimsiz "ben" varmışım gibi zorlanıyordum. Bu gerçekçilik bir yandan da role kendini kaptırma eğilimi gösterdiği için baya zevkli geldi bana.
Kontrollere alıştıktan sonra kasabada görev alıyoruz, görev aldıkça sayıca fazla ödül almış ve hikayede ilerleyişi sürmüş ve sürdükçe de daha çeşitli ödüller de veren bir sistemin ortasında buluyoruz kendimizi. Tabii ödül demişken item lootlamakta baya zor. Hatta hayvan avlayacak kadar çeşitlilik artarken oyun bazen avcılık oyununa da dönüşüyor. Kocaman karmaşık ormanda geyiği vuracağız ve güçsüz silah sadece kanama yapacak, kanları takip ederek geyiği bulmaya çalışacağız... Sonrasında yine koca ormanda denk gelirse önümüze gelen evi lootlayacağız. Yani her şeyi o koca ormanda topluyoruz. Bu yüzden kaynak yönetimine ve craft mekaniğine de ayrı bir titizlik vermeniz gerekiyor.
Yeni motor toplamamızda şart. İlk başlarda özel tim gibi haydut kamplarını basıyoruz. Unutmadan söyleyeyim silah kontrolleri de askeri simülasyon oyunu gibiydi
OYUNDA BEĞENDİĞİM NOKTALAR
1-Başıboş NPC'ler nadir de olsa tünel içinde ve yol üstünde ölü taklidi yapıp pusuya düşürebiliyor veya daha da ihtimal olarak çevrede pusarak bir anda çıkabiliyorlar
2-Karakterlerin oyun içi modellemesi kullansa bile mimikleri standardın üstündeydi
3-Hikaye işleyişi çok güzeldi hele ki ilk başlarda sonrasında yine çoğu şeye alıştığımız için normal gelmeye başlıyor derken oyunun zorluğu çok güzel dengeliyor yine.
4-Silah kontrolleri hem simülasyon hem arcade gibi. Yani öyle tabii ki aşırı Escape From Tarkov tarzında değil ama diğer AAA oyunlardan da biraz daha zor.
5-Harita düzenlemesi acayip iyiydi, Yani NPC'ler birbirine saldırıyor, hayvan avlamamızı sağlayan devasa ve iyi tasarlanmış biyomlar derken şaheser diyebilirim.
Days Gone
OYUN İÇİ EKRAN GÖRÜNTÜLERİM!