Bu sene, ünivetsite için staj yaptım sayıyorum kendimi. Yaklaşık bir senedir yalnız başıma eski evimizde kalıyorum. Eşyalarım var, bütün beyaz eşyalarım bile tam fakat tek başına hiçbir şey olmuyormuş arkadaş. Hangisini yapacağını şaşırıyor insan, bir de bu adam benim gibi dağınık bir insan olursa diyecek söz yok...
Düşünün bir karpuz alıyorsunuz; sabah öğlen akşam onu yeseniz bile bitmiyor. Meyve alıyorsunuz yemeyi unutuyorsunuz bozuluyor dolapta. Anneniz size akşamları tabağın içerisinde meyve getirmese kaçınızın aklına gelecek ki meyve yemek?
Pazartesi günü kalkıyorsunuz bütün kıyafetleriniz ütülü, haftasonu çamaşırlar yıkanıp işleri halledilmiş tabi. Ben kıyafet ütülememek için yeni yöntemler geliştiriyorum. Şu an sadece gömleklerimi ve polo yaka tshirtlerimi ütülüyorum. (Yıkandıktan sonra çırpıp hemen askıya asarsanız kırışmıyor, tabi çok yüksek devirde yıkamamak lazım.)
Annem bulaşıkları yıkarken o lavabonun içinde kalan artıkları nasıl alıyor diye düşünüp midem bulanırdı, şimdi kusa kusa alıyorum onları..
Üç kere ölme tehlikesi geçirdim; Koku alma duyum yok denecek kadar az olduğundan doğalgazı hissedememişim, üç saat ocak açık kalmış... Birisinde de kahve içeyim diye ocağa su koymuştum, sabaha kadar kaynamış tuvalette geldi aklıma...
"Yalnız mı yaşıyorsun?!!!!" diye soranlar çok oluyor, genelde bu sorular "Kanka takılmaya gelek mi?" şeklinde devam buluyor.
Gün geliyor muhabbet edeceğiniz insan bulamıyorsunuz, eve gidiyorsunuz ve başınızı yastığa koyduğunuzda düşünüyorsunuz; "Ben eve girdiğimden beri hiç konuşmadım galiba." diye.
Yatağa giriyorsunuz dediğim o gün kendinize nereyi beğenireniz orada yatıyorsunuz, uzun süredir ilk defa dün yatağımda yattım, sabah boyun ağrıları bel ağrıları tabi...
Çoğu zaman televizyonu açık bıraktım ben, bir insan sesi duyayım diye evde kimse olmadığı zaman, sanırım bir de paronayaklaşıyor insan.
Özet olarak annenizin, babanızın, yakınınızdaki insanların değerini bilin. Uzaklaşınca anlıyorsunuz gerçekten ne kadar kötüleseniz de o insana ihtiyacınızın olduğunu....
Günlerimi özetleyecek olursam okul ve dershane haricinde şu manzara öne çıkıyor;
Siz siz olun yemek yapmaya üşenmeyin.....
Düşünün bir karpuz alıyorsunuz; sabah öğlen akşam onu yeseniz bile bitmiyor. Meyve alıyorsunuz yemeyi unutuyorsunuz bozuluyor dolapta. Anneniz size akşamları tabağın içerisinde meyve getirmese kaçınızın aklına gelecek ki meyve yemek?
Pazartesi günü kalkıyorsunuz bütün kıyafetleriniz ütülü, haftasonu çamaşırlar yıkanıp işleri halledilmiş tabi. Ben kıyafet ütülememek için yeni yöntemler geliştiriyorum. Şu an sadece gömleklerimi ve polo yaka tshirtlerimi ütülüyorum. (Yıkandıktan sonra çırpıp hemen askıya asarsanız kırışmıyor, tabi çok yüksek devirde yıkamamak lazım.)
Annem bulaşıkları yıkarken o lavabonun içinde kalan artıkları nasıl alıyor diye düşünüp midem bulanırdı, şimdi kusa kusa alıyorum onları..
Üç kere ölme tehlikesi geçirdim; Koku alma duyum yok denecek kadar az olduğundan doğalgazı hissedememişim, üç saat ocak açık kalmış... Birisinde de kahve içeyim diye ocağa su koymuştum, sabaha kadar kaynamış tuvalette geldi aklıma...
"Yalnız mı yaşıyorsun?!!!!" diye soranlar çok oluyor, genelde bu sorular "Kanka takılmaya gelek mi?" şeklinde devam buluyor.
Gün geliyor muhabbet edeceğiniz insan bulamıyorsunuz, eve gidiyorsunuz ve başınızı yastığa koyduğunuzda düşünüyorsunuz; "Ben eve girdiğimden beri hiç konuşmadım galiba." diye.
Yatağa giriyorsunuz dediğim o gün kendinize nereyi beğenireniz orada yatıyorsunuz, uzun süredir ilk defa dün yatağımda yattım, sabah boyun ağrıları bel ağrıları tabi...
Çoğu zaman televizyonu açık bıraktım ben, bir insan sesi duyayım diye evde kimse olmadığı zaman, sanırım bir de paronayaklaşıyor insan.
Özet olarak annenizin, babanızın, yakınınızdaki insanların değerini bilin. Uzaklaşınca anlıyorsunuz gerçekten ne kadar kötüleseniz de o insana ihtiyacınızın olduğunu....
Günlerimi özetleyecek olursam okul ve dershane haricinde şu manzara öne çıkıyor;

Siz siz olun yemek yapmaya üşenmeyin.....