Merhaba Sosyal’in değerli ve güzel insanları. Bu yazıda geçirdiğim majör (ağır) depresyona neden girdiğimi ve bundan nasıl kurtulduğumu anlatacağım. Biraz uzun ve ciddi bir yazı olacak, yüz ifadesi bile kullanmayacağım yani. Başlıyorum:
Çocukluk Dönemi: Suskunluk Çağım
Konuşmayı sevmeyen, insanların dediğini yapan, çekingen ve pısırık bir çocuktum fakat aşırı sinirli bir çocuktum küçükken, sinirlenince önüme geleni yıkıp geçiyordum ve sinirden ağlıyordum. Çok arkadaşım vardı ve adeta bir sokak çocuğuydum. Ergenliğe girdiğimde ağır başlı bir genç oldum, öfkemi kontrol etmeyi öğrendim, nadiren sinirleniyorum ve arkadaş sayım azalmıştı. Çocukken en az 10-15 kişi olup kalabalıktan oyun oynayamazdık, sahalara sığmazdık, şimdi görüştüğüm sadece 4 tane yakın ve değerli arkadaşım var, bir de Sosyal’in değerli ve güzel insanları.
Ergenlik Dönemi: Ağır Başlılık ve Olgunluk Çağım
Ağır başlıydım, bu yüzden gerekmedikçe konuşmaz, çenemi boş muhabbetler için yormazdım. Okuduğum ticaret meslek lisesinin muhasebe bölümünden okul birincisi olarak mezun oldum. Fakat bazı hocalarım ''sen niye hiç konuşmuyor ve derse katılmıyorsun?'' derdi. Hatta lise 3'teki İngilizce hocam, ''İsmail biraz konuşsun derslerde, olmaz böyle'' diyordu, hocanın benim konuşmamı istemesi ders anında dersle ilgili olmayan şekilde konuşmamdır, ben dersine pratik olsun diye arada bir katılıyordum. Lisede verdikleri eğitim belliydi, o yüzden derslere katılma ihtiyacı pek hissetmiyordum, beğenmediğim ve bilgisiz olan hocalar vardı ama profesörlerden daha bilgili hocalarım da vardı, sonuçta ticaret meslek lisesiydi. Aşure kazanı gibi bir okuldu, hem öğrencileriyle hem de hocalarıyla. Bazen sınıfta hiç kimsenin bilmediği zor sorulara cevap veriyordum bir de hocaların beni zorla derse katılmam için tahtaya kaldırmaları vardı. Bunun dışında boş derslerde ve teneffüslerde sürekli arkadaşlarımla muhabbet ederdim. Sınav ve sözlü notlarım her zaman yüksekti.
Depresyona Giriş: Ağır başlılıktan Majör Depresyona Geçiş
Lise sonda bizim gibi ticaret meslek liselerinde zorunlu staj vardı 9 ay boyunca. Ben de 2015’in Ağustos ayında çalışmaya başladım bir büroda. Çalıştığım insanlar çok bilgili ve değerli insanlardı, seviyordum hepsini. Orada yaklaşık 2 sene çalıştım (1 sene 11 ay kadar) ve 2017 yılının haziran ayının son günlerinde, iştahımız az olduğu bir günde, evde tek iken önce az bir şey yemek yedim sabah, sonra biraz spor yaptım ve yattım, bayram günüydü galiba. Akşama kadar bu mesleği düşündüm, ilerleyebilecek miyim yoksa olduğum yerde sayacak mıydım? Sonra birden kendi kendime ağladım. Şimdi yazarken bile gözüm sulandı, o günü hatırladım.
Aslında 2 senede bayağı şey öğrendim bu muhasebecilik mesleği ile ilgili olarak. Fakat bu iş riskliydi, bir tane sıfırı eksik/fazla yazarsan on binlerce TL ceza yiyebiliyordun. Ben bu konuda rahattım çünkü yaptığım bir işi en az 2-3 kez kontrol ederdim, ofisteki tecrübeli abilerime sorardım yaptığım iş ''doğru mu'' diye. Asıl sorun, bu işin monoton olması ve insanın canını sıkan müşteriler ile yoğunluk dönemleri.
İşimiz neredeyse her ay aynı oluyordu, bu ayın 15'inde ne yaptıysak gelecek ayın 15'inde de aynısını yapıyorduk. Ayda maksimum 3 gün boyunca sabah 9'dan akşam 9'a kadar çalışırdık işler yetişsin diye, bu esnek çalışma saatleri zoruma gitmiyordu, zoruma giden monotonluktu. Bir de bazı müşteriler ve günde 20-25 defa çalan telefonlar da canımı sıkıyordu, anlayacağınız daralıyordum bu işte çalışırken.
Bir gün ofisteki ağabeylerime dedim ''ben bu işi yapamayacağım'' , zaten bende bir haftadır bir haller olduğunu anlamışlardı. O hafta boyunca yemek yemiyordum iş yerinde, yersem de salata yiyordum sadece. Biraz konuştuk, bazı öğütler verdiler. O günden sonraki gün yani cumartesi günü, günün çoğunda ağladım, ailemi üzdüm. Sosyal hayatım da pek yoktu, haftada 5 buçuk gün çalışıyorduk, bana dinlenmek için bir buçuk gün kalıyordu, yetiyordu ama sosyal hayatım ve arkadaşım hiç yoktu. Ertesi Pazar günü hayatımda ilk kez denize gittim ailemle birlikte. Denize girene kadar hiçbir şey yemedim cumartesi sabahtan Pazar öğlen 2’ye kadar ve açlık diye bir şey hissetmiyordum. Sadece başım önümde ağlıyordum. Denize girdim ve birden iyi hissettim kendimi, dedim ''ben bu mesleği yapacağım.''
Ertesi ilk iş günü normal bir şekilde çalıştım arada sırada bunalıyordum yine ve yemeği de istekli yemiyor, zorla yiyordum, çalışmak için enerji lazımdı çünkü. İlk ağlamamın üzerinden 15 gün geçti ve bu süre sonrasında doktora gittim, midemle ilgili bir rahatsızlık için. Doktor hemen anladı ruhsal sorunlarım olduğunu, üstelik o doktor dahiliye uzmanıydı. O güne kadar psikoloğa gitmeme gerek olmadığını düşündüm fakat bu doktorun sorunumu fark etmesi ile bir ruh hekimine gitmemin gerekli olduğuna ikna oldum.
Dahiliye bölümüne gitmeden önce hafta sonu ailemle tekrar denize gittik fakat o zaman hala huzursuz hissediyordum. Asıl bunalıma az kalmıştı.
Bu haftada, pazartesi dahiliyeye gittim, kan testi istediler, Perşembe günü de kan testini almaya gittim hastaneye annem ile, yine başım önde ve mutsuzdum ve yorgun hissediyordum. Cuma da psikoloğa gittik. Bana ilk sorduğu soru, ''neyin var senin, sorunun ne'' , oldu. Sandalyede bitkin, hayattan bezmiş bir şekilde oturuyor ve sadece zar zor ''bilmiyorum'' diyordum ve diğer sorulara cevap veremiyordum, annem cevaplıyordu soruları. Ben aslında tek de gidebilirdim fakat annem zorla gelmek istedi ve iyi ki de gelmişti.
Doktor direkt olarak majör (ağır) depresyon teşhisi koydu. Bir şeyler daha söyledi de ben o an doktorun ne dediğini hatırlayamıyorum. Artık nasıl bir kafaya girdiysem, hayattan soyutlanmıştım sanki.
O günler intihar etmek istiyordum fakat cesaret edemiyordum ve ailemi üzmek istemiyordum. Doktor iki tane antidepresan ilaç yazdı. O hafta haber vermeden işe gitmedim ve hiçbir müşteri ile ofisteki ağabeylerimin telefonlarına cevap vermedim. Yaşamdan kopmuştum, tek kelime etmiyordum, sorulara ''evet- hayır'' anlamında başımı sallıyordum sadece. Ve aklımdan hiçbir düşünce geçmiyordu, buna rağmen mutsuz hissediyordum. Bütün gün yatıyordum, yemek yemiyordum ve konuşmuyordum. Yaşayan bir ölü idim. Hep intihar etmeyi ve ölmeyi arzuluyordum. Bir arabaya binerek bir yere gittiğimde ''umarım bir kaza olur da sadece ben ölürüm ve bu vaziyetten kurtulurdum'' diye hayal ediyordum. Delirmemiştim, insanları ve mekanları biliyordum-tanıyordum fakat ruhsal açıdan kötü bir durumdaydım. Psikoloğa ilk gittiğimde saçlarım kısaydı, tartıya çıkmıştım ve 85 küsür kilodan 70 kiloya düştüğümü görmüştüm, yaklaşık 14-15 kilo vermiştim ve kaburgalarımı elimle tutabiliyordum. Berbat bir haldeydim.
Gelişme Süreci: Tedaviye Verilen Yanıtlar
İlaçları kullanmaya başladım, felaket derecede uykumu getiriyordu, daha çok yatmaya ve esnemeye başladım, ilaçları yaklaşık 3 buçuk ay boyunca kullandım (temmuzdan ekime kadar) . Bu süreçte biraz kilo aldım, iştahım biraz arttı fakat midem öyle ufalmıştı ki eskiden yediğimin onda birini ancak yiyebiliyordum. Beni farklı farklı bölümlerdeki hekimlere götürdü ailem, hocalara okuttu. Hiç fayda etmedi. Sonra yaklaşık 20 senelik bir komşumuz geldi, benim hasta olduğumu öğrendi ve birkaç sure okudu, o günden sonra biraz yemek yemeye başladım sonrasında psikoloğa 2 kez daha gittim. Doktora her gidişimde ilaçların ve dışarıya çıkıp ailemle gezmenin etkisi ile biraz daha iyi oldum, yok olan öz güvenim yerine geldi, normalleşmeye başlamıştım.
Depresyondan Çıkış Süreci: Yeni Bir Ben
Ekim ayına geldiğimizde artık normale yakındım fakat hastalığın ufak tefek külleri vardı içimde hala. Kasım ayına geldiğimizde Technopat’taki üyeliğim aklıma geldi, teknolojiye hala ilgim vardı ve tekrar takip etmeye başladım. Bir yerden sonra mesaj atma ihtiyacı hissettim, attığım mesajlar beğenilince moralim arttı ve öz güvenim biraz daha yerine geldi. Aralık ayında doktora kontrole gitmem gerekiyordu fakat gitmedim çünkü bomba gibi hissediyordum. Hastalıktan bu yana 5 aydır uzamayan saçlarım uzamıştı, eski kiloma dönmüştüm ve çok konuşuyordum, gülmek, eğlenmek, bir şeylerle meşgul olma ihtiyacı hissediyordum içimde. Yani eskisinden kat kat daha iyi bir haldeydim.
Doktora kontrole gitmedim, zaten ilaçları kullanmayı Ekim ayında bırakmıştım, eskisi gibi utangaç değildim, yüzsüz ve ağzına geleni söyleyebilen bir insan oldum artık. Tanıdık olsun olmasın her insanın yüzüne aklımdan geçen düşünceleri söyleyebiliyorum. Spora da yapıyorum bir süredir, öz güvenim tavana değiyor şu anda.
Kısacası benim iyileşmeme katkısı olanlar azdan çoğa şu şekildeydi: Kullandığım ilaçlar, hacı olan komşumuz, Technopat ailesi.
Beni intiharın eşiğinden döndüren ve hayata bağlayan bu sitede emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Peki, Depresyona Girmemek İçin Ne Yapmalı?
Depresyona girmemek için, öncelikle sosyal bir insan olmalısınız, sosyal medyadaki takipçi ve beğeni manyakları gibi bir sosyallikten/popülerlikten bahsetmiyorum, eğer onlar gibi olursanız narsist bir hasta olursunuz bir süre sonra. Demek istediğim kanlı canlı insanlarla sohbet ederek sosyalleşmeniz. Ben hem burada yani dijital bir ortamda insanlarla sohbet ediyorum hem de gerçek hayatta sevdiğim kişiler ile saatlerce konuşuyorum, bazen onları ihmal edip günümün çoğunu bu sitede geçiriyorum.
Depresyondan nasıl kurtulacağınızı anlattım zaten.
Kısacası insan, iletişim kurmayan bir birey olarak asla yaşayamaz. Daima iletişim kurma ve paylaşma ihtiyacı hisseder. Bazı insanlar dağın başında tek başına yaşıyor fakat eminim ki onlar da tüm gün kendi kendine konuşuyorlardır.
Sosyal olun, öz güvenli ve cesur olun, Technopat Sosyal’siz kalmayın.
İyi sosyaller.
Çocukluk Dönemi: Suskunluk Çağım
Konuşmayı sevmeyen, insanların dediğini yapan, çekingen ve pısırık bir çocuktum fakat aşırı sinirli bir çocuktum küçükken, sinirlenince önüme geleni yıkıp geçiyordum ve sinirden ağlıyordum. Çok arkadaşım vardı ve adeta bir sokak çocuğuydum. Ergenliğe girdiğimde ağır başlı bir genç oldum, öfkemi kontrol etmeyi öğrendim, nadiren sinirleniyorum ve arkadaş sayım azalmıştı. Çocukken en az 10-15 kişi olup kalabalıktan oyun oynayamazdık, sahalara sığmazdık, şimdi görüştüğüm sadece 4 tane yakın ve değerli arkadaşım var, bir de Sosyal’in değerli ve güzel insanları.
Ergenlik Dönemi: Ağır Başlılık ve Olgunluk Çağım
Ağır başlıydım, bu yüzden gerekmedikçe konuşmaz, çenemi boş muhabbetler için yormazdım. Okuduğum ticaret meslek lisesinin muhasebe bölümünden okul birincisi olarak mezun oldum. Fakat bazı hocalarım ''sen niye hiç konuşmuyor ve derse katılmıyorsun?'' derdi. Hatta lise 3'teki İngilizce hocam, ''İsmail biraz konuşsun derslerde, olmaz böyle'' diyordu, hocanın benim konuşmamı istemesi ders anında dersle ilgili olmayan şekilde konuşmamdır, ben dersine pratik olsun diye arada bir katılıyordum. Lisede verdikleri eğitim belliydi, o yüzden derslere katılma ihtiyacı pek hissetmiyordum, beğenmediğim ve bilgisiz olan hocalar vardı ama profesörlerden daha bilgili hocalarım da vardı, sonuçta ticaret meslek lisesiydi. Aşure kazanı gibi bir okuldu, hem öğrencileriyle hem de hocalarıyla. Bazen sınıfta hiç kimsenin bilmediği zor sorulara cevap veriyordum bir de hocaların beni zorla derse katılmam için tahtaya kaldırmaları vardı. Bunun dışında boş derslerde ve teneffüslerde sürekli arkadaşlarımla muhabbet ederdim. Sınav ve sözlü notlarım her zaman yüksekti.
Depresyona Giriş: Ağır başlılıktan Majör Depresyona Geçiş
Lise sonda bizim gibi ticaret meslek liselerinde zorunlu staj vardı 9 ay boyunca. Ben de 2015’in Ağustos ayında çalışmaya başladım bir büroda. Çalıştığım insanlar çok bilgili ve değerli insanlardı, seviyordum hepsini. Orada yaklaşık 2 sene çalıştım (1 sene 11 ay kadar) ve 2017 yılının haziran ayının son günlerinde, iştahımız az olduğu bir günde, evde tek iken önce az bir şey yemek yedim sabah, sonra biraz spor yaptım ve yattım, bayram günüydü galiba. Akşama kadar bu mesleği düşündüm, ilerleyebilecek miyim yoksa olduğum yerde sayacak mıydım? Sonra birden kendi kendime ağladım. Şimdi yazarken bile gözüm sulandı, o günü hatırladım.
Aslında 2 senede bayağı şey öğrendim bu muhasebecilik mesleği ile ilgili olarak. Fakat bu iş riskliydi, bir tane sıfırı eksik/fazla yazarsan on binlerce TL ceza yiyebiliyordun. Ben bu konuda rahattım çünkü yaptığım bir işi en az 2-3 kez kontrol ederdim, ofisteki tecrübeli abilerime sorardım yaptığım iş ''doğru mu'' diye. Asıl sorun, bu işin monoton olması ve insanın canını sıkan müşteriler ile yoğunluk dönemleri.
İşimiz neredeyse her ay aynı oluyordu, bu ayın 15'inde ne yaptıysak gelecek ayın 15'inde de aynısını yapıyorduk. Ayda maksimum 3 gün boyunca sabah 9'dan akşam 9'a kadar çalışırdık işler yetişsin diye, bu esnek çalışma saatleri zoruma gitmiyordu, zoruma giden monotonluktu. Bir de bazı müşteriler ve günde 20-25 defa çalan telefonlar da canımı sıkıyordu, anlayacağınız daralıyordum bu işte çalışırken.
Bir gün ofisteki ağabeylerime dedim ''ben bu işi yapamayacağım'' , zaten bende bir haftadır bir haller olduğunu anlamışlardı. O hafta boyunca yemek yemiyordum iş yerinde, yersem de salata yiyordum sadece. Biraz konuştuk, bazı öğütler verdiler. O günden sonraki gün yani cumartesi günü, günün çoğunda ağladım, ailemi üzdüm. Sosyal hayatım da pek yoktu, haftada 5 buçuk gün çalışıyorduk, bana dinlenmek için bir buçuk gün kalıyordu, yetiyordu ama sosyal hayatım ve arkadaşım hiç yoktu. Ertesi Pazar günü hayatımda ilk kez denize gittim ailemle birlikte. Denize girene kadar hiçbir şey yemedim cumartesi sabahtan Pazar öğlen 2’ye kadar ve açlık diye bir şey hissetmiyordum. Sadece başım önümde ağlıyordum. Denize girdim ve birden iyi hissettim kendimi, dedim ''ben bu mesleği yapacağım.''
Ertesi ilk iş günü normal bir şekilde çalıştım arada sırada bunalıyordum yine ve yemeği de istekli yemiyor, zorla yiyordum, çalışmak için enerji lazımdı çünkü. İlk ağlamamın üzerinden 15 gün geçti ve bu süre sonrasında doktora gittim, midemle ilgili bir rahatsızlık için. Doktor hemen anladı ruhsal sorunlarım olduğunu, üstelik o doktor dahiliye uzmanıydı. O güne kadar psikoloğa gitmeme gerek olmadığını düşündüm fakat bu doktorun sorunumu fark etmesi ile bir ruh hekimine gitmemin gerekli olduğuna ikna oldum.
Dahiliye bölümüne gitmeden önce hafta sonu ailemle tekrar denize gittik fakat o zaman hala huzursuz hissediyordum. Asıl bunalıma az kalmıştı.
Bu haftada, pazartesi dahiliyeye gittim, kan testi istediler, Perşembe günü de kan testini almaya gittim hastaneye annem ile, yine başım önde ve mutsuzdum ve yorgun hissediyordum. Cuma da psikoloğa gittik. Bana ilk sorduğu soru, ''neyin var senin, sorunun ne'' , oldu. Sandalyede bitkin, hayattan bezmiş bir şekilde oturuyor ve sadece zar zor ''bilmiyorum'' diyordum ve diğer sorulara cevap veremiyordum, annem cevaplıyordu soruları. Ben aslında tek de gidebilirdim fakat annem zorla gelmek istedi ve iyi ki de gelmişti.
Doktor direkt olarak majör (ağır) depresyon teşhisi koydu. Bir şeyler daha söyledi de ben o an doktorun ne dediğini hatırlayamıyorum. Artık nasıl bir kafaya girdiysem, hayattan soyutlanmıştım sanki.
O günler intihar etmek istiyordum fakat cesaret edemiyordum ve ailemi üzmek istemiyordum. Doktor iki tane antidepresan ilaç yazdı. O hafta haber vermeden işe gitmedim ve hiçbir müşteri ile ofisteki ağabeylerimin telefonlarına cevap vermedim. Yaşamdan kopmuştum, tek kelime etmiyordum, sorulara ''evet- hayır'' anlamında başımı sallıyordum sadece. Ve aklımdan hiçbir düşünce geçmiyordu, buna rağmen mutsuz hissediyordum. Bütün gün yatıyordum, yemek yemiyordum ve konuşmuyordum. Yaşayan bir ölü idim. Hep intihar etmeyi ve ölmeyi arzuluyordum. Bir arabaya binerek bir yere gittiğimde ''umarım bir kaza olur da sadece ben ölürüm ve bu vaziyetten kurtulurdum'' diye hayal ediyordum. Delirmemiştim, insanları ve mekanları biliyordum-tanıyordum fakat ruhsal açıdan kötü bir durumdaydım. Psikoloğa ilk gittiğimde saçlarım kısaydı, tartıya çıkmıştım ve 85 küsür kilodan 70 kiloya düştüğümü görmüştüm, yaklaşık 14-15 kilo vermiştim ve kaburgalarımı elimle tutabiliyordum. Berbat bir haldeydim.
Gelişme Süreci: Tedaviye Verilen Yanıtlar
İlaçları kullanmaya başladım, felaket derecede uykumu getiriyordu, daha çok yatmaya ve esnemeye başladım, ilaçları yaklaşık 3 buçuk ay boyunca kullandım (temmuzdan ekime kadar) . Bu süreçte biraz kilo aldım, iştahım biraz arttı fakat midem öyle ufalmıştı ki eskiden yediğimin onda birini ancak yiyebiliyordum. Beni farklı farklı bölümlerdeki hekimlere götürdü ailem, hocalara okuttu. Hiç fayda etmedi. Sonra yaklaşık 20 senelik bir komşumuz geldi, benim hasta olduğumu öğrendi ve birkaç sure okudu, o günden sonra biraz yemek yemeye başladım sonrasında psikoloğa 2 kez daha gittim. Doktora her gidişimde ilaçların ve dışarıya çıkıp ailemle gezmenin etkisi ile biraz daha iyi oldum, yok olan öz güvenim yerine geldi, normalleşmeye başlamıştım.
Depresyondan Çıkış Süreci: Yeni Bir Ben
Ekim ayına geldiğimizde artık normale yakındım fakat hastalığın ufak tefek külleri vardı içimde hala. Kasım ayına geldiğimizde Technopat’taki üyeliğim aklıma geldi, teknolojiye hala ilgim vardı ve tekrar takip etmeye başladım. Bir yerden sonra mesaj atma ihtiyacı hissettim, attığım mesajlar beğenilince moralim arttı ve öz güvenim biraz daha yerine geldi. Aralık ayında doktora kontrole gitmem gerekiyordu fakat gitmedim çünkü bomba gibi hissediyordum. Hastalıktan bu yana 5 aydır uzamayan saçlarım uzamıştı, eski kiloma dönmüştüm ve çok konuşuyordum, gülmek, eğlenmek, bir şeylerle meşgul olma ihtiyacı hissediyordum içimde. Yani eskisinden kat kat daha iyi bir haldeydim.
Doktora kontrole gitmedim, zaten ilaçları kullanmayı Ekim ayında bırakmıştım, eskisi gibi utangaç değildim, yüzsüz ve ağzına geleni söyleyebilen bir insan oldum artık. Tanıdık olsun olmasın her insanın yüzüne aklımdan geçen düşünceleri söyleyebiliyorum. Spora da yapıyorum bir süredir, öz güvenim tavana değiyor şu anda.
Kısacası benim iyileşmeme katkısı olanlar azdan çoğa şu şekildeydi: Kullandığım ilaçlar, hacı olan komşumuz, Technopat ailesi.
Beni intiharın eşiğinden döndüren ve hayata bağlayan bu sitede emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Peki, Depresyona Girmemek İçin Ne Yapmalı?
Depresyona girmemek için, öncelikle sosyal bir insan olmalısınız, sosyal medyadaki takipçi ve beğeni manyakları gibi bir sosyallikten/popülerlikten bahsetmiyorum, eğer onlar gibi olursanız narsist bir hasta olursunuz bir süre sonra. Demek istediğim kanlı canlı insanlarla sohbet ederek sosyalleşmeniz. Ben hem burada yani dijital bir ortamda insanlarla sohbet ediyorum hem de gerçek hayatta sevdiğim kişiler ile saatlerce konuşuyorum, bazen onları ihmal edip günümün çoğunu bu sitede geçiriyorum.
Depresyondan nasıl kurtulacağınızı anlattım zaten.
Kısacası insan, iletişim kurmayan bir birey olarak asla yaşayamaz. Daima iletişim kurma ve paylaşma ihtiyacı hisseder. Bazı insanlar dağın başında tek başına yaşıyor fakat eminim ki onlar da tüm gün kendi kendine konuşuyorlardır.
Sosyal olun, öz güvenli ve cesur olun, Technopat Sosyal’siz kalmayın.
Bunu yazan kişi şu anda AÖF'ten eğitim gören 20 yaşına girmiş bir gençtir.
İyi sosyaller.