After Life Online - 1. Bölüm

After Life Online 1. Bölüm: REENKARNASİYON

Baharın gelmesi artık eskisi gibi keyif vermiyor. Yıllardan 2026. Dünya çok değişti. Teknolojinin inanılmaz ilerlemesiyle birlikte Dünya gün geçtikçe acı çekiyordu. Küresel ısınma her zaman gündemdeydi. Üzücüydü ama ben gibi diğer insanlara da göre "Dünyanın tadı kalmadı artık." demek fazlasıyla normaldi. Köyler bile tıklım tıklım doluydu. İnsanlar temiz oksijen almak için İskandinav ülkelerine tonlarca paralar harcıyordu. O insanlar zengin olanlardı ve para dünyaya huzur getirmiyordu. Böyle şeyleri gereksiz bulan büyük çoğunluk soluğu oyunlarda buluyordu. Bilimle birlikte sanal gerçeklik teknolojisi de inanılmaz gelişmişti. 10 yıl önce denenirken belli bir süre sonra insanların gözü ağırmaya başlıyordu, 5 dakika oynadıktan sonra eli kolu tutmuyordu. Ne gülünç değil mi? 10 yıl geçen süredeki gelişime hayret etmemek mümkün değil. VR (sanal gerçeklik) hareket sistemimizi en rahata indirgeyebiliyor, oyun içindeki kokuyu verebiliyor, havayı bilinçaltından hissettirebiliyor. Bu berbat olmuş dünyada insanlar kaçamağı oyunlarda buluyordu.


Benim adım Alex. 17 yaşındayım. 10 yaşından beri MMORPG oyunlara inanılmaz ilgiliyim. Her oyunda en iyisi olmak gibi bir takıntım var. Daha doğrusu seviyemin en iyisi olmak. İlk hedefim bu olurdu sonra zirveyi hedeflerdim. 5-6 yıl önce MMORPG oyunlara ilgi çok azken VR teknolojisinin gelişimiyle beraber çok fazla ilgi görmeye başladı. Zaten en popüler 2-3 oyun vardı ve hepsinde ilk 10'daydım. Peki bu asosyallik mi? Bundan 10 sene önce bunun cevabı evet idi. Artık dünyada sosyalleşmek daha zor. Sanal, gerçekliğin önüne yavaş yavaş geçiyordu. Her geçen zamanda VR gelişiyordu ve daha da oyun deneyimi gerçekçi oluyordu. 2 km yukarıdan atlıyorsun, benzer deneyim yaşıyorsun ama ölüm riskin yok. Bunu gerçek dünyada yapmak eminim ki daha iyidir ama sanal gibi tek tık değil ve ölüm riski var.


"Dıııt dıııt dıııt."

Ah şu alarm sesi. Bilim ne kadar ilerlese de buna bir el atılmadı. Elimi alarmı kapatmaya uzatırken birden bi el alarmı kapattı. "Alarmı akşama kursaydın?" sesi geldi. Göz kapaklarımı ovalıyorken esniyordum. Bu iğnelemeyi yapan kişi ablam Lexa'ydı. Sürekli birbirimizle atışsakta birbirimizi çok seviyoruz. Benden 4 yaş büyüktü. Furrie Online'dan edindiği bir de sevgilisi vardı ona ne kadar uyuz oluyorum bilemezsiniz. Çok aptaldı ama rankı çok yüksekti. Ben Furrie'de 7. sıradaydım o aptal ise 4 falan olması lazım. Furrie'ye uzun süre bakmıyorum eskisi kadar sarmıyordu. Basitti.


Annem kahvaltıyı hazırlamıştı bile. Babamın acelesi olduğundan gitmişti. Annem, ben, ablam kahvaltı yaptık. Ablam beni okula bırakabileceğini söyledi. Kıyafetlerimi, çantamı hazırlayıp çıktım. Arabayla birlikte okul yolunu tuttuk. Camdan dışarı bakınca gördüğüm tek şey mutsuz ve bir o kadar da umutsuz suratlar idi. Dünyanın eski fotoğraflarına bakıyorum da masmavi, yemyeşil, bir sürü hayvanın olduğu bir yer. Şu an ise havanın rengi adeta yeşilimtırak bir tona yaklaşıyor, deniz suları kirli, canlılar için cehennem olmuş bir yer. Akciğerlerimiz oksijeni beğenmez oldu.


Okula gelmiştim. Ablamın yanağından makas alıp sınıfa yöneldim. Biraz daha dayanmalıydım. Yaz tatiline az kalmıştı. Ama dil dersleri yüzünden beynim kafatasımda dans ediyordu. Hayır yani zaten konuştuğum dilin özelliklerini bilmemiz insanlığa ne katabilir? Dünya lağım gibi yere dönüşmüş verilen eğitim gramer. İnsanları bilinçlendirmeyen bir sistemle ilerledikçe insanlığın sonu yakın gibi.

Bu gibi düşüncelere dalmışken öğretmen camdan bakan beni parmakla gösterip. "Bana neler düşündüğünü söyle."

- Hatırlıyorum da ilkokulda sınıf arkadaşı, sıra arkadaşı gibi kavramlar vardı. Şuan ise insanların tek derdi zamanın geçmesi, eve dönmek. Bu kısır döngü gerçekten canımı sıkıyor. Ablam dışında karşılıklı oturup konuşabileceğim bir insan yok.


Bazılarının garipsediği yüzlerinden okunuyordu. Nede olsa ufak bir ünüm vardı. MMORPG oyunlarında olan başarımı çoğu civar bilirdi.

Sonunda okul çıkışıydı. Sınıftan çıktım dışarı yöneldim. Çantamda bir şeyin eksik olduğunu düşünüp çantamı açtım. Defterlerin arasında pembe bir kağıtımsı şey buldum. Buna zarf deniyordu yanılmıyorsam. İçini açtım ve yazılan şey "Uzun zaman sonra olgun düşünebilen birisini görmek mutlu etti. Aynı düşüncelere sahibiz. Fakat düşüncelerimi söylersem insanların gülüp garipseyeceğini düşünüyordum hep. Senden de hiç beklemezdim aslında Bay Xeal. Yarın okul çıkışında saat 5'te okulun arka bahçesinde olur musun?" idi.

Hm, analiz vakti. Zarf pembe, muhtemelen kız. Konuşmamı bildiğine göre bizim sınıftan. Kafamda elenen kişi sayısı 18 kalan kişi 14 kız. Oyunlarda Xeal nickimi kullandığımı bilen birisi. 2 alakası olmayan kişi gitti 12 kişi kaldı. Yazısı bir hayli güzel. Yazısını görmediğim 4 kız da gitti 8 kız kaldı. O 8 kızdan birisi Amelie'ydi. Ortaokulda sıra arkadaşımdı. Bir dakika! Konuşmamda sıra arkadaşımdan da bahsetmiştim. Yoksa o kişi Amelie olabilir mi? Evet, onun olma ihtimali yüksek. Ortaokulda hoşlantımı kazanmış bir kızdı. Ama malesef ki değişen dünyadan ötürü yaşanacak birlikteliğin bir anlamı yoktu. Bu dünya bir çok şeyi öldürüyordu malesef ki.


Eve gittim. Çantamı fırlatıp yatağıma uzandım ve zarfa bakınıyordum. Derin düşünceler içerisindeydim. Oyunlarıma girmek istemiyordum. Bu çok garip. Telefonlarıma "Kaptan ne zaman gireceksin, klan savaşı olmayacak mı?" mesajları geliyordu. İlk kez oyuna girmek istemiyordum ve kalp atışım hızlıydı. Saatimin yanlış göstereceğini sanmıyorum. Sanki eskilerde yaşanmış bir olay, izlenilmiş bir rüya tekrar silüetiyle karşımdaymış gibiydi.

O şekilde uyuyakalmıştım. Çok sakat bir şekilde uzanmıştım. Sabah uyandığımda yorgan üzerimde normal bir şekilde uyanmıştım. Sanırım annem beni düzeltmiş olmalı.

Hava durumunu kontrol ettim. Saat 3 gibi yağış başlayacak görünüyordu. Şemsiyemle birlikte okuluma gittim. Sıkıla sıkıla çıkış saatine varabildim. Okulun çıkışından şemsiyemi açarak çıktım ve arka bahçeye yöneldim. Azcık uzakta kim olduğu belirsiz bir kız vardı. Elinde pembe bir şemsiye vardı. O bana doğru yürürken bende ona doğru yürüyordum. Sanki adım attıkça yerimde sayıyor gibi hissediyordum. Gözlerim birden bulanık görmeye başladı. Bulanıklık giderek artmaya başladı. Etrafa baktığımda çok bulanık görüyordum. Korkuyla çıkan kısık sesle kıza "Hey, hey!" diye bağırıyordum ama duymuyordu. Dibime kadar adım atmıştı. Sonra birden bayıldı. Elimle zar zor yakaladım. Gözüm o kadar bulanık görüyordu ki kızın yüzünü göremiyordum. Olanlar çok saçmaydı, aşırı saçma. Çok zor nefes alıyordum, çok kork...

...derken bilincimi kaybettim. Gözümü uykuluymuş gözüyle açtım ve net görebiliyordum. Bu da ne! Elimle gözümü ovuşturunca kendimi bomboş devasa masmavi ağırlıkta renk cümbüşü olan bir yerde buldum. Adım attıkça adım seslerim yankı yapıyordu. Aniden önümde bir dikdörtgen panel beliriverdi. Bu bir karakter yaratma ekranıydı!
İfadeler: selimrcanli

Yorumlar

Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için çerezleri kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…