Öylesine yazıyorum, kafa boşaltmak için ;
Diyelim ki çok ama çok uzak bir galakside büyük bir uygarlık var. Bilimde, teknolojide, tıpta ve daha birçok şeyde aşmış canlılar bunlar. Neye benzedikleri çok önemli değil ama ben insanlara biraz benzediklerini düşünmek istiyorum. Belki fazladan birkaç gözleri ya da elleri falan olabilir. Gerçekten, hiç önemli değil.
Bu canlılar o kadar gelişiyorlar, o kadar gelişiyorlar ki.. sonunda ürettikleri bilgiyi, yapıp ettikleri her şeyi ve hatta bazı mucizeleri koyacak yer bulamıyorlar. Bilgisayarlar, türlü çeşitli depolama alanları fayda etmiyor. Çünkü bilgi çok fazla ama yer çok az.
Şimdi burada bir mola verip canım bi tanem Battlestar Galactica'yı özlem ve minnetle anıyorum. Evet, elbette böyle bir güzellikten esinleneceğim: Bu canlılar robotlar yapıyorlar. Zaten yaptıkları ve tepe tepe kullandıkları robotlardan daha farklı robotlar yapıyorlar ve adını da insan koyuyorlar. Sonra bu insan evladına, uygun ve gözlerden uzak bir yuva buluyorlar, o da bizim Dünya'mız. Tamam, buraya kadar ilginç bi durum yok. Ama belki bundan sonrası ilginizi çeker.
Bizler, beyinlerimizin %10 kadarını kullanabiliyormuşuz. Tamam bunun bir mit olduğu kanıtlanmış galiba ama, zerre önemli değil, çünkü ben mit kısmıyla ilgileniyorm. Evet. Yani, geriye kalan %90'ın ne işe yaradığı meçhul, buradan devam edelim, bağzı mitler güzeldir.
Beyin zaten acayip bir organ. Kapasitesi hakkında bi ton şey söyleniyor ama sanırım en kayda değeri, kayıt alanının çok fazla olması. Alıyor, işliyor, ayırıyor, kaydediyor, gerektiğinde bulup çıkarıyor ya da uykuya yatırıyor. Hatta bazen siliyor vs vs. İşte bu muazzam organın (ki buna artık makine diyebilirim) işte bu muazzam makinenin %90'ı anladığım kadarıyla bekliyor öyle. Ya da biz öyle sanıyoruz? Belki de tıka basa dolu o %90?
Belki de bizler, o devasa uygarlığın bilgilerini depoladıkları makineleriz. Hayır şunu demiş olabilirler: "Tamam, bu robotlara yaşadıklarını sanmaları ve yaşam belirtilerini sürdürmeleri için %10 yeter de artar bile. Geriye kalan bizimdir, olee!"
Böylece bizler birer depolama alanı olarak sağlam bir işe yaradığımızı bilmeden kendi yağımızda kavrulup gidiyoruz. Öyle çok kontrol edildiğimiz de yok. Üreyebiliyoruz ve depolamamız gereken her ne varsa, bizlere bi takım dalgalarla yollanıp duruyor. İnsan çok, yer çok ve o dev uygarlığın artık kafası rahat. Bilgileri bizler de kuşaktan kuşağa aktarıyoruz hiç haberimiz olmadan. Eğer bir gün coşup kendimizi toptan yok etmeye kalkarsak, yaratıcılarımız bir çaresine bakarlar artık. Yazık günah onca emeğe ve depolanan bilgiye.
Peki neden insan bu kadar salak derseniz, neden birbirini kesmenin her gün yeni bir yolunu buluyor derseniz, neden aklı başında robotlar gibi sakin sakin yaşamıyor da, yaratıcısının amacını riske atacak işler yapıyor deseniz, ben de size işte o %10'un marifetidir bunlar derim. Çünkü kontrolü tamamiyle bizlere, insan makinesine bırakılan o beyin parçası, belki de omuzlarında taşıdığı muhteşem yük altında eziliyordur derim. Belki de, arada bir %90'dan diğer %10'a sızıntı falan oluyordur? Belki gaipten duyulan sesler, ilhamlar ve içe doğmaların sebebi hikmeti budur. Ya da muazzam buluşların, hayal gücünün?
Bu alemde ne işe yaradığımızı düşünürken (evet arada bir düşünüyorum böyle saf saf) aklıma geldi, belki daha önce başkalarının da aklına gelmiştir, bilemiyorum. Belki de benim kafada bir kaçak var. Hahaa bu daha güzel oldu şimdi, şeye benzedi hatta: "Delirmeden önceki son sözler!"
Neyse blogumu okuduğunuz için teşekkürler..
Diyelim ki çok ama çok uzak bir galakside büyük bir uygarlık var. Bilimde, teknolojide, tıpta ve daha birçok şeyde aşmış canlılar bunlar. Neye benzedikleri çok önemli değil ama ben insanlara biraz benzediklerini düşünmek istiyorum. Belki fazladan birkaç gözleri ya da elleri falan olabilir. Gerçekten, hiç önemli değil.
Bu canlılar o kadar gelişiyorlar, o kadar gelişiyorlar ki.. sonunda ürettikleri bilgiyi, yapıp ettikleri her şeyi ve hatta bazı mucizeleri koyacak yer bulamıyorlar. Bilgisayarlar, türlü çeşitli depolama alanları fayda etmiyor. Çünkü bilgi çok fazla ama yer çok az.
Şimdi burada bir mola verip canım bi tanem Battlestar Galactica'yı özlem ve minnetle anıyorum. Evet, elbette böyle bir güzellikten esinleneceğim: Bu canlılar robotlar yapıyorlar. Zaten yaptıkları ve tepe tepe kullandıkları robotlardan daha farklı robotlar yapıyorlar ve adını da insan koyuyorlar. Sonra bu insan evladına, uygun ve gözlerden uzak bir yuva buluyorlar, o da bizim Dünya'mız. Tamam, buraya kadar ilginç bi durum yok. Ama belki bundan sonrası ilginizi çeker.
Bizler, beyinlerimizin %10 kadarını kullanabiliyormuşuz. Tamam bunun bir mit olduğu kanıtlanmış galiba ama, zerre önemli değil, çünkü ben mit kısmıyla ilgileniyorm. Evet. Yani, geriye kalan %90'ın ne işe yaradığı meçhul, buradan devam edelim, bağzı mitler güzeldir.
Beyin zaten acayip bir organ. Kapasitesi hakkında bi ton şey söyleniyor ama sanırım en kayda değeri, kayıt alanının çok fazla olması. Alıyor, işliyor, ayırıyor, kaydediyor, gerektiğinde bulup çıkarıyor ya da uykuya yatırıyor. Hatta bazen siliyor vs vs. İşte bu muazzam organın (ki buna artık makine diyebilirim) işte bu muazzam makinenin %90'ı anladığım kadarıyla bekliyor öyle. Ya da biz öyle sanıyoruz? Belki de tıka basa dolu o %90?
Belki de bizler, o devasa uygarlığın bilgilerini depoladıkları makineleriz. Hayır şunu demiş olabilirler: "Tamam, bu robotlara yaşadıklarını sanmaları ve yaşam belirtilerini sürdürmeleri için %10 yeter de artar bile. Geriye kalan bizimdir, olee!"
Böylece bizler birer depolama alanı olarak sağlam bir işe yaradığımızı bilmeden kendi yağımızda kavrulup gidiyoruz. Öyle çok kontrol edildiğimiz de yok. Üreyebiliyoruz ve depolamamız gereken her ne varsa, bizlere bi takım dalgalarla yollanıp duruyor. İnsan çok, yer çok ve o dev uygarlığın artık kafası rahat. Bilgileri bizler de kuşaktan kuşağa aktarıyoruz hiç haberimiz olmadan. Eğer bir gün coşup kendimizi toptan yok etmeye kalkarsak, yaratıcılarımız bir çaresine bakarlar artık. Yazık günah onca emeğe ve depolanan bilgiye.
Peki neden insan bu kadar salak derseniz, neden birbirini kesmenin her gün yeni bir yolunu buluyor derseniz, neden aklı başında robotlar gibi sakin sakin yaşamıyor da, yaratıcısının amacını riske atacak işler yapıyor deseniz, ben de size işte o %10'un marifetidir bunlar derim. Çünkü kontrolü tamamiyle bizlere, insan makinesine bırakılan o beyin parçası, belki de omuzlarında taşıdığı muhteşem yük altında eziliyordur derim. Belki de, arada bir %90'dan diğer %10'a sızıntı falan oluyordur? Belki gaipten duyulan sesler, ilhamlar ve içe doğmaların sebebi hikmeti budur. Ya da muazzam buluşların, hayal gücünün?
Bu alemde ne işe yaradığımızı düşünürken (evet arada bir düşünüyorum böyle saf saf) aklıma geldi, belki daha önce başkalarının da aklına gelmiştir, bilemiyorum. Belki de benim kafada bir kaçak var. Hahaa bu daha güzel oldu şimdi, şeye benzedi hatta: "Delirmeden önceki son sözler!"
Neyse blogumu okuduğunuz için teşekkürler..