(Yazıya giriş yapmadan önce, resimleri Twitter'dan aldım. Güvenilirdir.)
Ülkemizde bilindiği üzere nükleer santral yapılıyor. Nükleer santral işi tehlikelidir. Çernobil'de ki olay bize ders olmadı.
Çernobil, Karadeniz kıyılarına 1960 km uzaktaydı. Ama buna rağmen Karadeniz'de kanser vakaları arttı. Kazım Koyuncu bu durumla ilgili bir konuşması var:
Rahmetli sanki bu günleri görmüş.
Ben Bursa'da yaşıyorum. Memleketim Batı Trakya, yani Yunanistan. Mersin Bursa'ya 877 km uzaklıkta. Köyüme ise 1315 km uzaklıkta. Yani Çernobil ve Karadeniz arasındaki uzaklıktan daha az. Memleketime gitsem bile bu nükleer santral patladığında yine etkileniyorum. Hemşerilerim etkileniyor. Ama en kötü etkilenicek yer Akdeniz.
O zamanın haberi:
Çernobil'de ne olduğunu gösteren bir yazı:
Zaytung bu işi kendi bildiği şekilde eleştirmiş.
Ayrıca Akkuyu Nükleer'i inşa edecek şirket, Çernobil'de ki nükleer santrali inşa eden şirkettir.
Ayrıca yerel bölge halkı da bu iş için eylem başlattılar.
Bu da Çernobil kazasından sonra bir lunaparkın resmi:
Ayrıca Nükleer santralin yapıldığı zemin ile ilgili bir iddia:
"1977 yılında zemin etüdünde işçi olarak çalışan Hüseyin Sarı çalışma yaparken fark ettiği sorunu ifade ediyor: 'Yeraltından çıkardığımız toprak kaya değil, kırık kum şeklinde gelirdi. Zeminin sağlam olmadığı o zamandan belliydi. Bir uzman ekibin çıkan taşları inceleyeceğini duyduk. Hemen Sinop'tan bir tır dolusu taş getirttiler. Akkuyu'dan çıkan toprağı tır'a, Sinop'tan gelen taşı da incelenmesi için sandığa boşalttık. Akkuyu yerine Sinop'un taşına sağlam raporu verildi. Yeraltındaki boşlukları doldurmak için her gün 25-30 ton çimento basıyorduk; çimento 300 metre öteden denizden çıkıyordu. Burada zeminin sağlam olduğunu kim söyleyebilir?' "
Ayrıca bu ülkede Nükleer Santral olmadan önce de nükleer kaza olmuştur. Yani 8 Ocak 1999 İkitelli Nükleer Kazası:
Radikal Gazetesi 10 Ocak 1999 tarihli haberi.
İnanılmaz bir vurdumduymazlıkla İkitelli'deki bir hurdacı dükkânına kadar düşen radyasyonlu maddeler, masum insanları ölümle yüz yüze getirirken, Türkiye'yi de 'nükleer felaket'le tanıştırdı.
Türkiye'yi ilk kez nükleer tehlikeyle yüz yüze getiren İkitelli'deki radyasyon sızıntısının altından 'korkunç bir ihmal' çıktı. Birçok kişiyi ölümle yüz yüze getiren radyasyonun, kanser tedavisinde kullanılan bir radyoterapi cihazının güç kaynağından sızdığı belirlendi. Büyük titizlikle korunması gereken bu cihazların hurdacılara kadar düşmesi, Türkiye'nin ne büyük bir tehlikeyle karşı karşıya bulunduğunu ortaya koyarken, İkitelli'de parçalanan kurşun blokların içinde bulunması gereken çekirdeğin de kayıp olduğu ortaya çıktı.
Olayla ilgili olarak altı kişiyi gözaltına alan polis, PİKER firmasının İstanbul temsilcisi Bayram Çulha'nın arandığını açıkladı. Gözaltındaki Mustafa Söyleyici, Mustafa Seyhan, Burhan Eren, Semih Sonakın, Yaşar Işık ve Cevdet Salihoğlu'nun sorguları Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde sürüyor. Ilgaz kardeşlerin, İkitelli Keresteciler Sitesi'nin bitişiğinde bulunan hurda deposundaki kurşun bloklar dün TAEK yetkilileri tarafından özel kasalara konularak araştırma için TAEK'in Küçükçekmece'deki merkezine götürüldü. Ancak, kurşun blokun içinde olması gereken ve radyasyon yayan çekirdeğin, bloğun içinde bulunmadığı görüldü. TAEK uzmanları, mermi çekirdeği büyüklüğünde bir zırhın içinde bulunan çekirdeği, radyasyon dedektörleriyle akşam saatlerine kadar aramalarına karşın bulamadı. Arama çalışmaları bu sabah tekrar başlayacak.Söz konusu cihaz, merkezi Ankara'da bulunan PİKER adlı şirket tarafından ABD'den ithal edildi. Kurşun blokların kullanım süresi dolduğunda, durumun Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) bildirilmesi gerekiyordu. Ancak şirket bu prosedürü yerine getirmeyip blokları İstanbul'a gönderdi. Firmanın İstanbul'daki temsilcisi Bayram Çulha da bu blokları İkitelli'deki depolarına koydu. Daha sonra kendi depolarında yer kalmaması üzerine, bloklar, yan taraftaki Mustafa Söyleyici'ye ait depoya nakledildi. Aylar sonra Çulha'yı arayan Söyleyici depoyu boşaltacağını belirterek, malların geri alınmasını istedi. Ancak Çulha'nın yanıtı, "Sat gitsin" oldu. Bunun üzerine Söyleyici de kurşun blokları hurdacıya sattı.
Türkiye'deki ilk nükleer felaket olarak da nitelendirilen olay hurdacı Naki ve İlyas Ilgaz kardeşlerin bir ay kadar önce İkitelli'deki bir işyerinden iki ayrı kurşun kaplı bloğu satın almasıyla başladı. İkişer ton ağırlığındaki blokları iş makinesiyle parçalayan iki kardeşin o günden itibaren sağlık şikayetleri hiç bitmedi. Defalarca doktora giden, ancak rahatsızlıklarına teşhis konulamayan iki kardeş, son olarak İkitelli'deki Özel Güneş Hastanesi'ne kusma ve bulantı şikayetiyle başvurdu. Kontrollerde iki hastanın radyoaktif madde temasına maruz kaldıkları belirlendi.
Nükleer santralı olmayan Türkiye, İstanbul İkitelli’de 1999’da meydana gelen olayla “dünyanın en önemli 20 radyoaktif kazası” listesine girdi. Olayda 13 kişilik Ilgaz Ailesi, “hurda” diye atılan maddelerdeki radyasyona maruz kalmış, Hüseyin Ilgaz hayatını kaybetmişti. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun da, AİHM aşamasında tüm aileye tazminat ödediği ortaya çıktı."
Bu ülke nükleer santrali olmadan nükleer kaza listesine girmiş ülkedir:
Kısacası, bu ülkede nükleer santral yapmak, yanan ateşe varil varil benzin dökmektir. Çünkü bu ülkede 20 tonluk köprü çalındı. Fabrika yerinden sökülüp çalındı. Ve nicesi oldu.
Kaynaklar:
Ülkemizde bilindiği üzere nükleer santral yapılıyor. Nükleer santral işi tehlikelidir. Çernobil'de ki olay bize ders olmadı.
Çernobil, Karadeniz kıyılarına 1960 km uzaktaydı. Ama buna rağmen Karadeniz'de kanser vakaları arttı. Kazım Koyuncu bu durumla ilgili bir konuşması var:
Rahmetli sanki bu günleri görmüş.
Ben Bursa'da yaşıyorum. Memleketim Batı Trakya, yani Yunanistan. Mersin Bursa'ya 877 km uzaklıkta. Köyüme ise 1315 km uzaklıkta. Yani Çernobil ve Karadeniz arasındaki uzaklıktan daha az. Memleketime gitsem bile bu nükleer santral patladığında yine etkileniyorum. Hemşerilerim etkileniyor. Ama en kötü etkilenicek yer Akdeniz.
O zamanın haberi:

Çernobil'de ne olduğunu gösteren bir yazı:

Zaytung bu işi kendi bildiği şekilde eleştirmiş.
Ayrıca Akkuyu Nükleer'i inşa edecek şirket, Çernobil'de ki nükleer santrali inşa eden şirkettir.
Ayrıca yerel bölge halkı da bu iş için eylem başlattılar.

Bu da Çernobil kazasından sonra bir lunaparkın resmi:

Ayrıca Nükleer santralin yapıldığı zemin ile ilgili bir iddia:
"1977 yılında zemin etüdünde işçi olarak çalışan Hüseyin Sarı çalışma yaparken fark ettiği sorunu ifade ediyor: 'Yeraltından çıkardığımız toprak kaya değil, kırık kum şeklinde gelirdi. Zeminin sağlam olmadığı o zamandan belliydi. Bir uzman ekibin çıkan taşları inceleyeceğini duyduk. Hemen Sinop'tan bir tır dolusu taş getirttiler. Akkuyu'dan çıkan toprağı tır'a, Sinop'tan gelen taşı da incelenmesi için sandığa boşalttık. Akkuyu yerine Sinop'un taşına sağlam raporu verildi. Yeraltındaki boşlukları doldurmak için her gün 25-30 ton çimento basıyorduk; çimento 300 metre öteden denizden çıkıyordu. Burada zeminin sağlam olduğunu kim söyleyebilir?' "
Ayrıca bu ülkede Nükleer Santral olmadan önce de nükleer kaza olmuştur. Yani 8 Ocak 1999 İkitelli Nükleer Kazası:
Radikal Gazetesi 10 Ocak 1999 tarihli haberi.
İnanılmaz bir vurdumduymazlıkla İkitelli'deki bir hurdacı dükkânına kadar düşen radyasyonlu maddeler, masum insanları ölümle yüz yüze getirirken, Türkiye'yi de 'nükleer felaket'le tanıştırdı.
Türkiye'yi ilk kez nükleer tehlikeyle yüz yüze getiren İkitelli'deki radyasyon sızıntısının altından 'korkunç bir ihmal' çıktı. Birçok kişiyi ölümle yüz yüze getiren radyasyonun, kanser tedavisinde kullanılan bir radyoterapi cihazının güç kaynağından sızdığı belirlendi. Büyük titizlikle korunması gereken bu cihazların hurdacılara kadar düşmesi, Türkiye'nin ne büyük bir tehlikeyle karşı karşıya bulunduğunu ortaya koyarken, İkitelli'de parçalanan kurşun blokların içinde bulunması gereken çekirdeğin de kayıp olduğu ortaya çıktı.
Olayla ilgili olarak altı kişiyi gözaltına alan polis, PİKER firmasının İstanbul temsilcisi Bayram Çulha'nın arandığını açıkladı. Gözaltındaki Mustafa Söyleyici, Mustafa Seyhan, Burhan Eren, Semih Sonakın, Yaşar Işık ve Cevdet Salihoğlu'nun sorguları Küçükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde sürüyor. Ilgaz kardeşlerin, İkitelli Keresteciler Sitesi'nin bitişiğinde bulunan hurda deposundaki kurşun bloklar dün TAEK yetkilileri tarafından özel kasalara konularak araştırma için TAEK'in Küçükçekmece'deki merkezine götürüldü. Ancak, kurşun blokun içinde olması gereken ve radyasyon yayan çekirdeğin, bloğun içinde bulunmadığı görüldü. TAEK uzmanları, mermi çekirdeği büyüklüğünde bir zırhın içinde bulunan çekirdeği, radyasyon dedektörleriyle akşam saatlerine kadar aramalarına karşın bulamadı. Arama çalışmaları bu sabah tekrar başlayacak.Söz konusu cihaz, merkezi Ankara'da bulunan PİKER adlı şirket tarafından ABD'den ithal edildi. Kurşun blokların kullanım süresi dolduğunda, durumun Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) bildirilmesi gerekiyordu. Ancak şirket bu prosedürü yerine getirmeyip blokları İstanbul'a gönderdi. Firmanın İstanbul'daki temsilcisi Bayram Çulha da bu blokları İkitelli'deki depolarına koydu. Daha sonra kendi depolarında yer kalmaması üzerine, bloklar, yan taraftaki Mustafa Söyleyici'ye ait depoya nakledildi. Aylar sonra Çulha'yı arayan Söyleyici depoyu boşaltacağını belirterek, malların geri alınmasını istedi. Ancak Çulha'nın yanıtı, "Sat gitsin" oldu. Bunun üzerine Söyleyici de kurşun blokları hurdacıya sattı.
Türkiye'deki ilk nükleer felaket olarak da nitelendirilen olay hurdacı Naki ve İlyas Ilgaz kardeşlerin bir ay kadar önce İkitelli'deki bir işyerinden iki ayrı kurşun kaplı bloğu satın almasıyla başladı. İkişer ton ağırlığındaki blokları iş makinesiyle parçalayan iki kardeşin o günden itibaren sağlık şikayetleri hiç bitmedi. Defalarca doktora giden, ancak rahatsızlıklarına teşhis konulamayan iki kardeş, son olarak İkitelli'deki Özel Güneş Hastanesi'ne kusma ve bulantı şikayetiyle başvurdu. Kontrollerde iki hastanın radyoaktif madde temasına maruz kaldıkları belirlendi.
Nükleer santralı olmayan Türkiye, İstanbul İkitelli’de 1999’da meydana gelen olayla “dünyanın en önemli 20 radyoaktif kazası” listesine girdi. Olayda 13 kişilik Ilgaz Ailesi, “hurda” diye atılan maddelerdeki radyasyona maruz kalmış, Hüseyin Ilgaz hayatını kaybetmişti. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun da, AİHM aşamasında tüm aileye tazminat ödediği ortaya çıktı."
Bu ülke nükleer santrali olmadan nükleer kaza listesine girmiş ülkedir:


Kısacası, bu ülkede nükleer santral yapmak, yanan ateşe varil varil benzin dökmektir. Çünkü bu ülkede 20 tonluk köprü çalındı. Fabrika yerinden sökülüp çalındı. Ve nicesi oldu.
Kaynaklar:
- Zaytung (@zaytungresmi) | Twitter
- Kaç Saat Oldu? (@saatoldu) | Twitter
- http://tr.wikipedia.org/wiki/Akkuyu_Nükleer_Enerji_Santrali
- www.haberturk.com: Nükleer santralsız kaza listesindeyiz
- http://www.atomtek.com.tr/tr/product/ikitelli-radyasyon-kazasi-08-ocak-1999/98